KORONA
VİRÜSÜ (COVID-19) DOSYASI (3)-
Kurtarma
Paketleri: Devletleştirmeler yoluyla batık büyük şirketler mi kurtarılıyor?
Mustafa
Durmuş
22
Mart 2020
Korona
virüsü salgını dünyada (Çin dışında) hız kesmeden büyük popülasyonları
etkilemeye ve can almaya devam ediyor. Türkiye’de de salgın hızlı bir artış
gösteriyor. Yeterince test yapılmadığı ve doğru ve tam bilgi verilmediği
gerekçeleriyle vaka ve ölüm sayısına ilişkin resmi açıklamaların gerçek durumu
tam olarak yansıtmadığı ileri sürülüyor.
SON 40 YILIN ACI SONUÇLARINDAN BİRİ
Alınan
önlemlerin ise salgının hızını yavaşlatmaktan ziyade ekonomi üzerindeki
etkilerini azaltmaya dönük olduğu görülüyor. Özellikle de kapitalizmin son 40
yılında tamamıyla piyasaların ve sermayenin hakimiyetine bırakılmış,
planlamadan uzak neo-liberal ekonomiler ve buna uygun siyasal iktidarlar, büyük
bir umursamazlık içinde, başta emekçiler olmak üzere adeta toplumun büyük
kesimini, hem sağlık açısından, hem de ekonomik olarak acı sonuçlarla karşı
karşıya bırakıyorlar.
Salgın
yüzünden insanlar ölüyor, iş yerleri kapanıyor, insanlar işsiz ve gelirsiz
kalıyorlar, yaşlılar ve engelliler marketlere dahi gidemedikleri için zaruri
ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyorlar.
İKİLİ SALGIN
Bu nedenle
de insanlar sadece, Korona virüsünün neden olduğu sağlık sorunlarını ve
ölümleri değil, aynı zamanda neden olduğu işten çıkartmaları, gıda vs
teminindeki zorlukları, boşalan market raflarını, yoksullaşmayı ve güvencesiz
kalmanın sonuçlarını (haklı olarak) düşünüp dert etmeye başladılar.
Korona
salgınının neden olduğu hastalanma-ölüm ve ekonomik sıkıntıya düşme korkusunun
nasıl ikili bir salgına dönüştüğünü Nobel ödüllü iktisatçı Robert Shiller
“co-epidemic” kavramıyla şöyle anlatıyor (1):
“İnsanlar bir yandan salgın yüzünden
hayatta kalma mücadelesi verirken, diğer yandan da olası bir ekonomik krizde,
işsiz kalma, daha da borçlanma, borçlarını ödeyememe ve ciddi sağlık harcaması
masraflarıyla karşı karşıya kalma korkusu yaşıyorlar. Yani iki salgın bir arada
yaşanıyor: Korona ve gelecekte işsiz, gelirsiz ve güvencesiz kalma biçiminde
kendini gösteren ekonomiye olan güvensizlik salgını.”
SOSYAL DAYANIŞMA DUYGUSU NASIL
CANLANDIRILACAK?
Doug
Henwood’un anlatımıyla (2) iki krizi bir arada yaşıyoruz: Korona krizi ve
ekonomik kriz. İkisi birbiriyle bağlantılı. Korona salgını dünya çapında
ölümlere neden olurken, aynı zamanda kapitalist dünyanın sosyal düzenindeki
başta sağlık alanında olmak üzere, yapısal sorunları da açığa çıkardı. Öyle ki,
böyle ölümcül bir salgın hastalık karşısında insanlar, müdahale gücü ve
yeteneği iyice azalmış yönetimlerle, yozlaşmış bir kurumsal alt yapıyla ve
nitelikli personel eksikliği ve benzeri sorunlarla baş başa bırakıldılar, yani
kaderlerine terk edildiler.
Bu
gelişmenin asıl nedeni ise son 40 yıldır uygulanmakta olan neo-liberal
stratejiye uygun olarak başta sağlık olmak üzere yenilenmeyen sosyal alt yapı
ve bireyciliğe dayalı bir rekabetin yok ettiği sosyal dayanışma. Bu yüzden de
(önümüzdeki iklim krizini de dikkate alarak) uzun vadede asıl soru bu
dayanışmayı yeniden nasıl canlandıracağız sorusu olacak.
Bu ikiliye
üçüncüyü de biz ekleyelim. Korona salgını ile birlikte alınan tedbirler (sokağa
çıkma yasakları vb) kapitalizmin, bir süredir içine girdiği otoriterleşme
eğilimini güçlendirip, daha otoriter rejimlerle ve buna uygun toplumsal
dönüşümlerle sonuçlanabilir.
Kuşkusuz
buna karşı uluslar arası düzeyde anti-kapitalist kitlesel bir mücadele hattı
örülebilirse bu tam tersine sonuçlar verip demokratikleşmenin önünü de
açabiliriz. Bu yolun insanlığın tam da ihtiyacı olan yol olduğunu bu pandemi
sayesinde bir kez daha kavramış olmalıyız.
HÜKÜMETLERİN ÜÇ KLASİK YOLU
Ekonomiler
durgunluğa girmeye başladığında ya da krizler patlak verdiğinde hükümetlerin bu
gelişmeler karşısında başvurduğu politikalar ve bunların araçları sanıldığı
gibi fazla değil.
Kabaca üç
yolla hükümetler ekonomiye müdahalede bulunuyorlar: Devletleştirmeler, para
politikası araçları ve maliye politikası araçları (bu yazıda devletleştirmeyi
ele alacağız).
Stratejik
öneme sahip sektörlerin ya da firmaların batma ihtimali belirdiğinde
devletleştirmeler biçiminde kurtarmaya ve borsa çöküşleri gerçekleştiğinde para
politikalarına öncelik veriliyor. Para politikaları kapsamında politika faiz
oranları indiriliyor, miktarsal kolaylaştırmaya gidiliyor, karşılık oranları
düşürülüyor.
Üç
politikanın birbirinden bağımsız mı yoksa birlikte ve aynı anda mı
uygulanacağı; durgunluğun ya da krizin kaynaklarına, biçimine, ne kadar derin
olduğuna ve kullanılan araçların ne denli gelişkin olduğuna bağlı olarak,
ülkeden ülkeye değişebiliyor.
Sadece
hükümetler değil, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslar arası kuruluşlar da bu
politika araçlarının (devletleştirmeler dışındakiler) yoğun olarak
kullanılmasını öneriyorlar.
Pratikte
(Korona virüsünün pandemi hale gelmesinden bu yana), dünyanın her yanında
hükümetlerin aldığı önlemler özünde bu üç politika ile sınırlı kaldı.
Ekonomilerin büyüklüğüne ve siyasal iktidarların krizi okuma biçimlerine bağlı
olarak trilyon dolarları bulan ayrıntılı programlar kadar, daha sınırlı
kapsamda (bizde olduğu gibi) programlar da açıklandı.
SINIF ÇIKARLARINA DAYALI POLİTİKALAR
Bu üç yol ya
da politika her ne kadar toplumun bütününün yararı için alınmış önlemler gibi
sunulsa da öyle değiller. Buradaki yanılsama ana akım burjuva ideolojisinin
içinde yaşadığımız toplumun sınıflı bir toplum olduğu gerçeğini inkâr etmesi ya
da bu gerçeğin üstünü örtebilme başarısından kaynaklanıyor. Böylece toptancı
bir yaklaşımla, alınan önlemlerin tüm toplumun yararına olduğu düşüncesi
topluma kabul ettirilmeye çalışılıyor.
Oysa gerçek
durum bu değil. Keskin bir biçimde emek-sermaye ve ezen-ezilen şeklinde
sınıflara ayrılmış bir toplumda alınan makro düzeydeki önlemler ya da uygulanan
politikalar sınıfsal bir öze ve niteliğe sahipler. Yani belli sınıf ya da
sınıfları kollarken, diğerlerini de cezalandırıyorlar.
Yukarıda
sözü edilen bu üç makro politika da bundan muaf değil. Bunun en güzel kanıtı
Türkiye’de Korona salgınıyla mücadele için açıklanan ‘Ekonomik İstikrar
Kalkanı’dır. Çünkü emekçiler için önerilen bir - iki adet ve pansuman dahi
sayılamayacak önlem dışında, tüm önlemlerin sermaye için alındığı görülüyor (bu
programı ayrıca değerlendireceğiz).
O halde
dünyada ve Türkiye’de bu yöndeki devletleştirmelerden başlayarak bu
politikaları (sınıf gerçeğini inkar eden toptancı bakışı bir kenara bırakarak)
değerlendirmeye başlayalım ve alınan önlemlerin sınıfsal boyutlarını görmeye
çalışalım.
DEVLETLEŞTİREREK HALKI MI, YOKSA BATIK
SERMAYEYİ Mİ KURTARIYORUZ?
Kapitalist
devletler (tarihte görüldüğü üzere) ekonomik kriz, savaş ve yaygın salgın
hastalıklar söz konusu olduğunda (pandemi) bazı temel hizmetleri
kamulaştırabiliyor ya da şirketleri, sektörleri devletleştirebiliyorlar.
Piyasaların
savunucuları siyasal iktidarlar bu durumu; İspanya’da olduğu gibi: “İstisnai
koşullar istisnai önlemler almayı gerektirir” diyerek ya da Fransa’da olduğu
gibi: “Her türlü yolla ülkenin ekonomik varlıkları korunmalıdır, bunun için
gerekirse devletleştirmelere başvurulmalıdır” veya New York Belediye Başkanının
yaptığı gibi mevcut durumu “bir savaş hali gibi” niteleyerek
meşrulaştırıyorlar.(3)
Temel
hizmetlerin kamulaştırılması durumunda, daha çok (Korona salgınında olduğu
gibi) salgın hastalığın hızlı yayılmasını ve ölümleri önlemek amacıyla, özel
hastanelere, sağlık ürünlerinin üretimi ve dağıtımına el koyuyorlar.
İSPANYA ÖZEL HASTANELERE EL KOYUYOR,
İNGİLTERE KİRALIYOR
İspanya
Hükümetinin ülkedeki tüm özel hastanelere ve sağlık hizmeti sunucularına el
koyup, bu hizmet sunumunun devlet tarafından yürütülmesi ile ilgili kararı (4)
buna bir örnek oluşturuyor.
Buna
karşılık 40 yıldır neo-liberalizmin sadık uygulayıcılarından olan Britanya’da
Johnson Hükümeti, el koyma yerine özel hastanelerden günlüğü 300 pounda yatak
kiralamayı seçti. (5)
İkinci halde
ise, devlet şirketlerin sermayesine katılıyor (kısmi devletleştirme) böylece
şirketin sermaye yapısını güçlendiriyor ya da şirketi bütünüyle devir alıyor.
Bu durumlarda hizmetin kamu eliyle yürütülmesinden ziyade, batmakta olan özel
sermaye gruplarının kurtarılması amacı ön plana çıkıyor.
Böyle
zamanlarda büyük sermaye gruplarından ciddi bir basınç ve talep oluşuyor. Örnek
olarak sivil havacılık sektöründe olduğu gibi, uluslar arası hava yolu
firmaları devletlerden kurtarma talep ediyorlar. Çünkü bu sektördeki uçuşların
yüzde 90’ı hali hazırda durduruldu. Dahası Mayıs ayının sonuna kadar hava
şirketlerinin büyük çoğunluğunun iflas etmesi ya da çok zora girmesi
bekleniyor.
HAVA YOLU ŞİRKETLERİ KURTARILIYOR
Avrupa’da
(başta İtalya ve Fransa’da olmak üzere), krizdeki hava yolu şirketlerinin
kurtarılmasına dönük olarak hazırlanan paketler bu durumu çok iyi yansıtıyor.
Örneğin (6)
İtalya, krizdeki Alitalia hava yolu şirketini devletleştirerek (647 milyon
dolarlık kredi sağlayarak) kurtarırken, Fransa da Korona salgınından etkilenmiş
benzer konumdaki şirketleri devletleştirerek kurtarmayı planlıyor.
Devletleştirme konusunda farklı düşünen Almanya’nın dahi son çare olarak bu
yola başvurabileceği öngörülüyor.
Benzer bir
biçimde Avustralya orijinli Qantas Airways 30,000 civarındaki çalışanının büyük
çoğunluğunu izne ayırdığını, Hindistan Hükümeti ise zordaki hava yolu
şirketleri için 1,6 milyarlık kurtarma paketi hazırladığını açıkladı. ABD’de
Delta Air Lines şirketine ait park halinde 600 den fazla jet var ve şirket
uçuşlarının yüzde 70’ini iptal etti. Hava yolu şirketlerinin hisseleri ciddi
ölçüde düştüğü için ABD yönetimi 50 milyar dolarlık bir kurtarma paketi
hazırladı. (7) Çin’de de 18 hava yolu şirketinin sahibi dev bir kurum olan HNA
Group devletleştirilerek kurtarıldı. (8) Bir Hollanda –Fransız ortak işletmesi
olan Air France - KLM’nin sermayesi ise iki devletin oluşturacağı bir fon
altında güçlendirilecek. (9)
Oysa asıl
zor duruma düşenler bu şirketlerde çalışan binlerce işçi olacak. Bu nedenle de
asıl kurtarılması gerekenler bu işçiler olmalı. Çünkü şirketin kurtarılması bir
işçiden ortalama olarak 50 kat daha fazla gelir elde eden şirket yöneticilerini
(10) kurtarmak demek iken, bu işçilerin de kurtarılacağı anlamına gelmiyor.
Bu nedenle
de kurtarma paketinin içinde asıl olarak işçilere yönelik ücret destekleri,
Korona riskine karşı iş yerlerinde ek önlemlerin alınması, ücretli hastalık
izni, izinli iken tüm sosyal hakların geçerli olması gibi bağlayıcı önlemlerin
yer alması gerekiyor. Ne yazık ki kurtarma dendiğinde akla gelen büyük sermaye
olduğundan işçilere yönelik önlemler ya bu paketlerde hiç yer almıyor ya da
yüzeysel olarak geçiştiriliyor.
ÇÖZÜM DEVLETLEŞTİRME DEĞİL,
TOPLUMSALLAŞTIRMA
Diğer
taraftan amaç devletleştirmelerle ya da diğer kurtarma biçimleriyle batmakta
olan sermaye şirketlerini kurtarmak olmamalı. Onları toplumun bütününün
yararına olmak üzere kamulaştırmak ya da toplumsallaştırmak olmalı.
Böylece
örneğin hava yolu işletmeciliğinde olduğu gibi, hem yüksek fiyatlar nedeniyle
ortaya çıkan tüketici sömürüsü, hem de yüksek karbon emisyonunun neden olduğu
ekolojik tahribat azaltılabilir.
Bir başka
anlatımla, Korona gibi bir salgınla mücadelede esas alınması gereken şey
zordaki şirketlerin ya da sektörlerin kurtarılması anlamına gelen
devletleştirmeler değil, halk sağlığının korunması için, insanları kurtarmaya
dönük olarak hizmetlerin kamuca sunulması ve buna uygun bir mülkiyet
değişikliği anlamına gelen toplumsallaştırma olmalı.
Çünkü 2008
finansal krizi sonrasında da görüldüğü gibi, devletleştirmeler kısmi ve geçici
oluyor. Şirketler toparlanmadan sonra, ya eski sahiplerine ya da yeni
sahiplerine yani özel sermaye gruplarına yeniden devir ediliyorlar.
Bu tür
devletleştirmeler devletçi kapitalist toplum mühendisliği örnekleridir. Çünkü
şirketleri devletin mülkiyetine geçirme üretim güçlerinin kapitalistlik
doğasını ortadan kaldırmıyor. Kapitalist bir toplumda, biçimi ne olursa olsun
modern devlet kaçınılmaz olarak kapitalist bir makine olarak işlev görüyor.
Yapılan
devletleştirmelerle; ne kapitalizme içkin kriz, emek ve doğa sömürüsü gibi
sorunlarla, ne de insanın doğa üzerinde kurduğu hakimiyetin ve endüstriyel
tarımın geldiği düzeyin neden olduğu bu tür salgınlarla ve sonuçlarıyla baş
edebilmek mümkün değil.
Farklı bir
üretim tarzı olan sosyalizmin ise bu tür devletleştirmelerle ilişkisi yoktur.
Böyle bir toplumda başta sağlık, eğitim, sosyal güvenlik olmak üzere her türlü
temel hizmet üretimi ve sunumu toplumsal mülkiyete aittir çünkü bunlar tüm
toplumun ortak varlığıdır.
Nihayetinde
böyle bir toplum kurulduğunda, kapitalist toplumda her türden sorunun ana
kaynağı olarak işaret edilen “üretimin sosyal karakteri ile mülkiyet biçiminin
özel karakteri arasındaki çelişki” ortadan kaldırılabilir, insanlık da, doğa da
huzur bulabilir.
…devam edecek: Kurtarma paketleri: Faiz
indirimleri ve parasal bollaştırma virüsü durdurur mu, ekonomik krizi önler mi?
DİP NOTLAR:
(1) https://www.reuters.com/…/your-money-coronavirus-fears-shak… (19 March 2020).
(2) https://lbo-news.com/…/a-few-ambitious-points-on-fighting-t….
(3) https://www.bloomberg.com/…/france-ready-to-protect-big-com…; https://www.foxnews.com/…/de-blasio-calls-for-feds-to-take-… (17 March 2020).
(4) https://www.nydailynews.com/…/ny-coronavirus-spain-privatiz… (16 March 2020).
(5) https://publicservices.international/…/spain-nationalises-a… (17 March 2020).
(6) https://www.dw.com/…/coronavirus-forces-eu-leaders-to-weigh… (19 March 2020).
(7) Jamie Freed, David Shepardson, “Airline industry turmoil deepens as coronavirus pain spreads” , https://www.reuters.com/news (19 March 2020).
(8) Wolf Richter, “US AirlineStocksCrushed. SouthwestWarns on US DomesticDemand. UK AirlineCollapses, Abandoned by Its Coronavirus-Spooked Owners”, https://wolfstreet.com (5 March 2020).
(9) https://www.bloomberg.com/…/france-ready-to-protect-big-com….
(10) https://ips-dc.org/how-to-make-the-airline-bailout-work-for… (17 March 2020).
(2) https://lbo-news.com/…/a-few-ambitious-points-on-fighting-t….
(3) https://www.bloomberg.com/…/france-ready-to-protect-big-com…; https://www.foxnews.com/…/de-blasio-calls-for-feds-to-take-… (17 March 2020).
(4) https://www.nydailynews.com/…/ny-coronavirus-spain-privatiz… (16 March 2020).
(5) https://publicservices.international/…/spain-nationalises-a… (17 March 2020).
(6) https://www.dw.com/…/coronavirus-forces-eu-leaders-to-weigh… (19 March 2020).
(7) Jamie Freed, David Shepardson, “Airline industry turmoil deepens as coronavirus pain spreads” , https://www.reuters.com/news (19 March 2020).
(8) Wolf Richter, “US AirlineStocksCrushed. SouthwestWarns on US DomesticDemand. UK AirlineCollapses, Abandoned by Its Coronavirus-Spooked Owners”, https://wolfstreet.com (5 March 2020).
(9) https://www.bloomberg.com/…/france-ready-to-protect-big-com….
(10) https://ips-dc.org/how-to-make-the-airline-bailout-work-for… (17 March 2020).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder