Demokrasi
ve Barış Perspektifinden 2026 Bütçesi
2026 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçesinin Analizi (6)
Mustafa
Durmuş
21
Aralık 2025
Demokrasi, özgür ve adil
seçimlerin yapılabildiği ve insanların sandıktan seçtikleri tarafından
yönetildikleri bir rejim olarak tanımlanıyor. Bu tanım, seçme ve seçilme hakkı
dışında, kuvvetler ayrılığı, bağımsız yargı, özgür medya, ifade özgürlüğü,
örgütlenme özgürlüğü ve sendikal hakların varlığı gibi unsurları da içeriyor.
Böylece demokrasi
seçimleri aşan bir olgu olduğundan, günümüzde artık temsili parlamenter
demokrasi de tartışılıyor ve yerine “müzakereci demokrasi” ve
“yerinden-katılımcı demokrasi” gibi alternatifler kullanılıyor.
Bu tür kavramlar, daha
fazla bütçe şeffaflığı gerektirir ancak aynı zamanda sadece temsilcilerinin
değil, toplumun daha geniş kesimlerinin de doğrudan katılabileceği müzakereler
için alanların varlığını da gerekli kılar.
Temsili demokrasi, sağcı popülist
ve otoriter güçlerin önünü açmak yerine yeniden canlandırılabilir mi? Herkesin
yararına çalışan temsili demokratik hükümetlerle ilgili olan sosyal sözleşme hayata
geçirilebilir mi? Bir toplum, birinin kazancı bir başkasının kaybı anlamına
gelen “sıfır toplamlı” bir dünya görüşüyle parçalanmaktan kaçınabilir mi?
Teorik olarak bunları gerçekleştirebilmek
mümkün. Yani kamu maliyesini ve hükümet bütçelerini yeniden tasarlamak, bu tür
bir demokratik yenilenmenin anahtarı olabilir. (1)
Bütçe sürecinin
demokratikleşmesi
Bütçe politikalarının
adaletçi olmasını gerektiren bir yaklaşım, bütçe süreçlerinin demokratikleştirilmesini
gerektirir. Bu konuda üç şey yapılmalıdır:
İlk olarak,
temsili demokrasi ve hesap verebilirlik kurumlarını içeren liberal demokrasi
kurumları güçlendirilmelidir. İkinci olarak, bütçelerdeki değiş tokuşlar
hakkında müzakere için daha iyi koşullar yaratılmalıdır (daha fazla şeffaflık,
daha iyi muhakeme vb.). Üçüncü olarak, kapsayıcı olan ve halkın politika
ve bütçeleri şu anda olduğundan daha sık ve doğrudan etkilemesine olanak
tanıyan “temsil siyaseti ötesi” ve katılım ve müzakere alanları oluşturulmalıdır.
Temsili demokrasi ve
hesap verebilirlik kurumlarını içeren liberal demokrasi kurumlarının
güçlendirilmesi
Mali hesap verebilirliğin
temelini oluşturan siyasal çerçeve olan liberal demokrasi tehdit altında
olduğunda, mali hesap verebilirliğin geleceği de tehlikededir. Nitekim
günümüzde halkın çıkarlarını temsil etmesi ve yürütmeyi dengelemesi gereken
temel kurumlar Türkiye’de yetersizdir. Örneğin, bazı durumlarda yasama organları
bütçeleri etkin bir şekilde değiştiremez veya yürütmenin uygulama sırasında
onaylanmış bütçeye sadık kalmasını sağlayamıyor.
Ayrıca, Meclis’teki yasa yapıcılar
seçmenlerinin çıkarlarını temsil etmekten ziyade kendi çıkarlarını, ait
oldukları siyasal partilerin taleplerini gözetiyor ve/veya belli sermaye
kesimlerinin çıkarlarını koruyor. Bütçe denetimi yapma yetkisine sahip bir
kuruluş olan Sayıştay denetim raporları üretiyor ancak bunların bazıları niteliksiz.
Nitelikli olanları çoğu ise göz ardı ediliyor. Kısaca, yöneticiler kanunları
çiğneyebiliyor ve mali düzenlemeleri görmezden gelebiliyorlar.
Devlet bütçesinin
demokratikleştirilmesine odaklanan bir gündem, öncelikle bu temel kurumların
görevlerini yerine getirebilmeleri için iyileştirmeler yapmalıdır. Ayrıca
demokratik kurumların güçlendirilmesi düşünüldüğünde, siyasi partiler gibi
diğer liberal demokrasi kurumlarının da demokratikleştirilmesi gerekir. Çünkü nihayetinde
tüm çağdaş demokrasiler, yurttaş temsili amacıyla siyasi partilere dayalıdır. Bu
partilerin bütçe politikaları üzerinde etkiye sahip olduklarına inanılır.
Bütçelerdeki değiş
tokuşlar konusundaki müzakereler için daha iyi koşulların yaratılması
Liberal temsili
demokrasi, şeffaflık ve kamu kurumlarının yanı sıra daha geniş halk yığınları
tarafından anlamlı müzakereyi teşvik eden bir kültür veya uygulamalar dizisi
olmadan sağlıklı işleyemez.
Bu nedenle kamu
maliyesinin demokratikleştirilmesi, şeffaflığın derinleştirilmesine ve
özellikle bütçedeki en zor değiş tokuşlar (mübadele) üzerinde müzakerelerin
teşvik edilmesine sürekli vurgu yapılmasını gerektirir.
Bu müzakerelerin anlamlı
olabilmesi için yurttaşların erişilebilir ve kullanıcı dostu bütçe verilerine
ihtiyacı vardır ama aynı zamanda hükümetin almak istediği (veya bütçe
uygulamasında ortaya çıkan zorlukların üstesinden gelmek için almış olduğu)
kararlar için nitelikli anlatım bilgilerine ve kamusal gerekçelere ihtiyaç
duyulur. (2)
Hem devlet kurumlarını
hem de halkı kamusal gerekçeleri sunmaya, savunmaya ve tartışmaya teşvik etmek,
yurttaşlar arasında ve yurttaşlar ile devlet arasında demokrasiyi tanımlaması
gereken güven ve karşılıklı saygının merkezinde yer alır. Dolayısıyla bu
gündem, bütçe belgelerinin ve bilgilerinin kalitesinin iyileştirilmesi ve bu
belgelerin ve bunların içerdiği kararların nasıl tartışıldığı ile ilgilidir.
Kapsayıcı nitelikte halk
bütçeleri
Birçok yurttaş en azından
kendilerini özel olarak ilgilendiren alanlarda, günlük yönetsel işlere daha
anlamlı bir şekilde katılmak ister. Karar vermeyi kamu kurumlarına veya seçilmiş
temsilcilere bırakmakla yetinmez.
Bütçelerin
demokratikleştirilmesi, halkın uygulamayı izleyebilmesinin yanı sıra, öncelik
(tercih) belirleme üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olabileceği yeni alanlar
yaratma ihtiyacına da işaret eder.
Yerel meclislere olan
ihtiyaç
Uygulamada katılımcı
bütçeleme, yurttaş meclisleri ve kitlesel kaynak kullanımı gibi yollar
aracılığıyla, kamuoyunu karar alma alanlarına çekmek için geniş çapta çeşitli
girişimlerde bulunulur. (3) Bu mekanizmalar karar alma süreçlerine yeni sesler
getirebilir.
Demokrasi güçlü kamu
kurumlarının varlığını gerektirir ancak güçlü bir kamu sektörü yeterli ve adil
vergilendirme ile var olur: eğitimin, ulaşımın, sağlık hizmetlerinin ve diğer
temel ihtiyaçların fonlanması gerekir.
İktidarlar genelde sermaye
kesiminden daha az vergi aldığından, toplumu nitelikli eğitimden, altyapıdan
mahrum ederler ve yurttaşları diğer birçok ülke ile kıyaslandığında daha zayıf
bir sosyal sözleşmeyle baş başa bırakırlar.
Bu durum her sosyal
sınıftan ve her gelir grubundan aileler için bir sorun teşkil etmekle birlikte,
kentsel, kırsal ve banliyölerdeki yoksul topluluklar (özellikle de göreli
olarak daha yoksul etnik kesimler ve kimlikler) için bilhassa zehirleyici bir
nitelik taşır. Zenginler ise sadece kendilerinin erişebildiği ayrıştırılmış
sistemler oluştururlar.
Demokrasi perspektifinden
bütçelemenin zorlukları
•
Kararların gerçekten demokratik olması halinde, her zaman nesnel olarak iyi ve
adil kararlar olacağına inanmak istense de durum her zaman böyle olmayabilir.
Örneğin çoğunluk,
savunmasız kesimler için sosyal faydaları azaltan politikaları seçerek,
demokrasinin değeri ile eşitliğin değeri arasında bir çatışma yaratabilir. Daha
büyük bütçelerde demokratik katılımın kapsamını ve niteliğini belirlemek,
özellikle kararların teknik karmaşıklığı arttıkça, daha da zorlaşabilir.
•
Halkın doğrudan katılımını teşvik etmek, yurttaş odaklı süreçler ile yasama
organı gibi temsili kurumlar tarafından yönetilen süreçler arasında yetki
çatışmasına yol açabilir.
Geleneksel
seçim kurumlarının yanı sıra alternatif müzakere alanları oluşturulduktan
sonra, yurttaş çıkarlarını temsil etmek için kimin daha meşru yetkiye sahip
olduğu her zaman açık değildir. Katılımcı alanlar yeni sesler getirebilir ancak
başkalarını dışlayabilir veya sorumsuz davranışları teşvik edebilir.
Barış Perspektifinden Devlet Bütçesi
Dünyanın çok çalkantılı bir dönemden geçtiği bilinen
bir gerçek. Öyle ki bugün, 1980'lerden
bu yana hiç olmadığı kadar çok insan silahlı çatışmalarda hayatını kaybediyor.
Aktif savaşların sayısı tarihsel olarak çok yüksek seviyede.
Bu savaşların etkileri askeri alanın çok ötesine uzanıyor:
ölümlerin yanı sıra, milyonlarca insan yerinden ediliyor, gıda ve enerji üretimi
sekteye uğruyor, doğa tahrip ediliyor, iklim değişikliği ile mücadele
programları ve kalkınmaya yönelik sosyoekonomik çabalar bir kenara itiliyor.
Öncelik, başta ABD ve Avrupa’da olmak üzere, silah sanayine ve askeri
harcamalara veriliyor.
Diğer yandan son 75 yılda 145 ülkede yaşanan 115
çatışmaya ait verileri kullanan bir makale savaşların ekonomilerde derin ve
kalıcı izler bıraktığını, savaşların başlamasının ardından üretim, yatırım ve
ticaretteki büyük ve kalıcı düşüşlerin olduğunu belgeliyor ve 10 yıl sonra bile
toparlanma belirtisi görülmediğini ortaya koyuyor. Devlet gelirleri dibe
vururken, harcamalar sabit kalıyor ve bu da iktidarları enflasyonist finansmana
ve kısa vadeli borçlara bağımlılığa zorluyor. Bulgular, savaşın gerçek
maliyetinin savaş alanının çok ötesine uzandığını ve gelecek yıllar için mali
ve parasal istikrarı yeniden şekillendirdiğini gösteriyor. (4)
Barış güçlü bir sosyal alt yapıdır
Oysa barış, tıpkı demokrasi gibi, sadece bir hedef
değil, diğer tüm hedeflerin temeli ve bunların alt yapısı olarak işlev görür. Kuşkusuz
iyi tasarlanmış içermeci, ekolojik kalkınma müdahaleleri de barışı güçlendirir.
Bu yüzden de barış olmadan, kalıcı ve kapsayıcı bir sosyoekonomik kalkınmanın
gerçekleşmesi imkansızdır.
Keza barışın olmadığı yerlerde sürdürülebilirlik her
alanda tehlikeye girer. Çatışmalar başta yatırımlar olmak üzere, ekonomik
faaliyetleri aksatır, sağlık sistemlerini tahrip eder ve eğitime büyük darbe
vurur. Toplumsal güveni ve demokratik kurumları zayıflatır.
Bu nedenle de Türkiye’de
bir yılı aşkın bir süredir ağır aksak yürütülmekte olan “Barış ve Demokratik
Toplum Süreci”, gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasıyla, hızlandırılmalı ve
bu süreç 2026 yılı bütçesi dahil olmak üzere bundan sonraki bütçelerde gerektiği
gibi yer almalı, barışı güçlendirmeye, militarizmi ve savaşları önlemeye dönük
ödeneklerde ciddi artışlar sağlanmalıdır.
Oysa 2026 yılı bütçesinde
barışın izlerine rastlamak mümkün değil. Çünkü kaynakların önemli bir kısmı iç
ve dış güvenliği sağlamak adı altında otoriterleşmeye ve savaşa ayrılmış
durumda.
Bu tür harcamalar, toplam
bütçe ödenekleri içindeki yüzde 12,32’lik bir pay ile en yüksek üçüncü harcamayı
oluşturuyor. Yani seneye toplanacak olan her 100 TL’lik vergi gelirinin 16
TL’den fazlası güvenlik harcamaları için harcanacaktır. Eğitim, sağlık, alt
yapı, yoksullukla mücadele ve kalkınma gibi alanlardaki kaynak yetersizliği
düşünüldüğünde güvenlik harcamalarının nasıl bir sosyal maliyete neden olduğu
ortadadır.
Devam edecek…
Dip notlar:
(1)
https://internationalbudget.org/fiscal-futures-putting-the-public-back-into-public-finance
(6 Şubat 2019).
(2)
https://internationalbudget.org/wp-content/uploads/assessing-the-quality-of-reasons-in-government-budget-documents-ibp-2018.pdf
(Ekim
2018).
(3)
Bak: F. Peonidis Democracy as Popular
Sovereignty. Lanham, Md.: Rowman & Littlefield, 2013; H. Landemore,
“Inclusive Constitution-Making: The Icelandic Experiment,” Journal of Political
Philosophy, 23(2): 166-91. (2015).
(4)
https://www.nakedcapitalism.com/2025/11/the-lasting-economic-scars-of-war.html
(4 Kasım 2025).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder