BU YIL TAMAM, SENEYE ALLAH KERİM
Mustafa Durmuş
17 Kasım 2017
Bu yıla ait
resmi ekonomik büyüme oranları açıkçası dudak ısırtıyor. Çünkü ikinci çeyrekte
yüzde 5 büyüyen ekonominin üçüncü çeyrekte yüzde10' un üzerinde büyümesi
bekleniyor. Bu yılın bütününde ise OVP' de öngörülenin yüzde 0.5 puan aşılarak,
yüzde 6 olmasının beklendiği resmi ağızlardan açıklandı.
GSYH
büyümesi ya da ekonomik büyümenin tek başına, bırakın bir toplumsal ekonomik
iyileşme ya da toplumsal refah artışı halini göstermesini, bunun manipülatif ve
yanıltıcı bir gösterge olduğunu burada defalarca yazdık, anlattık.
Yani ekonomi
ikinci çeyrekteki gibi yüzde 5 yerine, üçüncü çeyrekte iki kat, yani yüzde 10
büyüdüğünde ne işsizlerin kolayca iş bulabilmesinin, ne bulunan işlerin güvenceli
ve iyi ücretli, kalıcı işler olmasının, ne gelir ve servet bölüşümü
adaletsizliğinin, ne de yoksulluğun azalmasının garantisi var.
Zira
sağlanan bu büyüme sonuçta bir avuç bankanın, büyük holdingin ve büyük inşaat
firmasının kârlarının yüzde 50' nin üzerinde artmasından kaynaklanıyor. Böylece
bu büyüme büyük çaptaki teşvikler, aşırı borçlanma ve kredi pompalaması ile,
ağırlıklı olarak da tüketim, inşaat-emlak ve ucuz ihracat üzerinden sağlanan
bir büyüme. Bunun da toplumun büyük bir kısmının ekonomik durumunun
iyileşmesiyle uzaktan yakından ilgisi olmadığı açık.
Elde kalan tek gösterge
Buna rağmen
yönetenlerin elinde kalan tek olumlu (!) gösterge bu olduğundan buna
yükleniliyor ve 2019' a giden yolda ekonomide işlerin iyi olduğu mesajı
verilmeye çalışılıyor.
Diğer yandan
böyle bir büyümenin sürdürülebilir de olmadığını bir çok kez yazdık. Nitekim
sadece ekonomistler değil, büyük fonlar, S&P gibi rating kuruluşları da
2018 yılı büyüme hızının en fazla yüzde 3,5 - 4 olabileceğinin altını
çiziyorlar (1).
Çünkü
hükümetin bir süredir yüklendiği kamu maliyesi alanı (sermaye için vergi
indirimleri, Hazine garantili KGF kredileri vb) giderek daralıyor, bankaların
ve şirketlerin bilançoları büyüyor (kredi borçları aşırı bir biçimde
arttığından), enflasyon ve faiz oranları yükseliyor, kısa vadeli sermaye
girişlerine (portföy yatırımları) olan bağımlılık giderek artarken, gelecek
yılda FED' in faiz oranlarını yükselteceği korkusuyla yabancı kaynak girişinin
azalacağı ve çıkışların artacağı endişesi artıyor.
Bu arada
potansiyel yatırımcı ve iş aleminin genel olarak ekonominin ve siyasetin
gidişatına ilişkin endişeleri ve güvensizlik sorunu ise tam olarak
giderilebilmiş değil. Nitekim Japon kredi derecelendirme kuruluşunun (JCR)
Türkiye'ye ilişkin iç karartıcı açıklamaları bunun somut bir göstergesi (2).
2018' den itibaren büyüme hızı düşecek,
çünkü
Kısacası bu
yıldan ziyade gelecek yıllara bakmak gerekiyor. Çünkü şu faktörler nedeniyle
2018'den itibaren ekonomik büyüme hızı keskin keskin bir biçimde azalabilir:
(i) Bu yılki büyümenin asıl sürükleyicisi olan KGF kredileri
yaklaşık 220 milyar liraya, yani milli hasılanın yaklaşık yüzde 8' inin üzerine
çıktı. Bu borçların ödenmemesi halinde ortaya çıkacak risk ve kamu zararının
büyüklüğünü tahmin edebilmek zor değil.
Buna bir de
Hazine garantileri, Hazinenin üstlendiği doğrudan yükümlülükler ve koşullu
yükümlülükler de eklendiğinde kamunun potansiyel zararı çok daha büyüyor (3).
Bu risk ve zarar normal koşullarda kolayca üstlenilebilecek bir şey değil.
(ii) Devlet harcamaları yönünden, özellikle savaşa dönük
harcamalardaki ciddi artışlar dikkat çekiyor. Öyle ki asıl olarak savaş
sanayine dönük üretim yapan Aselsan şirketi şuan Türkiye'nin en parlak
şirketlerinin başında geliyor (4). Bu yıl iç ve dış güvenlik bütçelerine ayrılan
pay geçtiğimiz yıllara göre rekor artış gösteriyor.
Gelirler
tarafında ise bu yılsonuna kadar indirilen beyaz eşya, mobilya ve konut
inşaatındaki ÖTV ve KDV oranları, çok sayıda vergi teşviki, işverenlere verilen
773 liralık istihdam teşviki gibi teşvikler sonucunda kamu maliyesi alanı iyice
sıkışmış durumda.
Buna bir de
toplanmayan ve tutarı 337 milyar lirayı bulan vergiler, cezalar, prim
alacakları (5) ve çok sık çıkartılan vergi ve prim aflarıyla giderek erozyona
uğrayan vergi ödeme bilincini eklediğimizde bu teşviklerin ya da sermayeden
vergi almama biçimindeki anlayışın da 2018' de normal koşullar altında
sürdürülememesi gerekiyor.
Siyasal ihtiyaçlar ön planda
Ancak
siyaset alanında durumlar ve yönetenlerin ihtiyaçları farklı gibi görünüyor.
Ekonomiye ilişkin bu tespitlerimizi önemsiz kılabilecek başka öncelikler söz
konusu. Yani siyaset 2019' a kilitlenmiş durumda. Bu nedenle de her türlü
ekonomik riske rağmen, ekonominin ihtiyacından ziyade siyasetin ihtiyacından
yola çıkılarak, tüm bu riskler göze alınarak yukarıdaki bu teşvik vs.
uygulamaları sürdürülebilir.
Yani yeni
yılda da KGF kredilerine, sermaye teşviklerine ve devlet harcamalarına devam
edilebilir, böylece başkanlık ve yerel yönetim seçimlerine yüksek bir büyüme
ortamında girilmesi sağlanabilir.
Finansal kriz riski var
(iii) 2018 ve sonrasında ekonominin aşağıya doğru gidişine
neden olabilecek başka gelişmeler de mevcut. Bunlar sırasıyla; yüksek
enflasyon, yüksek döviz kuru, yüksek faiz oranları, yüksek dış borç stoku,
yüksek cari açık ve kısa vadeli yüksek düzeyde dış borç geri ödeme ihtiyacı
(toplamda 12 ay için yaklaşık 200 milyar dolar) gibi özellikle de finans
sektöründe ciddi bir krizi tetikleyerek bunu ekonominin ve toplumun genel krizi
haline getirebilecek olan dinamikler.
Örnek olarak
yüksek enflasyon liradan kaçışı, dolarizasyonu (avroya yönelim de dahil)
hızlandırıyor. Belirsizlikler sağlam paraya (döviz) ve altına yönelimi
artırıyor. Bu da şirketlerin yüksek dış borç stokları ve kısa vadede yüksek
borç geri ödeme yükleri nedeniyle döviz kurunu daha da yükseltiyor. Öyle ki dün
dolar 3.90' ı test ederken, avro 4.50' yi aştı. Yüksek kur ise beklendiği gibi
yüksek enflasyonun nedeni oluyor. Yani içinden çıkılamaz bir kısır döngü
oluşmuş durumda.
FED faiz
oranlarını yükselttiğinde ise ülkeden dışarıya sermaye çıkışları artarken,
içeriye doğru olan girişler azalıyor. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları
zaten durağan, banka kredileri ise bankaların aşırı borçlanması yüzünden yatay
seyrettiğinden, cari açık son 7 aydır olduğu gibi sıcak para ile fonlanıyor
(portföy yatırımları, Hazine bonosu ve tahvil satışı gibi). Sıcak para yüksek
faiz sevdiğinden onu elde tutabilmek için zaten yüksek olan faizler daha da
yükseliyor ve daha da yükselecek.
Hem dolarizasyon, hem de cari açık (yüzde 4,5) ülke ekonomisinin büyümesinin ne denli kırılgan, zayıf, dışa bağımlı ve riskli olduğunu da ortaya koyuyor.
Hem dolarizasyon, hem de cari açık (yüzde 4,5) ülke ekonomisinin büyümesinin ne denli kırılgan, zayıf, dışa bağımlı ve riskli olduğunu da ortaya koyuyor.
Kısaca,
sadece daralan mali alan; artan bütçe açığı ve artan kamu borçlanması değil,
yüksek enflasyon, cari açık, faiz oranları, kur gibi parasal göstergelerin
mevcut düzeyi ve gidişatı da 2018' de normal koşullarda ekonominin ciddi olarak
yavaşlayacağını gösteriyor.
Ancak
siyaset mekanizmasının, ülkeyi yönetenlerin ihtiyacı, en azından (diğerleri ile
ilgili bir şey yapılamasa da), ekonomiyi krize sokmadan, hormonlu da, riskli
de, borçla pompalanmış olsa da yüksek büyüme hızlarıyla 2019' a kadar
gidebilmek.
Kuşkusuz
geriye şu soruları yanıtlamak kalıyor; halk, seçmen 2017'nin ekonomik
performansından, ekonominin yüksek büyümesinden ne fayda sağladı, bu durumdan
ne kadar memnun?
Kamuoyu
yoklamaları iktidar partisinin oylarında artışa mı, yoksa düşüşe mi işaret
ediyor?
Böylece
2017' deki yüksek büyümenin bir benzeri büyüme hızı 2018'de de elde edilirse
(bu büyüme istihdam artışı, toplumsal refah artışı, adaletli bölüşüm
yaratmadığı sürece) halk düşüncesini değiştirir mi, mevcut desteğini sürdürür
mü, yoksa artık büyüme oranlarındaki sanal yükseklik artık onları tatmin etmez
mi?
Ekonomideki
sıkıntılar sanal büyüme halısının altına süpürülürken, Atatürkçülüğün
keşfedilmesi, ulusalcılara göz kırpış ve milliyetçiliğin tırmandırılması
yeterli olur mu?
Yaşayıp göreceğiz...
........................
(1) S & P Global Ratings, "Turkey Foreign and Local Currency Ratings Affirmed: Outlook Remains Negative, 3 November 2017, s. 4.
(2) "Japon kredi derecelendirme kuruluşu: Türkiye'de seri iflaslar yaşanabilir", www.cumhuriyet.com.tr., 12 Kasım 2017.
(3) Mustafa Durmuş, "2018 Bütçesi Üzerine Ekonomi Politik Bir Değerlendirme", www. kesk.org.tr, 13 Kasım 2017.
(4) "Türkiye'nin en değerli şirketi Aselsan oldu", https://m.sabah.com.tr.
(5) Hakan Özyıldız, "Naif bir bütçe denkliği hayali", www. hakanozyildiz.com, 26 Ekim 2017.
........................
(1) S & P Global Ratings, "Turkey Foreign and Local Currency Ratings Affirmed: Outlook Remains Negative, 3 November 2017, s. 4.
(2) "Japon kredi derecelendirme kuruluşu: Türkiye'de seri iflaslar yaşanabilir", www.cumhuriyet.com.tr., 12 Kasım 2017.
(3) Mustafa Durmuş, "2018 Bütçesi Üzerine Ekonomi Politik Bir Değerlendirme", www. kesk.org.tr, 13 Kasım 2017.
(4) "Türkiye'nin en değerli şirketi Aselsan oldu", https://m.sabah.com.tr.
(5) Hakan Özyıldız, "Naif bir bütçe denkliği hayali", www. hakanozyildiz.com, 26 Ekim 2017.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder