KORONA
VİRÜSÜ (COVID-19) DOSYASI (2)-
Hükümetlerin
Önlemleri: Halkın Sağlığı mı, Piyasaların Sağlığı mı?
Mustafa
Durmuş
15
Mart 2020
Bu hafta sonu itibariyle küresel Korona Virüs
pandemiği yeni bir aşamaya girdi. Johns Hopkins Korona Virüsü İzleme Grubu’nun
verilerine göre dünya çapındaki yeni vaka sayısı 16,000 olurken (bugün
itibariyle 152,428 vaka ve 5,720 ölüm gerçekleşti) (1), İtalya’da sadece Cuma
günü 250 kişi daha hayatını kaybetti ve vaka sayısındaki artış 2,547 oldu. İspanya’da
vaka sayısı ikiye katlandı (2,086 yeni vaka daha eklendi). ABD’de ise 573 yeni
vaka ortaya çıkarken, ölü sayısındaki artış 9 oldu. (2)
Türkiye’de ise resmi vaka sayısının 5 olduğu
açıklandı. Virüsün çok hızlı yayıldığı ve
umreden gelen 21,000 yurttaşın durumları da dikkate alındığında bu sayı hızla
artabilir.
O halde virüs endişe verici bir hızla yayılırken,
bireyler ve hükümetler ne tür önlemler alıyorlar?
VİRÜSE
TEPKİLER SINIFSAL AYRIŞMAYI YANSITIYOR
Korona virüsünün ortaya çıkışından bu yana virüsün
görüldüğü ülkelerde bireysel olarak alınan önlemler ve hükümetlerin aldıkları
(ya da almadıkları) önlemler ve bu önlemlerin yavaşlığı kapitalizmin sınıfsal
bölünmüşlüğünü açığa çıkardığı gibi, hükümetlerin
insana, topluma, sağlığa ve piyasalara, kâra, sermayeye, servete nasıl
baktıklarını da ortaya koyuyor.
Sıradan halkın, emekçilerin fazla bir seçeneği yok. Sokağa daha az çıkıp, elini daha sık ve
dikkatli yıkayıp, tokalaşmaktan ve sarılmaktan vazgeçip, makarna ve tuvalet
kâğıdı stoklayıp, buna karşılık kalabalık metrolarda ve diğer toplu taşım
araçlarında işine, gücüne gitmek ve kalabalık işyerlerinde çalışmak zorunda.
Zenginler de telaşlı ama onların telaşı farklı biçimde
kendini gösteriyor. Çünkü onlarca milyon dolarlık ya da milyar dolarlık
servetin derdi de büyük oluyor. Emekçiler gibi çalışmak zorunda değiller ama
canlarını da korumak durumundalar. Zira (en azından başlangıçta) virüs
zengin-yoksul ayırımı yapmıyor ve aşısı da henüz bulunamadığı gibi, virüs
sürekli mutasyona uğruyor.
Bu nedenle de bu zenginler kalabalıklardan, kentlerden
kaçıyorlar. Aileleriyle, yakınlarıyla birlikte dağlık bölgelerdeki kışlık
evlerinde ya da ıssız adalarda tatile çıkarak (örneğin Galapagos Adaları ya da
Antartika’ya) kendilerini güvenli bölgelere atıyorlar.
Bunu yaparken de tarifeli uçaklarda birinci sınıf
uçmaktan dahi kaçınıyorlar, özel jetler ve yatları yoksa kiralıyorlar. Öyle ki
New York’tan Londra’ya 12 koltuklu bir özel jetle uçuşun maliyeti 140,000
doları bulurken, özel jet firmaları taleplere yetişemiyor. (3) Metropollerde kalanlar
ise dışarıda yemek alışkanlıklarından vazgeçmeksizin, sadece masalar arasında geniş mesafelerin
bulunduğu lüks restoranlarda yemeklerini yiyorlar. (4)
Yani bu virüsün insanları nasıl etkilediği ya da
etkileyeceği sorusuna yanıt aranırken, kapitalizme içkin devasa gelir ve servet
eşitsizlikleri, zenginlik ve yoksulluk ile kendini açığa vuran sınıfsal
bölünmüşlük gerçeği göz ardı edilmemeli.
NE
YAPILMALIYDI?
Böyle bir felaketle karşılaşıldığında öncelikli olarak
yapılması gereken şey; bu sorunun ciddi bir insan, toplum-halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmesi
olmalıydı.
Böyle bir bakış açısı altında acilen alınması gereken
önlemler ise şöyle sıralanıyor: Hükümetlerin en yüksek hız ve etkinlikte
hareket etmesi, virüsten etkilenen insanların ve bölgelerin toplumun diğer kesiminden
(geçici olarak) uzaklaştırılarak (sosyal izolasyon) virüsün yayılmasının
önlenmesi, hızlı, kesin ve yaygın testlerin yapılması, sağlık personelinin virüsle
mücadele konusunda eğitilmesi ve koruyucu önlemlerin artırılması, yaşlılar,
hastalar ve mahkumlar, mülteciler gibi diğer potansiyel hasta grupları ile
ilgili olarak özel önlemler alınması ve bu hastalıkla mücadelede kullanılmak
üzere ciddi bir kamusal fonun oluşturulması. (5)
Kuşkusuz bunlara; virüs nedeniyle işlerine gidemeyecek
işçilerin ücretli izinli sayılmaları, ücretlerinin tam olarak ödenmeye devam edilmesi,
evden çalışanlar da dâhil olmak üzere tüm çalışanların sağlık hizmetlerinden
eksiksiz ve ücret ödemeksizin yararlanmalarının sağlanması, küçük üreticilerin ve işyeri sahiplerinin virüs
nedeniyle bozulan işleri yüzünden ortaya çıkan zararlarının telafi edilmesi ve
bazı fırsatçı işverenlerin işçileri işten çıkartma eylemlerinin önlenmesi gibi tedbirleri
de eklemek gerekiyor.
SOSYAL
İZOLASYON
Bu çerçevede çok tartışmalı bir öneri ünlü tıp dergisi
Lancet’in baş editörü R. Morton’dan geldi, Morton İngiltere’deki hükümeti virüs
ile ilgili önlemler konusunda eleştirirken: “Hükümetin halkla rulet oynadığını, bunun
temel bir hata olduğunu” ileri sürdü ve “Korona Virüsünün yayılmasını önlemenin
en etkili yolunun sosyal mesafelenme/izolasyon ve kapatma önlemleri olduğunun”
altını çizdi. (6)
Yani Lancet’e göre, hastaları ve efekte olmuş
bölgeleri toplumun kalan kısmından ayrı tutarak virüsün yayılmasını önlemek
anlamına gelen sosyal izolasyon halinde hem vaka, hem de ölüm sayısı azaldığı
gibi, hastanelerin yükü de azalıyor. Böyle bir uygulamanın Çin’de son derece
başarılı olduğu açık.
Bu yapılmazsa, çok büyük ölçüde metalaştırılmış,
finansallaştırılmış ve ticarileştirilmiş mevcut sağlık sistemleri altında
ölümler kaçınılmaz olarak daha da artıyor.
Bu bağlamda umre dönüşlerinin olduğu bugün Türkiye
açısından çok önemli bir gün. Yurda dönenlerin sayısı ve geldikleri yerde
virüsün görülmüş olduğu gerçeği (hem kendilerini, hem de diğer insanları
korumak açısından), bu yurttaşları evlerinde 14 gün boyunca tutmak yerine,
sosyal izolasyon önerisi üzerinde ciddi bir biçimde düşünmek gerekiyor. Çünkü
aksi takdirde evdeki diğer insanlar da potansiyel olarak virüs kapma risk
altına giriyorlar.
Diğer yandan böyle bir sosyal mesafelenmenin, Türkiye
gibi sağlık alt yapısının yetersiz ve var olanın da toplum sağlığından ziyade
kâr amaçlı olarak tasarlandığı, gerçek anlamda toplum sağlığı hizmetlerinin kamusal
kaynaklardan çok az pay alabildiği ülkelerde nasıl gerçekleştirilebileceği
sorunu ciddi bir sorun.
Kısaca önümüzdeki 25 yıl boyunca sadece 20 şehir
hastanesi için 142 milyar dolar civarında kamu bütçesinden kaynak ayırmayı
taahhüt eden ülke böyle bir pandemi ile mücadele edebilecek yeterli sağlık alt
yapısına sahip değil.
TOPLUM
YA DA PİYASALAR
Lancet’in önerisi bize bir gerçeği bir kez daha hatırlatıyor:
Temel amacı kâr yaratmak olan kapitalist toplumda, böyle pandemiler söz konusu
olduğunda aynı anda hem insanları kurtarmak, hem de ekonomiyi kurtarmak mümkün
değil. Bunlardan birinin seçilmesi kaçınılmaz. (7)
Kısaca, ya insan ve toplum/halk sağlığını ön planda
tutup ortaya çıkacak ekonomik kayıpları dikkate almayacaksınız ya da insan
sağlığını dikkate almadan ekonomiyi ve piyasaları kurtaracaksınız. İkisini aynı
anda gerçekleştirebilmek içinde yaşadığımız sistemin algoritmasına uygun değil.
SADECE
ÇİN…
Nitekim neredeyse Çin Hükümeti dışında sorun bu perspektiften
ele alınmadı ve önlemler (en azından zamanında) bu yönde olmadı. Bu yüzden de
Çin çok hızlı bir biçimde virüsün yayılmasını önleyip, hastaların birçoğunu
iyileştirirken, İtalya gibi ülkelere de sağlıkçı yardımı gönderirken, ABD,
İtalya, İspanya ve Japonya gibi ülkelerde virüs adeta patlama yaşadı.
Bir başka anlatımla, virüsün ortaya çıktığı devasa
coğrafi büyüklüğe ve insan nüfusuna sahip Çin kapitalist dünyanın geri
kalanından farklı bir yol izliyor. Bir yandan virüsün yayılmasını önlemek için
seyahatleri kısıtlayıp (hatta yasaklayıp), büyük ölçekli karantina
uygulamalarını gerçekleştirirken , diğer yandan da milyonlarca insanı virüs
testine tabi tutarken, virüse karşı aşıyı bulabilmek için olağan üstü bir çaba
gösteriyor.
Bu yüzden de Çin’in yüksek boyutlarda insani ve maddi
kaynağı kullanarak virüsü adeta abluka altına alabilmesi tesadüfen elde edilmiş
bir başarı değil.
İTALYA,
ABD, İNGİLTERE: GECİKMİŞ ÖNLEMLER
Virüsün Çin’den sonra en fazla ölüme neden olduğu
başta İtalya ve ABD olmak üzere, Avrupa ülkeleri, Japonya ve Güney Kore ise
önlem almakta geciktiler. Önlemler daha ziyade seyahatlerin yasaklanması, kısmi
karantinalar ve eğitim kurumlarının kısmi olarak kapatılması, toplantı ve
gösterilerin yasaklanması biçiminde oldu.
Kısaca, başta ABD ve İngiltere olmak üzere, piyasaların ve sermayedarların çıkarlarının
insan sağlığının üzerinde tutulduğu, bu nedenle de doğru ve yeterli kaynak
planlamasının yapılmadığı, sağlığın neredeyse bütünüyle metalaştırıldığı ülkelerde
ve çürük bir alt yapıya sahip İran’da hastalığın yayılması bir türlü
önlenemiyor.
Sağlığın metalaştırılmasının ve ticari bir mal gibi
alınıp satılmasının ne denli zararlı olduğu ise bu virüs aracılığıyla bir kez
daha ortaya çıktı.
Öyle ki ABD’de virüs belirtisi gösteren herkese test
yapılmıyor çünkü bir testin maliyeti 35 dolar civarında. Yani özel sigortası
olmayanlar test yaptıramıyorlar (ABD’de 27 milyon insanın sağlık sigortası
yok). Basında yer alan bir habere göre;
sigortasız birine test yaptıkları ve sonuçta virüs tespit edilemediğinde bu
testin parası hastadan talep edilmiş.
Oysa test kitine erişim yoksa virüsün tespit edilmesi
de imkânsız. ABD Kongresi ise şu ana kadar virüsle ilgili olarak sadece 8,3
milyar dolarlık bir kaynak ayırdı. Bu miktar, ABD’nin her yıl Afganistan savaşı
için ayırdığı kaynağın sadece onda biri ya da dolar milyarderi Jeff Bezos’un
servetinin on beşte birine denk düşüyor. (8)
Trump ise, bir konferansta yaptığı skandal açıklamayla
(bir yandan Korona Virüsüne karşı sözde savaş ilan ederken), ülkenin sağlık alt
yapısını güçlendirmek ya da hastalık nedeniyle işe gidemeyecek olan milyonlarca
işçinin ücretli hastalık iznini yasalaştırmak yerine, yeni kamusal satın
almalar yoluyla eş-dost-ahbap zengin petrol ve doğal gaz şirketlerinin
sahiplerini kurtarmayı seçti. (9)
FİNANS
PİYASALARI: YANGINDA İLK KURTARILACAK
Batılı kapitalist ülkelerin bu şekilde davranmalarının
asıl nedeni (daha önce de vurgulandığı gibi) sermaye sınıfının ve onların
güdümündeki hükümetlerin insan ve toplum sağlığından ziyade piyasaların ve
ekonominin sağlığına odaklanmaları.
Çünkü onlara göre önce insanı kurtarmanın sağlayacağı
ekonomik kazançlar ancak uzun vadede ortaya çıkarken, önce ekonomiyi
kurtarmanın faydaları kısa zamanda görülüyor.
Bu yüzden de onlar açısından, finans piyasalarının çöküşünü
ve ekonominin hali hazırda girmiş olduğu durgunluktan daha da derin bir
durgunluğa girmesini önlemek öncelikli amaç haline geldi.
Bir başka anlatımla, öncelikli olarak virüsün
borsaları (dolayısıyla serveti), kârları ve kapitalist piyasaları ekonomiyi
nasıl etkileyeceği endişesine ve telaşına kapıldılar. Onlar için “yangında ilk
kurtarılacaklar” listesinin başında piyasalar, sermaye-servet sahipleri geliyor.
Öyle ki İngiliz Hükümeti okulları, işyerlerini tatil
etmeyi reddederken virüsün daha da yayılmasının önünü de açtı. Başbakan Boris Johnson
rahatça “İngiltere’de vaka sayısının artmasının kaçınılmaz” olduğunu “bazı yaşlı
sevdiklerimizin de bu hastalıktan vaktinden önce öleceğini” duyurabildi. (10)
Diğer yandan İngiliz Hükümetinin yaptırdığı bir
araştırmaya göre okulları 4 hafta boyunca kapatmanın ekonomiye maliyeti ülke
milli gelirinin yüzde 3’üne (milyarlarca pound)
denk düşüyor. (11) Bu durum da (ciddi yayılma riskine rağmen) hükümetin ekonomik büyümeyi sürdürebilmek için
okulları açık tuttuğunu gösteriyor.
Benzer bir söylemde Almanya Başbakanı Merkel de bulundu
ve Almanya’nın nüfusunun yüzde 60-70’inin virüsten etkileneceğini açıkladı. (12)
New York’ta ise, gerekli olmasına rağmen okulların
kapatılmamasının nedeni çocukların evlerinden başka gidebilecekleri yerlerinin
olmaması ve ebeveynlerine virüse rağmen ücretli izin verilmemesiydi. (13)
“TOPLUM
DİYE BİRŞEY YOK !”
Bu açıklamalar sözde “halka gerçeği söylemek” gibi
algılanabilirse de işin aslı farklı. Bu sözler, halka önce piyasaları ve
ekonomiyi kurtarmak gerektiği biçimindeki sermaye yanlısı bakışın
benimsetilmesi çabası ve kökleri 1980’lere kadar gidiyor.
Nitekim neo-liberalizmin ilk uygulayıcılarından olan
İngiltere’nin 1980’li yıllardaki eski başbakanlarından Demir Lady lakaplı Thatcher’e
göre toplum diye bir şey yoktur, piyasalardan başka alternatif de söz konusu
değildir (TINA). Bu yüzden de bütün çabalar ve araçlar piyasaları korumak için
harcanmalı ve kullanılmalıdır.
Bu bakış bugünlerde iyice Malthuscu ve faşizan bir
karakter kazandı. Öyle ki sağcı Daily Telegraph Gazetesinin bir yazarına göre,
Korona Virüsü (1918’de görülen ve büyük çoğunluğu gençlerden oluşan 50 milyon
insanın ölümüne neden olan İspanyol Gribinin aksine), yaşlı nüfusu öldürerek gençlerin ve verimli
bir üretimin önünü açıyor ve ekonomiye ılımlı da olsa katkı sağlama potansiyeli
taşıyor. (14)
…
devam edecek: Faiz ve Vergi İndirimleri, Parasal Bollaştırma, IMF-Dünya Bankası
Kurtarma Paketleri: Kimler Kurtarılacak?
DİP
NOTLAR:
(1) Novel
Coronavirus (Covid-19) Situation, https://experience.arcgis.com (15 March
2020).
(2) Alex
Lantier and Andre Damon, “The response of the ruling elite to the coronavirus
pandemic: Malign neglect”, https://www.wsws.org
(14 March 2020).
(3) https://flipboard.com/@bloomberg/planes-and-aviation-nkmbjk49z/wealthy-jump-to-private-jets-to-duck-airlines-and-cut-virus-risk
(29 February 2020).
(4) https://news.sky.com/story/coronavirus-what-the-wealthiest-1-are-doing-to-try-and-avoid-the-outbreak (11
March 2020).
(5) David
Wilcox (PIIE), “Designing an effective US policy response to coronavirus”, https://www.piie.com (3 March 2020).
(6) Jack
Peat, “Government is “playing roulette with the public” as UK coronavirus cases
hit 456”, https://www.thelondoneconomic.com
(11 March 2020).
(8) “What
must be done to fight the coronavirus pandemic”, https://www.wsws.org (6 March 2020).
(9) Jon Queally,
“At 'Shock Doctrine Press Conference,' Trump Bails Out Oil Industry, Not
US Families, as Coronavirus Crisis Intensifies”, https://www.commondreams.org (13 March 2020).
(10)
Boris Johnson: "Many more families
are going to lose loved ones before their time", https://www.axios.com (12 March 2020).
(11)
Richard Adams, “School closures could wipe
3% from UK GDP, ministers warned”, https://www.theguardian.com
(13 March 2020).
(12)
“Koronavirüs - Merkel: Virüs Almanya
nüfusunun yüzde 60 ila 70' ine bulaşabilir”, https://www.bbc.com (11 March 2020).
(13)
https://www.mintpressnews.com/coronavirus-new-york-schools-homeless-kids-have-nowhere-to-go
(9 March 2020).
(14)
Joe Roberts, “Telegraph journalist says coronavirus ‘cull’
of elderly could benefit economy”, https://metro.co.uk
(11 March 2020).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder