Vazgeçilmez olan Erdoğan mı yoksa
emperyalist çıkarlar mı?
Mustafa Durmuş
10 Kasım 2025
6 Kasım’da ABD’nin önde gelen gazetelerinin birinde
Gönül Tol tarafından kaleme alınan bir makale (1) Türkiye’de çok tartışılıyor. Makalede
Tol, bir yandan içeride (Türkiye’de) demokrasiden hızla uzaklaşırken, dışarıda,
aşağıdaki nedenlerden dolayı, Erdoğan’ın ABD ve Avrupa devletleri açısından
vazgeçilemez (indispensible) bir konumda olduğunu ve bunun Erdoğan iktidarını
ekonomik olduğu kadar, siyaseten de rahatlatabileceğini ileri sürüyor.
Bir başka anlatımla bu yazıda, ABD ve Avrupa Devletlerinin
attığı son adımların, “Erdoğan'ın vazgeçilmez olduğu, yani ülkesindeki
demokratik bozulmaya bakılmaksızın kenara itilemeyecek kadar yararlı bir ortak
olduğu algısını pekiştirdiği” öne sürülüyor.
Ticari tatlandırıcılar!
Tol özellikle bu ülkelere sunulan bazı ticari
tatlandırıcıların altını çiziyor: 200 civarında Boeing 737 uçağı alımı,
F-16'ların satın alınması, ABD mallarına uygulanan ek gümrük vergilerinin
kaldırılması ve 20 yıllık LNG ithalat anlaşması gibi tavizler bunların başında
geliyor. Bunlara yakınlarda İngiltere ile imzalanan 20 Eurofighter savaş
uçağını içeren anlaşmayı da eklediğimizde bu tatlandırıcıların oldukça önemli
boyutlara eriştiği ileri sürülebilir.
Göç yönetiminden arabuluculuk işlevine
Yazar A. Yeşilada ise söz konusu makaleyi değerlendirdiği
yazısında, Erdoğan'ın Batı başkentleri için neden hala kilit öneme sahip olduğunu
dört etkene bağlıyor (2):
(i) Göç yönetimi: Türkiye
milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapıyor. 2015'teki gibi bir artışın
tekrarlanmasını önlemek ve AB ülkelerinde iç siyasi istikrarı sağlamak için
Ankara ile iş birliği hala kritik öneme sahip.
(ii) Savunma sanayinin
kapasitesi: Türk malı insansız hava araçları, mühimmat ve platformları,
rekabetçi maliyetlerle kapasite açıklarını dolduruyor. Avrupa stoklarını
yeniden oluşturmak için yarışırken, Türk savunma sanayi hız ve ölçek sağlıyor.
(iii) NATO coğrafyası:
Türkiye, NATO’nun güneydoğu kanadını sabitliyor, Montrö Rejimi aracılığıyla
Karadeniz’e erişimi kontrol ediyor ve Avrupa'nın giderek daha fazla bağımlı
hale geldiği enerji ve ulaşım rotalarının üzerinde bulunuyor.
(iv) Arabuluculuk
kapasitesi: Ankara'nın Moskova ve Kiev ile açık tutulan hatları ve Güney
Kafkasya’daki etkisi, gerilimin tırmanma riskini azaltacak çözümler arayan
Batılı politikacılar için onu yararlı kılıyor.
Bunlara ayrıca Türkiye'nin başta Suriye olmak üzere,
Libya ve Güney Kafkasya gibi yakın bölgelerdeki alt-emperyal hedeflerinin Avrupa’nın
öncelikleri ile örtüştüğünü de ilave etmek gerekiyor.
Keza bu gelişmelerin özellikle de Ukrayna’nın Rusya
tarafından işgali ile başlayan savaş ve ikinci kez Trump’ın işbaşına gelmesinden
bu yana ortaya çıktığını ya da hızlandığını hatırlatmakta fayda var.
Emperyalizm: bugün çok daha önemli
Kısaca, uzunca bir süredir bir kısım sol analizlerde
ihmal edilen bir faktör olan emperyalizm faktörünü analizlere yeniden dahil
etmek gerekiyor. Üstelik bu emperyalizm, neo-liberal dönem boyunca IMF, Dünya
Bankası ve DTÖ gibi ticari görüntülü araçlar üzerinden işlemekten ziyade, NATO
ve doğrudan Pentagon tarafından yürütülmekte olan bir emperyalizm. Yani emperyalizmin
çok daha acımasız ve tahrip edici askeri yüzü ile karşı karşıyayız.
Nitekim hali hazırda Avrupa’daki silahlanma yarışı,
NATO ülkelerinin askeri harcamalarını GSYH’lerinin en az yüzde 5’ine yükseltme
zorunluluğu bunun bir kanıtıdır. İşte tam da bu noktada Türkiye’nin hem ABD ve
Avrupa’nın en büyük silah pazarlarından birisi olduğu gerçeği hem de son
yıllarda İHA, SİHA gibi savaş sanayi üretimindeki kapasitesindeki hızlı artış,
emperyalist devletlerin ihtiyaçları ve planlarıyla tam olarak örtüşüyor.
Diğer taraftan, dünya genelinde hızlanan militarizm ve
artan askeri harcamalar, bu harcamaların ve askeri teçhizatın ana küresel üreticisi
ve ihracatçısı olan ABD savaş sanayine olan talebi de patlatıyor. Nitekim, ABD'den
diğer devletlere olan askeri teçhizat satışlarına ilişkin FMS verileri dünyanın
yeni bir paylaşım savaşına hazırlık yaptığının göstergesi niteliğinde. (FMS,
yabancı devletlere büyük askeri teçhizat transferi için kullanılan ana ABD
aracıdır. ABD yabancı devletler ve ABD’li
silah imalatçıları/ihracatçıları arasında aracı rol oynar).
Söz konusu veriler ABD menşeli silahları satın alan
ülkeleri, ilgili özel ekipmanları (ve mevcutsa miktarları), finansal değerleri,
her bildirimle ilişkili yüklenicileri ve satılan ana ekipmanla birlikte
paketlenmiş ilgili ekipman ve hizmetleri kapsıyor.
ABD silah satışları son 17 yılda 3 kat
arttı
ABD’nin kendisi dahil diğer ülkelere yaptığı silah
satışları 2008 yılında yaklaşık 1,5 trilyon dolardan, 2025 yılında 3 kat
artarak 4,5 trilyon dolara ulaştı. Burada çarpıcı olan bir diğer şey
Avrupa’daki silahlanmanın artışı ve Avrupa’nın askeri teçhizat anlamda ABD’ye
daha da bağımlı hale gelmesidir. Çünkü 2017 yılına kadar Avrupa’ya yönelik bu satışların
oranı nispeten düşükken, 2017’den bu yana giderek Avrupa’nın payı arttı ve
bugün Avrupa ana alıcı haline geldi. (3)
Türkiye ilk sırada
Aynı verilerde son 5 yılda ABD’den an fazla silah
satın alan 3 ülke göze çarpıyor. Öyle ki Finlandiya 35 milyar dolar, Polonya 31
milyar dolar ve Türkiye 23 milyar dolar silah alım yaptı. Bu
ülkelerden Finlandiya ve Polonya’nın Rusya’ya karşı korunma amaçlı olarak
silahlandığı ileri sürülebilir. Geçen
yıl en fazla alımı yapan ülke ise Türkiye oldu.
Amerika, kendi çıkarları için pazarını büyütmek
amacıyla, Avrupa'ya baskı uyguluyor olsa da Avrupa'nın kendi çıkarlarını feda
ederek ABD'ye tamamen boyun eğmesi biraz şaşırtıcı.
Bu olgunun bariz bir açıklaması şu anda Avrupa devletleri
liderlerinin doğası ile ilgili olabilir. Çünkü bu liderlerin çoğu özellikle de Amerikan
iş dünyasıyla yakın bağlara sahip. Örneğin, Almanya Başbakanı Friedrich Merz
daha evvel Amerikan çokuluslu yatırım şirketi BlackRock'un Almanya'daki
iştirakinin denetim kurulu başkanıydı. (4)
Ayrıca savaşın birçok açıdan son derece kârlı olduğu
ve son onlarca yıldır gelişmiş kapitalist dünyanın en önemli gündem maddesi
olduğu açık. Avrupa ülkeleri şu anda savaşları ekonomilerinin merkezine
yerleştirme sürecindeler. Öyle ki Ukrayna’nın yanı sıra, şu anda Filistin’de
tam anlamıyla bir soykırım ve tüm Ortadoğu’da buna bağlı vekalet savaşları
şeklinde sürüyor ve bu durum batılı silah şirketleri ile soykırım ekonomisine
dahil olan diğer sermaye şirketleri için büyük kârlar ve daha fazla sermaye
birikimi sağlıyor.
Türkiye’deki silahlanma artışının nedeni
Rusya ve/veya İsrail tehdidi mi?
Bu soruya “Evet” diyebilmek zor. Zira Rusya bütün gücünü
Ukrayna savaşına ayırmış durumda, başka bir yere bakacak hali yok. Ayrıca
yıllardır münferit bazı olaylar dışında Rusya ile Türkiye’nin ilişkileri kötü
olmadı. İsrail’e gelince bu devletin, NATO üyesi ve bu örgütün ikinci büyük
ordusuna sahip bir ülke olan Türkiye’ye saldırması zor görünüyor.
Geriye ülkedeki giderek derinleşen siyasal ve ekonomik
kriz kalıyor: ülkede 2017 yılından bu yana uygulamaya konulan otokratik rejimin
sürdürülmesinin giderek zorlaşması, siyasal muhalefetin yanı sıra toplumsal muhalefetin
de giderek büyümesi ve giderek derinleşen ekonomik kriz, siyasal iktidarı her
geçen gün daha da yıpratıyor. 500 milyar doları aşan dış borç nedeniyle acil yabancı
kaynak girişi ihtiyacı karşısında toplumsal rıza üretmekte zorlanan bu iktidarı
askeri yöntemlere başvurmaya itiyor.
Trump Yönetimindeki ABD gibi, emperyalist devletlerin
en çok iş yapmak istedikleri rejimler de aslında bu tür otokratik rejimlerdir.
Yani iki tarafın da pragmatik ihtiyaçları Türkiye’de militarizmin yükselişine
ve devlet bütçesinden giderek daha fazla kaynağın bu amaçlar için
kullanılmasına neden oluyor.
Bu yüzden de günümüzde yaşanmakta olan ekonomik ve siyasal
krizleri ve bu krizlerden emekten ve halktan yana çıkış yollarını konuşurken;
emperyalizm ve onun beslediği otokrasi ve/veya açık diktatörlükler olgusunu
mutlaka hesaba katmak gerekiyor.
Sonuç
Emperyalist devletlerin artan militarizasyonu, bu devletlere
yönelik herhangi bir kaynaktan gelen güvenlik tehdidinin artmasından kaynaklanmıyor,
tam tersine, emperyalizmin hegemonyasına potansiyel tehdit oluşturan iktidarlara
sahip ülkelere saldırılar düzenleyerek tüm dünyada rejim değişiklikleri
gerçekleştirme isteğinden kaynaklanıyor. Bu bağlamda Trump’ın Savunma
Bakanlığının adını “Savaş Bakanlığı” olarak değiştirmek istemesi son derece
anlamlıdır.
Yani emperyalizme yönelik olarak algılanan tehdit
askeri nitelikte değil, politik ekonomi ile ilgilidir. Bu tehdidi önlemek için
rejim değişiklikleri yapma ihtiyacı son zamanlarda aciliyet kazandı çünkü
emperyalizm şu anda bu tehdidin, derhal ele alınmazsa büyük ölçüde artacağı bir
konjonktürün içinde bulunuyor.
Bunun nedeni, kapitalizmin dünya ekonomisinin
durgunluğu ile ifade edilen ve kendi çerçevesi içinde aşılamayacak bir çıkmaza
girmiş olmasıdır. 2012-2021 dönemini kapsayan 10 yıl, İkinci Dünya Savaşı’ndan
sonra dünya ekonomisinin en yavaş 10 yıllık büyüme oranına tanık oldu. Dahası şu
anda ABD ekonomisini yapay bir biçimde canlı tutan yapay zekâ (AI) balonu
patladığında ekonomi daha da yavaşlayacaktır. Bu gerçekleştiğinde işsizlik,
işgücünü yerinden eden yapay zekanın kendisinin neden olduğu işsizlikle daha da
ağırlaşacaktır. (5)
Kısacası, mevcut konjonktür, kapitalizmin kendi
sınırları içinde çözülemeyen krizinden dolayı köşeye sıkışan emperyalizmin, Güneyin
yoksul ülkelerini boyun eğdirmeye devam etmek için askeri gücü eskisinden çok
daha fazla kullanmayı planladığı bir konjonktürdür. ABD ve Avrupa’da gözlemlemekte
olduğumuz artan militarizasyon bunun bir yansımasıdır. Türkiye’deki artış ise bu
gelişmenin bir parçası olduğu kadar, son 10 yıldır ülkede egemen hale gelen
otokrasinin içine düştüğü çıkmazın bir sonucudur.
Dip notlar:
(1) https://www.nytimes.com/2025/11/06/opinion/erdogan-turkey-president-power.html(6
Kasım 2025).
(2) https://www.paturkey.com/news/2025/the-indispensable-erdogan-western-realpolitik-cushions-ankara-as-domestic-crackdown-deepens-25050/(7
Kasım 2025).
(3) Mejino-López,
J., J. Ospital and G. Wolff (2025) ‘Understanding US Foreign Military Sales
globally since 2008: an analysis of a new dataset’, Working Paper 27/2025,
Bruegel, available at https://doi.org/10.64153/QOZC5551(7
Kasım 2025).
(4) https://peoplesdemocracy.in/2025/1102_pd/growing-militarisation-imperialist-countries (1
Kasım 2025).
(5) https://mronline.org/2025/10/31/capitalism-and-endless-war
(29 Eylül 2025).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder