KAPİTALİZM: ENGELLİLERİN ÖNÜNDEKİ EN
BÜYÜK ENGEL!
Mustafa Durmuş
3 Aralık 2017
Bugün "Dünya Engelliler Günü".
25 yıldan bu yana engellilerin sorunlarına dikkat çekmek için kutlansa da,
bugün gelinen nokta itibariyle engellilerin sorunlarının azalmadığını, daha da
arttığını görüyoruz. Bu nedenle de her hangi bir kutlamayı hak etmiyoruz.
Çünkü;
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO)
açıklamasına göre (1) dünyada her 7 kişiden biri engelli ve bunların çok büyük
bir kısmı çalışma çağında olmasına rağmen çalışamıyor, zira istihdam edilmiyor.
Üstelik bu konuda Birleşmiş Milletler (BM) tarafından güvence altına alınmış
olan bir uluslararası anlaşma ve protokol (2) olmasına rağmen bu durum böyle.
TÜİK’e göre 2011 yılı itibariyle
Türkiye’de 5 milyona yakın engelli var. Bu da nüfusun yüzde 6,6’sını
oluşturuyor (3).
Türkiye’de engelliler temel insanlık ve vatandaşlık haklarından ya hiç yararlanamıyorlar ya da ağır kişisel maliyetler karşılığında çok az yararlanabiliyorlar.
Türkiye’de engelliler temel insanlık ve vatandaşlık haklarından ya hiç yararlanamıyorlar ya da ağır kişisel maliyetler karşılığında çok az yararlanabiliyorlar.
Öyle ki engelliler arasında okuryazar
oranı yüzde 10’lara kadar gerilemiş durumda. Rehabilitasyon hizmetlerinden ne
kadar yararlanabildikleri belli değilken, yüzde 90’ına yakın kısmı meslek
kursu, aile rehberliği ve danışmanlık, sosyal ve kültürel hizmetlerden
faydalanamıyor.
Sokağa çıkmakta, sosyalleşmekte büyük
zorluklar çektikleri gibi, genelde siyasal iktidarlar onları, normal
vatandaşlarla eşit hakları olan vatandaşlar gibi değil, daha ziyade yardıma
muhtaç, zavallı insanlar olarak görüyorlar. Bu nedenle de gerek hükümetlerin
gerekse de yerel yönetimlerin engellilere dönük hizmetleri onların vatandaşlık
haklarının hayata geçirilmesini sağlamak değil, yardımseverlik üzerinden ve
kısıtlı kaynaklar aktarılarak yürüyor.
Çalışma hakkından yoksunluk
Çalışabilir çağda olan engellilerin
istihdamlarının yetersizliği ise başlı başına bir sorun. DİSK’e bağlı Genel İş
Sendikası’nın engelli işçilerle ilgili bir raporunda engellilerin istihdam
konusundaki durumları şöyle özetleniyor (4):
“ ►Engelli istihdamı son derece
yetersiz!
► Engelli işçi istihdamında kotaya uyulmuyor: 10,000’e yakın kota boş.
►Çalıştırılması gereken engelli memur kontenjanının yüzde 22’si boş!
► İşyerlerinin yalnızca yüzde 2’sinde engelli istihdamı zorunlu!
► İşsizlik en önemli sorun! 2016 yılında İŞKUR’a başvuran engellilerin sadece yüzde 19’u iş bulabildi”.
► Engelli işçi istihdamında kotaya uyulmuyor: 10,000’e yakın kota boş.
►Çalıştırılması gereken engelli memur kontenjanının yüzde 22’si boş!
► İşyerlerinin yalnızca yüzde 2’sinde engelli istihdamı zorunlu!
► İşsizlik en önemli sorun! 2016 yılında İŞKUR’a başvuran engellilerin sadece yüzde 19’u iş bulabildi”.
Bu veriler engelli vatandaşların çalışma
hakkını kullanamadıklarını ve devletin bu konudaki düzenlemelerinin son derece
yetersiz olduğunu gösteriyor.
Asıl engel kapitalizm!
Aslında küresel çapta geçerli bu veriler
sürpriz değil. Zira kapitalizmin geldiği bu aşamada tıpkı yaşlılar ve çocuklar
gibi engelliler de sistemin kurbanları olarak değil, sistemin sırtındaki kambur
olarak görülüyorlar.
Bu nedenden dolayı da hükümetler, hep
yaşlılara dönük harcamaların, kamucu sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarının
ne denli yüksek olduğundan ve bütçe açıklarının asıl nedenini oluşturduğundan
söz ettikleri gibi, engellileri de “bir şekilde halledilmesi gereken”
zavallılar olarak görüyorlar.
Bu bakış açısı kamu kaynaklarından
yeterli miktarda kaynağın engellilere aktarılmasını önlediği gibi, yeterince
istihdam da yaratılmıyor ya da var olan kullandırılmıyor. Yani bu durum
kapitalizmin emeği ne denli değersiz görmekte olduğunun bir sonucu.
Oysa doğumda ya da sonrasında engelli
kalanların neden engelli olduklarına bakıldığında bunların büyük ölçüde; eksik
ya da yanlış beslenme, çok yetersiz sağlık hizmetleri, kötü çalışma
koşullarının neden olduğu hastalıklar ve iş kazaları, sokaklardaki tehlikeler,
trafik kazaları, hava ve su kirliliği, savaşlar, terör saldırıları, işkenceler
gibi doğrudan bu sistemin ürünleri olduğunu görebiliriz.
Gelecek engelliler için daha kötü!
Üstelik geleceğe ilişkin olarak
öngörülen istihdam biçimleri ve gelecekte öngörülen çalışma koşulları,
geleceğin işçi sınıfı için bir bütün olarak daha da kötü olacağını, ama
engelliler için çok daha kötü olacağını ortaya koyuyor.
Bu konuda yeni yayımlanmış bir raporun
bulguları son derece korkutucu (5). Bu rapora göre, robotların kullanımı, yapay
zekanın devreye sokulması biçiminde artan otomasyon nedeniyle küresel çapta,
ama bu tür değişikliklerin en fazla gerçekleşeceği Merkez ekonomiler olmak
üzere tüm dünyada, 2016- 2030 döneminde, bir yandan emek gücü verimliliği
artıp, ekonomik büyüme hızlanırken, diğer yandan kaybolacak meslekler nedeniyle
milyonlara işçi işlerini yitirirken, milyonlarcası da yer değiştirmek ve yeni
teknolojilerin beraberinde getirdiği yeni işlere, mesleklere uyarlanmak,
becerilerini yükseltmek durumunda kalacak.
Öyle ki 2016-2030 arasında otomasyon
oranlarının dünya genelinde yüzde 15, Hindistan’da yüzde 9, Çin’de yüzde 16,
ABD’de yüzde 23 ve Almanya’da yüzde 24 oranlarında gerçekleşmesi bekleniyor.
400 milyon yeni işsiz !
Bu süreçte işlerini değiştirmek zorunda
kalacak işçi sayısı (ülkelere göre farklılık göstermek üzere) küresel çapta 75
milyon ( yüzde 3) ile 375 milyon (yüzde14) arasında, işlerini kaybedecek
olanlar ise 400 milyon civarında olacak. Yani şu anda 3,5 milyar civarında bir
küresel işçi sınıfı olduğuna göre, bunun 2030’a kadarki süreçte en az yüzde
10’u işlerini kaybedecek. Bu durumda engellilerin iş bulma imkânları daha da
daralacaktır.
Bu öngörüler, Marks’ın Kapital’de,
kapitalist krizleri ve beraberinde ortaya çıkan kitlesel işsizlikleri
anlatırken kullandığı “sermayenin organik bileşimi” teriminin (otomasyon)
geçerliliğini ortaya koyuyor.
Ayrıca yüksek teknolojili ve yüksek
becerili, dolayısıyla da yüksek eğitim düzeyi gerektiren işler ve mesleklere
olan talep (üst düzey yöneticilik, teknoloji profesyonelleri, avukatlık,
muhasebecilik gibi meslekler, sanatçılar gibi) artarken; ofis işleri, masa başı
işleri (telefon operatörlüğü, veri işlemcileri gibi şu anda engellilerin daha
ziyade istihdam edildiği işlere olan talep azalacak.
Azgelişmiş ülkelerde talebi en çok
artacak olan işler ise, hizmet sektörü, inşaat sektörü ve yaşlı bakım
hizmetleri gibi engellilerin istihdam edilmesinin çok daha zor olacağı işler
olacak.
Talebi artacak işler kaçınılmaz olarak daha becerili, daha eğitimli emek gerektirdiğinden, eğitime erişimi son derece kısıtlı engelliler bu işlerden bütünüyle dışlanmış olacaklar.
Talebi artacak işler kaçınılmaz olarak daha becerili, daha eğitimli emek gerektirdiğinden, eğitime erişimi son derece kısıtlı engelliler bu işlerden bütünüyle dışlanmış olacaklar.
İşçi sınıfı sosyal korumadan yoksun !
Bir diğer ILO raporuna göre (6) şu anda
dünyada 4 milyar insan sosyal korumadan yoksun olarak yaşıyor, insanların
sadece yüzde 45’i devletin sunduğu sosyal koruma ağından yararlanabiliyor.
İnsanların sadece yüzde 29’u kapsamlı bir sosyal güvenliğe sahip.
Bu durumun insanların sağlığını tehdit
ettiği, yoksullaştırdığı, hayatı boyunca sosyal bir dışlanmaya neden olduğu,
dolayısıyla da yeni engelliler üretmekte olduğu açık.
Buna karşılık (rapora göre) bu engelli
insanların, üstelik ciddi düzeyde engelli olanların sadece yüzde 28’i engelli
yardımı alabiliyor.
Kısaca engelliler devlet korumasında
değiller. Bunun nedeni yüz yılı aşkın bir süredir söylenen bir yalan, yani
kaynak yetersizliği olabilir mi? Veriler bu yalanı teşhir ediyor.
Küresel çapta birikmiş servetin tutarı
280 trilyon dolar. Yani dünyada bir yılda üretilen mal ve hizmetlerin parasal
değerlerinin 3,7 katı. Üstelik bu servet azalmıyor, sürekli artıyor. Örneğin
son kriz olan 2008 krizinden bu yana yüzde 27 oranında artmış (7).
Yani kaynak fazlasıyla mevcut, ama
bölüşüm adaletsiz olduğu için yoksulluk var, engellilerin ıstırabı devam
ediyor. Nitekim en zengin yüzde 1’in dünya servetinin yüzde 50,1’inden
fazlasını elinde tutuyor olması bunun açık bir göstergesi (8).
Yoksullara, dar
gelirlilere, kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve engellilere gelmeyen bu
kaynaklar ya ülke içinde milyon dolarlık konutların, villaların, milyon liralık
otomobillerin, banka hesaplarının sahiplerine gidiyor ya da vergi cennetlerinde
hurilerle buluşuyor….
………..
(1) ILO, “The future world of work must be fully inclusive of people with disabilities”, 1 December 2017.
(2) United Nations, Convention on the Rights of Persons with Disabilities and Optional Protocol.
(3) TÜİK, Nüfus ve Konut Araştırması, 2011.
(4) DİSK Genel İş, Engelli İstihdam Raporu, Aralık 2017.
(5) McKinsey Global Institute, Jobs lost,jobs gained: Workeforce transitions in a time of automation, December 2017.
(6) World Social Protection Report 2017-2019, http://www.ilo.org, 29 November 2017.
(7) Credit Swiss, Global Wealth Report 2017: Where Are We Ten Years after the Crisis?, 14 November 2017.
(8) Agr.
………..
(1) ILO, “The future world of work must be fully inclusive of people with disabilities”, 1 December 2017.
(2) United Nations, Convention on the Rights of Persons with Disabilities and Optional Protocol.
(3) TÜİK, Nüfus ve Konut Araştırması, 2011.
(4) DİSK Genel İş, Engelli İstihdam Raporu, Aralık 2017.
(5) McKinsey Global Institute, Jobs lost,jobs gained: Workeforce transitions in a time of automation, December 2017.
(6) World Social Protection Report 2017-2019, http://www.ilo.org, 29 November 2017.
(7) Credit Swiss, Global Wealth Report 2017: Where Are We Ten Years after the Crisis?, 14 November 2017.
(8) Agr.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder