23 Aralık 2017 Cumartesi

SARHOŞLUKTAN ERTESİ GÜNKÜ BAŞ AĞRISINA...

SARHOŞLUKTAN ERTESİ GÜNKÜ BAŞ AĞRISINA...

Mustafa Durmuş

14 Aralık 2017

FED beklendiği gibi gösterge faiz oranını yüzde 0.25 puan artırarak yüzde 1,25’ten yüzde 1,50’ye çıkardı. Ayrıca 2018 yılında 3 kez daha (tedrici bir biçimde) benzer artışlara gidileceğini açıkladı.
Bu kararda bu yıl Amerikan ekonomisinin beklenenin üzerinde (yüzde 2,5) büyüyecek ve enflasyon oranının da (yeterli olmasa da) yine beklenenin üzerinde (yüzde 1,7) gerçekleşecek olmasının etkisi çok büyük. İstihdam piyasasındaki toparlanmanın da (cılız da olsa) sürmesi ve işsizlik oranının yüzde 4’ün altına düşmesi bekleniyor (1)
Kısaca ABD para otoritesi FED, ekonominin iyiye gittiği yönünde bir görüşe sahip olduğundan faiz artırımı kararı aldı. Fed Başkanı Yellen de ABD ekonomisinin dünya ekonomisi ile senkronize bir biçimde güçlü bir büyüme trendine girdiğini, bu büyümenin temellerinin sağlam olduğunu ve bu anlamda borsalardaki yükselişin her hangi bir aşırılığa (balon) işaret etmediğini, her hangi bir finansal kriz riski bulunmadığını açıkladı.

Biz bu filmi daha önce görmüştük…
İşin gerçeği bu açıklamalar bana 2008 krizinden hemen önce dönemin FED başkanı B. Bernanke’nin benzer açıklamalarını hatırlattı. Bernanke de kendisine “ABD ekonomisinde finansal balonların şişirildiği” uyarısı yapıldığında, bu gelişmelerin sağlıklı bir ekonominin işareti olduğunu açıklamıştı.
Keza IMF de son 30 yılın en yüksek büyüme hızlarına erişildiğini ilan edip, ‘Büyük Moderasyon’u selamlamıştı. Ama sonrasını biz biliyoruz. ABD de balon patladı ve ‘Büyük Moderasyon’ kısa bir süre içinde içinden geçtiğimiz ‘Büyük Resesyon’a dönüştü.

Tarih tekerrür etmez ama benzer koşullar benzer sonuçlar üretir!
Tarihin tekerrür etmediğini bilenlerdeniz. Ama benzer koşullar oluştuğunda benzer sonuçların da ortaya çıktığını biliyoruz. Bu nedenle de küresel kapitalizmin sözcülerinin açıklamalarını şimdilik ihtiyatla karşılayalım.
Kaldı ki bu sözü bize ettiren gelişmeler de yok değil. Öyle ki uluslararası sermayenin performansını (verimliliğini) ölçmeyi amaçlayan MSCI endeksleri uluslararası yatırımlar açısından önemli bir gösterge olduğu kadar, şişirilmekte olan balonu göstermek açısından da önemli. Merkez ekonomilerdeki endeksler ciddi bir balona işaret ediyor. Özellikle de ABD’deki balon diğerlerine göre çok daha fazla şişik (2).
Goldman Sachs’a göre, piyasalarda volatilite en dipte, buna karşılık hisse senedi (borsa) tahvil ve bono ve krediler gibi finansal araç fiyatları gerçek getirileri ile kıyaslandığında 1900 yılından bu yana en yükseğe çıkmış durumda. Her 3 aracın aynı anda süper değer kazanması sadece 1920’ler (Büyük Depresyon öncesi) ve 1950’lerde (Altın Çağ) oldu (3).
Bu nedenle ‘Merkez Bankalarının Bankası’ olarak da anılan Bank of International Settlements (BIS) gibi önemli kuruluşlar Merkez ülkelerde faiz oranlarının yükseltilmesi durumunda (yüksek borç stokları ve düşük verimlilik artışları nedeniyle) başta özel sektör ve hane halkının borçlarının çevrilemez olacağını, bunun da 2008 yılındakinden daha büyük bir finansal krizle sonuçlanabileceğini (4) ileri sürüyorlar.

Faiz artırımı karşısında Türkiye ekonomisi
FED’in faiz oranını yükseltmesi (her ne kadar bir seferde ve çok yüksek olmasa da) ve yine 2018 boyunca tersine miktarsal kolaylaştırmalar ile piyasalardan yüzlerce milyar dolarlık nakit çekme kararının aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok az gelişmiş ülke için kötü haber anlamına geldiğini vurgulamak gerekiyor.
Öncelikle, Türkiye (özellikle de son 1 yıldır) cari açığını iyice artırarak ekonomik büyümesini pompalıyor. Yani sıcak para girişlerine olan ihtiyacı çok artarken, bu durum zaten kırılgan olan ekonomisini bu tür uluslararası spekülatif para hareketlerine daha da duyarlı hale getirdi.
Daha fazla sıcak paranın gelmesi ve mevcutların ülkede kalması için Türkiye’nin de faiz oranlarını FED’in bu kararının üzerinden artırması gerekiyor. Çünkü sıcak para yüksek faiz seviyor.
Örnek olarak, dış ticaret açığı ve cari açıktaki aylık gelişmelere baktığımızda endişe duymamızı gerektiren bir durum var. Çok yüksek bir büyüme hızı elde ettiğimizin açıklandığı 3. çeyreğe ait aylık cari açık gerçekleşmeleri geçen yılın aynı dönemi ile kıyaslandığında iki kat artış göstermiş.
Bunun bir nedeni petrol fiyatlarındaki artış olsa da, asıl neden Türkiye’nin diğer ithalatlara olan yüksek düzeydeki bağımlılığı. Bu da ülkenin yabancı sermaye (sıcak para) girişlerine bağımlılığının nasıl tehlikeli bir düzeye eriştiğini ortaya koyuyor.
   
100 baz puan faiz artışı
Bugün çok büyük bir ihtimalle TCMB de faiz oranını yükseltmek zorunda kalacak. Bu artırımın 100 baz puan olması ve böylece geç likidite penceresi faiz oranının yüzde 13,25’e çıkması bekleniyor (5).
Merkez Bankası bunu sırasıyla;
(i) FED’in faiz yükseltimi karşısında sıcak parayı kontrol etmek için yapmak durumunda.
(ii) Son 1 haftadır döviz kurunun düşmesini sağlayan (ve bazı uluslararası finansal aktörlere söylendiği ileri sürülen) faiz artırımı sözünü de kuru kontrol etmek, daha fazla dolarizasyonu önlemek için yapmak zorunda.
(iii) Son olarak, yüzde 13’e yükselmiş olan ve yükselme eğilimini sürdüren enflasyonu da dizginleyebilmek için faiz oranlarını yükseltmek zorunda.

Faiz artışı ekonomiyi vurur
Kısaca faiz oranı daha da artacak. Bu hem mevduat faizlerinin artmasıyla, hem de kredi faizlerini artmasıyla sonuçlanacak. Mevduat faizleri arttığında, bu durum uzun vadeli sabit faizle kredi vermiş olan bankaların mevduat faizi -kredi faizi dengelerinin bozulmasıyla ve bankaların zarar etmeleriyle sonuçlanabilir (zannedilenin tersine).
Kredi faizlerinin artması ise (kâr beklentisinin düşük olduğu bir ortamda yatırım maliyetlerini de artıracağı) zaten iyice azalmış olan sanayi yatırımlarının bütünüyle durmasına neden olabilir.
Faiz oranlarının yükseltilmesinin halk açısından da önemi büyüktür. Çünkü borç yükü artarken, küçük üreticilerin iflasları kaçınılmaz hale gelir. Yani faiz oranlarının yükseltilmesi bu gelişmelerde hiç bir günahı olmayan emekçilerin cezalandırılmasıyla sonuçlanır.
Faiz artışının bir olumsuz etkisi de mevcut büyüme modelinin temelinde yer alan emlak-konut inşaat yatırımlarının gerilemesi biçiminde olur. Zira konut ve emlakin yarıya yakını uzun vadeli konut kredileri (mortgage) ile satın alınıyor. Bu da faiz oranları yükseldiğinde sektörü vuruyor.
Bu durum yerli-yabancı inşaat lobisinin siyasal iktidar üzerindeki baskısını artıracak ve siyasal iktidar ile para politikası uygulayıcıları arasındaki gerginlik daha da artacaktır.
Tüm bu gelişmeler, yani “yüksek enflasyon-yüksek dış borç-yüksek dolarizasyon –yüksek faiz” sarmalı hükümetin son 1 yıldır en çok başvurduğu politika alanı olan para politikalarının hareket alanını daha da daraltacaktır.
Özcesi çok tartışmalı yüzde 11’lik büyüme hızının yarattığı sarhoşluk ertesi günkü baş ağrısına dönüşebilir.
…………
(1) 
https://www.reuters.com/…/fed-raises-interest-rates-keeps-2…, 13 Aralık 2017.
(2) Yardeni, Global Index Briefing: MSCI Forward P/Es, 8 November 2017, s. 3.
(3) Chris Anstey, Goldman Warns That Market Valuations Are at Their Highest Since 1900, 
https://www.bloomberg.com/…/goldman-warns-highest-valuation…, 29 Kasım 2017.
(4) BIS Quarterly Review, International banking and financial market developments , Aralık 2017.
(5) Capital Economics, Emerging Europe Economics Update, 13 Aralık 2017.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder