3 Aralık 2017 Pazar

RÜŞVETİN VERGİSİ ALINIR MI?

RÜŞVETİN VERGİSİ ALINIR MI?
İstenirse alınır, alınmalıdır!
Mustafa Durmuş
2 Aralık 2017
New York’ta görülmekte olan R. Zarrab davasında Zarrab’ın Türkiye’de verdiğini iddia ettiği büyük çaptaki rüşvetin biz maliyeciler açısından ayrıca bir önemi var: Vergi kaybı ve bunun yol açtığı sosyal ve ekonomik zarar.
Rüşvet, finansallaşmanın görülmemiş ölçüde arttığı, servetin o denli adaletsiz bölüşüldüğü günümüzde, iş alma, iş yaptırma ve kara para aklama gibi işler sırasında karşımıza çıkan ve kapitalist düzenin ahlaki yönden çürümüşlüğünü de ortaya koyan son derece yaygın bir olgu. Dünya en son Almanya kökenli Siemens Şirketi’nin verdiği 1,3 milyar avroyu bulan rüşvetle çalkalanmıştı.
Vergi yasaları yıllarca rüşvet veren çok uluslu şirketleri korudu !
1997 yılında OECD bünyesinde gündeme getirilen ve sonrasında da 37 ülke tarafından da benimsenerek üzerinden ulusal uyum yasaları çıkartılmış olan “Yabancı Devlet Görevlilerine Verilen Rüşvetlerle Mücadele Anlaşması’na (1) kadar pek çok ülkenin vergi mevzuatına göre yurt dışında iş yapan şirketlerin iş alabilmek için yabancı devlet görevlilerine verdikleri rüşvetler masraf gösterilip vergi matrahından indirilebiliyordu.
Yani ulus devletler dış pazarlardaki yoğun rekabet altındaki kendi sermaye gruplarının iş alma maliyetlerini dikkate alarak böyle vergi indirimi uygulamalarına izin veriyorlardı. Sonrasında aralarında Türkiye’ nin de bulunduğu üyeler bu uygulamayı yasakladılar.
Yani rüşvet veren şirketlerin bunu yasal masraf göstererek daha az vergi ödeyebilmesi (en azından yasal olarak) artık mümkün değil. Bunun yerine vergi cennetlerini kullanıyorlar ve yılda 650 milyar dolarlık bir vergiyi kaçırabiliyorlar.
Ya rüşvet alanların vergisi?
Diğer taraftan rüşvet alanların elde ettikleri bu gelirlerin (her ne kadar yasal olmasa da) vergisini vermeleri gerekiyor.
Bizde, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde hangi gelirlerin ne koşullarda vergilendirileceği şöyle açıklanıyor: “Gerçek kişilerin gelirleri Gelir Vergisi ne tabidir”. Gelir ise “bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safı tutarıdır”.
Zarrab’ın mahkemede yaptığı itiraflarında adı geçen (ve yurt dışına çıkış yasağı konulan) T.C. vatandaşı bir eski bakanın iddiada sözü edilen ödemeleri şahsen, yani kendi adına aldığı ileri sürülüyor. Yani her hangi bir kurum ya da şirket değil, bir gerçek kişinin elde ettiği gelir söz konusu olduğundan bu gelirler Gelir Vergisi Kanunu’na tabi olmak durumunda.
İddiaya göre bu eski bakan bu gelirleri 2012 yılından itibaren düzenli olarak elde etmiş. Yani bu yönüyle de bu bakana yapıldığı ileri sürülen bu düzenli ödemeler Gelir Vergisine tabi olmalı (bizde sadece milli piyango çekilişlerinden ve bir kereye mahsus olarak elde edilebilen ikramiye gelirleri gibi gelirler bir başka vergiye, Veraset ve İntikal Vergisi’ne tabi).
Kanunun 2. maddesi ise gelir ve iradın unsurlarını sırasıyla; (1) Ticari kazançlar, (2) zirai kazançlar, (3) ücretler, (4) serbest meslek kazançları, (5) gayrimenkul sermaye iratları, (6) menkul sermaye iratları, (7) sair kazanç ve iratlar olarak sayıyor.
Bu durumda iddia edilen rüşvet hangi bende, hangi gelir unsuruna girebilir? Örneğin "danışmanlık faaliyetleri" adı altında 4.bentte yer alan “serbest meslek kazançlarına” girebilir mi? Bir bakanın işi gereği, serbest meslek faaliyeti yürüttüğü kabul edilemeyeceğine göre bu hükme sokulması mümkün gözükmüyor.
Rüşvet “arızi kazançlar”ın kapsamında yer alıyor
Diğer taraftan 7. bentte yer alan “sair kazanç ve iratlar” altında rüşvetin vergisinin alınması mümkün. Bunun yasal dayanağı var.
Öyle ki 1999 tarihinde çıkartılan 4444 Sayılı Kanun ile bu 7. bentte yer alan sair kazanç ve iratlar arasında “arızi kazançlar” belirtiliyor. Gelir vergisine tabi olması gereken arızi kazançların içinde ise: “ihale, artırma ve eksiltmelere iştirak edilmemesi karşılığında elde edilen kazançlar”, alınan para ve ayınlarla diğer suretlerle elde edilen ve para ile temsil edilebilen menfaatler hükmü yer alıyor ( 2).
Yani piyasada “çıkma” adı verilen yollarla elde edilen yasa dışı gelirlerin bu madde hükmüne göre vergilendirilmesi gerektiği belirtiliyor.
Yasal olmayan bir faaliyetin yasal yollarla vergilendirilmesi?
Diğer taraftan, bu ülkenin ceza yasalarına göre rüşvet almak yasal değil, bir suç. Böylece yasal olmayan bir faaliyetten elde edilen gelirlerin nasıl vergilendirileceği önemli bir konu. Bu konuda hem literatürde, hem de uygulamada yoğun bir tartışma var.
Başta ABD olmak üzere bazı ülkelerde yasal olmayan yollarla elde edilen gelirlerinin vergilendirildiğini biliyoruz. Örneğin eğer ABD’de “bir bankayı soymuş iseniz, zimmetinize para geçirmişseniz, rüşvet almışsanız, uyuşturucu ticaretinden para kazanmışsanız beyannamenizde bunları gösterip vergisini ödemelisiniz” (3).
Bizde bu konuya açıklık getiren bir kanun var: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu. Bu kanunun 9 /2 fıkrasında “vergiyi doğuran olayın kanunlarla yasak edilmiş bulunması vergi mükellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz” hükmü yer alıyor.
Yani bir fiilin kanunlarla yasak edilmiş olması mükellef açısından vergisel sorumluluğu ortadan kaldırmıyor. Ayrıca yasaya uygun hareket eden birisinden vergi alınırken, yasaya ve ahlaka aykırı bir vergiyi doğuran olaydan gelir elde eden kişiden vergi alınmamasının vergi adaletine ve eşitliğe aykırı olduğu da açık (4).
Anayasa: Mali gücü olan herkes vergi ödemeli!
Kaldı ki Türkiye’de Anayasa’nın 73. maddesi : “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür” diyerek, tarihsel “genellik ilkesi” gereğince bu konuda son sözü söylüyor. Bu çerçeve de mali gücü olan ve elde ettiği gelirlerle bu gücü artan herkes bunun vergisini ödemek zorunda.
Yani hem konuyu etik ve “kamu yararının gözetilmesi” gibi ilkeler çerçevesinde, hem de mevcut vergi hukuku düzenlemeleri çerçevesinde ele aldığımızda rüşvetin vergisinin alınması gerekli.
Bir başka deyimle rüşvet almak ve vermenin bir suç olması nedeniyle gerektirdiği hapis cezaları gibi cezalara ilave olarak, hem bu paralara el konulması, hem de bunun vergisinin alınması gerekir.
Somut olarak ne kadarlık bir vergiden söz ediyoruz?
Gelir Vergisi Kanunu’nun bu kez 103. maddesinde bu verginin nasıl hesaplanacağı tanımlanıyor. Buna göre, bir yıl boyunca elde edilen ve toplamda 70,000 lirayı aşan ücret dışı gelirlerden yüzde 35 oranında vergi alınır. Ödendiği ileri sürülen rüşvetin her biri bu üst sınırı fazlasıyla aşıyor, dolayısıyla da yüzde 35 oranının esas alınması gerekyor.
Buna göre kabaca 47 milyon avroluk bir rüşvetin yüzde 35’ten yaklaşık 16,5 milyon avroluk, yani bugünkü kurdan yaklaşık 77 milyon liralık bir vergisi doğuyor (bu hesaba diğer paralar cinsinden ödendiği ileri sürülen rüşvetin vergisi dâhil değil).
Asgari ücret tartışmalarının başladığı ve işçilerden bir kez daha fedakarlık yapmaları istenilen bu günlerde adaletli bir iş yapılmak isteniyorsa işte altın tepside sunulmuş bir imkan.
………
(1) The OECD Convention on Combating Bribery of Foreign Public Officials,
http://oecdobserver.org/…/Writing_off_tax_deductibility_.ht…, 14 Nov. 2017.
(2) Gelir Vergisi Kanunu Geçici Madde 56, 
http://www.ismmmo.org.tr).
(3) 
https://finance.yahoo.com/…/9-surprising-things-that-are-ta….
(4) N. Çağan, “Vergi Hukuku Açısından Yasak Faaliyetler”, Prof. Dr. Bülent Nuri Esen’e Armağan, 1977, s. 83; U. Tosun, İ. Bayar, “Türk Vergi Hukuku Açısından Uluslararası İşlemlerde Rüşvetin Önlenmesi”, A. Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi, C.54 (2005) S.1, s. 209’den aktaran,
http://www.avsar.av.tr/…/vergi-hukuku-acisindan-yasak-faali….


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder