“ALTINA HÜCUM”
(Bir Film Adı Değil)
Mustafa Durmuş
Türkiye’ye bu
yılbaşından beri sıcak para biçiminde gelen yabanca sermaye girişlerinde rekor
bir artış yaşanıyor (sanıldığının aksine).
Öyle ki Merkez Bankası verilerine göre, ilk 9 ayda bu girişler 10,5
milyar dolara erişti ve 2012 yılından beri en yükseğe çıktı (1).
Yabancı
sermaye uzun vadeli reel sektör yatırımları biçiminde değil, Borsa ve Hazine
Bonosu ve banka mevduatları gibi finansal piyasalara geliyor. Örneğin gelen
paranın üçte biri borsaya, kalanı diğer finansal piyasalara gitti. Bu gelişme,
bu yılın başı ile kıyaslandığında doların kurundaki durgunluğun nedenini de
açıklıyor. Ancak kurun dalgalanmasının asıl olarak da yönü yukarı doğru olmak üzere
artacağı anlaşılıyor. Zira bugün dolar lira karşısında son 3 ayın zirvesine
çıkarak 3.70 lira oldu.
Diğer yandan
bu denli bir girişin (ani çıkışlarda yaratacağı tahrip edici etki bir yana)
ülkedeki dolarizasyonu artırdığı da bir gerçek. Nitekim bankalardaki döviz
tevdiat hesaplarında 16,8 milyar dolarlık bir artış var. Bunun 8,7 milyar
dolarlık kısmı bireylerin döviz hesaplarındaki artıştan, 8,1 milyar dolarlık
kısmı ise şirketlerin döviz hesaplarındaki
artıştan kaynaklanıyor. Bu artış GSYH’nin yüzde 2’si kadar (2).
Dolarizasyonun
bir nedeni şirketlerin döviz borç
servisini yapmaları için piyasadan dolar toplayarak önlem alması. Ancak bu artışın tamamını böyle açıklayabilmek
zor.
Asıl neden
ekonomideki, özellikle de enflasyon artışından kaynaklanan, belirsizliklerin ve
kırılganlıkların artması. Yeni OVP’de gelecek yıl için enflasyon oranı yüzde 7
olarak öngörülmüş olsa da, piyasaların beklentisi yüzde 10 civarında. Ekonomide
kuraldır, geleceğe ilişkin belirsizlikler artarsa yatırımcılar daha sağlam
yatırım araçlarına yönelirler. Türkiye’de bu araçlar döviz (dolar) ve altındır.
Altın ithalatı arttı
Bu savımızı
destekleyen bir diğer gelişme altın ithalatındaki rekor artış. Bu yıl altın
ithalatı 200 ton artmış. Bunu da halkımızın kötü günler için bir yerlerde
“çeyrek altın tutma” kültüründen ziyade, yüksek enflasyondan dolayı sağlam
yatırım aracına yönelmek ihtiyacı ile açıklamak daha doğru olur.
Altın Tahvili ve Altına Dayalı Kira Sertifikası
Belki altındaki bu gelişmeyi gördüğünden, belki
de artan borçlanma ihtiyacı gibi bir ihtiyaçtan dolayı Hazine, “Altın Tahvili ve Altına Dayalı Kira
Sertifikası” uygulamasını gündeme getirdi. Ziraat Bankası bu yönde halktan
talep toplamaya başladı.
Yani elinde altını olanlar Hazine’nin
çıkartacağı tahvil ve kira sertifikalarını ellerindeki altın ile satın
alabilecekler. Altın ile borçlanma anlamına gelen bu uygulama ile bu tahvil ve
kira sertifikalarının sahiplerine her 6 ayda bir altın fiyatına endeksli olarak
yüzde 1,2 kâr payı (dikkat ediniz faiz değil) ödenecek. Bu kâğıtları elinde 3 aydan
fazla tutanlar her hangi bir vergi ödemezken, 3 aydan önce geri satanlar yüzde
1,5 oranında stopaj biçiminde gelir vergisi ödeyecekler (3).
Bu
uygulamanın kira sertifikası kısmına İslamcı yazar H. Karaman’dan da destek
geldi. Karaman bunun “İslam açısından caiz olduğunu” yazdı (4).
Altına bu
yönelim tahvil ve sertifika uygulaması ile durdurulabilir mi? Ya da bu uygulama
ile “ekonomi açısından ölü yatırım” gibi düşünülen altın iddiharı (yığması)
karşılığında devletin borçlanması ve bu tasarrufları ekonomiye kazandırabilmesi
mümkün mümkün olabilecek mi, göreceğiz.
Ancak yakın
geçmişte “doları bozdur” kampanyalarından beklenen sonucun elde edilmediğini,
hatta dolara en çok yönelen kentlerin başta Kayseri ve Konya gibi muhafazakâr
kentler olduğunu biliyoruz. Altında da benzer bir sonuç ortaya çıkarsa
şaşırmayalım.
Zira dolar
ve altın gibi finansal araçlara yönelim, kapitalist değer yargılarının tepeden
tırnağa hâkim kılındığı, bu ideolojinin dini söylemlerle de meşrulaştırıldığı neo
-liberal neo- muhafazakâr dönemde, bunlarla milliyetçilik, dindarlık ya da iyi
ahlaklılık gibi değer yargılarıyla mücadele etmek çok zor.
Çözüm var
Sorunun
çözümünü sorunun nedenlerine bakarak bulabilmek mümkün. Her iki olayda da (dolarizasyon ve altına
yönelim), temel neden, şirketlerin yüksek
düzeydeki dış borç geri ödemesi (servisi) ve başta enflasyon olmak üzere
ekonomik belirsizliklerdeki artış.
Bu
belirsizlikler ortadan kaldırılmalıdır.
Bunun için de bunlara neden olan ya da iyice artıran iç politik ve bölgesel
savaş gibi jeopolitik dinamikleri ve nasıl sonlanacağı belli olmayan KÖO ile
yapılan onlarca milyar dolarlık alt yapı ve şehir hastanesi projesini ve
bunların neden olduğu Hazine Garantilerini sorgulamak gerekiyor. Yani sırasıyla
siyasetin demokratikleştirilerek normalleştirilmesi, bazı bakanların da talep
ettiği gibi, OHAL’in sonlandırılması, toplumsal barışın yeniden tesis edilmesi
ve sosyal refahı halktan yana yeniden bölüştüren vergi ve harcama politikalarına
dönülmesi gerekiyor. Doların da altının da beli böyle kırılabilir.
……..
(1) CEEMEA,
Turkey Economics, “Dollarisation and gold imports on the rise”, 12 October
2017.
(2) Agr.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder