16 Mart 2020 Pazartesi

KORONA VİRÜSÜ (COVID-19) DOSYASI (2)- Hükümetlerin Önlemleri: Halkın Sağlığı mı, Piyasaların Sağlığı mı?


KORONA VİRÜSÜ (COVID-19) DOSYASI (2)-
Hükümetlerin Önlemleri: Halkın Sağlığı mı, Piyasaların Sağlığı mı?

Mustafa Durmuş

15 Mart 2020

Bu hafta sonu itibariyle küresel Korona Virüs pandemiği yeni bir aşamaya girdi. Johns Hopkins Korona Virüsü İzleme Grubu’nun verilerine göre dünya çapındaki yeni vaka sayısı 16,000 olurken (bugün itibariyle 152,428 vaka ve 5,720 ölüm gerçekleşti) (1), İtalya’da sadece Cuma günü 250 kişi daha hayatını kaybetti ve vaka sayısındaki artış 2,547 oldu. İspanya’da vaka sayısı ikiye katlandı (2,086 yeni vaka daha eklendi). ABD’de ise 573 yeni vaka ortaya çıkarken, ölü sayısındaki artış 9 oldu. (2)

Türkiye’de ise resmi vaka sayısının 5 olduğu açıklandı.  Virüsün çok hızlı yayıldığı ve umreden gelen 21,000 yurttaşın durumları da dikkate alındığında bu sayı hızla artabilir.
O halde virüs endişe verici bir hızla yayılırken, bireyler ve hükümetler ne tür önlemler alıyorlar?

VİRÜSE TEPKİLER SINIFSAL AYRIŞMAYI YANSITIYOR

Korona virüsünün ortaya çıkışından bu yana virüsün görüldüğü ülkelerde bireysel olarak alınan önlemler ve hükümetlerin aldıkları (ya da almadıkları) önlemler ve bu önlemlerin yavaşlığı kapitalizmin sınıfsal bölünmüşlüğünü açığa çıkardığı gibi,  hükümetlerin insana, topluma, sağlığa ve piyasalara, kâra, sermayeye, servete nasıl baktıklarını da ortaya koyuyor.

Sıradan halkın, emekçilerin fazla bir seçeneği yok.  Sokağa daha az çıkıp, elini daha sık ve dikkatli yıkayıp, tokalaşmaktan ve sarılmaktan vazgeçip, makarna ve tuvalet kâğıdı stoklayıp, buna karşılık kalabalık metrolarda ve diğer toplu taşım araçlarında işine, gücüne gitmek ve kalabalık işyerlerinde çalışmak zorunda.

Zenginler de telaşlı ama onların telaşı farklı biçimde kendini gösteriyor. Çünkü onlarca milyon dolarlık ya da milyar dolarlık servetin derdi de büyük oluyor. Emekçiler gibi çalışmak zorunda değiller ama canlarını da korumak durumundalar. Zira (en azından başlangıçta) virüs zengin-yoksul ayırımı yapmıyor ve aşısı da henüz bulunamadığı gibi, virüs sürekli mutasyona uğruyor.  

Bu nedenle de bu zenginler kalabalıklardan, kentlerden kaçıyorlar. Aileleriyle, yakınlarıyla birlikte dağlık bölgelerdeki kışlık evlerinde ya da ıssız adalarda tatile çıkarak (örneğin Galapagos Adaları ya da Antartika’ya) kendilerini güvenli bölgelere atıyorlar.

Bunu yaparken de tarifeli uçaklarda birinci sınıf uçmaktan dahi kaçınıyorlar, özel jetler ve yatları yoksa kiralıyorlar. Öyle ki New York’tan Londra’ya 12 koltuklu bir özel jetle uçuşun maliyeti 140,000 doları bulurken, özel jet firmaları taleplere yetişemiyor. (3) Metropollerde kalanlar ise dışarıda yemek alışkanlıklarından vazgeçmeksizin,  sadece masalar arasında geniş mesafelerin bulunduğu lüks restoranlarda yemeklerini yiyorlar. (4)

Yani bu virüsün insanları nasıl etkilediği ya da etkileyeceği sorusuna yanıt aranırken, kapitalizme içkin devasa gelir ve servet eşitsizlikleri, zenginlik ve yoksulluk ile kendini açığa vuran sınıfsal bölünmüşlük gerçeği göz ardı edilmemeli.

NE YAPILMALIYDI?

Böyle bir felaketle karşılaşıldığında öncelikli olarak yapılması gereken şey; bu sorunun ciddi bir insan,  toplum-halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmesi olmalıydı.

Böyle bir bakış açısı altında acilen alınması gereken önlemler ise şöyle sıralanıyor: Hükümetlerin en yüksek hız ve etkinlikte hareket etmesi, virüsten etkilenen insanların ve bölgelerin toplumun diğer kesiminden (geçici olarak) uzaklaştırılarak (sosyal izolasyon) virüsün yayılmasının önlenmesi, hızlı, kesin ve yaygın testlerin yapılması, sağlık personelinin virüsle mücadele konusunda eğitilmesi ve koruyucu önlemlerin artırılması, yaşlılar, hastalar ve mahkumlar, mülteciler gibi diğer potansiyel hasta grupları ile ilgili olarak özel önlemler alınması ve bu hastalıkla mücadelede kullanılmak üzere ciddi bir kamusal fonun oluşturulması. (5)

Kuşkusuz bunlara; virüs nedeniyle işlerine gidemeyecek işçilerin ücretli izinli sayılmaları, ücretlerinin tam olarak ödenmeye devam edilmesi, evden çalışanlar da dâhil olmak üzere tüm çalışanların sağlık hizmetlerinden eksiksiz ve ücret ödemeksizin yararlanmalarının sağlanması,  küçük üreticilerin ve işyeri sahiplerinin virüs nedeniyle bozulan işleri yüzünden ortaya çıkan zararlarının telafi edilmesi ve bazı fırsatçı işverenlerin işçileri işten çıkartma eylemlerinin önlenmesi gibi tedbirleri de eklemek gerekiyor.

SOSYAL İZOLASYON

Bu çerçevede çok tartışmalı bir öneri ünlü tıp dergisi Lancet’in baş editörü R. Morton’dan geldi, Morton İngiltere’deki hükümeti virüs ile ilgili önlemler konusunda eleştirirken:  “Hükümetin halkla rulet oynadığını, bunun temel bir hata olduğunu” ileri sürdü ve “Korona Virüsünün yayılmasını önlemenin en etkili yolunun sosyal mesafelenme/izolasyon ve kapatma önlemleri olduğunun” altını çizdi. (6)

Yani Lancet’e göre, hastaları ve efekte olmuş bölgeleri toplumun kalan kısmından ayrı tutarak virüsün yayılmasını önlemek anlamına gelen sosyal izolasyon halinde hem vaka, hem de ölüm sayısı azaldığı gibi, hastanelerin yükü de azalıyor. Böyle bir uygulamanın Çin’de son derece başarılı olduğu açık.

Bu yapılmazsa, çok büyük ölçüde metalaştırılmış, finansallaştırılmış ve ticarileştirilmiş mevcut sağlık sistemleri altında ölümler kaçınılmaz olarak daha da artıyor. 

Bu bağlamda umre dönüşlerinin olduğu bugün Türkiye açısından çok önemli bir gün. Yurda dönenlerin sayısı ve geldikleri yerde virüsün görülmüş olduğu gerçeği (hem kendilerini, hem de diğer insanları korumak açısından), bu yurttaşları evlerinde 14 gün boyunca tutmak yerine, sosyal izolasyon önerisi üzerinde ciddi bir biçimde düşünmek gerekiyor. Çünkü aksi takdirde evdeki diğer insanlar da potansiyel olarak virüs kapma risk altına giriyorlar.

Diğer yandan böyle bir sosyal mesafelenmenin, Türkiye gibi sağlık alt yapısının yetersiz ve var olanın da toplum sağlığından ziyade kâr amaçlı olarak tasarlandığı, gerçek anlamda toplum sağlığı hizmetlerinin kamusal kaynaklardan çok az pay alabildiği ülkelerde nasıl gerçekleştirilebileceği sorunu ciddi bir sorun.  

Kısaca önümüzdeki 25 yıl boyunca sadece 20 şehir hastanesi için 142 milyar dolar civarında kamu bütçesinden kaynak ayırmayı taahhüt eden ülke böyle bir pandemi ile mücadele edebilecek yeterli sağlık alt yapısına sahip değil.

TOPLUM YA DA PİYASALAR     

Lancet’in önerisi bize bir gerçeği bir kez daha hatırlatıyor: Temel amacı kâr yaratmak olan kapitalist toplumda, böyle pandemiler söz konusu olduğunda aynı anda hem insanları kurtarmak, hem de ekonomiyi kurtarmak mümkün değil. Bunlardan birinin seçilmesi kaçınılmaz. (7)

Kısaca, ya insan ve toplum/halk sağlığını ön planda tutup ortaya çıkacak ekonomik kayıpları dikkate almayacaksınız ya da insan sağlığını dikkate almadan ekonomiyi ve piyasaları kurtaracaksınız. İkisini aynı anda gerçekleştirebilmek içinde yaşadığımız sistemin algoritmasına uygun değil.

SADECE ÇİN…

Nitekim neredeyse Çin Hükümeti dışında sorun bu perspektiften ele alınmadı ve önlemler (en azından zamanında) bu yönde olmadı. Bu yüzden de Çin çok hızlı bir biçimde virüsün yayılmasını önleyip, hastaların birçoğunu iyileştirirken, İtalya gibi ülkelere de sağlıkçı yardımı gönderirken, ABD, İtalya, İspanya ve Japonya gibi ülkelerde virüs adeta patlama yaşadı.

Bir başka anlatımla, virüsün ortaya çıktığı devasa coğrafi büyüklüğe ve insan nüfusuna sahip Çin kapitalist dünyanın geri kalanından farklı bir yol izliyor. Bir yandan virüsün yayılmasını önlemek için seyahatleri kısıtlayıp (hatta yasaklayıp), büyük ölçekli karantina uygulamalarını gerçekleştirirken , diğer yandan da milyonlarca insanı virüs testine tabi tutarken, virüse karşı aşıyı bulabilmek için olağan üstü bir çaba gösteriyor.

Bu yüzden de Çin’in yüksek boyutlarda insani ve maddi kaynağı kullanarak virüsü adeta abluka altına alabilmesi tesadüfen elde edilmiş bir başarı değil.

İTALYA, ABD, İNGİLTERE: GECİKMİŞ ÖNLEMLER

Virüsün Çin’den sonra en fazla ölüme neden olduğu başta İtalya ve ABD olmak üzere, Avrupa ülkeleri, Japonya ve Güney Kore ise önlem almakta geciktiler. Önlemler daha ziyade seyahatlerin yasaklanması, kısmi karantinalar ve eğitim kurumlarının kısmi olarak kapatılması, toplantı ve gösterilerin yasaklanması biçiminde oldu.

Kısaca, başta ABD ve İngiltere olmak üzere,  piyasaların ve sermayedarların çıkarlarının insan sağlığının üzerinde tutulduğu, bu nedenle de doğru ve yeterli kaynak planlamasının yapılmadığı, sağlığın neredeyse bütünüyle metalaştırıldığı ülkelerde ve çürük bir alt yapıya sahip İran’da hastalığın yayılması bir türlü önlenemiyor.

Sağlığın metalaştırılmasının ve ticari bir mal gibi alınıp satılmasının ne denli zararlı olduğu ise bu virüs aracılığıyla bir kez daha ortaya çıktı.

Öyle ki ABD’de virüs belirtisi gösteren herkese test yapılmıyor çünkü bir testin maliyeti 35 dolar civarında. Yani özel sigortası olmayanlar test yaptıramıyorlar (ABD’de 27 milyon insanın sağlık sigortası yok).  Basında yer alan bir habere göre; sigortasız birine test yaptıkları ve sonuçta virüs tespit edilemediğinde bu testin parası hastadan talep edilmiş.

Oysa test kitine erişim yoksa virüsün tespit edilmesi de imkânsız. ABD Kongresi ise şu ana kadar virüsle ilgili olarak sadece 8,3 milyar dolarlık bir kaynak ayırdı. Bu miktar, ABD’nin her yıl Afganistan savaşı için ayırdığı kaynağın sadece onda biri ya da dolar milyarderi Jeff Bezos’un servetinin on beşte birine denk düşüyor. (8)

Trump ise, bir konferansta yaptığı skandal açıklamayla (bir yandan Korona Virüsüne karşı sözde savaş ilan ederken), ülkenin sağlık alt yapısını güçlendirmek ya da hastalık nedeniyle işe gidemeyecek olan milyonlarca işçinin ücretli hastalık iznini yasalaştırmak yerine, yeni kamusal satın almalar yoluyla eş-dost-ahbap zengin petrol ve doğal gaz şirketlerinin sahiplerini kurtarmayı seçti. (9)

FİNANS PİYASALARI: YANGINDA İLK KURTARILACAK

Batılı kapitalist ülkelerin bu şekilde davranmalarının asıl nedeni (daha önce de vurgulandığı gibi) sermaye sınıfının ve onların güdümündeki hükümetlerin insan ve toplum sağlığından ziyade piyasaların ve ekonominin sağlığına odaklanmaları.
Çünkü onlara göre önce insanı kurtarmanın sağlayacağı ekonomik kazançlar ancak uzun vadede ortaya çıkarken, önce ekonomiyi kurtarmanın faydaları kısa zamanda görülüyor.

Bu yüzden de onlar açısından, finans piyasalarının çöküşünü ve ekonominin hali hazırda girmiş olduğu durgunluktan daha da derin bir durgunluğa girmesini önlemek öncelikli amaç haline geldi.

Bir başka anlatımla, öncelikli olarak virüsün borsaları (dolayısıyla serveti), kârları ve kapitalist piyasaları ekonomiyi nasıl etkileyeceği endişesine ve telaşına kapıldılar. Onlar için “yangında ilk kurtarılacaklar” listesinin başında piyasalar, sermaye-servet sahipleri geliyor.

Öyle ki İngiliz Hükümeti okulları, işyerlerini tatil etmeyi reddederken virüsün daha da yayılmasının önünü de açtı. Başbakan Boris Johnson rahatça “İngiltere’de vaka sayısının artmasının kaçınılmaz” olduğunu “bazı yaşlı sevdiklerimizin de bu hastalıktan vaktinden önce öleceğini” duyurabildi. (10)

Diğer yandan İngiliz Hükümetinin yaptırdığı bir araştırmaya göre okulları 4 hafta boyunca kapatmanın ekonomiye maliyeti ülke milli gelirinin yüzde 3’üne (milyarlarca pound)  denk düşüyor. (11) Bu durum da (ciddi yayılma riskine rağmen)  hükümetin ekonomik büyümeyi sürdürebilmek için okulları açık tuttuğunu gösteriyor.
Benzer bir söylemde Almanya Başbakanı Merkel de bulundu ve Almanya’nın nüfusunun yüzde 60-70’inin virüsten etkileneceğini açıkladı. (12)

New York’ta ise, gerekli olmasına rağmen okulların kapatılmamasının nedeni çocukların evlerinden başka gidebilecekleri yerlerinin olmaması ve ebeveynlerine virüse rağmen ücretli izin verilmemesiydi. (13)

“TOPLUM DİYE BİRŞEY YOK !”

Bu açıklamalar sözde “halka gerçeği söylemek” gibi algılanabilirse de işin aslı farklı. Bu sözler, halka önce piyasaları ve ekonomiyi kurtarmak gerektiği biçimindeki sermaye yanlısı bakışın benimsetilmesi çabası ve kökleri 1980’lere kadar gidiyor.
Nitekim neo-liberalizmin ilk uygulayıcılarından olan İngiltere’nin 1980’li yıllardaki eski başbakanlarından Demir Lady lakaplı Thatcher’e göre toplum diye bir şey yoktur, piyasalardan başka alternatif de söz konusu değildir (TINA). Bu yüzden de bütün çabalar ve araçlar piyasaları korumak için harcanmalı ve kullanılmalıdır.

Bu bakış bugünlerde iyice Malthuscu ve faşizan bir karakter kazandı. Öyle ki sağcı Daily Telegraph Gazetesinin bir yazarına göre, Korona Virüsü (1918’de görülen ve büyük çoğunluğu gençlerden oluşan 50 milyon insanın ölümüne neden olan İspanyol Gribinin aksine),  yaşlı nüfusu öldürerek gençlerin ve verimli bir üretimin önünü açıyor ve ekonomiye ılımlı da olsa katkı sağlama potansiyeli taşıyor. (14)

… devam edecek: Faiz ve Vergi İndirimleri, Parasal Bollaştırma, IMF-Dünya Bankası Kurtarma Paketleri: Kimler Kurtarılacak?

DİP NOTLAR:

(1)  Novel Coronavirus (Covid-19) Situation, https://experience.arcgis.com (15 March 2020).
(2)  Alex Lantier and Andre Damon, “The response of the ruling elite to the coronavirus pandemic: Malign neglect”, https://www.wsws.org (14 March 2020).
(3)  https://flipboard.com/@bloomberg/planes-and-aviation-nkmbjk49z/wealthy-jump-to-private-jets-to-duck-airlines-and-cut-virus-risk (29 February 2020).
(4)  https://news.sky.com/story/coronavirus-what-the-wealthiest-1-are-doing-to-try-and-avoid-the-outbreak (11 March 2020).
(5)  David Wilcox (PIIE), “Designing an effective US policy response to coronavirus”, https://www.piie.com (3 March 2020).
(6)  Jack Peat, “Government is “playing roulette with the public” as UK coronavirus cases hit 456”, https://www.thelondoneconomic.com (11 March 2020).
(8)  “What must be done to fight the coronavirus pandemic”, https://www.wsws.org (6 March 2020).
(9)    Jon Queally,  “At 'Shock Doctrine Press Conference,' Trump Bails Out Oil Industry, Not US Families, as Coronavirus Crisis Intensifies”, https://www.commondreams.org (13 March 2020).
(10)               Boris Johnson: "Many more families are going to lose loved ones before their time", https://www.axios.com (12 March 2020).
(11)               Richard Adams, “School closures could wipe 3% from UK GDP, ministers warned”, https://www.theguardian.com (13 March 2020).
(12)               “Koronavirüs - Merkel: Virüs Almanya nüfusunun yüzde 60 ila 70' ine bulaşabilir”, https://www.bbc.com (11 March 2020).
(13)               https://www.mintpressnews.com/coronavirus-new-york-schools-homeless-kids-have-nowhere-to-go (9 March 2020).
(14)               Joe Roberts,  “Telegraph journalist says coronavirus ‘cull’ of elderly could benefit economy”, https://metro.co.uk (11 March 2020).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder