‘Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ndeki
yavaş gidişat ekonomi için iyi değil
Mustafa Durmuş
6 Kasım 2025
Ülkede ağır adımlarla da olsa yürümekte olan “Barış ve
Demokratik Toplum Süreci” en son PKK’nin silahlı güçlerini Türkiye sınırları
dışına çıkarma kararıyla yeni bir aşamaya geldi. Bu artık Kürt Siyasal Hareketi
açısından silahlı mücadele döneminin sona erdiğinin tescilidir.
Bu hamle aynı zamanda, ülkeyi yöneten sağ iktidarların
ve /veya muhalefetteki sağ parti ve hareketlerin “terörle mücadele” konusundaki
gerekçelerini de büyük ölçüde ortadan kaldırıyor. Çünkü kâğıt üzerinde de olsa
fesih ile birlikte mücadele edilecek bir “terör örgütü” kalmadı. Böylece terörle mücadele için devasa kamu
kaynağını ayırmanın da militarist, düşmanca söylemlerin de haklı bir gerekçesi olamaz
artık.
Devlet ilk basamakta bile değil
Diğer taraftan, devlet tarafından atılması gereken adımlar
hala atılmış değil. Örneğin siyasi tutsakların ve gazetecilerin serbest
bırakılması, kayyımların geri çekilmesi ve seçilmiş belediye başkanlarının ve
KHK’li barış imzacılarının görevlerine iadesi (birkaç istisna dışında) hala gerçekleşmedi.
Bu bağlamda ilk adım olarak, başta son AİHM kararıyla (bir
kez daha) özgür kalması gereken Selahattin Demirtaş olmak üzere, Kobane Davası’ndan
hüküm giymiş siyasetçilerin özgürlüklerine kavuşması gerekiyor.
Çok daha önemlisi, artık silahların susması aşaması
tamamlandığından, kalıcı bir pozitif barış aşamasına geçilebilmesi için gerekli
hukuki düzenlemelerin yapılması şart. Ancak bu konularda iktidar hala ayak
diretiyor, oyalama politikasını sürdürüyor.
Kalıcı barış ekonominin temelidir!
Oysa özellikle de yıllardır çok ciddi ekonomik
sorunlarla boğuşan, ekonomisi hala ciddi düzeyde kırılganlığını sürdüren,
yüksek enflasyonu ve işsizliği hala düşürülememiş, buna karşılık yoksulluğu
derin ve yaygın bir yoksulluk haline gelmiş, orta sınıfı neredeyse bütünüyle
ortadan kalkmış olan ülkenin, kendisini sosyal ve ekonomik olarak da
toparlaması gerekiyor. Bu açıdan da kalıcı bir barış ortamının sağlanması son
derece önemli.
Nitekim dünyada yapılmış pek çok bilimsel araştırma,
her ciddi barış inşası girişiminin, beraberinde toplumsal istikrarı da
getirdiğini gösteriyor. Bu da ekonominin toparlanmasına ciddi katkı sağlıyor.
Çatışmalar kişi başı geliri düşürüyor
Diğer yandan aşağıdaki grafikten de görülebileceği
gibi, bu araştırmalar, çatışmaların ekonomiyi olumsuz yönde etkilediğini,
ekonomideki kırılganlıkları daha da artırdığını, ekonomik büyümeyi
yavaşlatırken kişi başı geliri düşürdüğünü ortaya koyuyor.
İngiltere’deki Ekonomi Fakültesi (LSE) bünyesinde 2016
yılında yapılmış olan bir çalışmanın bulguları bu açıdan son derece önemli. “Türkiye'de
Otuz Yıllık Çatışma ve Ekonomik Büyüme: Sentetik Kontrol Yaklaşımı” adıyla Fırat
Bilgel ve Burhan Can Karahasan tarafından Sentetik Kontrol Yöntemiyle yapılan bu
çalışmada; (1) “PKK ile çatışmalar olmasaydı Türkiye'nin kişi başına milli
gelirinin nasıl bir seyir izleyeceği” tahmin ediliyor. Elde edilen bulgular
şöyle özetleniyor:
21 yıllık bir dönemi kapsayan (1988-2008) Türkiye’nin
PKK ile mücadelesi söz konusu olmasaydı kişi başına milli gelir yüzde 13,8 daha
yüksek olacaktı. Bir başka ifade ile çatışmalar olmasaydı, kişi başı milli
gelir ortalama 1.585 dolar (2015 dolar cinsinden) daha fazla veya yüzde 0,62
puan daha yüksek olacaktı.(2)
Bir bütün olarak Türkiye ekonomisine çok büyük
zararlar verdiği ve Bölge ekonomisinin de gelişmesini ve kalkınmasını
gerilettiği artık iyice açığa çıkmış olan 50 yıllık savaşa son verilebilmesi ve
bu ülkenin en önemli sorunlarının başında gelen Kürt Sorununun demokratik
yoldan çözüme kavuşturulabilmesi için kapsamlı hukuki düzenlemelerin yapılması ve
güvencelerin oluşturulması zorunludur.
Ayrıca geçmişteki bazı örnekler, devletin/iktidarın
tam bir taahhüdü olmadan ve gerekli yasal düzenlemeler yapılmadan barış
girişimlerinin, şiddetin, çatışmaların ve istikrarsızlığın tekrar ve daha
şiddetli bir biçimde ortaya çıkmasıyla sonuçlandığını ortaya koyuyor. Böyle
olunca da feda edilen sadece insanlar, doğa değil aynı zamanda sosyal refah ve
ekonomik kalkınma oluyor.
Özetle, barışın olmadığı bir toplumda, ekonomik ve
ekolojik sürdürülebilirlik tehlikeye girer. Çünkü çatışmalar ekonomik
faaliyetleri aksatır, yatırımları azaltır, sağlık sistemlerini tahrip eder ve
çocukları okuldan uzaklaştırır, toplumsal güveni ve demokratik kurumları
zayıflar. Çatışmaların sonucunda ortaya çıkan zorunlu göçler, maddi tahribat ve
kritik uzmanlık ve sermaye kaybı toplumsal zararı daha da derinleştirir.
Yani barış olmadan, kalıcı ve kapsayıcı bir demokratikleşme
ve kalkınma imkansızdır. Kuşkusuz tek başına barışın inşası demokratikleşmeyi
de kalkınmayı sağlamaya yetmez: barış asıl olarak bir önkoşuldur. Keza
gerekli olan sadece barışı savunan siyasi iradenin varlığı değil, aynı zamanda,
barışın toplum tarafından benimsenip, sahiplenilmesi ve savunulmasıdır.
Önümüzdeki görev barışı toplumsallaştırmak için çaba göstermektir.
Dip notlar:
(1) Fırat
Bilgel ve Burhan Can Karahasan, Thirty Years of Conflict and Economic Growth
in Turkey: A Synthetic Control Approach, LEQS Paper No. 112/2016 (June
2016).
(2) Silahlı
çatışmaların etkisini inceleyen başka çalışmalar da mevcut: Castañeda ve Vargas
(2012), egemenlik riski algısı ile ölçülen finansal piyasaların tepkisinin,
Kolombiya'da FARC'a karşı siyasi olaylara özgü olduğu sonucuna varıyor. Singhal
ve Nilakantan (2012), Hindistan'ın Andra Pradesh eyaletinde kişi başı net iç
hasılanın yüzde 16'sının geri kazanıldığını bildiriyor. Bu konuda bkz: Fırat
Bilgel ve Burhan Can Karahasan, agm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder