20 Kasım 2019 Çarşamba

YURTTAŞLIK TEMEL GELİRİ (1)- (İşsizlik ve yoksulluk sadece ekonomik değil, sosyal ve siyasal bir sorundur)


YURTTAŞLIK TEMEL GELİRİ (1)-
(İşsizlik ve yoksulluk sadece ekonomik değil, sosyal ve siyasal bir sorundur)

Mustafa Durmuş

20 Kasım 2019
Bir ülkede yaşayan her yurttaşa temel bir yurttaşlık geliri verilmesi; zengin-yoksul, çalışan-işsiz ayırımı, yani her hangi bir gelir ya da servet incelemesi yapılmaksızın, koşulsuz ve düzenli olarak (örneğin aylık) bir nakit para ödenmesi anlamına geliyor.
Bu pratikte, bir hak olarak, ne yaptıklarına ya da nereye harcayacaklarına bakılmaksızın herkesin hesabına devlet tarafından sabit bir paranın düzenli olarak yatırılması demek.

KÜÇÜK ÖLÇEKTE, YAYGIN OLMAYAN VE İKİ YILLIK PROGRAMLAR
Dünyadaki uygulamalarına bakıldığında bu programların yaygın olmaktan ziyade küçük ölçekli ve daha ziyade iki yıllık deneysel amaçlı uygulamalardan oluştuğu görülüyor.
Bu uygulamalardan beklenen; böyle bir gelir desteğinin yoksulluğu azaltarak ve geliri yeniden bölüştürerek yaşam koşullarını iyileştirip iyileştirmediğini, emek gücü piyasasını, sosyal güvenlik sistemini ve girişimciliği nasıl etkilediğini ortaya çıkartmak.
Program son yıllarda oldukça popüler olmasına rağmen, İsviçre’de 2016 yılında yapılan referandumda reddedildi. Buna karşılık aynı yıl, 2 yıl süreyle Finlandiya’da 2,000 kişiye (25- 58 yaş arası) aylık 560 avro verilerek program deneme amaçlı başlatıldı.(1)
Küresel servet zenginliğinin oransal olarak en büyük oranda biriktiği bölge olan Kuzey Amerika’da yoksulluğu azaltmak için YTG uygulamaları denendi, deneniyor.
Örneğin ilk YTG uygulamaları ABD’de Altın Çağ Döneminde (1945 sonrası- 1970’ler ortası) New Jersey, Pennsylvania, Kuzey Carolina, Colorado, Washington ve Indiana’da ve daha ziyade negatif gelir vergisi ile gerçekleştirildi.
Kanada’da ise ilk uygulaması 1974’de başlatıldı ve Winnipeg kenti ve Dauphin kırsalındaki Manitoba’da 1000'den fazla aileye temel gelir verildi. Bu desteklerin sonucunda temel gelir alanların sağlık masraflarının azaldığı ve eğitim düzeylerinin arttığı görüldü. Bu uygulamalara hem Sağ’dan (Friedman) hem de Sol’dan (Galbraith) destek geldi (2).
Ayrıca, Avrupa Temel Gelir Ağı’nın (BIEN) verilerine göre (3); Kanada’da biri uygulamada, diğeri planlama aşamasında olan iki ayrı proje söz konusu. İlkinde Ontorio’daki 3 bölgede 4,000 düşük gelirliye (15-64 yaş arası) yılda 16,989 Kanada doları veriliyor (aslında bunun bir tür negatif gelir vergisi uygulaması olduğu ileri sürülüyor). Diğeri Kanada’daki British Columbia’da halen planlama aşamasında olan bir proje. Benzer biçimde İskoçya’da halen planlama aşamasında bir proje çalışması var.

HOLLANDA: YEREL YÖNETİMLER ELİYLE YTG SUNUMU
Hollanda en gelişmiş YTG uygulamasına sahip ülke konumunda. Bu program çok sayıda belediye aracılığıyla yürütülüyor, ancak bu da 2017-2019 dönemi ile sınırlı bir uygulama. Belediyeler bu uygulamanın sonuçlarını ölçüyorlar. İspanya’nın Bask Bölgesi’nde yer alan Barselona’da “B-Mincome” adı altında ve 1,000 kişiyi içeren kısmen koşullu bir gelir desteği uygulaması söz konusu.
Bunların dışında ABD’li bir sivil toplum kuruluşu olan Give Directly’nin Kenya’da uyguladığı bir proje var. Buradaki köylülere günde 0.50 cent ile 1 dolar arasında gelir desteği veriliyor. Benzer bir biçimde Brezilya ve Uganda’da film yapımcılarının 2 yıl süreyle 8 eyalette 20 yoksula deneysel amaçlı olarak, yetişkinlere yılda 231 dolar ve çocuklara 77 dolar gelir sağlanması biçiminde başlattıkları bir proje mevcut.

ALASKA: SOSYAL KÂR PAYI
ABD’nin Alaska Eyaletinde ise bu program “Sosyal Kâr Payı Dağıtımı” adı altında uygulanıyor. Alaska’da yaşayanlara petrol gelirlerinden karşılanmak üzere, yılda 2,072 dolar (4 kişilik aileye 8,288 dolar) sosyal kâr payı olarak ödeniyor. Böylece müşterek varlıklardan sadece zenginlerin değil, herkesin yararlanabildiği ileri sürülüyor. (4)
Ölçek olarak en büyük ölçekli YTG projesi ise Hindistan’da sunuldu. Sikkim eyalet devletinde, iktidar partisi eğer 2019 yılındaki seçimlerde yeniden iktidar olursa dünyanın en büyük çaplı ve Hindistan’ın ilk YTG programını 2022 yılına kadar başlatacağını açıkladı. Buna göre toplam nüfusu oluşturan 610,577 kişiye (sosyal refah programlarının alternatifi olarak) düzenli bir gelir verilecek. Bu gelir ise bölgedeki hidroelektrik santrallerinden elde edilen ihtiyaç fazlası enerjinin satılmasının getireceği gelirler ve turizm gelirleriyle finanse edilecek. (5)
Üzerinde çok yazılıp, çok tartışılan bu programa ait bazı bilgileri paylaşmak, bazı temel özelliklerinden söz etmek ve programın yanında ve karşısındaki görüşleri özetlemek yararlı olacak.

YENİ BİR TEORİ DEĞİL
Yurttaşlık Temel Geliri önerisi her ne kadar 2008 finansal krizinin ardından artan işsizlik, yoksulluk ve gelir eşitsizlikleriyle gündeme taşınmış olsa da, dayandığı düşünce çok daha eskilere giden bir yaklaşım ya da teori.
Öyle ki bu düşüncenin kökleri, böyle bir gelirin etik açıdan verilmesi gerektiğini savunan 18. Yüzyıla T. Paine’ye (6), 19.Yüzyılda Ütopik Sosyalist C. Fourier’e ve 20. Yüzyılın başlarından itibaren Hilferding, Lange, Meidner ve Roemer gibi sosyal piyasacı sosyalistlerin gelir-servet eşitsizliği ve yoksulluk sorununun servetin ortak mülkiyete dönüştürülmesiyle, yani ortak bir havuzda kolektifleştirilmesiyle çözülebileceğini şeklindeki tezlerine kadar gidiyor. (7)
İkinci Dünya Savaşı yıllarında Keynesyen iktisatçı M. Kalecki bir makalesinde böyle bir yurttaşlık gelirini şu gerekçelerle savunmuştu (8):
“ Eğer işçiler önlerine konulan ama istemedikleri işleri ve düşük buldukları ücretleri kabul etmek zorunda kalmaksızın yaşayabilselerdi, patronların onları işlerinden atması zorlaşırdı. Bu nedenle, istihdamdan bağımsız olarak verilen böyle bir gelir işçiler açısından güvenebilecekleri sürekli bir gelir kaynağı niteliğinde olacağından işçileri güçlendirir. Yani bu bir tür kalıcı grev fonu gibi işlev görür”.

ÜÇ TEMEL GEREKÇE:
Geçmişte B. Russell gibi filozoflar tarafından da sıcak bakılan bu düşünce günümüzde asıl olarak P. Van Parijs, (9) Y. Vanderborght, P. Mason ve J. Hickel tarafından kuramsallaştırıldı.
Bu teorisyenler kabaca üç sorunun çözüm yolu olarak bu programı savunuyorlar: Artan gelir ve servet eşitsizliğinin neden olduğu kitlesel yoksulluk, artan otomasyon ve robot kullanımının yol açtığı kitlesel işsizlik ve artan ekolojik sorunlar.
Bu üç gerekçeye ilave olarak, bu programı; mevcut refah devleti uygulamalarının yetersizliği nedeniyle yaşlı/hasta bakımı gibi konuların çözümsüz kalmasına karşı bir çözüm olarak görenler ve sol feminist bir perspektiften hayatı, ödenmiş emek ya da ev içi emek biçiminde dengeleyebileceği, kadınları güçlendireceği için savunanlar da var. (10)
Bir başka anlatımla, insanların sadece çalıştıkları sürece önemli oldukları biçimindeki Sağcı düşünceye karşı çıkarak, işi olsun ya da olması herkesin saygın bir yaşam sürme hakkının olduğunu, insan onurunun ücretli istihdama bağlı olmaması gerektiğini savunanlara göre; herkes ortak varlıklarımızdan ve gezegenin kaynaklarından fayda sağlayabilmelidir.
Bu bağlamda programın, tarihsel olarak eksik değerlenmiş çalışma biçimlerini tanımaya (örneğin ev kadınlarının görünmeyen emeği), ekonomiyi dönüştürmeye ve aynı zamanda da (iklim değişikliği ile mücadele aracı olarak), gezegeni kurtarmaya yarayan bir araç olarak kullanılabileceği ileri sürülüyor. (11)

SOL PERSPEKTİFTEN YTG
Böylece programa Sol perspektiften yaklaşanlara göre, servet edinimi ve birikimi meşru değil, bölüşümü ise hiç adil değil. YTG ile adalet kısmen sağlanmış olur zira eşitleyici bir iş yapılmaktadır. Ayrıca bu program, milyarlarca insana rahat bir yaşam imkânı sunamayan kapitalizmin (eşitsizlikleri, yoksulluğu bütünüyle ortadan kaldıramasa da) zalim ve adaletsiz yüzünü teşhir etmeye yardımcı olabilir.
Ancak bu noktada yoksulluk ve eşitsizliğin kapitalizmin nedeni değil sonuçları olduğunun altının çizilmesi gerekir. Üretimin ve bölüşümün kapitalist sınıf tarafından kontrol edildiği bir toplumda, tek başına YTG gibi ödemelerle adaletsizlikler ve eşitsizlik ortadan kaldırılamaz.
Herkese aynı miktarda bir ödemede bulunmak eşitsizliği azaltmayacağı gibi (sermayenin gücü dikkate alındığında) daha da artırabilir. Kapitalist eşitsizlikler veri iken, bu eşitsizlikleri herkesi girişimci-kapitalist yapmaya çalışarak ortadan kaldırabilmek mümkün değil. (12)
Ayrıca yoksulluk egemen sınıfın yoksulları bir yönetme aracı olarak da kullanılmaktadır. Bu nedenle de yoksulluğu durdurmak onu tamamıyla ortadan kaldırmayacağı yetmez. Serveti toplumsallaştırılıp adil bir biçimde tüm toplumun refahını yükseltmek için kullanmak yerine, neden böyle programlardaki gibi yeniden bölüşümün sadece ücret gelirleri ile sınırlı tutulduğu da sorgulanmalıdır.

ROBOTLAR, YAPAY ZEKÂ, OTOMASYON
Uluslararası örgütler tarafından küresel istihdamın yapısının dramatik bir biçimde değişmekte olduğu sıklıkla rapor ediliyor. Öyle ki Birleşmiş Milletler Örgütü’nün bir raporuna göre, (13) hızla artan otomasyon, robotlar ve yapay zekâ yüzünden önümüzdeki 10’lu yıllarda Güney yarı küredeki istihdam biçimlerinin yüzde 60’ı ortadan kalkabilir.
Bu durum özellikle de tekstil ve küçük elektronik gibi kolayca otomasyona uğrayabilen sektörlerde geçerli olacak. Robotlar insanların yerini aldıkça yaşam standardında ciddi bir düşüş görülecek ve bir insanlık krizi ortaya çıkabilecek. Yani mevcut işlerden elde edilen gelirle yoksulluğu azaltmak mümkün olmayacak, bu nedenle de alternatif yollar bulunmak zorunda.
Otomasyonun insanları işsiz ve yoksul bırakacağı öngöründe bulunan bazı sosyal bilimcilere göre, bu yollardan biri koşulsuz olarak her yurttaşa koşulsuz temel bir gelir sunmak. Bu yol bireyin borcunu artıran ve yoksulluk üzerinde her hangi bir azaltıcı etkisi bulunmayan mikro finans gibi önerilerden çok daha etkili bir öneri olarak görülüyor. (14)
Yani, 19.Yüzyılda Marksist teoride, sermayenin organik bileşiminin yükselmesi olarak nitelenen, bugünse yapay zekâ ve robot kullanımının artmasıyla sonuçlanan sermaye yoğunlaşması ya da otomasyon nedeniyle işsiz kalma korkusu kısmen bu programı gündemde tutuyor.
Program, inişli çıkışlı, güvensiz bir ekonomide böyle bir gelir uygulamasının bir sigorta gibi işlev göreceğinden hareketle bazı işçi sendikaları tarafından da savunuluyor.
Böylece bunun işçilerin robotlara ve otomasyona karşı korunmasının bir aracı olabileceği, böyle bir gelirle çalışma gün ve saatlerinin azaltılarak (gelecekte daha az çalışma ütopyasının gerçekleştirmenin bir aracı olarak görülüp) kapitalizm sonrası topluma hazırlanmanın da mümkün olabileceği düşünülüyor. (15)
Böylece bazıları YTG’yi geleceğin daha az çalışılacak olan dünyasında insanın kendini mutlu edebilecek faaliyetlerde bulunabilmesinin maddi koşulu olarak gördükleri için savunuyorlar.
…devam edecek

DİP NOTLAR:
(1) Harriet Agerholm, “Finland launches universal basic income pilot of 560 Euros a month”, http://www.independent.co.uk (3 January 2017).
(2) Evelyn L. Forget, Dylan Marando, Tonya Surman & Mıchael Crawford Urban, “Pilot lessons how to design a basic income pilot project for Ontario, Mowat Centre Ontario’s Voice on Public Policy, (September 2016), s. 4- 5.
(3) Karl Widerquist, “Current UBI Experiments: An update for July 2018”, 
https://basicincome.org (1 July 2018).
(4) Matt Bruenig, “The case for a universal basic income”, 
http://inthesetimes.com/…/universal-basic-income-federal-jo… (June 19/ July Issue -July 2018); Bir kaynağa göre Alaska Sabit Fonu son 30 yıldır vatandaşlarına yılda ortalama 1,000 dolar sosyal kâr payı ödüyor. Bkz: Scott Santens, “If You Think Basic Income is “Free Money” or Socialism, Think Again”, https://medium.com (8 September 2017).
(5) Liz Mathew, “Sikkim says it will become first state to roll out Universal Basic Income”, 
https://indianexpress.com (11 January 2019).
(6) Thomas Paine, Agrarian Justice, 1797, (
https://www.ssa.gov/history/paine4.html).
(7) 
https://basicincome.org/basic-income/history; Bruenig, agm.
(8) Alyssa Battistoni , “The False Promise of Universal Basic Income”, 
https://www.dissentmagazine.org(Spring 2017).
(9) Pierre Van Parijs, “ Why Surfers Should be Fed: The Liberal Case for an Unconditional Basic Income”, Philosophy & Public Affairs, Vol. 20, No. 2, 1991 (Spring), s. 101-131.
(10) Sonia Sodha, “Universal basic income is no panacea for us – and Labour shouldn’t back it”, 
https://www.theguardian.com (18 December 2017).
(11) Alyssa Battistoni, “Jobs Guarantee or Universal Basic Income? Why Not Both?”, 
http://inthesetimes.com ( 20 June 2018).
(12) Rohan Grey and Raul Carrillo, “The problem is profits”, 
http://inthesetimes.com/…/universal-basic-income-federal-jo… (June 19/ July Issue-July 2018).
(13) Jason Hickel, The Divide –A Brief Guide to Global Inequality and its Solutions, Windmill Books, 2017, s. 269.
(14) Agk., 267.
(15) Battistoni, Jobs Guarantee, agm.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder