TAMAMLAYICI
EMEKLİLİK SİSTEMİ: FİNANS KAPİTALE KAYNAK TRANSFERİ
Mustafa
Durmuş
12 Temmuz 2020
Tamamlayıcı Emeklilik Sisteminin (TES) bir diğer
boyutu var ki şu ana kadarki tartışmalarda neredeyse hiç yer almadı. Kısaca finansın bir alt sektörü olan sigortacılık
sektöründen ama onun neredeyse yüzde 65’ini oluşturan (özel) bireysel emeklilik
sigortasından söz ediyoruz.
Türkiye’de hali hazırda 18 adet faal (yerli ve
yabancı olmak üzere), büyük bankalara, finans kapitale ait bireysel emeklilik
sigortası (BES) şirketi mevcut. Bu şirketlerin ileri gelenleri kıdem tazminatı
ve TES ile ilgili gelişmelerden oldukça heyecanlanmış görünüyorlar.
BES
şirketleri çok heyecanlı
Nasıl heyecanlanmasınlar ki? Hükümetin önerisine
göre TES’te biriken fonların İşsizlik Sigortası Fonu’nda olduğu gibi devlet
tarafından değil, bireysel emeklilik şirketleri tarafından işletilmesi
öngörülüyor. Bu da sermayenin gelişme potansiyeli çok açık olan bir alanda
yeniden değerleneceği, yeni kârların ve servetlerin yaratılacağı anlamına
geliyor.
Nitekim bu şirketlerin sözcüleri yaptıkları
açıklamalarla; böyle bir sistemin alt yapısının hazır olduğunu, kendilerine
görev verilmesini beklediklerini, BES ve TES’i ülkenin en önemli yapısal
reformları olarak gördüklerini, bu tasarrufları en verimli bir biçimde
değerlendirip işçiler için iyi bir emeklilik sağlayacakları gibi, çok düşük
düzeydeki toplam yerli tasarrufları da artırarak ülke ekonomisinin büyümesine
katkı sağlayacaklarını ileri sürdüler.(1)
Diğer taraftan, “sermaye piyasasına net giriş
yapacak kaynak hacmi artar ise spekülatif cazibe yaratılabileceğini ve
yerleşiklerin bu alana olan ilgisinin artacağını varsayanlar, kısa vadeli hesap
yapmaktan arınmayı beceremediği için yanılıyorlar. Sermaye piyasası balonlaşır
ise, yerli tasarruflar oraya akmaz, bu piyasaya düzenli kaynak akışını artıralım
ve iç tasarrufların döviz gitmesini önleyelim derken tam aksi yöndeki eğilimler
güçlendirilebilir. Yani yapay zorlamalar ile ağırlaşmış sorunlar, ciddi
bedeller ödemeden çözülemez”.(2)
Hatırlayalım
BES neydi?
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ilk kez 2003
yılında devreye sokuldu. 2013 yılında devlet katkısı ile güçlendirilen ve 2017
yılında devreye alınan otomatik katılım sistemi daha da büyütülen BES’te
toplanan fonlar (hayat sigortalarıyla
birlikte) Türkiye’deki toplam sigortacılık sektörünün üçte ikisini oluşturuyor.
(3) Yani BES’i çıkardığınızda sigortacılık sektörü diye pek bir şey kalmıyor
geriye.
Ancak, 2013 yılında bu yana bir türlü istenildiği
gibi büyütülemeyen bireysel emeklilik sektörünün hala GSYH’nin içinde yüzde 3
gibi çok küçük bir paya sahip olması yerli ve yabancı finans kapitalin iştahını
kabartıyor. Çünkü OECD ülkelerinde bu oran ortalama yüzde 60. Dolayısıyla OECD
ortalamasının yarısına bile erişmek sektörü ve buradan yaratılacak serveti
ciddi olarak büyütür.
Potansiyeli
büyük bir pazar
ABD’de bu payın yüzde 87,5’i; İsviçre’de yüzde 141’i
ve Birleşik Krallık’ta yüzde123,7’yi bulması (4), Türkiye pazarının hem
yabancı, hem de yerli emeklilik sigortası şirketleri açısından ne denli büyük
potansiyele sahip bir pazar olduğunu ortaya koyuyor. Finans kapital açısından (kâr
sıkışıklığının yaşandığı bir dönemde) sermayeyi buralarda büyütmek kadar verimli
bir iş olamaz.
BES pazarının finans kapital açısından önemini
anlatabilmek ve bu anlamda da kıdem tazminatı bağlantılı TES’i daha iyi
anlayabilmek için, Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM) tarafından sürekli güncellenen
bireysel emeklilik sistemi verilerine kısaca bir göz atalım:(5)
Haziran 2020 sonu itibarıyla BES sektöründe toplanan
fon tutarı (faizli olarak) 137,1 milyar lira oldu. Bunun 19,4 milyar liralık
kısmını devlet kendi katkı payı olarak ödemiş bulunuyor. Toplam katılımcı sayısı
ise 6.840.940.
Tekelleşmiş
bir piyasa
Devlet katkısıyla giderek tekelleşen (tipik bir
oligopol piyasası görünümündeki) bireysel emeklilik sigortası sektöründe
faaliyet gösteren toplam 18 şirket mevcut. Varlık büyüklüğü itibarıyla ilk 7
şirket şöyle şekilleniyor: : AvivaSa Emeklilik 22 milyar lira; Anadolu
Emeklilik 21,5 milyar lira; Garanti Emeklilik 16,6 milyar lira; Allianz Emeklilik
16,5 milyar lira; Vakıf Emeklilik 9,9 milyar lira; Ziraat Emeklilik 5,9 milyar lira
ve Halk Emeklilik 5,6 milyar lira. Bu şirketler sektörün yüzde 80’inden
fazlasını kontrol ediyorlar.
Kısaca söylemek gerekirse Tamamlayıcı Emeklilik
Sigortası (TES) ile üçgen kurulmuş oluyor: Sırasıyla: reel sektör patronları,
devlet ve BES patronları.
TES’in
başarı şansı
Peki, böyle bir sistemin başarılı olma şansı var
mıdır? Buna verilecek yanıt başarıdan neyin kastedildiğine bağlı olarak
değişir. Sigortacılık sektörünün büyümesi ve finans kapitalin daha da gelişmesi
anlamında elbette başarı şansı var, nitekim alandaki sektörler son 10 yılda
ciddi biçimde büyüdüler. Ancak işçilere güvenilir, istikrarlı ve iyi gelirli
bir emeklilik maaşı ve kıdem tazminatı sağlama konusunda bu ve benzeri
sistemlerin şansı çok az.
Bunun nedenlerini hem uluslararası verilerden, hem
de yerli verilerden örneklerle izah etmeye çalışalım.
Öncelikle 2017 yılında zorunlu BES uygulaması
gündeme getirildiğinde bunun “çifte
emeklilik” ya da “ikinci emeklilik” olacağı ileri sürülmüştü. Anlaşılan o ki bugünlerde
bunlardan vazgeçilmiş ve “tamamlayıcılık” sözcüğü yeterli bulunmuş. Bizce
burada da bir tamamlayıcılık değil, olsa olsa kamusal emekliliğe alternatif bir
emeklilik önerisi söz konusu.
İkinci olarak, bireysel emeklilik sistemlerinde bildik
anlamda bir emeklilik söz konusu değil. TES de (tıpkı BES gibi) bireysel risk
ve kazanç kararına dayalı, içinde önemli riskleri barındıran bir tasarruf
sistemi olacak. Bu sistem hayata geçirilirse kamusal emeklilik sistemini adım
adım tasfiye etmenin bir aracı olarak kullanılacak.
Üçüncü olarak, bu sistemde esas olan fon biriktirmedir.
Teorik olarak, bireysel katılımcıların (ya da kurumsal katılımcıların) birikimleri
(katkıları) ve bu birikimlerden elde edilen (varsa) gelirler bir fonda toplanır.
Bu fon piyasa araçları (borsa, Hazine bonosu faizleri, mevduat faizi gelirleri)
üzerinden değerlendirilir ve sonrasında fonda birikenler üzerinden
katılımcılara maaş ödemesi yapılır.
Fonlar
reel getiri sağlamazsa ne olur?
Bu sistemdeki temel varsayım, emeklilik yatırım
fonlarının düzenli olarak reel getiri (harcamalar düşüldükten sonra) sağlayacağı varsayımıdır. Oysaki EGM’nin
verilerine göre Türkiye’deki BES fonları 2011-2015 dönemini kapsayan beş yılın
üçünde reel getiri açısından zarar ettiler (2011’de yüzde -11, 2013’te yüzde - 8, 2015’te yüzde -7), yalnızca iki yılda pozitif
reel getiri sağladılar (2012’de yüzde 10 ve 2014’te yüzde 6). Bu fonlar tasarrufçuya,
2012- 2016 dönemini kapsayan 5 yılda, ortalama sadece binde yarım oranında bir
getiri sağlayabildi.(6) Bu yıllarda BES katılımcılarının birikimleri enflasyon
karşısında ciddi olarak eridi ve katılımcılar bırakın net kazanç sağlamayı,
ellerindekini de kaybettiler.
İstikrarsız
getiri
Bir OECD çalışması bu sürecin 2018 yılında da
yaşandığını ortaya koyuyor. Öyle ki ekonomik durgunluğun da etkisiyle OECD
ülkelerinde özel emeklilik fonlarının ortalama getirisinin yüzde - 3,2 olduğu
görülüyor. 31 ülkenin 29’unda getiri
negatif olurken, en büyük zarar Polonya’da (yüzde -11,1) ve Türkiye’de yüzde
-9,4) olarak gerçekleşti. Geçmişe dönük
olarak son 15 yıldaki getiri ise 18 ülkenin 15’inde pozitif oldu. En yüksek
oran Kanada’da gerçekleşti (yüzde 4,8). (7) Sektörün yatırım getirisi
performansı 2019 yılında tekrar yükseldi ve 46 ülkenin 29’unda yüzde 5’i, ABD’de yüzde 10’u aştı. Türkiye’de ise yüzde
10,8 oldu. (8)
Devletten
19,4 milyar liralık destek
Böyle bir inişli çıkışlı, yani istikrarlı olmayan
getiriye karşılık, Türkiye’de devletin 2013 yılından bu yana sektöre verdiği
destek çok önemli boyutlara ulaştı ve bugün itibariyle 19,4 milyar lirayı aştı.
Öyle ki OECD ülkeleri içinde özel emeklilik sistemlerinin gelişimi için bu
çapta bir desteğin verildiği başka bir ülke örneği yok. Bu desteğin sonucunda (2018
yılına göre) 2109 yılında sektör OECD genelinde ortalama yüzde 13,9 büyürken,
Türkiye’de bu büyüme yüzde 37,3 oldu. (9)
Bu destekten sektörün en büyükleri olan sigorta
şirketleri şu paylarla yararlandılar:
Anadolu Emeklilik 3,83 milyar lira; AvivaSa 3,36 milyar lira; Garanti
Emeklilik 2,95 milyar lira ve Allianz 1,985 milyar lira. (10)
Getirilerin hem istikrarsız, hem de düşük olmasının
nedeni kuşkusuz şirketlerin bu fonları küresel borsalarda, Hazine kâğıtları ve
banka mevduatları gibi finansal araçlarda değerlendirmeleri ve uyguladıkları yüksek
fon yönetim ücretleri.
Fonlar
borsada ve faizde büyütülüyor
Küresel çapta bu şirketler fonlarının ortalama yüzde
75’inden fazlasını borsalarda ve Hazine kâğıtlarında tutuyor. Türkiye’de bu
fonların yüzde 18’i borsada, yüzde 47’si Hazine kâğıtlarında (toplam yüzde 65)
ve kalanı mevduat gibi diğer araçlarda değerlendiriliyor.(11)
Böylece borsaların, hazine kâğıtlarının getirileri çeşitli
nedenlerden dolayı düştüğünde ya da reel faiz oranları gerilediğinde bu fonların
getirileri de düşüyor.
Örneğin, 2008 finansal krizi sonrasında finansal piyasalar
o denli kötü durumdaydı ki Birleşik Krallık ’ta 65 yaş ve üstündekiler emeklilik
planlarını ertelemek zorunda kaldılar. Borsaların kriz öncesindeki düzeye tekrar
erişmesi ise 5 yıl aldı. Nitekim 2020’nin Şubat ayı başlarında küresel
borsalarda yaşanan dalgalanmalar nedeniyle özel emeklilik fonlarının değeri ortalama
yüzde 5 oranında düştü.(12) Sadece Birleşik Krallık’ta Korona salgınından bu
yana özel emeklilik şirketlerinin gelir kaybı yüzde 10’u buldu. Yani 250,000
poundluk bir fonun değeri 225.000 pounda düştü. (13)
Koronavirüs
pandemisi sektörü vuruyor
Dünyada Koronavirüs salgını sonrası uygulanan bol ve
ucuz para politikasının bir gereği olarak hem mevduat faizleri, hem de Hazine kâğıtlarının
getirileri (faizleri) düştü. Hatta mevduat
faiz oranları sıfıra kadar geriledi (bazı ülkelerde negatif faiz uygulaması mevcut).
Türkiye’de de benzer gelişmeler oldu ve faiz
oranları düşürülürken yüksek enflasyon bu tür araçlardan sağlanan reel faiz
getirisini eritti. Ayrıca küresel borsalarla kıyaslanamayacak kadar küçük borsadaki
iniş çıkışlar da bu fonların getirilerini ciddi oranda etkiledi.
Bu yüzden dolayı da sektörün geleceğine ilişkin
olarak yapılan değerlendirmeler genelde olumsuz. Korona salgınını bir-iki yıl
daha süreceği, bunun ekonomileri daraltmaya devam edeceği, borsaların ve faize
bağlı getiri araçlarının da düşeceği, bunun da şirket bilançolarını olumsuz
etkileyeceği, ayrıca olası bir iklim krizi, pandemide ikinci dalga, jeopolitik
krizler ya da ticaret savaşlarının da bu süreci daha da olumsuz etkileyeceği
öngörülerek sektörün büyüme hızının düşeceği ve getiri oranlarının negatife
döneceği endişeleri yaygın bir biçimde paylaşılıyor.
Nitekim “borsaların inişli çıkışlı performansları, hazine
bonosu getirilerinin ve mevduatın faiz oranlarındaki hızlı düşüş ve negatif
faiz uygulamaları gibi nedenlerden dolayı OECD, Korona salgınının özel
emeklilik piyasasını yüzde 8 daraltmasını ve sektörün toplam büyüklüğünün 29,8
trilyon dolara düşmesini bekliyor. (14)
Yüksek
fon yönetim ücretleri
Getiriyi azaltan ikinci faktörse yüksek fon yönetim ücretleri.
Ülkelerin çok büyük kısmında böyle ücretler üzerine bir tavan konulmasına
karşılık, bu ücretler üye ülkelere göre farklılaşıyor. 2018 yılında en düşük fon
yönetimi ücretini (varlıklarının yüzdesi cinsinden) binde 5 ile Avustralya,
Şili ve İsrail’deki fonlar uygularken, en yüksek ücreti yüzde 2 ile Türkiye (2017) ve ikinci en yüksek ücreti yüzde 1,1 ile İspanya’daki
özel emeklilik şirketleri uyguladılar. (15)
Finans
kapitale kaynak aktaran bir proje daha
Özetle, devlet tarafından ‘bes’lenen, bir yandan
işçiyi patron karşısında daha da zor duruma düşürürken, diğer yandan finans
kapitale kaynak aktaran bir proje ile karşı karşıyayız. Çünkü Eylül 2019’da
toplamda 1,948 milyar liralık bir kâr açıklayan (16) (buna karşılık şu ana
kadar sadece 124,706 kişiyi emekli edebilen), ülkede en fazla kurumlar vergisi
ödeyen ilk 30 kurum arasında bir tek firması bile bulunmayan bu sektöre devlet
milyarlarca liralık bir katılım payı desteği veriyor.
Diğer taraftan böyle bir devlet desteği ya bütçenin
vergi gelirlerinden finanse edilecek ya da yeni devlet borçlanması ile
karşılanacak. Yani (tıpkı maliyetinin altında kredi faiziyle inşaat sektörü
desteklenirken ortaya çıkan kamu bankaları zararı gibi), TES ile finans kapital
desteklenirken, ya halktan daha fazla vergi alınacak ya da iç borçlanmaya
gidilerek desteklenen finans kapitalin bankalarından borç alınacak. Sonra da bu
borçlar faizleriyle birlikte aynı kesime ödenecek. Nihayetinde bu borçların
geri ödenmesi için de halktan daha fazla vergi alınacak.
Bu proje bir gerçeği bir kez daha ortaya çıkarttı.
Her sözün başında faize ve faizciye karşı çıktığını ileri süren, hatta
kurtuluşun “İslam ekonomisinde” olduğunu vurgulayan siyasal iktidar uygulamada
faizle, finansal piyasalarla iş yapmayı ve sermayeyi ve serveti bu piyasalar
üzerinden büyütme stratejisini sürdürüyor.
Sonuç
olarak
Kıdem tazminatı bir lütuf, bağış ya da hayırseverlik
kurumu değildir. İşçilerin çalışarak kazandıkları bir haktır, onların mevcut
işlerinin ve geleceklerinin güvencesidir. Hangi gerekçeyle ya da biçimde olursa
olsun bunun ortadan kaldırılmaması, ya da bir başka şeye dönüştürülmemesi,
finans kapitale aktarılacak bir kaynak olarak, finansallaşma aracı olarak görülmemesi
ve emekçilerin geleceklerinin finans piyasalarının insafına ya da performansına
bırakılmaması gerekir.
Dip
notlar:
(1) Selçuk
Altun, “BES şirketleri TES'e hazırlanıyor”, https://www.dunya.com (17 Haziran 2020).
(2) Uğur Civelek, “Aza tamah etmeyen
fazlasını hiç bulamayabilir!”, https://www.dunya.com
( 2 Temmuz 2020).
(3) KPMG
,Türkiye Sektörel Bakış 2020
Sigortacılık Raporu.
(4) OECD,
Pension Funds in Figures, June 2020.
(5) https://www.egm.org.tr/bilgi-merkezi/istatistikler
(1 Temmuz 20209.
(6) Tugce
Ozsoy, Ercan Ersoy, Asli Kandemir, “There's A Big Shake Up Coming to Turkey's
Pension Industry”, https://www.bloomberg.com
(16 Kasım 2017).
(7) OECD,
Pensions at a Glance 2019, OECD and G20
indicators. s. 214.
(8) OECD,
Pension Funds,agr.
(9) Agr.
(10) https://www.egm.org.tr/bilgi-merkezi/istatistikler
(1 Temmuz 2020).
(11) OECD, Pension Funds, agr.
(12)
https://www.theguardian.com/business/2020/feb/28/uk-pension-funds-lose-5-of-their-value-in-coronavirus-scare.
(13)
https://www.theguardian.com/money/2020/mar/09/what-the-coronavirus-market-fall-means-for-your-pension.
(14) Agr.
(15) OECD, Pensions at a Glance, agr. s. 218.
(16) KPMG, agr.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder