BİTCOİN (5):
QUO VADİS BİTCOİN?
QUO VADİS BİTCOİN?
Mustafa Durmuş
2 Şubat 2018
Bu haftayı kripto paralar ciddi değer
kaybıyla kapattılar. Bu paraların en büyüğü olan bitcoinin fiyatı son 24 saatte
yüzde 20 ve bu haftanın bütününde yüzde 30 düştü ve bugün itibariyle 7,910 dolardan
işlem gördü (1).
Bitcoinin fiyatı Aralık ayının sonunda
neredeyse 20,000 dolara kadar çıkmıştı. Fiyatının o günlerde 40,000 dolara,
hatta 50,000 dolara kadar yükseleceği beklentisi vardı. Bu da ona olan talebi
artırıyor ve fiyatını geçen yılbaşındaki 1,000 dolardan, yılsonunda yaklaşık
20,000 dolara kadar yükseltiyordu. Oysa bugün itibariyle (bu zirveden bu yana
sadece 6 hafta içinde) yaklaşık yüzde 60’lık bir kayıp yaşadı.
Ethereum ve Ripple da çöktü…
İkinci en büyük kripto para olan
Ethereum son 24 saatte yüzde 23 ve üçüncü sıradaki Ripple yüzde 30 değer
kaybederek düşüşün bitcoin ile sınırlı kalmasını önledi. Kripto paralardaki bu
düşüş ilk değil, son da olmayacak gibi.
Böylece sayıları 1000’i aşan kripto
paraların piyasa değerleri birden 700 milyar dolar dolayından 385 milyar dolara
kadar geriledi.
Hızlı düşüş nasıl açıklanabilir?
Böyle hızlı yükseliş ve çöküşlere
ilişkin ilk açıklama, bu piyasalarda özellikle de son 1 yıldır yürütülmekte
olan finansal spekülasyon ve beraberinde şişirilmekte olan balonun artık
sönmekte olduğu biçiminde.
Borsalardakine benzer bir biçimde, tıpkı
şirket hisselerin fiyatlarının gerçek değerlerinden çok ayrışarak çok artması
(ya da düşüşü) gibi, kripto piyasalarda da bu paraların değerleri hızlı ve ani
yükseliş ve çöküşler yaşadığında, bu durum bu paraların finansal spekülasyon
araçlarından başka bir şey olmadıklarını düşündürüyor ki ana akım
iktisatçıların büyük çoğunluğu, hatta bazı Marksist iktisatçılar da olaya böyle
yaklaşıyorlar.
O halde bu son düşüşün nedenine bakmak
gerekiyor. Çünkü sorunun yanıtı orada yatıyor.
Düşüşü tetikleyen etken: Hükümetlerin yasaklama ve kısıtlamaları
Bu son düşüşü tetikleyen etken, Japonya
bitcoini değişim aracı bir yasal para olarak kabul ederken, bir süredir ABD,
Çin ve G. Kore’nin ardından Hindistan Hükümetinin de bu paraların kullanımıyla
ilgili sert yasaklar getirmesiyle paniğe kapılan yatırımcıların bu paraları
elden çıkarmaya başlaması. Bunun sonucunda bu paraların fiyatları çakılarak
değerleri sert bir biçimde düşmeye başladı.
Öyle ki, ABD’de örneğin, Gelir İdaresi
(IRS) ICO’ları 4 Eylül 2017’de yasaklamakla işe başlarken, SEC (Sermaye
Piyasası Kurulu) kripto para cinsinden her hangi bir ETF’yi ya da kripto ile
ilgili diğer varlıkları listelemeye onay vermedi, ticaretini yasakladı. Ayrıca
bitcoin aracılığıyla ticareti durdurması için yerel yönetimleri uyardı.
AB ülkeleri ise, halkı kripto paraların
riski konusunda uyarırken, bunlara “para aklama ve terörizmin finansmanı”
olarak yaklaşacağını açıkladı (2).
Çin’de bitcoinin yasaklanması kararı
geçen yıl Eylül ayında alınmıştı. Bunun ardından Çin’deki en büyük bitcoin
platformu Huobi faaliyetlerini durdurdu ve Singapur’a kaydırdı (3).
Son olarak, 11 Ocak 2018’de G. Kore
Adalet Bakanlığı ülkede kripto para ile ticaretin yasaklanmasını planladığını
duyurdu ve eş anlı olarak ülkenin en büyük iki kripto parasının ticaretinin
(Coinone ve Bithumb) yapıldığı merkezlere polis ve vergi müfettişleri, vergi
kaçakçılığı yaptıkları gerekçesiyle baskın yapınca 12’den fazla dijital paranın
ticaretinin yapıldığı ülkede kripto para piyasaları alt üst oldu. Üstelik bu
sadece bir açıklamanın ardından gerçekleşti. Gün içinde bitcoin yüzde 21 değer
kaybederek 17,064 dolar karşılığı olan 18,3 milyon wona düştü. Kripto paralarla
ilişkili hisselerin değerleri de sert biçimde düştü (4).
Spekülasyon kapitalizme içkin bir olgu!
Konuyu spekülasyon olarak ele alan bir
Marksist iktisatçının değerlendirmesi şöyle (5): “Artık kripto para dünyasında
bu tür düzensiz davranışların normal olduğu bir süreç yaşanıyor. 2017’de
bitcoinin değerinde altı kez yüzde 30 ya da daha fazla düşüş yaşandı. 2017
yılının sonlarında yaşadığı değer artışı da aslında bunun bir spekülasyon
olduğunu gösteriyor...
Marx kapitalistlerin nihai amacının
paradan para kazanmak olduğunu yazmıştı. Bu bağlamda kapitalizmin olmazsa
olmazı bankaların ve kredi mekanizmasının görevi parayı sermayeye
dönüştürmektir. Böylece para kâr yaratır. Birçok küçük yatırımcının bireysel
tasarrufları bankalarda toplanır. Borsa ve diğer finansal araçlar ise bu parayı
reel ekonomiye döndürmenin ana kanallarıdır. Bu para hanelere, iş âlemine ya da
devlete de kanalize edilir...
Bu süreçte kurgusal sermaye yaratılır:
Kâr reel üretimden değil, bir finansal alaşımdan türetilir. Asalak olsa da
finansal faaliyetin büyük bir kısmı en azından fiilen ekonomiyle bazı
bağlantılara sahiptir. Örneğin borsalar, şirketlerin gelecekteki kârları
üzerindeki, devlet tahvilleri ise gelecekteki vergi gelirleri üzerindeki alacak
iddialarıdır. Kripto paralarda ise böyle bir çıpa yoktur. Bitcoinin fiyatını
yükselten şey ise yatırımcıların fiyatın gelecekte daha da yükseleceğine olan
inançlarıdır. Bu da bir balonun temel karakteristiğidir”.
Hedge fonların yüksek spekülatif kârları
Kripto paralarla ile ilgili spekülatif
kârlara verilebilecek iyi bir örnek hedge fonları.
Öyle ki bitcoin geçen yıl iki en yüksek
performansa sahip Ark Investment Management’a ait ETF’nin (exchange traded
fund) getirilerini katlamalarını sağladı. Bu da bazı ETF şirketlerinin ABD
Hükümetinden bitcoin ile işlem yapma konusunda onay beklemediklerini
gösteriyor. Her iki fonun 2016 yılı itibariyle sağladıkları getirinin oranı
yüzde 97 olmuş (her iki fonun varlıklarının ortalama yüzde 6’sı bitcoin
cinsinden tutuluyor) (6).
Tetikleyici faktörler ortaya çıktığında
bu şişirilen balonların sönmesi son derece normal. Örneğin 118,000 ‘in üzerine
çıkan İstanbul Borsası’na vergi konulacağı açıklansa acaba endeks yükselmeye
devam eder miydi, yoksa hızla düşer miydi?
Çünkü şu an Türkiye’de borsa
kazançlarından hiç vergi alınmıyor (Gelir Vergisi oranı yüzde 0). Bu kazançlara
vergi konulmasını bir kenara bırakın, dedikodusu bile ciddi satışları getirip,
kâğıtların değerinin çakılmasıyla sonuçlanabilir.
Müesses nizamın direnişi
Diğer yandan bitcoin gibi paraların
ardındaki blockchain teknolojisinin geleceğin teknolojilerinden biri olduğu da
yaygın olarak kabul edilen bir gerçek. Üstelik bu teknoloji sadece para ve
finans piyasalarıyla da sınırlı değil. Tarımdan, hizmetlere, kooperatiflerden
işçi şirketlerine kadar bir çok alanda teorik olarak ödemelere aracı olarak
dijital para geliştirmede kullanılabilir.
Ayrıca geleneksel yöntemlerle ortaya
çıkan yüksek finansal işlem maliyetleri, bankaların yüksek düzeydeki aracı
kârları (komisyonları) ve harcanan zaman gibi nedenlerle merkez bankaları da bu
teknolojiye soğuk bakmıyor, hatta ödemeler için bu teknolojiyi kullanarak kendi
kripto/dijital paralarını yaratmayı düşünüyorlar.
Ancak merkez bankaları bu paraların
kendi kontrolleri dışında, de santralize bir biçimde uygulanmalarına şiddetle
karşı çıkıyorlar. Ulus devletlerin en önemli gücünün ulusal paralarını
basabilmeleri ve bu paralarla vergi toplayabilmeleri olduğu dikkate alındığında
bu yapıların bu konudaki hassasiyetleri de anlaşılabiliyor. Yani merkez
bankaları gelecekte kendi dijital paralarını piyasaya sürerlerse buna
şaşırmamak gerekiyor.
Dolayısıyla kripto paraların değer kaybı
onların tamamen spekülatif olmalarından ya da temel bir değere sahip
olmamalarından mı, yoksa ulus devletlerin, merkez bankalarının bu alanı onlara
terk etmemek için bu paralara karşı devletin ve finans kapitalin gücünü
kullanmalarından mı kaynaklanıyor?
Bu soru artık bir spekülasyona
dönüşmekte olan bu paralardan ziyade arkasındaki teknolojinin tartışmaya
açılmasını gerektiriyor. Bunu yaparken kuşkusuz üretim tarzının ve üretim
ilişkilerinin kendinden kopuk bir teknoloji tartışmasından uzak durmak
gerekiyor. Çünkü kapitalizmde teknoloji de sermayenin hizmetinden kurtulamıyor,
kapitalizme, büyük sermayeye hizmet edecekse, sermaye birikimini
hızlandıracaksa yeni teknolojilere izin veriliyor (benzer bir kaderi maalesef
bilim de paylaşıyor).
Kısaca söz konusu teknoloji (ya da
üretici güçlerdeki benzer gelişmeler) sermaye birikimini hızlandırmaya,
kapitalizmin ömrünü daha da uzatmaya hizmet edebileceği gibi, farklı bir üretim
tarzı altında insanlığın kurtuluşuna hizmet de edebilir. Örneğin, eşit ve adil
bir toplumda insanların daha az çalışarak daha fazla refah elde etmesini
sağlayabilir. Tıpkı mevcut teknolojinin insanlığın uçmasını mümkün kılabildiği
gibi, insansız hava araçlarıyla insanları yok edebildiği gerçeği gibi.
……………
(1) https://www.reuters.com/…/bitcoin-set-for-worst-week-since-….
(2) Phil Glazer, “State of Global Cryptocurrency Regulation”,https://hackernoon.com, 21 Ocak 2018.
(3) Kenneth Rapoza , “Cryptocurrency Exchanges Officially Dead In China”,https://www.forbes.com/, 2 Kasım 2017 .
(4) Cynthia Kim, Dahee Kim, “South Korea plans to ban cryptocurrency trading, rattles market”, https://www.reuters.com, 11 Ocak 2018.
(5) Adam Booth, “The Bitcoin bubble and cryptocurrency craze” ,https://plus.google.com/+MarxistDotCom, 18 Ocak 2018.
(6) https://www.wsj.com/…/bitcoin-powers-big-returns-for-a-pair…, 10 Ocak 2018.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder