YENİ
VERGİLER: KİMDEN, KİME, NE İÇİN?
Mustafa
Durmuş
10
Kasım 2019
Bugünlerde iki önemli kanun
teklifi Meclis’te görüşülüyor. İlki 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe (MYB) Kanunu
Teklifi. Bu teklif hala Bütçe Komisyonu’nda tartışılıyor. Diğeri ise
Komisyondan hali hazırda geçmiş olan ve yeni vergileri ve bazı diğer vergi ve mali
düzenlemeleri içeren kanun teklifi. (1)
İki kanun teklifini
birlikte değerlendirmek gerekiyor. Çünkü Bütçe önümüzdeki yıl uygulanacak olan
ve başta maliye politikaları olmak üzere devletin ekonomiye olan müdahalelerinin
boyutlarını sunarken, diğeri bu müdahalelerinin en önemli finansal kaynaklarından
olan vergileri ve borçlanmayı içeriyor.
Daha somut konuşursak,
önümüzdeki yıl siyasal iktidar 785 milyar liralık vergi (yani bu yıldakinden 28
milyar lira daha fazla) toplamayı amaçlıyor. Ayrıca önümüzdeki yılki bütçe açığını 139
milyar lirada (bu yıldakinden 58 milyar lira fazla) tutmayı hedefliyor. (2)
Durum böyle olunca neden
yeni vergilerin gündeme getirildiği, cezalara yapılan zamların neden resmi
enflasyon oranının neredeyse 3 katına yakın bir oranda belirlendiği ve
elektrik, doğal gaz gibi temel hizmetlere neden sürekli zam yapıldığı ve
yapılacağı da anlaşılıyor.
Bu teklifler aynı
zamanda; hem ülke ekonomisinin ve kamu maliyesinin ne kadar sıkıntılı bir
durumda olduğunun, hem düzenlemelerin kendi iç tutarsızlıkları ve iktidarın iç
çatışmalı halinin belirginleşmesi nedeniyle bu durumun mevcut siyasal yapı ile
aşılmasının ne denli zor olacağının, hem
de yakın gelecekte bizlerin yeni vergilerin ve mali yüklerin altında nasıl daha
da yoksullaşacağımızın ipuçlarını veriyor.
Bu yazımızda (Bütçe ile
ilgili değerlendirmemizi bir başka yazıya bırakarak) sadece Torba Kanunda yer
alan vergileri kapsayan bir değerlendirme yapacağız.
ÜÇ
YENİ VERGİ
Bizleri bekleyen üç yeni
vergi var: Dijital Hizmet Vergisi, Konaklama Vergisi ve Değerli Konut Vergisi.
Ayrıca Gelir Vergisi Kanunu’nda belirtilen ve en üst gelirlilere uygulanan
vergi oranı yüzde 35’ten yüzde 40’a çıkartılıyor. Bunun dışında (basında yer
alan haberlerin aksine) Kurumlar Vergisi oranının artırılmasına dönük her hangi
bir düzenleme söz konusu değil.
DİJİTAL
HİZMET VERGİSİ
Bu vergi, kanun
teklifinde sayılan (Madde 1-7); dijital reklamlar, sesli, görsel veya herhangi
bir dijital içeriğe sahip oyunlar, müzik, videolar, yazılımlar, dijital
platformlar, portal ve sistem hizmetleri gibi dijital olarak sunulan her türden
hizmetten elde edilecek hasılattan alınacak.
Verginin mükellefi
dijital hizmet sunucuları, konusu her ay elde edilen hasılat ve oranı yüzde 7,5
olacak. Ancak hizmet sunucusunun kanuni iş merkezlerinin Türkiye’de olmaması
halinde (bu verginin işleme taraf olanlar ve ödemeye aracılık edenlerce
ödeneceği 3. Maddede belirtildiğinden), hizmete aracılık yapan yerli şirketler
bu verginin mükellefi olacaklar.
Kuşkusuz bu vergi son
kullanıcı olan bizlere (tıpkı KDV ve ÖTV’de olduğu gibi) yansıtılacağından,
vergiyi sonuçta bizler ödeyeceğiz. Ayrıca bu vergi maliyet artırıcı bir unsur
olarak diğer mal ve hizmetlerin fiyatını da kaçınılmaz olarak artıracak.
Böylece bir yandan dolaylı vergilerin hali hazırdaki yüksek payları daha da
yükselirken, halk bu yeni vergi ile daha da ağır vergilendirilmiş olacak.
HAYATI
KOLAYLAŞTIRMAK YERİNE…
Bilindiği gibi, dijital
hizmet platformları online piyasalar olarak çalışıyor. Bu piyasalarda alıcı ve
satıcılar fiziki olarak bir araya gelmeksizin dijital ortamda bir araya geliyor
ve alış veriş böyle gerçekleşiyor. McKinsey’e göre, böyle dijital hizmet
piyasaları küresel çapta olmak üzere (2015-2020 döneminde), dünya GSYH’sine
yüzde 2 katkı sağlarken (ortalama 1,7 trilyon dolar), 72 milyon insan için de
yeni istihdam yaratacak. (3)
Siyasal iktidarın bu kanunla,
dijitalleşmeyi ve bunun yarattığı platform ekonomilerinin hizmetlerini topluma ücretsiz-
ya da düşük ücretle ve daha etkin sunmak yerine (örneğin bedava internet
hizmeti gibi), yeni ve kalıcı vergi
geliri elde etmeyi amaçladığı anlaşılıyor.
Bir başka anlatımla, kapitalizmin
geleceğine damgasını vuracağı ileri sürülen ve emeğin metalaşmamış kısmını da
metalaştıracak olan dijitalleşmeye dayalı hizmet ekonomileri (tıpkı diğer kapitalist ülkelerde olduğu gibi)
ülkemizde mevcut ve gelecekteki sermayenin kontrolündeki siyasal iktidarlar
için önemli bir dolaylı vergi geliri kaynağı olacak gibi görünüyor.
Bu vergi (bütçe
açıklarını kapatmaya yarayacak olmasının dışında), diğer dolaylı vergilerde
olduğu gibi kolayca halka yansıtılarak yükü halkın üzerine bindirileceğinden ve
kendi vergi yükleri böylece azalacağından sermaye kesimi bu vergiye karşı
çıkmıyor.
KONAKLAMA
VERGİSİ
Madde 9’da yer alan
düzenlemeye göre; otel, motel, tatil köyü, apart otel vs tüm konaklama mekânlarında
konaklayanlardan (buralarda sunulan yeme,
içme, sportif hizmetler verginin matrahına dâhil edilecek) tesisin niteliğine
bağlı olarak, gecelik kişi başına 6-18 lira tutarında maktu bir vergi alınacak.
Yurt dışında daha çok
yabancı turistlere adeta bir “ayakbastı parası” olarak uygulanan bu verginin
bizde yerlilere de uygulanacağı anlaşılıyor. Ayrıca verginin
matrahında sadece konaklama bedeli değil, yeme/içme ve diğer hizmetler de yer
alacağından konaklama dışındaki yeme/içme ve diğer hizmetlere dönük harcamalar
bir kez daha vergilendirilmiş olacak. Bu da hali hazırda yüksek paya sahip olan
ve artık adaletsizlikleri açıkça görülen dolaylı vergilerin daha da artmasına
ve halkın üzerindeki verginin yükünün de büyümesine neden olacak.
Ayrıca bu vergiden elde
edilen gelirin ilgili tesislerin bulunduğu yerel yönetimlere değil de genel
bütçeye aktarılacak olması, bu verginin siyasal iktidarca yerel yönetimleri (turizmi
asıl var edenler olmasına rağmen) daha da zayıflatma aracı olarak kullanacağının
bir göstergesi.
DEĞERLİ
KONUT VERGİSİ
Değeri 5 ila -7,5 milyon lira
arasındaki konutlardan binde 3; 7,5 -10 milyon lira arasındakilerden binde 6 ve
10 milyon liranın üzerindekilerden yüzde 1 oranında olmak üzere Değerli Konut
Vergisi (Madde 33) adı altında bir vergi alınacak.
Bu “ranttan elde edilen servetin
vergilendirilmesi” gibi sunulsa da, bu gerçek değil. Çünkü örneğin bir zengin
müteahhidin ya da inşaat şirketinin 100 adet ve 5 milyon liranın altında değeri
olan emlaki varsa bunlardan böyle bir vergi alınmayacak. Böylece sanki “emlak
rantı üzerinden alınan bir vergi” imiş gibi bir algı yaratılsa da, bu düzenleme
ile mevcut birikim rejiminin asıl kazananı konumundaki büyük inşaatçılar, emlak
zenginleri korunmuş olacak.
Ayrıca bu verginin
gelirlerinden yerel yönetimlere her hangi bir pay verilmeyeceğinin tasarıda
belirtilmiş olması da, bir kez daha teklifteki böyle vergilerin yerel
yönetimleri güçlendiren değil, daha da zayıflatan, merkezileşmeyi artırmaya
hizmet edecek bir vergi olduğunu gösteriyor.
GELİR
VERGİSİ EN ÜST DİLİM ORANI YÜZDE 40 OLACAK
Gelir Vergisi Kanununda
(GVK) yer alan tarifeye yeni bir dilim eklenerek dilim ve oran sayısı 5’e ve en
yüksek oran yüzde 40’a çıkartılıyor (Madde 18). Böylece yılda 500,000 liranın
üzerinde gelir elde edenler yüzde 40 vergi ödeyecekler.
Teknik olarak; 500.000
liralık bir gelir için 163,400 lira ve 500.000 lirayı aşan kısım için yüzde 40 oranında
vergi ödenecek. Ücretlilerde bu 4,000 lira daha az alınacak (159,460 lira) ,
aşan kısım yüzde 40’a tabi tutulacak.
Bu düzenleme de aslında
zevahiri kurtarma niteliğinde bir düzenleme çünkü en üst gelirlilerin oranı
sadece yüzde 5 artırılıyor. Ayrıca bu oran nominal oran. Yani efektif/fiili
oran değil. Bu tür sermaye geliri elde edenler uygulamada o kadar çok istisna,
muafiyet ve indirimden faydalanıyorlar ki efektif olarak ödedikleri verginin,
gelirleri içindeki payı hiçbir zaman yasada yer alan oranlarda değil, onun çok çok
altında oluyor.
Ücret gelirleri açısından
ücretliler lehine olan indirimin sadece 4,000 lira olması bir yana, yılda
500,000 liranın üzerinden ücret geliri elde edenler asıl olarak sadece
şirketlerin üst düzey yöneticileri konumundakiler.
Dolayısıyla da bu
düzenleme üst düzeyde ücret alanların lehine bir düzenleme olup, hali hazırda
ikinci gelir diliminden vergilendirilen asgari ücretliler ve biraz üzerinde
ücret geliri elde edenler için bir iyileştirme sağlamıyor. Tersine onların
vergi yükünü ağırlaştırıyor.
BİLİMSEL,
SANATSAL ÜRETİM FAALİYETİ CAYDIRILIYOR
Hali hazırda GVK’nın yürürlükteki
18. Maddesine göre; müellif, mütercim, heykeltıraş, hattat, ressam, bestekâr,
bilgisayar programcısı ve mucitlerin şiir, hikâye, roman, makale, bilimsel
araştırma ve incelemeleri, yazılımları gibi eserlerinden elde ettikleri
gelirler Gelir Vergisinden istisna tutuluyor (Madde 11).
Yeni düzenlemeyle; bu
madde kapsamındaki kazançların 2020 yılında toplamı 500,000 lirayı aşanlar
artık bundan yararlanamayacak ve bu sınırı aşanlar bütün kazançları için
beyanname verecekler.
Böyle bir uygulama
bilimsel, sanatsal faaliyetleri cezalandırıcı bir uygulama niteliğinde olacak.
Haksız yere milyonlarca lira finans ve emlak rantı geliri elde edenler
vergilendirilmezken bilim, düşün ve sanat insanlarının vergilendirilmesi
vergilemenin sadece bir gelir yaratma değil, ideolojik ve politik amaçlar için
de kullanılabildiğinin somut bir diğer örneği.
Ayrıca yasa teklifinde
yer alan vergilerin oranlarının düşürüp, yükseltilmesi, muafiyet ve istisna
kapsamlarının belirlenmesi gibi vergi yükünün toplumsal sınıflar arasındaki
dağılımını ciddi olarak etkileme yetkisinin Cumhurbaşkanına verilmiş olması
yeni rejim altında vergilemenin otoriter karakterini de ortaya koyuyor.
VERGİ
ORANLARI ARTIRILIYOR
Taslakta bunların
dışında, yeni vergi geliri yaratmaya dönük diğer bazı düzenlemeler de mevcut. Örneğin Madde 8 ile kambiyo işlemlerinde Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi (BSMV)
binde 1’den binde 2’ye çıkartılıyor. Madde 13 ile spor karşılaşması hakemlerinin
aldıkları ücretlerinden vergi alınıyor. Madde 22 ile futbolculara ödenen
ücretlerden alınan stopaj yüzde 15’ten yüzde 20’ye çıkartılıyor. Şirketlerin
gider yazdıkları (şirket otomobillerinin masrafları gibi) giderlerin kapsamı
daraltılıyor.
GÖZ
BOYAMA YA DA PANSUMAN
Ancak bunların göz boyamaktan
ya da pansuman niteliğinde tedaviden öte önlemler olmadığının altını çizmek
gerekiyor. Çünkü bunlar yapılırken, örneğin
Madde 12 ile çalışanlarına bir günde
bedeli 10 lirayı aşmamak kaydıyla toplu taşım kartı ya da bileti veren işverenlerin
bu ödemeleri Gelir Vergisinden istisna tutuluyor.
Madde 27-28 ile vergi zıyaı cezalarında (ilk defa
işlenip işlenmediğine bakılmaksızın) yüzde 50’e kadar indirim yapılacak.
Mükellef istinaf ve temyizden vazgeçtiğinde ise verginin bir kısmı ve /veya
cezanın tamamı kaldırılacak. “Uyumlu mükelleflere” vergi indirimleri ve
cezaların ödenmesinde yüzde 50’ye kadar teşvik edici indirim getirilecek.
Kısaca vergi cezalarında bir kez daha ciddi indirim yapılacak. Ayrıca
teklifteki 40. Madde ile Hazinenin net borçlanma limiti artırılıyor ( bu yıl
için ilave 70 milyar lira borçlanma imkânı verildi).
Bu da siyasal iktidarın
sadece ağır dolaylı vergiler ve temel mal ve hizmetlerin fiyatlarına yapılan
zamlarla değil, giderek artan borçlanmayla sürekli olarak artan bütçe
açıklarını kapatmak için halktan kaynak transfer etmeye devam edeceğini ortaya
koyuyor.
6
MİLYAR YENİ GELİR BEKLENİRKEN, 195,6 MİLYAR LİRALIK VERGİ GELİRİNDEN VAZGEÇİLİYOR!
Tüm bu düzenlemelerin
bütçeye 6 milyar lira yeni gelir sağlayacağı teklifin sahibi AKP milletvekili
tarafından açıklandı. (4) Diğer taraftan 2020 Yılı MYB Kanunu Teklifinde yer
alan Vergi Harcamaları Tablosundan da görüleceği gibi hükümet gelecek yıl çok
büyük kısmı kâr, faiz, kira gibi sermaye geliri elde edenlerden olmak üzere alacağı
195,6 milyar liralık vergiyi almaktan vazgeçecek. (5)
Sonuç olarak, vergisel
düzenlemeler, ülkedeki sosyal sınıflar arasındaki çelişkilerden-çatışmalardan,
siyasal iktidarın bu sınıflara göre konumlanma biçiminden ve ülkenin içinde
bulunduğu ekonomik kriz, savaş ya da politik krizlerden, siyasal iktidarın ve
devletin yönelimlerinden (giderek artan güvenlik harcamalarından örneğin)
bağımsız olarak ele alınmamalı.
Ekonomiyi yönetirken
küresel sermayenin taleplerini öncelikli olarak yerine getiren neo-liberal,
neo-muhafazakâr ve otoriter bir rejim altında gündeme getirilen vergi
düzenlemelerinin emek karşıtı olması, ekonomik ve mali krizin yükünü yeni
vergilerle emekçi sınıfların üzerine yıkması şaşırtıcı olmamalı.
Oysa çok yeni yapılan bir
bilimsel çalışma (6), ana akım vergi teorisinin sermaye sınıfı lehine olan
iddialarının, tezlerinin büyük ölçüde geçersiz olduğunu ortaya koyuyor.
SERVET
VERGİLENDİRİLMELİ Mİ?
Buna göre, optimal ve
adil bir vergilendirme için, çok yüksek gelir ve servetlerin neredeyse tamamına
yakınını vergilendirmek, buna karşılık tüketimi vergilendirmemek gerekiyor.
Çünkü servet ve gelir vergilerinin amacı sadece zenginlerden daha fazla vergi
geliri elde etmek değil, ayrıca rant kollayıcı faaliyetleri azaltmak, yersiz
politik etkileri önlemek ve en çok kaynağa sahip olanların sosyal olarak tahrip
edici davranışlara yönelimini caydırmak.
Diğer yandan, çok önemli
ve haklı talepler olsalar da, servetlerin,
emlak ve finansal rantların vergilendirilmesi ya da üst gelirlilerden
daha fazla vergi alınması gibi talepler bugünkü iktidar blokunun yerine
getirebileceği talepler değil. Bunun için üretim ve bölüşüm sisteminde köklü
değişikliklerin yapılmasına ve buna uygun bir emekten yana bir siyasal iktidara
ihtiyaç var.
Ayrıca bankaları, büyük
şirketleri kamulaştırmadan, ekonomileri çökerten finansal spekülasyonları
sonlandırmadan, dahası tüm bunlara neden olan üretim tarzını ortadan
kaldırmadan sadece bölüşüm ilişkilerine (servet vergisi gibi) müdahale etmek (kısa
vadede çok değerli olsa da) uzun vadede sürdürülmesi çok zor reformist bir
politika olarak kalacaktır.
KAYNAKÇA
(1) Sırasıyla:
2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi ve Dijital Hizmet Vergisi
Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 24 Ekim 2019 Tarihli 375 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi.
(2) 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi.
(3) J.
Manyika, S. Lund, K. Robinson, J. Valentino and R. Dobbs, Connecting Talent
with Opportunity in the Digital Age, McKinsey Global Institue, June 2015’den
aktaran Guy Standing, The Corruption of
Capitalism, Biteback Publishing, 2017, s. 211.
(4) “Yeni
vergi paketinden 6 milyar TL bekleniyor”, https://www.sozcu.com.tr/2019/ekonomi/vergi-paketi-mecliste-gorusulmeye-baslandi
(30 Ekim 2019).
(5) 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun
Teklifi, s. 169.
(6) William
G. Gale, “Saez and Zucman Say Everything You Thought You Knew About Tax Policy
Is Wrong”, https://www.taxpolicycenter.org/taxvox
(23 October 2019).
Teşekkürler hocam, kanun teklifi hakkında oldukça bilgilendirici bir yazı olmuş, aynı zamanda Emmanuel Saez ve Gabriel Zucman 'ın kitabı hakkında da bilgi sahibi oldum.
YanıtlaSil