Varlık
affı: vergi politikaları büyük servet sahiplerinin hizmetinde
Mustafa
Durmuş
12
Aralık 2020
Covid-19 Salgını tüm dünyada başta sağlık olmak üzere, gelir ve istihdam programlarını desteklemek için gerekli olan kamu harcamalarında ciddi artışlara yol açtı. Salgının tetiklediği ekonomik kriz yüzünden vergi gelirleri belirgin bir biçimde azaldı, devlet borçları ise adeta patlama yaptı.
Bu durum yeni kamu finansmanı kaynakları
bulmayı gerektiriyor. Diğer yandan Türkiye’de olduğu gibi, dolaylı vergilerin
ağırlığından ötürü, vergilerin asıl yükü emekçilerin üzerinde. Bu kesimlerden
daha fazla vergi alınması hem ekonomik olarak anlamlı değil, hem de son derece
adaletsiz.
Servet
vergisi gündemde
Bu yüzden de dünya artık şu ana kadar
vergilendirilmemiş bir kaynağı, servetin vergilendirilmesini konuşmaya başladı.
Tek seferlik ya da 5-10 yıllık artan oranlı servet vergileri üzerinde
çalışılıyor.
Bu vergiyi pratiğe geçirmeye hazırlanan bir
ülke var: Arjantin Covid-19 Salgınının neden olduğu sağlıkla ve ekonomi ile
ilgili sorunlarla mücadelede kullanılmak üzere tek seferlik bir servet vergisi
alacak. Bu vergi yaklaşık 2,5 milyon dolar ve üzerinde servet sahibi olan
yaklaşık 12,000 zenginden alınacak. (1)
Serveti Arjantin’de olanlar servetlerinin
yüzde 3,5’ini, yurt dışında olanlarsa yüzde 5,25’ini vergi olarak ödeyecekler
(Arjantin kökenli şirket ve bireyler ülke milli gelirinin yüzde 38’ine denk
düşen bir serveti vergi cennetlerinde tutuyor). Toplanan verginin beşte biri
sağlık ekipmanı alımı, beşte biri KOBİ’lere destek, beşte biri öğrenci bursları
için kullanılacak.
Aynı
soruna birbirinin zıddı iki yaklaşım
Bizde ise, bırakın çok zenginlerden servet
vergisi alınması için her hangi bir çaba gösterilmesini, çıkartılan son torba Kanun
ile bazı zenginlerin kayıt dışı servetleri meşrulaştırılıyor. Yani Arjantin en azından
Covid-19 bahanesiyle zenginini vergilendiriyor, biz ise vergisini ödememiş
zenginleri affediyoruz.
Bilindiği gibi, son torba Kanun (2) ile yeni
bir varlık affı getirildi. Öyle ki ülke vatandaşlarına ve kurumlarına ait, yurt
içinde ya da yurt dışında tutulan ancak Türkiye’de finansal sisteme sokulmamış
bulunan (kayıt dışı) para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası
araçlarının 30 Haziran 2021'e kadar Türkiye'deki banka veya aracı kuruma
bildirilmesi halinde; bu gerçek ve tüzel kişilere, bu serveti “nereden buldun”
sorusu sorulmayacak, bu servetler üzerinden her hangi bir vergi alınmayacak ve
her hangi adli bir soruşturma ya da geriye dönük vergi incelemesi de
yapılmayacak.
Bu düzenleme, maalesef bu ülkede hem kriz
dönemlerinin büyük servetlerin, sahipleri için nasıl bir fırsata dönüştürüldüğünün
bir kanıtı, hem de 2004 yılında “nereden buldun” uygulamasına son veren siyaset
anlayışının geldiği son nokta.
Bu
yedinci servet affı
Türkiye’de varlık affı ilk kez yapılmıyor. Son
12 yılda altı kez yapıldı ve finansal sisteme yaklaşık 150 milyar liralık kayıt
dışı para sokularak meşrulaştırıldı. Daha önceki aflarda cüzi bir miktar vergi
ödeme şartı olduğundan şu ana kadar toplamda 3,3 milyar liralık bir vergi
geliri elde edilebildi.(3)
Kara
para aklama
Bu af bir kısım
kara paranın aklanmasıyla sonuçlanacak. Böylece vergi cennetlerinde tutulan
rüşvet, uyuşturucu satışı ve silah ticareti gibi faaliyetlerden ve her türlü
vergiden kaçırılan büyük kârlardan elde edilen servetler de dâhil olmak üzere,
normalde ceza kanunu gereği suç teşkil eden faaliyetlerden elde edilen
servetler aklanmış olacak.
Böyle afların
meşrulaştırdığı servetler borsa ve portföy yatırımlarıyla yasal olarak daha da büyütülecek.
Ancak bunlar ülkenin karşı karşıya kaldığı finansal ve ekonomik sıkıntıları
ortadan kaldırmaktan ve spekülatif atakları önlemekten ziyade, yüksek kâr ve
politik rant içeren iş ve projelerde (sonuçta daha fazla servet biriktirmek
için) kullanılacak. Bu arada mevcut ekonomik adaletsizlikler artarken, ülke
finansal krize bir adım daha da yaklaşacak.
Bu
durum (siyasal iktidarın faiz lobisi
iddiasının aksine) sadece faiz politikalarının değil, vergi politikalarının da
finans kapitalin kontrolüne girdiğinin, kriz fırsatçılığının devrede olduğunun açık
bir ispatı.
Dünyada servet zenginleri
“Bu kadar
servet neden var, nasıl birikir ve neden bir kısmı kayıt dışında, vergi cennetleri
denilen yerlerde tutulur?” sorusu, çağdaş kapitalizmde artık en uç noktalara
kadar erişmiş olan emek sömürüsü ve doğa talanı gerçeğini görmeden
yanıtlanamaz. Çünkü böyle servetler yoğun bir emek sömürüsü ve doğa talanından
elde ediliyor.
Kapitalizmin
eşitsizlikler üzerinden temellendiği ve bu eşitsizlikleri sürekli olarak
yeniden ve daha büyük çapta ürettiği bilimsel bir saptama. Bu eşitsizliklerin
başında da (emek-sermaye, kadın-erkek eşitsizliği, kimlikler ve inançlar
arasındaki eşitsizliklerin yanı sıra) gelir ve servet eşitsizlikleri geliyor.
Gelir dağılımı: Yüzde 5 yüzde 46’ya el koyuyor
Bir
araştırmaya göre, dünyadaki en zengin yüzde 1’lik nüfus her yıl toplam küresel gelirden
19 trilyon dolar pay alıyor (küresel hasılanın beşte birinden fazla). Bu;
aralarında Norveç, İsviçre, Arjantin, tüm Orta Doğu ülkeleri ve tüm Afrika Kıtası
ülkelerinin bulunduğu toplam 169 ülkenin elde ettiği gelirden daha fazla. Geriye
kalan (69 trilyon dolarlık) küresel gelir de eşit dağıtılmıyor. Öyle ki yıllık
gelirleri 100,000 doların üzerinde olan en zengin yüzde 5’lik azınlık küresel
gelirin yüzde 46’sına el koyuyor (40,4 trilyon dolar). (4) Küresel ekonomik
büyüme de zenginlere yarıyor çünkü ekonomik büyüme arttığında bu seçkinlerin
gelirleri de artıyor.
Servet dağılımı: Yüzde 1 yüzde 43’ün sahibi
Servette de
benzer, hatta daha kötü bir tablo söz konusu. Küresel servet dağılımı konusunda
raporlarıyla da bilinen bir finans kuruluşu olan Credit Swiss’e göre, küresel
servet 2019 yılı sonu itibariyle 399 trilyon doları aşıyor. Bu servetin
dağılımı ise şöyle: Dünyanın en zengin yüzde 1’lik yetişkin nüfusu servetin yüzde
43,4’ünü elinde tutarken (173 trilyon dolar), en yoksul yüzde 54’lük yetişkin nüfusun
payına düşen sadece yüzde 1,4 (5,4 trilyon dolar). (5)
Dünyadaki en
fazla dolar milyarderine sahip bulunan ülke olan ABD’de en zengin 50
milyarderin servetinin toplamı (yaklaşık 2 trilyon dolar) ülke nüfusunun yarısını oluşturan en yoksul
165 milyon insanının servetinin toplamına (2,08 trilyon dolar) eşit. (6)
Avrupa
Birliği ülkelerinde en zengin yüzde 1’lik nüfus servetin yüzde 22,5’ine, en
zengin binde 1 ise yüzde 10’una sahip. (7) Türkiye’de
en zengin yüzde 1’lik nüfus toplam servetin yaklaşık yüzde 54’üne ve en zengin yüzde
10’luk nüfus yüzde 78’ine el koymuş durumda. (8)
Covid-19 eşitsizliği daha da artırdı
Kısaca
servet hem dünya da, hem de Türkiye’de son derece adaletsiz bir biçimde
dağılıyor. Covid-19 Salgını ise dünyanın en zenginlerinin servetini azaltmadığı
gibi daha da artırdı.
Öyle ki
dünyanın en zengin 2,189 milyarderinin toplam serveti bu yılın Haziran ayı sonu
itibarıyla 10,2 trilyon dolara çıktı. Bu son üç yılda 1,3 trilyon dolarlık
artış anlamına geliyor. (9) ABD’de milyarderlerin toplam servetinde Salgının
başladığı Mart ayından Kasım başına kadar 1 trilyon dolardan fazla artış oldu
(yüzde 34 oranında). (10)
Finans ve teknoloji zenginleri liste başı
Dünyanın bu
dolar milyarderlerinin servetlerini elde ettikleri ilk beş iktisadi faaliyet alanı
büyüklük sırasına göre şöyle: Finans, teknoloji, moda ve perakende,
emlak-konut, gıda-içecek sektörleri. Sanayi sektörü bunlardan sonra geliyor.
Bu kadar
büyük servetler kuşkusuz sadece fabrika ya da alt yapı yatırımı gibi sermaye
yatırımları biçiminde tutulmuyor. Başta mevduat olmak üzere, borsadaki paylar, hazine
bonoları ve devlet tahvilleri, çeşitli fonlar, türev araçlar gibi menkul
kıymetler ve altın biçiminde tutuluyor.
Vergi cennetleri
Dolar
milyarderleri servetlerini ağırlıklı olarak kendi ülkelerinde tutarken, bir kısmını
da vergi ve diğer kaygılardan ötürü “vergi cennetleri” olarak bilinen, vergisiz
ve servet sahipleri hakkında hiçbir bilgi verilmeyen “güvenli” bölgelerde
tutuyorlar.
Bu güvenli
bölgeler sadece British Virgin Islands, Panama, Bahama, Seychelles gibi adalarda
ya da küçük ülkelerde değil, Londra (İngiltere), New York (ABD), İsviçre, İngiltere
ve Hong Kong gibi ülkelerde ya da kentlerde de işlevsel durumdalar.
Bu merkezler
büyük servetleri çekebilmek için, tam gizlilik dâhil pek çok özel avantaj
sunuyorlar, aynı zamanda birçok ülkenin büyük
hırsızlarının, diktatörlerinin servetlerine
de kalkan vazifesi görüyorlar.
Finans seçkinlerinin cenneti çoğunluk için cehennem
etkisi yaratıyor
Bu
servetlerin çıkarıldığı ülkelerin ekonomileri tasarruf/ sermaye yetersizliği
nedeniyle yabancı sermayeye daha fazla bağımlı hale gelirken, devletleri de kaçan
bu servetlerden vergi alamadığı için, sağlık ve eğitim gibi birçok temel kamusal
mal ve hizmet yeterince yerine getirilemiyor.
Sermaye ve
serveti yeterince vergilendirmeyen ya da vergilendiremeyen devletlerse (genelde
piyasa faizlerinin çok üstünde faiz oranlarından) dış borç almaya yöneliyorlar.
Böylece, zengin
bireyler ve büyük şirketler ülkede emek sömürüsü ve doğa talanı üzerinden
sağladıkları servetlerini bu cennetlerde daha da büyütürken, giderek artan
devlet borcunun yükü halkın üzerinde yıkılıyor. Bu da azgelişmiş ülkelerin
(servet zenginleri ve onların desteklediği siyasal iktidarlar dışında) yoksul
emekçilerini, halklarını daha da yoksullaştırıyor.
Özetle, devlet
borçlarındaki artışın nedenlerinden biri de büyük şirketlerin ve çok büyük
servetlerin sahiplerinin kolayca vergi ödemekten kaçınabilmeleri ya da vergi
kaçırabilmeleri. Serveti ve kârları
vergilemeye dönük çabalarsa sonuçta neo-liberalizmle birlikte önündeki bütün
engellerin kaldırıldığı sermayenin, servetin vergi cennetlerine transfer edilmesiyle
sonuçlanıyor. Bugün neredeyse hiçbir ülke çok uluslu şirketlerin bu talanından
kurtulabilmiş değil.
Ulus
devletler ve G7 ve OECD gibi uluslararası örgütlenmeler sözde vergi
cennetlerine karşı çıkıp, bunların denetlenmesi gerektiğini söylerken, gerçekte
somut adımlar atmıyorlar. Çünkü en başta G7 ülkeleri vergi kaçıran çok uluslu
şirketlere ev sahipliği yapıyor. (11) Bu da ulus devletlerin desteği olmaksızın
böyle bir servet (dolayısıyla da vergi) kaçırmanın mümkün olamayacağını
gösteriyor.
Vergi cennetlerindeki servetler dünya hasılasının
yüzde 10’unu oluşturuyor
Bir uluslararası
araştırma (2017), dünya hasılasının ortalama yüzde 10’unun (8 trilyon dolar
civarında) vergi cennetlerinde tutulduğunu, ancak bu oranın İskandinav Ülkelerinde
milli gelirin yüzde 3-5’inde ve Avrupa’da yüzde 15’inde kalırken, bazı Körfez
ülkeleri, Rusya ve bazı Latin Amerika ülkelerinde neredeyse yüzde 60’a kadar
çıktığını ortaya koyuyor. (12)
Türkiye yüzde 18-19.
Aynı
araştırmada, T.C. vatandaşı bireylerin ve Türkiye’de yerleşik şirketlerin yurt
dışında tuttukları servetlerin tutarının ülke milli gelirinin beşte biri
büyüklüğüne eriştiği bilgisi de mevcut (150-170 milyar dolar). (13) Türkiye kaynaklı bazı açıklamalarsa bu rakamın
en az 200 milyar dolar olduğunu ileri sürüyor. (14)
Sadece vergileme yüzünden değil
Her ne kadar
servetlerin bu merkezlere kaçmasında; dünya ticaretinin yarıdan fazlasının fiilen
bu merkezler üzerinden yapılıyor olması, kârı gizlemek için kâr kaydırması yapılması
(dolayısıyla da vergi ödenmemesi), diktatörlerin, yolsuzluğa bulaşmış politikacıların
ve bürokratların rüşvet yoluyla elde ettikleri servetlerini yurt dışına
kaçırmaları, servetlerin bir kısmının uyuşturucu
ve silah kaçakçılığı başta olmak üzere yasa dışı yollarla elde ediliyor olması
gibi genel nedenler ileri sürülebilirse de, nedenler ülkelere göre
farklılaşabiliyor.
Örnek olarak;
ABD hala çok uluslu şirketlerin kârlarının vergilendirilmesinde (örneğin
İngiltere ile kıyaslandığında) göreli olarak katı bir vergileme rejimine sahip
bir ülke. Bu nedenle de ABD kaynaklı çok uluslu şirketlerin yurt dışında elde
ettikleri kârların yüzde 45’i vergi cennetlerine kaydırılıyor, vergiden kaçırdıkları kârın tutarı ise 2,4
trilyon doları buluyor. (15) Beş büyük ABD’li çok uluslu şirketin böyle
merkezlerde tuttukları kârları ise (2016’da) şöyle: Apple: 216 milyar
dolar, Microsoft: 111 milyar dolar, Cisco: 60 milyar dolar, Oracle
Corp: 51 milyar dolar ve Alphabet Inc: 48 milyar dolar. (16) Böylece vergi
cennetlerindeki operasyonları sayesinde, bu şirketler toplam faaliyetleri üzerinden
ödemeleri gereken kurumlar vergisinin efektif oranını yüzde 21’den ortalama yüzde
14’e kadar (üçte bir oranında) indirebiliyorlar. (17)
Hatta bazı
çok uluslu şirketler için bu oran yüzde 5’in altına düşüyor. Örneğin dünyanın
da en büyük çok uluslu şirketlerinden olan General Electric’in (GE) ABD’ deki kârları
üzerinde ödediği efektif verginin oranı sadece yüzde 3,4. (18)
Küresel çapta yılda 427 milyar dolarlık vergi geliri
kaybı
Kuşkusuz
vergi cennetleri çok ciddi bir vergi geliri kaybına neden oluyor. Öyle ki ABD
ve AB ülkeleri bu operasyonlar yüzünden yıllık kurumlar vergisi gelirlerinin yüzde
20’sinden (kabaca 60 milyar avro) mahrum
kalıyorlar. (19)
Bir IMF
araştırmalarına göre ise, kârların böyle bölgelere kaydırılmasının OECD dışında
kalan ülkelere neden olduğu yıllık vergi geliri kaybı 200 milyar doları (milli
gelirlerinin ortalama yüzde 1,3’ü) buluyor. (20)
Vergi
cennetleri ve diğer vergiden kaçınma / kaçırma uygulamaları yüzünden ülkelerin uğradığı
vergi gelir kaybı ile ilgili son çalışma (21) bu kaybın çok daha büyük
olduğunun, yıllık 427 milyar dolar olduğunun altını çiziyor. (22)
Türkiye: yılda 2,7 milyar dolarlık vergi geliri kaybı
Türkiye’ninse
her yıl böyle küresel vergi usulsüzlükleri ve vergi cennetlerinde tutulan
vergilendirilmemiş servetler yüzünden 2,69 milyar dolar vergi geliri kaybına
uğradığı ileri sürülüyor. Bu miktarın dörtte üçü vergi ödemeyen / kaçıran şirketler,
kalanı ise zengin bireyler yüzünden ortaya çıkıyor. Bu rakam ülkenin toplam
vergi gelirlerinin yüzde 1,8’ine ve kişi başına yaklaşık 33 dolara denk düşüyor.
(23)
Kayıp vergi ile Türkiye’de 250 bin hemşire daha
istihdam edilebiliyor
Böyle
vergi geliri kayıpları küresel olarak sağlık harcaması bütçesinin yüzde
9,2’sine ve 34 milyon hemşirenin toplam ücretine denk düşen bir büyüklüğü
oluşturuyor.
Bu
durum azgelişmiş ülkelerde çok daha vahim zira bu kayıplar bu ülkelerin sağlık
harcamalarının ortalama yüzde 52,4’ü büyüklüğünde. Yani bu vergi kayıpları
önemli ölçüde azaltılabilse, özellikle de Covid-19 Salgını ile mücadelenin bu
denli önemli olduğu bugünlerde, bu gelirlerle milyonlarca yeni sağlık personeli
istihdam edilebilir.
Türkiye’nin
uğradığı vergi geliri kaybı ise Sağlık Bakanlığı’nın gelecek yılki bütçesinin
yüzde 27’sine denk düşüyor (yaklaşık 21 milyar lira). Bu vergiler tahsil edilebilse
250.000 civarında hemşire daha istihdam edilebilir ve böylece 140.000 olduğu ileri
sürülen hemşire açığı fazlasıyla kapatılabilir.
7.000’i
hemşire, 1.700’ü ebe ve 2.864’ü sağlık teknikeri/teknisyeni olmak üzere 14
branşta 12 bin sağlık personelinin alınacağının açıklandığı (24) bugünlerde
böyle bir gelirin ne kadar önemli olduğu çok açık.
Asıl neden servet sahiplerinin
kimliğinin gizli tutulması
Vergi cennetleri
olgusunun sadece yüksek vergilerle ya da servet sahiplerinin endişelenmesine
yol açan bazı politik gelişmelerle açıklanabilmesi zor. Çünkü en yüksek vergi
oranlarına sahip Norveç ve Danimarka gibi ülkelerde normalde bu cennetlere
yönelimin en fazla olması beklenirken, yukarıda da açıklandığı gibi, yüzde 3-5
ile en düşük yönelim bu ülkelerde gerçekleşiyor. Buna karşılık demokrasinin göreli
olarak daha iyi işlediği Arjantin’de (yüzde 38) bu oran Türkiye’nin de üzerine
çıkıyor. Suudi Arabistan ise en yüksek yönelimi gösteriyor (yüzde 57).
Kısaca Türkiye’nin
zenginlerinin vergi cennetlerine yöneliminin nedeni onların çok ağır vergilendirilmesi
değil. Çünkü servetleri üzerinden vergi ödemiyorlar. Asıl olarak, bu
merkezlerin söz konusu servetlerin sahipleri ve servetlerin tutarları hakkında
son derece ketum davranmaları, bu konuda hiç bilgi vermemeleri ve biraz da,
çeşitli gerekçelerle servetlerine el konulabileceği korkusu ya da bu servetlerle ilgili olarak ülke halkının bir
gün hesap sorabileceği endişesi bu kararlarında etkili oluyor.
Bir başka
deyişle, Türkiye kökenli servetlerin bu cennetlere yöneliminde vergi ikinci
planda kalıyor çünkü Türkiye servetin hiç vergilendirilmediği, aynı zamanda da uluslararası
yatırımlar da dâhil olmak üzere sermaye vergilemesi açısından dünyanın en
liberal vergi sistemine sahip ülkelerden biri.
Burjuva iktisat
teorisi ve burjuva siyaseti de böyle bir konumun, “rakiplerine kıyasla
uluslararası yatırım pastasından daha fazla pay alabilmek, daha fazla uluslararası yatırım çekebilmek için
gerekli olduğunu” ileri sürüyor.
Uluslararası vergi rekabeti endeksi
Bu bağlamda,
dünyadaki vergi sistemlerini uluslararası vergi rekabeti açısından sıralayan ve
düzenli olarak her yıl hazırlanan bir endeks var: Uluslararası Vergi Rekabeti Endeksi.
Bu endeksin üst sıralarında yer alan ülkeler en liberal vergi rejimine, en alt
sıralarda yer alanlarsa en katı vergi rejimine sahip ülkeler olarak
tanımlanıyorlar.
Türkiye 11. ABD 32. sırada: OECD ülkeleri
Türkiye’nin gerisinde kalıyor
Bu yıl
yayınlanan endekse göre (25) Türkiye’nin genel endeks sıralamasındaki yeri 11. Böylece
Türkiye sermaye üzerinden aldığı vergilerin oranlarını en fazla indiren ve
mevzuatını/uygulamasını en fazla liberalleştiren, ekonomisini uluslararası
vergi rekabetine en fazla açan ülkeler arasında yer alıyor. Üstelik ülkenin 2018
yılında 14. Sırada iken 2020’de 11. Sıraya yükseldiği görülüyor. Oysa
geçen yıldan bu yana birçok gelişkin ülke farklı bir tutum izleyerek vergi
sistemlerini daha katılaştırdı.
Yani
Merkez Ekonomiler vergi rekabetini eskisi kadar önemsemiyorlar. Buna rağmen
Türkiye bu konuda ısrarcı davranıyor çünkü hem ekonomisi yabancı sermayeye
yapısal olarak bağımlı, hem de ülkeyi yönetenler neo-liberalizme sonuna kadar
sadıklar.
Genel
sıralamada ilk sırayı İngiltere (en liberal) alıyor. En son sırada ise 36. Sıra ile
Şili (en katı) ülke konumunda olurken, geriye doğru bunu 34. Sıra ile İsrail, 33.
sıra ile Güney Kore, 32. Sıra ile ABD, 31.
Sıra ile Slovakya, 30. Sıra ile İzlanda,
29. Sıra ile Japonya, 28. Sıra ile
Danimarka, 27. Sıra ile Polonya, 26. Sıra ile Portekiz, 25. Sıra ile
Avustralya, 24. Sıra ile Yunanistan, 22.
Sıra ile Finlandiya, 21. Sıra ile İtalya, 20. Sıra ile Yeni Zelanda, 19. Sıra
ile Belçika, 17. Sıra ile İrlanda 17 ve 15. Sıra ile İspanya takip ediyor.
Endeks
çeşitli vergiler ve vergileme biçimlerine göre de değerler taşıyor. Buna göre; Türkiye
kurumlar vergisinde 15. Sırada, gelir vergisi, sermaye
kazançlarının ve kâr paylarını vergilendirilmesi konusunda 6. Sırada,
emlak vergisinde 7. Sırada ve servet transferi üzerinden alınan vergilerde 10.
Sırada yer alırken, tüketim vergilerinde 20. Sırada bulunuyor. Dolaylı
vergilerin karmaşıklığı ölçütüne göre ise 28. Sırada (en karmaşıklardan biri)
konumunda. Kısaca Türkiye kâr ve faiz gibi sermaye gelirlerini çok az
vergilendirirken, asıl ağırlığı halkın ödediği dolaylı vergilere bindiriyor.
Endekste
Türk vergi sistemi şöyle tanımlanıyor (26): “ Türkiye genel olarak 11. Sırada
yer alıyor yani oldukça liberal bir vergileme sistemine sahip. Uluslararası
yatırımlardan elde edilen kârlar vergilendirilmiyor çünkü ülke muafiyet
endeksinde 1. Sırada yer alıyor. Kâr payları üzerinden
sadece yüzde 20 oranında nominal vergi alıyor. Bu OECD ortalaması olan yüzde
23,9’un yaklaşık 4 puan altında. Türk vergi sistemi yatırım teşvikleri
konusunda oldukça cömert”.
Sonuç: vergi politikaları servet
sahiplerine hizmet ediyor
Türkiye’de
siyasal iktidar son torba Kanun ile daha önce altı kez yaptığını bir kez daha
yaptı. Çıkardığı varlık affı ile yurt dışındaki vergi cennetleri olarak da
tabir edilen merkezlerde yıllardır tutulan ve yaklaşık olarak 150-200 milyar
dolar civarında olduğu tahmin edilen kayıt dışı servetlerin Türkiye’ye
getirilip sisteme sokulmasını amaçlıyor.
Bunun
ülkenin yapısal cari açığını ve tasarruf açığını kapatmak, acil döviz
ihtiyacını gidermek ve reel yatırımları artırmak için kullanılacağı ileri
sürülse de, bu gerekçe tatmin edici değil.
Çünkü
öncelikle bu operasyon ciddi düzeyde bir kara para aklama ile sonuçlanacak.
İkinci olarak bu servetlerden hiçbir vergi alınmayacak ya da her hangi bir
vergi incelemesi yapılmayacak. Böyle olunca da ciddi bir vergi gelir kaybı
yaşanırken, ülkenin kendisi büyük servet sahipleri için vergi cennetine
dönüşecek. Üçüncü olarak bu servetin reel yatırımlara dönüşüp, istihdam
yaratması ihtimali çok düşük zira (Türkiye’deki daha önceki örneklerinden
görüldüğü gibi), bu servetler finansal sistem içinde; borsada, hazine bonosu ve
tahvil piyasasında, banka mevduatlarında, faiz geliri ve diğer spekülatif kazançlarla
kendini büyütmek için ya da rantı çok yüksek ancak toplum ve ekoloji için
zararlı projelerde kullanılıyor. Son olarak böyle servetler, kendilerini
meşrulaştıran siyasal iktidarların ömrünü uzatmada mali bir kaynak/güç olarak
işlev görüyor.
Özetle
varlık affını, borsa ve hazine bonosu gelirlerinden hiç vergi alınmaması, mevduat
faizlerinden alınan verginin asgari ücretlinin ödediği faizden daha az olması, gelecek
yıl sermayeden alınmayacak olan yaklaşık 231 milyar liralık vergi, pırlanta ve
külçe altından alınmayan KDV ve ÖTV, Milli Piyango şans oyunlarından alınmayan
KDV; buna karşılık ekmekten, etten, çocuk mamasından, gazeteden, elektrik ve
doğal gazdan yüzde 18’e kadar alınan KDV ve gübre, petrol ve sigara ve alkollü
içeceklerden alınan çok yüksek ÖTV ve son günlerde gündeme getirilen ve bazı
büyükşehir belediyelerinin eski yöneticilerine ilişkin milyarlarca liralık
yolsuzluk dosyalarıyla birlikte ele almak gerekiyor.
Bunu
yaptığımızda şans oyunları denilen kumardan elde edilen milyarlarca liranın ve
vergi cennetlerine kaçırılan onlarca milyar dolarlık servetin neden vergilendirilmediğini
ve aklandığını daha kolay anlayabiliriz.
Dip notlar:
(1)
“Covid: Argentina passes tax on
wealthy to pay for virus measures”, https://www.bbc.com/news/world-latin-america
(5 December 2020).
(2)
17
Kasım 2020 tarihli ve 31307 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe
giren 7256 Sayılı Kanun Madde 21 ile 193 Sayılı GVK’ya eklenen geçici madde 93.
(3)
Taxia & Taxademy- Tax & International
Advisory, 2020/131 sayılı ve 13 Kasım
2020 tarihli bülten.
(4)
Jason Hickel, “We can’t have billionaires and
stop climate change”, https://thecorrespondent.com
(9 October 2020).
(5)
Credit Swiss Research Institute, Global
wealth report 2020 (October 2020), https://www.credit-suisse.com
(5 December 2020), s. 29.
(6)
https://www.bloomberg.com/news/articles/2020-10-08/top-50-richest-people-in-the-us-are-worth-as-much-as-poorest-165-million
(8 October 2020).
(7)
Camille Landais, Emmanuel Saez, Gabriel
Zucman, “ A progressive European wealth tax to fund the European COVID
response”, https://voxeu.org/article/progressive-european-wealth-tax-fund-european-covid-response
(3 April 2020).
(8)
Mustafa Durmuş, Büyük Değişim: Popülist Otoriterleşme,
İMGE Kitabevi, 2019, s. 45.
(9)
UBS, PwC, Riding the storm, Billionaires insights 2020, (November 2020), s. 6.
(10)
Chuck Collins,
“U.S. Billionaire Wealth Surges Past $1 Trillion Since Beginning of Pandemic”, https://ips-dc.org (25 November 2020).
(11)
Eva Joly, “Tax
havens: patience is running out”, https://www.socialeurope.eu
(20 November 2020).
(12)
Annette
Alstadsæter, Niels Johannesen and Gabriel Zucman, “Who Owns the Wealth in Tax Havens?, Macro Evidence and Implications
for Global Inequality” (27 December 2017), s. 13.
(13)
Agm., s. 28.
(14)
https://www.dunya.com/kose-yazisi/1-milyar-dolariniz-olsa-su-anda-turkiyeye-yatirim-yapar-misiniz
(10 Aralık 2020).
(15)
Thomas
Tørsløv, Ludvig Wier, Gabriel Zucman, “e600 Billion and Counting: Why High-Tax
Countries Let Tax Havens Flourish”, https://gabriel-zucman.eu (November
2017).
(16)
https://thenextrecession.wordpress.com/2016/11/22/a-trump-boom.
(17)
Tørsløv et al.
(18)
Richard Wolff,
“ We Don't Need to Pay No Stinkin' Taxes”,www.brechtforum
(22 February 2011).
(19)
Agm.
(20)
Christine
Lagarde, Corporate Taxation in the Global Economy, https://blogs.imf.org (25 March 2019).
(21)
Eva Joly, “Tax
havens: patience is running out”, https://www.socialeurope.eu
(20 November 2020).
(22)
R. Murphy bu
rakamın efektif vergi oranları ve getiri oranlarının hesaplamasındaki hatalar
yüzünden olması gerekenin altında çıktığını, gerçek kaybın çok daha büyük
olduğunu ifade ediyor: https://www.taxresearch.org.uk/Blog/2020/11/23/tjns-new-estimates-of-tax-lost-to-tax-abuse-look-to-be-quite-seriously-understated.
(23)
Illicit
financial flows vulnerability tracker, Turkey, https://iff.taxjustice.net/#/profile/TUR (bugünkü
kurdan hesaplandığında bu kayıp yüzde 2,3 ‘ü buluyor).
(24)
https://www.cnnturk.com/video/turkiye/12-bin-saglik-personeli-alimi (24 Kasım
2020).
(25)
International Tax Competitiveness Index 2020.
(26)
Age., s. 29 –
46.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder