8 Ocak 2017 Pazar

VERGİ VERME, BAĞIŞ-YARDIM YAP, “HAYIRSEVER, İTİBARLI” İŞADAMI OL!

VERGİ VERME, BAĞIŞ-YARDIM YAP, “HAYIRSEVER, İTİBARLI” İŞADAMI OL!

Mustafa Durmuş

Ocak 2017
Türkiye’nin siyasal gündemi o kadar yoğun ve o denli hızlı değişiyor ki birçok önemli konu üzerinde bir günden fazla durulamıyor.
Üzerinde uzun uzun konuşulması gereken bu tür konulardan biri Rizeli işadamı Mehmet Cengiz’in adının, adı daha önce Yunus Emre olan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne verilmesiydi. M. Cengiz ise 2013 yılında ortaya atılan dinleme kayıtlarında "bu milletin a... koyacağız" sözleriyle gündeme oturmuştu.
Birkaç gün önce basında yer alan bir habere göre M. Cengiz’in isminin binaya verilmesinin nedeni, Cengiz’in binanın yenilenme masraflarını üstlenmesiymiş.
Bilindiği gibi M. Cengiz’in ana ortaklarından olduğu Cengiz İnşaat, Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan 42 küresel inşaat firmasından biri. Bu başarısını da kuşkusuz devletten aldığı büyük çaplı otoyol, köprü, tünel, enerji (HES), maden, turizm ve baraj, liman, metro, demiryolu, havalimanı, boru hatları ve telekomünikasyon işleri gibi alt yapı projelerine ve ihalelerine borçlu.
Bu şirket, 3. Havalimanı ihalesini Limak ve Kolin gibi diğer küresel inşaat şirketleri ile birlikte kazanan, aynı zamanda da yine bu konsorsiyum içinde Akdeniz, Uludağ ve Çamlıbel elektrik dağıtım şirketinin de sahibi olan şirket.
Toplam 12 şirketten oluşan Cengiz Holding ise inşaattan, turizme, madencilikten (Eti Bakır ve Alüminyum) , enerji, sigorta ve havacılık sektörlerine kadar birçok sektörde faaliyetlerini sürdürüyor. Öyle ki Antalya Beldibi’nde kurulan dünyanın sayılı büyük otellerinden Sungate Port Royal Resort Hotel, Türkiye’nin ilk yedi yıldızlı oteli.
Yani “Allah yürü ya kulum demiş” ve Holding almış yürümüş. Hemen her büyük kamusal alt yapı, üst yapı inşaat projesinde, aynı yerli ve yabancı ortaklarla yer alan bir şirket.
Böylece şirket bu ülkenin kendine sunduğu bedava turistik arazi, ucuz emek gücü, milyarlarca dolarlık kamu projesi ihalesi, her türlü finansal ve mali teşvik ile bırakınız Türkiye’yi Dünyanın sayılı inşaat firmaları arasına girmiş durumda.
Dolayısıyla da “bu serveti bu ülkede kazandığına göre, bir kamu binasını da bırakın yenilesin, bunun için de elini cebine atsın” diyebilirsiniz. Öyle ya ismi bu ülke topraklarında yaşayan herkesin istisnasız sahiplendiği Yunus Emre gibi bir değerin yerine konuluyorsa çok önemli bir fedakârlık yapmış olmalı!
M. Cengiz, İlahiyat Fakültesi’nin sıfırdan yapılması değil de, yenilenmesi sırasındaki masrafları üstlenmiş gözüküyor. Masrafın miktarının ne olduğu açıklanmıyor ama haberlerde es geçilen bir konu var: Bu yaptığı harcamaları kanuni gider olarak gösterip verginin hesaplandığı matrahtan indirmek.
Yani Cengiz büyük bir olasılıkla vergi kanunlarının tanıdığı imkândan yararlanarak, vergi vermek yerine binayı yeniledi. Bu tamamen yasal bir imkân zira bu hem Gelir Vergisi Kanunu’nu (GVK), hem de Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) ile düzenlenmiş.
GVK’nın 89/ 4 –ve 5. bendlerinde gelir vergisinin matrahından indirilebilecek olan bazı giderler şöyle sıralanıyor:
“Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler, köyler ile kamu yararına çalışan dernekler ve Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara yıllık toplamı beyan edilecek gelirin % 5’ini (kalkınmada öncelikli yöreler için % 10’unu) aşmamak üzere, makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımlar.
…..
Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere bağışlanan okul, sağlık tesisi ve yüz yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde elli yatak) kapasitesinden az olmamak üzere öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi, bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin ve Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdî ve aynî bağış ve yardımların tamamı”.
Böylece M. Cengiz kendi ticari gelirinden, Özel Bütçeli bir kuruluş olan Marmara Üniversitesi’ne ait bir bina için bu harcamayı yaptı ise o yılki gelirinin yüzde 5’ini aşmaması kaydıyla, bunu gider olarak gösterip, buna göre daha az vergi ödeyecek.
Ya da eğer bunu şirket olarak yaptılarsa bu kez aşağıda yer alan KVK’nın 10/1- “c” ve “ç” bendlerinin sunduğu aynı indirim imkânından faydalanacak:
“Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlara makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kurum kazancının % 5’ine kadar olan kısmı.
......
(c) bendinde sayılan kamu kurum ve kuruluşlarına bağışlanan okul, sağlık tesisi, 100 yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde 50 yatak) kapasitesinden az olmamak kaydıyla öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi ve bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin ve Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik kamplarının inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdî ve aynî bağış ve yardımların tamamı”.
Benzer bir durum Katma Değer Vergisi için de söz konusu. Yani bina bitirilip teslim edildiğinde her hangi bir KDV doğmuyor.
Görüldüğü gibi bir "hayırseverlik öyküsü" olarak sunulan faaliyet aslında ödenmesi gereken verginin devlete ödenmeyip, bunun karşılığında bir yenileme inşaatının yapılmasından ibaret.
Burada yapılmış gerçek bir fedakârlıktan söz etmek mümkün değil. Çünkü fedakârlık ancak kişinin kendi parasından yapılabilir, ödeyeceği vergiden tasarruf ederek değil.
Kaldı ki ettiği ileri sürülen küfür nedeniyle çok eleştirilen birinin “hayırsever” biri olarak sunulması ne derece etiktir?
Ancak, hemen belirtelim bu durum sadece Cengiz’e özel bir durum değil. Bugün, yukarıda sözünü ettiğimiz vergi kanunlarının maddeleri sayesinde birçok zengin iş insanı okul, cami, yurt, sağlık ocağı gibi kamu binalarını hayrına yapan insanlar konumuna yükseltiliyor.
İşletmelerinde açlık sınırının altında ve çoğu kez çok ağır koşullarda işçi çalıştırmaktan rahatsızlık duymayanların yaptıkları hayırlar da ancak daha az vergi ödemek karşılığında olabiliyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder