KORONA
GÜNLERİNDE IMF KİMLER İÇİN ÇARE OLABİLİR?
Mustafa
Durmuş
19
Nisan 2020
Koronavirüs
salgını neo-liberalizmin iflasını sergilerken, kapitalist sistemin kriz
dinamiklerini ve çelişkilerini de açığa çıkartarak dünyayı derin bir ekonomik
ve finansal krize doğru sürüklüyor.
Bir yandan
bazı devletler gümrüklerinde birbirlerinin maskelerine, solunum cihazlarına ve
tıbbi malzemelerine el koyuyor, diğer yandan da yaygın bir biçimde böyle bir
küresel salgınla ancak küresel çapta alınabilecek önlemlerle ve uluslar arası
kuruluşların koordinasyonu ile baş edilebileceği ileri sürülüyor.
Bu söylemde
kast edilen Dünya Sağlık Örgütü gibi örgütler değil. Çünkü bu örgüte yapılan
eleştirilerin ve ABD’nin bu örgüte yaptığı yardımı kesmesinin ardından salgınla
mücadelenin adeta “benden sonrası tufan” mantığıyla yürütülmekte olduğu
anlaşılıyor.
Nitekim
sınırlarını diğer ülkelerin insanlarına kapatan her ülke kendi önlemlerini
almaya çalışıyor. Uluslar arası dayanışma örnekleri ise Küba’nın bazı ülkelere
gönderdiği sağlık personeli ve sağlık hizmeti desteği ya da sembolik maske vs
sunumuyla sınırlı kalıyor. Bireyciliğin ve piyasacılığın bilinçli bir biçimde
bu denli yaygınlaştırıldığı, toplum olma fikrinin bu denli aşağılandığı bir
dünyada bu sonuçlar sürpriz olmamalı. Ektiğimizi biçiyoruz.
IMF tekrar devrede
Kapitalistlerin
aklı, önce insan ya da halk sağlığı korunmalı ve bu yönde uluslararası bir
dayanışma yapılmalı şeklinde düşünmüyor. Tersine, öncelikle üretimin,
ticaretin, kârların, sermayenin, servetin korunması hedefleniyor.
Bunun için
de Mayıs ortalarından itibaren başta Avrupa olmak üzere dünyada Korona
karantinası ya da kapanmaları gevşetilecek, aşamalı bir biçimde üretime,
ticarete ve sermaye birikimine kaldığı yerden devam edilecek. Üstelik bunun
ikinci bir salgın dalgasını tetiklemesi bir hayli muhtemel olsa da bu
yapılacak.
Ancak,
ülkelerin bir başına bu çapta bir ekonomik kriz ile baş edebilmeleri mümkün
değil. Çünkü kapitalist küreselleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak her
ekonomi artık birbirine 100 yıl öncesinden çok daha fazla bağımlı. Birinde olan
diğerlerini de etkiliyor. 1929 Büyük Depresyonunun ancak üç yılda tüm dünyaya
yayılırken, 2008 finansal krizinin yayılmasının sadece üç hafta aldığını
unutmamak gerekiyor.
Bu kriz daha derin, daha hızlı
Yani bu kez
ekonomik kriz çok daha hızlı ve çok daha derin ilerliyor, yayılıyor. Belki de
kapitalizmin tarihinde ilk kez hem talep, hem de arz, her ikisi de deyim
yerindeyse çöktü. Üstelik dünya böyle bir krize devletlerin, ama asıl olarak da
özel şirketlerin çok yüksek borçlarıyla yakalandı. Yani küresel bir finansal
kriz de sırasını bekliyor.
Türkiye
başta olmak üzere “Yükselen Ekonomiler” diye adlandırılarak gönülleri alınan
geri bıraktırılmış ülkeler ise bu krizi yüksek işsizlik ve yoksulluğun yanı sıra,
ülkelerinden yüksek sermaye çıkışları, hızla yükselen döviz kurları, yüksek dış
borç stoklarıyla ve daha da artmış olan gelir eşitsizlikleriyle ve devasa
işsizlikle karşılamak zorundalar.
Fed ABD finans kapitali için çalışıyor
Finansal bir
çöküş tehlikesini önlemek gerekçesiyle ABD merkez bankası FED, yaptığı devasa
miktarsal kolaylaştırma ve faiz indiriminin yanı sıra, swap ve repo hatlarını
açtı. Ancak aralarında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın da bulunduğu bazı
merkez bankalarına kullandırılan ulusal para / döviz swap ya da reposu ile
sağlanan böyle bir döviz likiditesi beklendiği gibi kullanan ülkelerin derdine
deva olmadı.
Çünkü
öncelikle bu operasyon Amerikan ekonomisinin ve finans kapitalinin çıkarlarını
korumaya dönük olarak işletiliyor. (1) İkinci olarak bu imkândan
yararlanabilmek için ülkelerin elinde teminat olarak gösterebileceği ABD devlet
tahvilinin olması gerekiyor. Bu nedenle de örneğin Türkiye elindeki ABD devlet
tahvili kadar, yani en fazla 2,8 -3 milyar dolar civarında bir döviz likiditesi
sağlayabiliyor. (2)
Oysa ülkede,
çok kısa vadede kapanması gereken onlarca milyar dolarlık bir döviz açığı var.
Buna karşılık turizm ve ihracat gibi döviz sağlayan sektörler krizde. Üstelik
de Merkez Bankası’nın net gerçek rezervleri 1 milyar doların altına inmiş.
Böyle olunca 2-3 milyar dolarlık bir kredi ihtiyacın onda birini bile
karşılamaya yetmiyor.
IMF imaj yeniliyor
Tam da bu
ihtiyaçtan dolayı, IMF bugünlerde, tekrardan yıldızı parlayan, en son
başvurulacak bir kurum ya da merci haline gelmeye başladı. Bir süredir, küresel
çaptaki gelir bölüşümü adaletsizliğini, kayıtdışı istihdam ve kötü çalışma
koşullarını ve kadınlara karşı ayrımcılığı eleştiren kadın başkanıyla imajı da
tazelenince, sağdan sola ana akım politikacılar IMF’ye yardım için başvurmanın
haklı gerekçelerini oluşturmaya ve bu konuda toplumu ikna etme çabalarına
girişmeye başladılar.
Örgütün
yayınladığı raporlar da IMF’ye başvurmanın kaçınılmaz hale geldiği fikrini
güçlendirmeye yarıyor. Öyle ki son raporu sermayedarların ve politikacıların
gelecek ile ilgili endişelenmeleri için yeterli. Böyle bir endişe ve korku da
hükümetleri (yerli sermaye gruplarının da teşvikleri ve baskılarıyla) örgüte
başvurmaya yöneltiyor.
Raporlar IMF’ye yönelimi güçlendiriyor
Bu
raporlardan birine göre (3); 2020 yılında dünya ekonomisi yüzde -3 oranında
daralacak (diğer taraftan örgüt 2021 yılında yüzde 5,8’lik bir pozitif bir
büyüme bekliyor). Merkez Ekonomiler adı da verilen gelişkin ekonomilerde bu
daralma yüzde - 6,1 olacak. Örgüt aynı zamanda karantina süresinin uzaması ya
da ikinci bir salgın dalgasının ortaya çıkması halinde 2020 daralmasının daha
da şiddetli olabileceğini de öngörüyor.
Örgüt ayrıca
2020 yılında görülecek olan resesyonun 1929 Büyük Depresyonundan bu yana
görülen en derin (2008 Büyük Resesyonundan daha şiddetli) olacağını ve küresel
ekonomideki toplam kaybın 9 trilyon doları bulacağını (mevcudun yaklaşık onda
biri, Japonya ve Almanya’nın milli gelirlerinin toplamı) öngörüyor.
ABD’de ekonomik genişlemenin sonu
Böylece dünya
ekonomisinin en önemli sürükleyicilerinden biri olan ve bu yıl yüzde – 5,9
küçülmesi beklenen ABD ekonomisindeki uzunca bir süredir yaşanmakta olan
genişlemenin sonuna gelindiği de anlaşılıyor. Sadece 4 haftada işsizlik
başvurusunda bulunanların sayısının 22 milyonu bulduğu bu ülkede (4) İkinci
Dünya Savaşından bu yana en büyük daralmanın yaşanması öngörülüyor. (5)
IMF,
salgının olumsuz ekonomik etkilerinin Yükselen Ekonomilerde çok daha fazla
olacağını ve bu ekonomilerin bazılarında (örneğin Meksika’da ) küçülmenin yüzde
- 7’ye yaklaşacağını ileri sürüyor. Türkiye ekonomisinin ise 2020 yılında yüzde
- 5 küçülmesini bekliyor.
Dünya
ekonomisinin diğer büyük sürücüsü konumundaki Çin ise bu yılın ilk çeyreğinde
yüzde - 6,8 küçüldü ve böylece 1992 yılından bu yana ilk ekonomik küçülmesini
yaşadı. (6) IMF raporuna göre Çin ekonomisi bu yıl sadece yüzde 1,2
büyüyebilecek.
1 trilyon dolarlık yardım paketi
IMF Korona
salgının ardından, öncelikli olarak uluslar arası bir işbirliği altında para
politikası ve regülasyonların yanı sıra, koordineli ve senkronize olmuş küresel
mali teşviklerin ve önlemlerin hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Ardından bu
yönde alınacak mali önlemlerin uygulanabilmesi için de üye ülkeler tarafından
kullanılmak üzere 1 trilyon dolarlık bir kredi programı hazırladı. Bu paranın
50 milyar dolarının Yükselen Ekonomilere ve 10 milyar dolarının çok düşük
gelirli ülkelere; çok düşük faiz ve uygun ödeme koşullarına sahip krediler
biçiminde verileceğini açıkladı. (7)
Ayrıca
IMF’nin böyle zamanlarda devreye sokabileceği Hızlı Finansman Enstrümanı (RFI)
adlı bir aracı da var. Bu aracı Korona salgınının yarattığı sorunları çözmek
için biraz daha genişletmiş bir şekilde kullandırması bekleniyor.
Bu program
altında üye ülkeler normal zamanlardan daha fazla miktarda kredi
kullanabiliyorlar. Bu kredilerin koşullarının; hem ön ödemesiz dönemin ve geri
ödeme vadelerinin uzunluğu, hem de IMF standby şartlarına uymayı gerektirmemesi
nedeniyle, daha uygun bir finansman imkânı olduğu ileri sürülüyor.
IMF pratikte
bu imkândan yararlanma limitini ülke kotasının yüzde 150’siyle sınırlamış
bulunuyor. Bu anlamda Türkiye’nin 4.659 milyon SDR’lik kotasının 1,5 katı kadar
yani 6.346 milyar SDR ( yaklaşık 9,5 milyar dolar) kullanabileceği ve bunun
için başvurması öneriliyor. (8)
Özel Çekme Hakları (SDR)
Son olarak,
IMF’nin finansal kaynakları 790 milyar dolar ile sınırlı olsa da, üye ülkelerin
döviz rezervlerini artırabilecek Özel Çekme Hakları Hakları (SDR) gibi önemli
bir aracı var. Bir tür IMF parası olan ve beş büyük ülke ulusal para
birimlerinden oluşan bir sepete göre değer biçilen bu paranın büyük çapta
artırılarak üye ülkelere kullandırılması söz konusu.
Bu yönde,
önümüzdeki Mayıs ayı başında toplanacak olan G20 ülkelerinin liderlerinin,
IMF’nin üye ülkelere 500 milyar SDR’lik (yaklaşık 683 milyar dolarlık) bir
tahsis yapmasını sağlaması için öneride bulunması bekleniyor. Bu operasyondan
bekleneninse üye ülkelerin yetersiz döviz rezervlerinin güçlendirilmesi ve ülke
yönetimlerinin kendilerine olan güveninin artırılması olduğu ileri sürülüyor.
(9)
IMF’ye biçilen “yeni” rol
Hintli
iktisatçı Jayati Ghosh pandemi sonrası derinleşen ekonomik ve finansal krize
karşı IMF’ye önemli görevler düştüğünü ileri sürüyor. Ona göre IMF
kaynaklarının da kullanılarak onun koordinasyonu altında üç şey acilen hayata
geçirilmeli (10):
(i) IMF
üyelerine 1-2 trilyon SDR’lik (1,4 - 2,7 trilyon dolarlık) bir SDR tahsisatı
yapmalı. Bu tahsisat her hangi bir şarta bağlanmamalı, ülkeler kotalarının
büyüklüğüne göre bu döviz likiditesinden yararlanabilmeli (Ghosh bu çaptaki bir
likiditenin küresel bir enflasyona yol açmayacağını, tersine küresel arz
darboğazını genişleteceğini düşünüyor.
(ii) Dış
borçlar yeniden yapılandırılmalı ve bazı azgelişmiş ülkelerin borçları
silinmeli.
(iii)
Hükümetlerin daha sıkı sermaye kontrolleri yapabilmesine izin verilerek
yükselen ekonomilerde bir finansal krizin çıkması önlenmeli.
Böyle bir
imkânın rezervleri erimekte olan Türkiye ekonomisi ve Türkiye sermayesi
açısından ne denli önemli olduğunu tahmin edebiliriz. Nitekim liberal
iktisatçılar kadar, özel sektöre nakit akışı sağlanmasını ve desteklerin hayata
geçmesini isteyen iş insanları da, giderek artan bir biçimde (kontrollü para
basılmasının yanı sıra), IMF’den kredi kullanılmasının gerektiğini savunmaya
başladılar.(11)
Türkiye IMF’ye gidecek kadar zorda mı?
Bir yandan
kısa vadeli borç stoklarının yüksekliği, diğer yandan bu yıl için öngörülen 10
milyar dolar civarındaki cari açık; bir yandan ihracat, turizm ve yurt dışı
müteahhitlik hizmetleri sektörleri gibi döviz yaratan sektörlerin ciddi krizde
olması, diğer yandan özellikle de KOİ projeleri yüzünden büyük boyutlara ulaşan
döviz cinsinden dış borçlar ve Hazine üstlenimlerinin varlığı; bir yandan
yılbaşından 10 Nisan’a kadarki yaklaşık 3,5 aylık bir sürede ülkeden
yabancıların portföy satışları biçiminde 7,5 milyar doların çıkmış olması,
diğer yandan erime noktasına gelmiş olan Merkez Bankası’ndaki döviz rezervleri
gibi gerçekler ülkeyi yönetenlerin ve finans kapitalin ve döviz cinsinden borcu
olan irili ufaklı özel şirketlerin kabusunu oluşturuyor ve onların
perspektifinden neden IMF’ye gidilmesi gerektiğinin yanıtını oluşturuyor.
Dış borç
geri ödemelerinin hızlanacağı Mayıs ayı gelmeden dahi döviz kurundaki bu
yükseliş de bu gerçekliği yansıtıyor.
170 milyar dolar dış borç ödenecek
Resmi
veriler bu durumu net olarak gösteriyor: Merkez Bankası’nın (2020 Şubat sonu
itibarıyla) kısa vadeli borç verilerine göre; 2020-2021 yılını kapsayan dönemde
Türkiye’nin ödemesi gereken dış borç miktarı 168,5 milyarı doları aşıyor. Bunun
yüzde 61’i yani 102,8 milyar dolarlık kısmı kısa vadeli borç niteliğinde.
Toplam borçların yüzde 73,9’unun özel sektöre ait (12) olması dış borçlu
şirketlerin ve bankaların karşı karşıya bulunduğu tehlikeye işaret ediyor.
30 milyar dolarlık döviz açığı
Net gerçek
döviz rezervleri ise (net döviz rezervlerinden TL/döviz swapları düşüldükten
sonra geriye kalan kısım) erimiş durumda. Öyle ki Şubat sonu itibariyle Merkez
Bankası’nın net döviz rezervleri 38,7 milyar dolar, buna karşılık TL/döviz
swapları 25,8 milyar dolar. Buna 1,1 milyar dolarlık TL/altın swapları da dâhil
edildiğinde bu rakamdan indirilmesi gereken tutar 26,9 milyar doları buluyor.
10 Nisan itibarıyla net rezervlerinin 27 milyar dolara kadar düştüğü (13)
dikkate alındığında elde gerçek anlamda döviz rezervi kalmadığı anlaşılıyor.
Somut olarak, ülkenin 2020-2021 yılı için (borcu borçla çevirme imkânı da
kullanılarak) ortalama 30 milyar dolara yakın bir döviz açığı olduğu görülüyor.
(14)
Bu
nedenlerle, Türkiye’de bugünlerde IMF’nin neredeyse sosyal demokrat bir örgüte
dönüştüğünü ileri sürebilen ve buradan hareketle krizden kurtulabilmek için
IMF’den yardım almaktan başka çare olmadığını ileri süren bazı liberal
iktisatçılar ve siyasetçiler tekrar boy göstermeye başladılar.
Bu sadece
Türkiye ile sınırlı değil. Örneğin yukarıda sözü edilen Ghosh da (15) IMF’nin
“1945 yılındaki kuruluş amacına uygun işlevleri yerine getirmekte başarısız
kaldığını, oysa bugün Covid-19 salgınına karşı yürütülecek uluslar arası
koordineli bir mücadele programına ciddi katkı verebileceğini, böylece de bir
kefaret ödeme şansının doğduğunu ileri sürüyor. Bunun için örgütün gereksiz
kemer sıkma, sermaye akımlarının serbestleştirilmesi ve bazı ülkelere karşı
taraflı tutum alınması gibi eski kötü fikirlerinden ve alışkanlıklarından
vazgeçmesi gerektiğini” ileri sürüyor.
Venezüella’ya IMF engeli
Ghosh’un
kast ettiği taraflı tutum örgütün Venezüella’ya karşı takındığı tutum. Zira
geçen yıl örgüt Venezüella hükümetinin 400 milyon dolara denk düşen SDR
kullanım hakkını engellemişti. (16)
IMF bu yıl
da Venezüella Hükümetinin yardım talebini geri çevirdi. Ülkenin Korona
pandemisi sırasında IMF’den 5 milyar dolarlık kredi almak için yaptığı
başvuruyu (bu hükümeti meşru görmediği gerekçesiyle) (17) reddetti. Üstelik bu
ülke binde 78’lik bir kotaya sahip IMF üyesi bir ülke (18) olmasına rağmen bunu
yaptı.
Venezüella,
tarihte Küba’dan sonra ABD’nin en ağır ekonomik ve politik yasaklamalarına
uğrayan ikinci ülke konumunda. Ülkenin yurt dışındaki bankalardaki yaklaşık 7
milyar dolarlık bir dövizi uzunca bir süredir, ABD’nin koydurduğu blokaj
nedeniyle kullanılamıyor. Ülke yıllardır gıda ve ilaç başta olmak üzere birçok
temel malla ilgili olarak (bu ülkeye ihracatın yasaklanması nedeniyle) kıtlığa
ve açlığa mahkûm edilmiş durumda.
Bu iki
gerçek bir arada düşünüldüğünde IMF’nin uluslararası finansal istikrarı
sağlamak görüntüsü altında sağladığı yardımların bazı ülkeleri hizaya sokmak ya
da cezalandırmak için kullanıldığı görülüyor. Bu durum ortada iken IMF’nin değişmekte
olduğunu ileri sürerek, ona hiçbir zaman sahip olmadığı ya da olamayacağı
misyonlar yüklemek (iyi niyeti de olsa) dünya halklarını kandırmaya hizmet
eder.
Ya da
“IMF’nin Hızlı Finansman Aracı kapsamında bedavaya, hiçbir koşula
bağlanmaksızın alınabilecek 6 milyar dolar anlamına geldiği için çok aptalca
gözüküyor” (19) biçimindeki üstenci sözler emperyalist ikiyüzlülüğü yansıtıyor.
Koronavirüs ekonomik krizin nedeni değil
Burada
öncelikli olarak açığa çıkartılması gereken şöyle bir gerçek var: Türkiye
Korona salgını öncesinde hali hazırda çok ciddi bir dış borç krizi ve buradan
hareketle artan döviz kurları yüzünden ciddi bir finansal kriz ile karşı
karşıya idi.
17 yıldır
izlenen neo-liberal birikim stratejisi ve buna uygun politikalar emperyalizme bağımlı
Türkiye ekonomisinin kırılganlıklarını iyice ortaya çıkartmıştı. Son dönemlerde
döviz kurunun daha fazla yükselmesi ise, hem uluslar arası TL/döviz swap
piyasalarından kullanımlar, hem de Merkez Bankası’nın kamu bankaları ile arka
kapıdan yaptığı döviz alış ve satışları ile önlenmeye çalışılıyor, bu da Merkez
Bankası’nın döviz rezervlerinin erimesiyle sonuçlanıyordu.
Kısaca
bugünkü ekonomik ve finansal krizin nedeni Koronavirüs değil. Bu gerçekle
yüzleşmeden, ekonomik ve sosyal krizin gerçek sorumluları sorgulanmadan,
sonuçlar üzerinden “IMF’ye gitmekten başka çarenin olmadığını” ileri sürmek
ciddi bir yanlış.
IMF kimleri kurtaracak?
İkinci
olarak IMF’ye giderek kimler kurtarılacak? IMF’den sağlanacak olan likidite ile
kimlerin milyarlarca dolarlık dış borçları, hangi uluslararası bankalara
ödenecek? Kurtarılacak olan ekonomide açlık sınırının altında ücretlerle
işçiler işbaşı yapacaksa, bu işçiler kurtarılmış mı olacak? Kurtarılacak
sektörler ya da şirketlerde açlık sınırının altında, ağır bir sömürüye tabi
tutularak çalıştırılacak işçilere üzerinden yaratılacak kârlar ekonomiyi
büyüttüğünde tüm toplumun refahı artmış mı olacak?
Bu soruları
sormak sınıfsal bir perspektifi gerektiriyor. Bu perspektife sahip
bulunmayanlar ve toptancı bir bakış altında “hepimizin aynı gemide olduğu”
masalına inananlar; büyük çapta bir döviz likiditesi imkânından yararlanarak
kendilerini kurtarırken, bunun bedelini emekçilere ödetmek isteyen büyük
sermaye gruplarının sözcülüğünü yapmış olurlar.
20 inci kez
IMF kapısına gidilir (2001 krizi sonrasında olduğu gibi) ve alınan yardımla bir
kez daha krizden çıkılır ve yeni bir kriz patlayana kadar çark dönmeye devam
eder. Sonra bir kriz daha çıkar, makara başa sarılır. Bu arada örgütsüz
emekçiler, halklar, gençler, kadınlar, kısaca toplumun çok büyük bir kısmı bir
kez daha bedel öder.
İstediğimiz
bu mudur, yoksa krizsiz, sınıfsız, sömürüsüz, eşitlikçi ve adaletli bir ülke
midir?
Dip notlar:
(1) Jayati Ghosh, “COVID-19 is the IMF’s Chance for
Redemption”, https://www.project-syndicate.org/…/how-imf-can-lead-global… (9 April 2020).
(2) Hilal Sarı, “Swap, repo, o da olmadı IMF şart”, https://www.dunya.com (9 Nisan 2020).
(3) IMF, World Economic Outlook, The Great Lockdown (April 2020), https://www.imf.org/…/…/WEO/Issues/2020/04/14/weo-april-2020.
(4) “U.S. now has 22 million unemployed, wiping out a decade of job gains”, https://www.washingtonpost.com (17 April 2020).
(5) Bu konuda hem dünya ekonomisinde, hem de ABD ekonomisinde beklenen küçülme ile ilgili olarak ayrıntılı bir analiz için bak: Michael Roberts, “The post-pandemic slump”, https://thenextrecession.wordpress.com (13 April 2020).
(6) https://www.wsj.com/…/china-set-to-report-plunge-in-first-q… (17 April 2020).
(7) Kristalina Georgieva, “Policy Action for a Healthy Global Economy”, https://blogs.imf.org (16 March 2020).
(8) “Covid - 19, Para Basımı ve IMF'nin Yeni İmkânı”, mahfiegilmez.com/…/covid-19-para-basm-ve-imfnin-yeni-imkan.….
(9) Christopher G. Collins and Edwin M. Truman, “IMF's special drawing rights to the rescue”, https://www.piie.com/…/r…/imfs-special-drawing-rights-rescue (10 April 2020).
(10) Ghosh, agm.
(11) https://www .dunya.com) / Haberler (https://www .dunya.com/ IMF alerjimizden vazgeçelim (10 Nisan 2020); https://www.dunya.com/…/mf-kaynag-ve-para-basma-seceneg-deg… (15 Nisan 2020).
(12) https://www.tcmb.gov .tr/wps/wcm (18 Nisan 2020).
(13) Alaattin Aktaş, ““IMF’ye ihtiyaç var mı?”, https://www.dunya.com (17 Nisan 2020).
(14) Agm.
(15) Ghosh, agm.
(16) https://www.bloomberg.com/…/imf-freezes-venezuela-funds-as-… (10 April 2019).
(17) Paul Dobson, “Venezuela announces 6-month rent suspension, guarantees workers’ wages, bans lay-offs”, https://www.globalresearch.ca (24 March 2020).
(18) IMF, “IMF Members' Quotas and Voting Power, and IMF Board of Governors”, https://www.imf.org (15 April 2020).
(19) https://ahvalnews.com/…/unlu-ingiliz-ekonomistten-albayraka… (18 Nisan 2020).
(2) Hilal Sarı, “Swap, repo, o da olmadı IMF şart”, https://www.dunya.com (9 Nisan 2020).
(3) IMF, World Economic Outlook, The Great Lockdown (April 2020), https://www.imf.org/…/…/WEO/Issues/2020/04/14/weo-april-2020.
(4) “U.S. now has 22 million unemployed, wiping out a decade of job gains”, https://www.washingtonpost.com (17 April 2020).
(5) Bu konuda hem dünya ekonomisinde, hem de ABD ekonomisinde beklenen küçülme ile ilgili olarak ayrıntılı bir analiz için bak: Michael Roberts, “The post-pandemic slump”, https://thenextrecession.wordpress.com (13 April 2020).
(6) https://www.wsj.com/…/china-set-to-report-plunge-in-first-q… (17 April 2020).
(7) Kristalina Georgieva, “Policy Action for a Healthy Global Economy”, https://blogs.imf.org (16 March 2020).
(8) “Covid - 19, Para Basımı ve IMF'nin Yeni İmkânı”, mahfiegilmez.com/…/covid-19-para-basm-ve-imfnin-yeni-imkan.….
(9) Christopher G. Collins and Edwin M. Truman, “IMF's special drawing rights to the rescue”, https://www.piie.com/…/r…/imfs-special-drawing-rights-rescue (10 April 2020).
(10) Ghosh, agm.
(11) https://www .dunya.com) / Haberler (https://www .dunya.com/ IMF alerjimizden vazgeçelim (10 Nisan 2020); https://www.dunya.com/…/mf-kaynag-ve-para-basma-seceneg-deg… (15 Nisan 2020).
(12) https://www.tcmb.gov .tr/wps/wcm (18 Nisan 2020).
(13) Alaattin Aktaş, ““IMF’ye ihtiyaç var mı?”, https://www.dunya.com (17 Nisan 2020).
(14) Agm.
(15) Ghosh, agm.
(16) https://www.bloomberg.com/…/imf-freezes-venezuela-funds-as-… (10 April 2019).
(17) Paul Dobson, “Venezuela announces 6-month rent suspension, guarantees workers’ wages, bans lay-offs”, https://www.globalresearch.ca (24 March 2020).
(18) IMF, “IMF Members' Quotas and Voting Power, and IMF Board of Governors”, https://www.imf.org (15 April 2020).
(19) https://ahvalnews.com/…/unlu-ingiliz-ekonomistten-albayraka… (18 Nisan 2020).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder