TORBA YASA: MIZRAK ÇUVALA SIĞMIYOR (2)-Bütçe açığı ve faiz dışı harcamaların önlenemeyen
yükselişi
Mustafa Durmuş
19 Temmuz 2019
Torba Yasa ile Merkez Bankası’nın (TCMB)
bu yıl 46 milyar liranın üzerinde olduğu tahmin edilen ihtiyat akçesi Hazine’ye
aktarılmış olacak.
Hazine’nin nakit açığının kapatılması ve
borçlanma ihtiyacının azaltılması için yapıldığı düşünülen bu düzenleme
(devletin mali krizi ile enflasyon arasındaki ilişki anlamında) başlı başına
bir analizi gerekli kılıyor.
NAKİT AÇIĞI VE BORÇLANMA HIZLA ARTIYOR
O halde öncelikle, devlet mali olarak ne
durumda bir bakalım. Devletin mali durumunu tam olarak görebilmek için sadece
bütçe açığına değil, bunun yanı sıra “Hazine nakit açığına” ve devletin
borçlanmasının ne durumda olduğuna bakmak gerekiyor.
Hazine nakit açığı Hazine’nin anlık
olarak ihtiyaç duyduğu nakdi, dolayısıyla da borçlanma gereğini gösteriyor. Bu
açık son üç yıldır (özellikle de son bir yıldır) çok ciddi bir biçimde artış
gösteriyor.
Öyle ki 2016 yılında -38,2 milyar lira
olan açık, 2017 yılında -60,4 milyar liraya ve 2018 yılında -70 milyar liraya
yükseldi. Dahası bu açık sadece bu yılın ilk 6 ayında -77,8 milyar lirayı buldu
(1).
Yani açık (daha yılın yarısında), geçen
yılkı toplam açığın yaklaşık yüzde 111’ini aştı. Açığın bu hızla devam etmesi
halinde nakit ve borçlanma ihtiyacının daha da artacağını söylemek için
müneccim olmaya gerek yok.
BÜTÇE AÇIĞINDA REKOR ARTIŞ!
Hazine nakit açığının neden hızlı bir
biçimde arttığını anlayabilmek için öncelikle devlet bütçesinin gelir ve
giderlerindeki gelişmelere bakmak gerekiyor. Nitekim bütçe gelirlerindeki
artışın, bütçe giderlerindeki artışın çok gerisinde kaldığı görülüyor.
Biraz detaylandırmak gerekirse: 2019
yılı Ocak-Haziran döneminde bütçe gelirleri (2) bir önceki yılın aynı dönemine
göre yüzde 14 oranında artarken, bütçe giderleri yüzde 20,5 oranında arttı
(neredeyse bir buçuk katı). Bütçe gelirlerinin çok büyük bir kısmını oluşturan
vergi gelirleri ise (aynı dönemde) sadece yüzde 4,4 oranında artarken, faiz
hariç bütçe giderleri yüzde 17,7 oranında arttı.
Bu gelişmelerin sonucunda geçen yılın
ilk 6 ayında 46,1 milyar lira açık veren bütçe, bu yılın ilk 6 ayında 78,6
milyar lira açık verdi (3) (bu yıl için öngörülen açığın yüzde 97,5’i böylece
ilk 6 ayda gerçekleşmiş oldu).
TARİHSEL OLARAK EN YÜKSEK FAİZ DIŞI AÇIK (FDA) GERÇEKLEŞTİ
Daha da önemlisi, geçen yılın ilk 5
ayında (artı) 11 milyar lira faiz dışı fazla verilmiş iken, bu yılın ilk 5
ayında bu fazla açığa dönüştü ve 3 kat artarak (eksi) 20,1 milyar lira oldu.
Ocak-Haziran dönemini kapsayan ilk 6 ayda ise bu açık 27,8 milyar liraya
yükseldi. Yani bir ayda faiz dışı açık (FDA) 7,7 milyar lira arttı. Geçen yılın
ilk 6 ayına göre FDA’daki büyüme yüzde 127’yi buluyor.
Bilindiği gibi, faiz dışı denge, faiz
ödemeleri düşüldükten sonraki bütçe ya da Hazine dengesi olarak tanımlanıyor.
Ortaya çıkan fark pozitif ise faiz dışı fazladan (FDF), negatif ise faiz dışı
açıktan (FDA) bahsedilir. Bu açığın hızla büyümesi devletin yapısal bir mali
kriz (dolayısıyla borçlanma yönündeki baskı) içinde olduğuna işaret eder.
Program Tanımlı (IMF tanımlı) Faiz dışı
denge tanımında ise o yıl elde edilen bir defalık, geçici gelirler
(özelleştirme gelirleri, faiz gelirleri, Merkez Bankası ve kamu bankalarının
kâr ve temettü gelirleri, bedelli askerlik gelirleri, imar affı gelirleri vb.
hesaba dâhil edilmez.
Bütçe harcamaları arasında, Haziran
ayında (geçen yılın Haziran ayına göre) en fazla artan harcama; yüzde 82,4 ile
(4,4 milyar lira) yerli yabancı rantiyeye yapılan faiz ödemeleri oldu (ilk 6
ayda bu artış ortalama yüzde 50).
SORUN SADECE FAİZ DEĞİL!
Ancak artık sorun sadece yüksek faiz
ödemeleri değil çünkü faiz ödemeleri düşüldükten sonra dahi bütçe çok ciddi
açık veriyor. Bu da devlet maliyesinin dengesizliğine neden olan bazı yapısal faktörlerin
devrede olduğunu gösteriyor.
Bu yüzden faiz ödemeleri dışında hangi
harcamaların (örneğin sermaye destekleri ve askeri harcamalar ve diğer güvenlik
harcamaları gibi) bütçe açığını, dolayısıyla da Hazine açığını ve borçlanma
gereğini artırdığını özellikle irdelemek gerekiyor.
Bütçe açığının bir tarafı olan vergi
geliri tahsilatlarındaki durgunluğun nedenleri arasında; ekonomik krizin vergi
ödeme gücünü azaltması, vergi toplama gayretinin zayıflaması, sıklıkla
çıkartılan vergi afları ve yüksek enflasyonun vergi gelirlerini reel olarak
düşürmesi gibi faktörler sayılabilir.
SERMAYE DESTEKLERİ BİÇİMİNDEKİ HARCAMALAR VE ŞİRKET KURTARMALARI ARTTI
Açığın diğer tarafı olan devlet
harcamalardaki artış bütçe gelirlerindeki artışın bir buçuk katı, vergi gelirlerindeki
artışın ise 4 katından fazla.
Devlet harcamaları içinde (geçen yılın
Ocak- Mayıs döneminden bu yılın aynı dönemine olmak üzere) en hızlı artan kalem
yüzde 36 ile cari transferler oldu (Haziran’da bu artış yavaşladı ve yüzde 21’e
geriledi).
Toplam harcamalar içindeki payı yüzde
41’i aşan transferlerin, sübvansiyonların ve teşviklerin bu kalemden verildiği
göz önüne alındığında (ister ekonomik kriz gerekçesiyle, isterse yeni rejim
altında elde edilen yeni imkânların, kolaylıkların sayesinde olsun) devlet
bütçesindeki açığın ilk sırada yer alan nedeninin sermaye kesimine yönelik mali
destekler olduğu ileri sürülebilir. Ancak Haziran ayında (bütçe kaynaklarının
azalması yüzünden) bu desteklemede frene basıldığı da göze çarpıyor.
RANTÇI SERMAYE PAYINI ARTIRDI
İlk 6 aylık dönemde faiz ödemelerinin
artış hızı yüzde 50,1 oldu. Yani devlet rantiyeye 50,8 milyar lira faiz ödedi
(anaparadan söz etmiyoruz). Böylece rantçı sermaye bu tahsisten en kazançlı
çıkanların başında geliyor.
Bunun nedeni kuşkusuz (vergi
gelirlerinin yetersizliği ve özelleştirme yapılamaması yüzünden), kontrolden
çıkmış devlet harcamalarının ağırlıklı olarak borçlanma ile karşılanıyor
olması. Devletin borçlanma ihtiyacı ya da eğilimi arttıkça yerli ve yabancı
bankalara olan faiz ödemeleri de artırıyor.
Bu, bir yandan rantçı sermayeye kaynak
aktarma biçiminde belirgin bir haksızlığın ve ekonomik israfın sürdüğünü
gösteriyor. Diğer yandan da (ironik bir biçimde) İslamcı görünüme sahip bir
iktidarın faiz karşısındaki çaresizliğini sergiliyor.
Devlet tahvillerinin faizinin, hem AB ve
ABD gibi Merkez Ekonomilerdeki faizlerden birkaç katı, hem de aynı kendi ile
kulvardaki Yükselen Ekonomilerinkinden de 2 katına yakın düzeylerde olduğu
dikkate alındığında, bu faiz ödemelerinin ne denli tahrip edici ve
yoksullaştırıcı olduğu ortaya çıkıyor.
Öyle ki 10 yıllık devlet tahvili
faizleri Yükselen Ekonomilerde ortalama yüzde 4,5 iken, Türkiye’de yüzde 7’nin
üzerinde seyrediyor (4). Ayrıca ülkede son bir yıldır Tahvil Getiri Eğrisi
terse dönmüş durumda. Yani kısa vadeli devlet tahvillerin faizleri uzun
vadelilerin (birkaç yıllıkların) üzerine çıktı (5). Bu da rantçı sermayenin
giderek devlete uzun vadeli borç verme konusunda daha az güvendiğini
gösteriyor.
FAİZ DIŞI HARCAMALARDA PATLAMA
Ancak Hazine nakit açığının tek nedeni
faiz ödemeleri değil. Bunu da faiz dışı dengeye bakarak görebilmek mümkün.
2016 yılından bu yana program tanımlı bu
denge açık vermeye başladı ve bu açık her geçen yıl büyüdü. Öyle ki son 12 ayda
yeni bir rekor kırarak 99,2 milyar liraya yükseldi (6). Yukarıda da
vurgulandığı gibi, geçen yılın ilk 5 ayında pozitif olan faiz dışı denge, bu
yılın ilk 5 ayında hem açığa dönüştü, hem de 3 kata çıktı. Dahası geçen yılın
ilk 6 ayına göre FDA’daki büyüme yüzde 127’yi buldu.
Gelecek yazı: Aşırı borçlanmanın sonu: Monetizasyon
DİP NOTLAR:
(1) 2016-2018 verileri
için: http://www.mahfiegilmez.com/…/enflasyon-bugun-duser-yarn-ck… ve 2019 verisi
için: Hazine ve Maliye Bakanlığı, 2019 yılı Hazine Nakit Gerçekleşmeleri, https://www.hmb.gov.tr (5 Temmuz 2019).
(2) T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Aylık Bütçe Gerçekleşmeleri Raporu (Haziran 2019).
(3) Agr.
(4) Ali Rıza Güngen , “KÖİ maliyeti belirginleştikçe batış da netleşiyor”,http://sendika63.org (31 Mayıs 2019); IMF, Fiscal Monitor, Curbing Corruption (April 2019), s. 13; OECD Economic Outlook, Trade uncertainty dragging down global growth (21 May 2019).
(5) 14 Mayıs 2019 tarihli DİBS ihalesindeki getiri (faiz) oranlarına ait TCMB verileri.
(6) Güngen, agm.
(2) T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı, Aylık Bütçe Gerçekleşmeleri Raporu (Haziran 2019).
(3) Agr.
(4) Ali Rıza Güngen , “KÖİ maliyeti belirginleştikçe batış da netleşiyor”,http://sendika63.org (31 Mayıs 2019); IMF, Fiscal Monitor, Curbing Corruption (April 2019), s. 13; OECD Economic Outlook, Trade uncertainty dragging down global growth (21 May 2019).
(5) 14 Mayıs 2019 tarihli DİBS ihalesindeki getiri (faiz) oranlarına ait TCMB verileri.
(6) Güngen, agm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder