TEKALİF-İ
MİLLİYE EMİRLERİ VE ELMA İLE PORTAKALI KIYASLAMANIN YANLIŞLIĞI
Mustafa
Durmuş
7
Nisan 2020
Tekalif-i
Milliye Emirleri’nin (Ulusal Vergi Buyrukları) tartışıldığı bugünlerde ortalık
toz duman. Konu bazı ulusal TV kanallarında da tartışılıyor. Bu emirler bir
yandan bugünlerdeki ulusal bağış kampanyası ile ilişkilendiriliyor, diğer
yandan buna karşı çıkılıyor.
Kısaca
ortada bir bilgi kirliliği var. Doğruyu yanlıştan ayırmanın en sağlıklı yolu
ise bu konudaki yapılmış bilimsel çalışmalara başvurmak.
Bu konuda
Prof. Dr. Nezih Varcan’ın kitabını (1), Vedat Eldem’in makalesini (2) ve Dr.
Serdar Şahinkaya’nın yazısını (3) öneririm.
Bu
çalışmaların ilk ikisine ulaşmanın çok zor olduğunun farkında olarak, bazı
alıntılar yaparak ilerleyeceğim. Çünkü bu çalışmalarda bugünkü tartışmalara
ışık tutacak bazı bilgilere ulaşabilmek mümkün.
İKİ
AYRI HÜKÜMET
İlk olarak bu emirleri yayınlayan ve hayata geçiren
hükümet, ülke yönetiminden resmen sorumlu olan Osmanlı Hükümeti (İstanbul
Hükümeti ) değil, meşruiyeti kabul edilmeyen Ankara Hükümeti idi.
Yani bu emirlerin yayınlandığı 1921 tarihinde ülkede
iki ayrı hükümet vardı. Biri İşgal Kuvvetlerinin güdümü altındaki ve son
padişah VI. Mehmed Vahdeddin
tarafından yönetilen İstanbul Hükümeti.
Diğeri ise Mustafa Kemal tarafından yönetilen muhalif
Ankara Hükümeti. Kurtuluş Savaşını örgütleyen ve sürdüren Ankara Hükümeti
“asiler tarafından kurulan bir hükümet” olarak görüldüğünden yasa dışı ilan
edilmişti.
Dolayısıyla fiili işgale karşı bir Kurtuluş Savaşı
veren muhalefet güçlerinin bu savaşı finanse etmek için başvurduğu yöntemlerle,
kesintisiz 17 yıldır iktidarda olan bir yönetimin bir salgın ile ilgili olarak
halktan talep ettiği yardım ve bağışları aynı kefede değerlendirmek ne kadar
doğrudur?
Nitekim bu karşılaştırmanın yanlışlığı Kurtuluş
Savaşının finansmanı için alınan diğer mali önlemlere ve uygulamalara bakıldığında
daha net anlaşılıyor.
SİVAS
KONGRESİ
Öncelikle, 4- 13 Eylül 1919 tarihlerinde toplanan
Sivas Kongresi’nde bazı delegeler Amerikan mandasını savunurken, aralarında
Mustafa Kemal’in de bulunduğu diğer bazı delegeler savaşı sürdürebilmek için
gerekli mali kaynağın ulustan sağlanması gerektiğini savunuyorlardı.
Mustafa Kemal bu kongre’de yaptığı konuşmada şunları
söylüyordu:
“Bu
mesele gayet nazik bir meseledir; hükümet-i merkeziye bizim bu kargaşalıktan istifade
için para topladığımızı ilan edip duruyor. Biz bunu Erzurum’da düşündük, fakat
milletten para istemekten korktuk; bugün dahi korkarız; çünkü ahaliyi
kendimizden soğutmuş oluruz. Onun için nizamnamemizde varidat cihetini hamiyete
terk ettik; eğer milleti tenfir etmeyeceğinden emin iseniz, biz de iane ve
milli vergi toplamak için bazı teşebbüsat ve teşkilata başlayalım”.(4)
Kısaca Mustafa Kemal halktan bağış-yardım toplama çalışmalarının
Osmanlı Hükümeti tarafından yasa dışı ilan edilerek engellendiğini, ayrıca
bunun halk nezdinde nasıl karşılanacağından emin olmadığını vurguluyordu.
KAYNAKLARA
EL KOYMA
Bağış-yardım toplama konusundan bir çözüme
ulaşamayınca bu kez Ankara Hükümeti İstanbul’a yurdun çeşitli yerlerinden
gönderilen mali kaynaklara el konulması yoluna başvurdu:
“Oradaki
askeri kumandanlara” Siz Kuvayı Milliye Kumandanısınız” diyoruz; binaenalyh
oradaki memurin-i hükümet de onlarla beraber çalışmak mecburiyetindedir;
çalışmazlarsa azledilirler; bu sebeple mal sandıklarındaki paralara vaz’ıyed
ettiririz, İstanbul’a gönderilmesine mani oluruz; mücahidine sarf ederiz.
Mesela Afyon Karahisar’ında hükümetin parası varmış; bunu hükümet-i askeriye
vaz’ı-yed eder. Saniyen, zengin erbabı hamiyetten de para isteriz, bu suret
münasipse hemen tatbik edelim”.
Kısaca M. Kemal Kuvayı
Milliye komutanlarının bulundukları yerdeki mal sandıklarına el koyarak
paraları almasını ve böylece bu paraların İstanbul’a gönderilmesinin
engellenmesini öneriyordu. Ayrıca zengin yurtseverlerden para istenmesini de
uygun buluyordu (Kongre de bu görüşleri kabul etti).(5)
Bununla da yetinilmedi, aşar ambarlarında bulunan ve
Osmanlı Hükümetine vergi olarak ödenen tahıl ürünlerine ve banka olan yerlerde
bazı bankaların paralarına da el konuldu.
Ayrıca, 1920 tarihinde Mustafa Kemal, Osmanlı
Bankaları, Duyun-u Umumiye ve Reji İdarelerinin yapacağı işlemler ve gönderecekleri
paraları denetim altına alarak, bu kuruluşların İstanbul’a para göndermesini
yasakladı.
ASIL
KAYNAK VERGİLER
Gerçekte Tekalif-i Milliye ve diğer bağışlar Kurtuluş
Savaşının finansmanının küçük bir kısmını oluşturuyordu. Bunu Eldem’in
çalışmasından da görebilmek mümkün.
Eldem, İstanbul Hükümeti’nin 1. Dünya Savaşı
yıllarında vergiden daha çok Almanya’dan borçlanma biçiminde bir savaş
finansmanı yolu seçtiğini, buna karşılık Kurtuluş Savaşı yıllarında (1919-1922)
Ankara Hükümeti’nin ağırlıklı olarak vergilere dayandığını ileri sürüyor.
Bu vergilerin yanı sıra Tekalif-i Milliye gibi
halktan toplanan ve sonrasından geri ödenen bağışlardan ve Sovyetler Birliği’nin
(SSCB) yapmış olduğu yardımlardan söz ediyor.
Eldem’in çalışmasından Kurtuluş Savaşı
harcamalarının toplam maliyetinin yaklaşık olarak 147 milyon lira olduğu
anlaşılıyor. Bunun yüzde 64’ü bütçeden karşılanırken (vergiler vs), yüzde 20’si
aralarında Tekalif-i Milliye gelirlerinin de bulunduğu bağışlardan ve yüzde
13’ü SSCB’nin yardımlarından oluşuyor. SSCB’den gelen yardımın 400.000 altın
civarında olduğu ileri sürülüyor. (6)
Kısaca bu süreçte Ankara Hükümeti savaşın finansmanı
için asıl olarak vergilere başvurmuş. Bu yıllarda yeni vergiler konulduğu gibi
mevcutların oranları artırılmış.
Örnek olarak temel vergilerden olan ve sahip olunan
hayvan sayısı üzerinden alınan Ağnam Vergisi 5 kat, Temettü Vergisi 5-15 kat
artırıldı. Damga Vergisi, Harç oranları ve İstihlak Vergileri (Tüketim vergisi)
artırıldı. Ayrıca geçici olarak bir Savaş Kazançları Vergisi uygulandı. (7)
Bu arada Osmanlı Hükümetinin sorumluluğu altındaki demiryolları
teminat akçalarının ödenmesi ertelenerek harcamalar boyutunda da tasarruf sağlandığı
ileri sürülüyor (8) (bu bir tür günümüzdeki Kamu-Özel İşbirliği projelerinin
dış kredilerinin Hazine yükümlülüğünün ertelenmesi gibi düşünülebilir).
DOĞRU
SONUÇ İÇİN DOĞRU KIYASLAMA YAPILMALI
AKP Hükümetinin Korona salgınıyla ve arkasından
gelen ekonomik krizle mücadeleye ilişkin açıklanan mali programda ise (yüzde 75
oranında) vergi ertelemeleri ve indirimleri gibi önlemlere yer veriliyor. Ayrıca
bu yılın bütçesinden KÖİ projeleri için ödenecek olan 18,2 milyar liralık
ödemenin ertelenmesi ya da bunlar için verilen Hazine üstleniminin iptali de
düşünülmüyor.
Özcesi, (doğru sonuçlara ulaşabilmek için),
kıyaslama yaparken birbirleriyle kıyaslanabilecek nitelikteki şeyleri
kıyaslamak gerekiyor. Tersi, kafaların karıştırılmasına, yanıltıcı algıların
oluşmasına hizmet eder.
DİP
NOTLAR:
(1) Nezih Varcan, Maliye Tarihi (Birlik Ofset, Eskişehir
1993), s. 81-90.
(2) Vedat Eldem,
“Cihan Harbinin ve İstiklal Savaşının ekonomik sorunları”, Türkiye
İktisat Tarihi Semineri. Metinler/ Tartışmalar ( 8-10 Haziran 1973),
(Editörler Osman Okyar, h. Ünal Nalbantoğlu), s. 373-408.
(3) Serdar
Şahinkaya, “Tekalif-i Milliye Emirleri”, Cumhuriyet
Gazetesi (2 Nisan 2020).
(4) Varcan, agk, s.
80.
(5) Agk, s. 81.
(6) Eldem
, agm, s. 404.
(7) Agm., s. 403.
(8) Agm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder