SARHOŞLUKTAN ERTESİ GÜNKÜ BAŞ
AĞRISINA...
Mustafa Durmuş
14 Aralık 2017
FED beklendiği gibi gösterge faiz
oranını yüzde 0.25 puan artırarak yüzde 1,25’ten yüzde 1,50’ye çıkardı. Ayrıca
2018 yılında 3 kez daha (tedrici bir biçimde) benzer artışlara gidileceğini
açıkladı.
Bu kararda bu yıl Amerikan ekonomisinin
beklenenin üzerinde (yüzde 2,5) büyüyecek ve enflasyon oranının da (yeterli
olmasa da) yine beklenenin üzerinde (yüzde 1,7) gerçekleşecek olmasının etkisi
çok büyük. İstihdam piyasasındaki toparlanmanın da (cılız da olsa) sürmesi ve
işsizlik oranının yüzde 4’ün altına düşmesi bekleniyor (1)
Kısaca ABD para otoritesi FED,
ekonominin iyiye gittiği yönünde bir görüşe sahip olduğundan faiz artırımı
kararı aldı. Fed Başkanı Yellen de ABD ekonomisinin dünya ekonomisi ile
senkronize bir biçimde güçlü bir büyüme trendine girdiğini, bu büyümenin
temellerinin sağlam olduğunu ve bu anlamda borsalardaki yükselişin her hangi
bir aşırılığa (balon) işaret etmediğini, her hangi bir finansal kriz riski
bulunmadığını açıkladı.
Biz bu filmi daha önce görmüştük…
İşin gerçeği bu açıklamalar bana 2008
krizinden hemen önce dönemin FED başkanı B. Bernanke’nin benzer açıklamalarını
hatırlattı. Bernanke de kendisine “ABD ekonomisinde finansal balonların
şişirildiği” uyarısı yapıldığında, bu gelişmelerin sağlıklı bir ekonominin
işareti olduğunu açıklamıştı.
Keza IMF de son 30 yılın en yüksek
büyüme hızlarına erişildiğini ilan edip, ‘Büyük Moderasyon’u selamlamıştı. Ama
sonrasını biz biliyoruz. ABD de balon patladı ve ‘Büyük Moderasyon’ kısa bir
süre içinde içinden geçtiğimiz ‘Büyük Resesyon’a dönüştü.
Tarih tekerrür etmez ama benzer koşullar benzer sonuçlar üretir!
Tarihin tekerrür etmediğini
bilenlerdeniz. Ama benzer koşullar oluştuğunda benzer sonuçların da ortaya
çıktığını biliyoruz. Bu nedenle de küresel kapitalizmin sözcülerinin
açıklamalarını şimdilik ihtiyatla karşılayalım.
Kaldı ki bu sözü bize ettiren gelişmeler
de yok değil. Öyle ki uluslararası sermayenin performansını (verimliliğini)
ölçmeyi amaçlayan MSCI endeksleri uluslararası yatırımlar açısından önemli bir
gösterge olduğu kadar, şişirilmekte olan balonu göstermek açısından da önemli.
Merkez ekonomilerdeki endeksler ciddi bir balona işaret ediyor. Özellikle de
ABD’deki balon diğerlerine göre çok daha fazla şişik (2).
Goldman Sachs’a göre, piyasalarda
volatilite en dipte, buna karşılık hisse senedi (borsa) tahvil ve bono ve
krediler gibi finansal araç fiyatları gerçek getirileri ile kıyaslandığında
1900 yılından bu yana en yükseğe çıkmış durumda. Her 3 aracın aynı anda süper
değer kazanması sadece 1920’ler (Büyük Depresyon öncesi) ve 1950’lerde (Altın
Çağ) oldu (3).
Bu nedenle ‘Merkez Bankalarının Bankası’
olarak da anılan Bank of International Settlements (BIS) gibi önemli kuruluşlar
Merkez ülkelerde faiz oranlarının yükseltilmesi durumunda (yüksek borç stokları
ve düşük verimlilik artışları nedeniyle) başta özel sektör ve hane halkının
borçlarının çevrilemez olacağını, bunun da 2008 yılındakinden daha büyük bir
finansal krizle sonuçlanabileceğini (4) ileri sürüyorlar.
Faiz artırımı karşısında Türkiye ekonomisi
FED’in faiz oranını yükseltmesi (her ne
kadar bir seferde ve çok yüksek olmasa da) ve yine 2018 boyunca tersine
miktarsal kolaylaştırmalar ile piyasalardan yüzlerce milyar dolarlık nakit
çekme kararının aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok az gelişmiş ülke
için kötü haber anlamına geldiğini vurgulamak gerekiyor.
Öncelikle, Türkiye (özellikle de son 1
yıldır) cari açığını iyice artırarak ekonomik büyümesini pompalıyor. Yani sıcak
para girişlerine olan ihtiyacı çok artarken, bu durum zaten kırılgan olan
ekonomisini bu tür uluslararası spekülatif para hareketlerine daha da duyarlı
hale getirdi.
Daha fazla sıcak paranın gelmesi ve
mevcutların ülkede kalması için Türkiye’nin de faiz oranlarını FED’in bu kararının
üzerinden artırması gerekiyor. Çünkü sıcak para yüksek faiz seviyor.
Örnek olarak, dış ticaret açığı ve cari
açıktaki aylık gelişmelere baktığımızda endişe duymamızı gerektiren bir durum
var. Çok yüksek bir büyüme hızı elde ettiğimizin açıklandığı 3. çeyreğe ait
aylık cari açık gerçekleşmeleri geçen yılın aynı dönemi ile kıyaslandığında iki
kat artış göstermiş.
Bunun bir nedeni petrol fiyatlarındaki
artış olsa da, asıl neden Türkiye’nin diğer ithalatlara olan yüksek düzeydeki
bağımlılığı. Bu da ülkenin yabancı sermaye (sıcak para) girişlerine
bağımlılığının nasıl tehlikeli bir düzeye eriştiğini ortaya koyuyor.
100 baz puan faiz artışı
Bugün çok büyük bir ihtimalle TCMB de
faiz oranını yükseltmek zorunda kalacak. Bu artırımın 100 baz puan olması ve
böylece geç likidite penceresi faiz oranının yüzde 13,25’e çıkması bekleniyor
(5).
Merkez Bankası bunu sırasıyla;
(i) FED’in faiz yükseltimi karşısında sıcak parayı kontrol etmek için yapmak durumunda.
(ii) Son 1 haftadır döviz kurunun düşmesini sağlayan (ve bazı uluslararası finansal aktörlere söylendiği ileri sürülen) faiz artırımı sözünü de kuru kontrol etmek, daha fazla dolarizasyonu önlemek için yapmak zorunda.
(iii) Son olarak, yüzde 13’e yükselmiş olan ve yükselme eğilimini sürdüren enflasyonu da dizginleyebilmek için faiz oranlarını yükseltmek zorunda.
(i) FED’in faiz yükseltimi karşısında sıcak parayı kontrol etmek için yapmak durumunda.
(ii) Son 1 haftadır döviz kurunun düşmesini sağlayan (ve bazı uluslararası finansal aktörlere söylendiği ileri sürülen) faiz artırımı sözünü de kuru kontrol etmek, daha fazla dolarizasyonu önlemek için yapmak zorunda.
(iii) Son olarak, yüzde 13’e yükselmiş olan ve yükselme eğilimini sürdüren enflasyonu da dizginleyebilmek için faiz oranlarını yükseltmek zorunda.
Faiz artışı ekonomiyi vurur
Kısaca faiz oranı daha da artacak. Bu
hem mevduat faizlerinin artmasıyla, hem de kredi faizlerini artmasıyla
sonuçlanacak. Mevduat faizleri arttığında, bu durum uzun vadeli sabit faizle
kredi vermiş olan bankaların mevduat faizi -kredi faizi dengelerinin
bozulmasıyla ve bankaların zarar etmeleriyle sonuçlanabilir (zannedilenin
tersine).
Kredi faizlerinin artması ise (kâr
beklentisinin düşük olduğu bir ortamda yatırım maliyetlerini de artıracağı)
zaten iyice azalmış olan sanayi yatırımlarının bütünüyle durmasına neden
olabilir.
Faiz
oranlarının yükseltilmesinin halk açısından da önemi büyüktür. Çünkü borç yükü
artarken, küçük üreticilerin iflasları kaçınılmaz hale gelir. Yani faiz
oranlarının yükseltilmesi bu gelişmelerde hiç bir günahı olmayan emekçilerin
cezalandırılmasıyla sonuçlanır.
Faiz artışının bir olumsuz etkisi de
mevcut büyüme modelinin temelinde yer alan emlak-konut inşaat yatırımlarının gerilemesi
biçiminde olur. Zira konut ve emlakin yarıya yakını uzun vadeli konut kredileri
(mortgage) ile satın alınıyor. Bu da faiz oranları yükseldiğinde sektörü
vuruyor.
Bu durum yerli-yabancı inşaat lobisinin
siyasal iktidar üzerindeki baskısını artıracak ve siyasal iktidar ile para
politikası uygulayıcıları arasındaki gerginlik daha da artacaktır.
Tüm bu gelişmeler, yani “yüksek
enflasyon-yüksek dış borç-yüksek dolarizasyon –yüksek faiz” sarmalı hükümetin
son 1 yıldır en çok başvurduğu politika alanı olan para politikalarının hareket
alanını daha da daraltacaktır.
Özcesi çok tartışmalı yüzde 11’lik
büyüme hızının yarattığı sarhoşluk ertesi günkü baş ağrısına dönüşebilir.
…………
(1) https://www.reuters.com/…/fed-raises-interest-rates-keeps-2…, 13 Aralık 2017.
(2) Yardeni, Global Index Briefing: MSCI Forward P/Es, 8 November 2017, s. 3.
(3) Chris Anstey, Goldman Warns That Market Valuations Are at Their Highest Since 1900, https://www.bloomberg.com/…/goldman-warns-highest-valuation…, 29 Kasım 2017.
(4) BIS Quarterly Review, International banking and financial market developments , Aralık 2017.
(5) Capital Economics, Emerging Europe Economics Update, 13 Aralık 2017.
(1) https://www.reuters.com/…/fed-raises-interest-rates-keeps-2…, 13 Aralık 2017.
(2) Yardeni, Global Index Briefing: MSCI Forward P/Es, 8 November 2017, s. 3.
(3) Chris Anstey, Goldman Warns That Market Valuations Are at Their Highest Since 1900, https://www.bloomberg.com/…/goldman-warns-highest-valuation…, 29 Kasım 2017.
(4) BIS Quarterly Review, International banking and financial market developments , Aralık 2017.
(5) Capital Economics, Emerging Europe Economics Update, 13 Aralık 2017.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder