UÇAK TÜRBÜLASTAN ÇIKTI MI YOKSA DÜŞÜŞ
DEVAM MI EDİYOR?
Mustafa Durmuş
12 Ağustos 2019
Bir kaç gün önceki resmi müjdeli haber
ekonominin türbülanstan çıktığı, kara bulutların da dağılmakta olduğu
yönündeydi.
Buna dayanak olarak da cari açığın
kapanmaya yüz tutması, hatta fazla vermeye başlaması gösterildi. Havuz medyası
bu gelişmeyi bayram öncesinde (döviz kurundaki son haftalardaki düşüşle
birlikte), adeta bol fıstıklı baklava tadında sundu.
HASTA KİLO KAYBETMEYE DEVAM EDİYOR
Oysa daha önceki bir yazımızda (1),
bizim ekonomimizin cari fazla vermesi ile örneğin Çin ya da Almanya
ekonomilerinin cari fazla vermesinin aynı anlama gelmediğini, kanserden dolayı
ciddi kilo kaybetmekte olan hasta örneğiyle anlatmıştık. Buna tekrar
dönmeyeceğim o yazı güncelliğini aynen koruyor. Hatta tabloda sunduğum ve
ayrıca ayrıntılı açıklamasını yaptığım gibi, o günden bu yana durum (bence)
sadece ciddiyetini korumuyor, hasta sağlıksız kilo vermeyi sürdürüyor.
Tabloya bakıldığında sağlıklı bir
gelişme gibi sunulan cari açıktaki yaklaşık 10 katlık azalmanın aslında dış
ticaret açığındaki büyük çaptaki azalmadan kaynaklandığı görülüyor.
EKONOMİ KÜÇÜLÜP İTHALAT AZALDIĞI İÇİN CARİ AÇIK KAPANDI
Bunun da iki boyutu var: İthalat çok
büyük çapta azalırken, ihracatta küçük çapta bir artış olmuş. Bu gelişme dış
ticaret açığını ve cari işlemler açığını azaltmış. İhracat tarafında açığın
kapatılmasına etki eden asıl faktörün ise turizm gelirlerindeki artış olduğu
verilerin detayından anlaşılıyor.
Özcesi cari açığın kapanmaya yüz tutması
(Korkut Boratav Hoca’nın da dediği gibi) (2) krizin, ekonominin küçülmesinin,
işsizliğin ve yoksulluğun artmasının resmi olarak tescil edilmesi anlamına
geliyor. Yani cari açıktaki kapanma emekçilerin ve toplumun büyük bir kısmının
ağır bedeller ödemesiyle gerçekleşti (kapitalist sistemde bunun başka bir yolu
da yok).
YOKSULLAŞTIRAN BÜYÜMEDEN YOKSULLAŞTIRAN KÜÇÜLMEYE
Diğer taraftan ödemeler dengesi
verilerinin yayınlandığı günlerde TÜİK tarafından yayınlanan Dış Ticaret
Endekslerini de dikkat almamız gerekiyor, çünkü bize (resmi görüşün
söylemediği) önemli bir şey daha söylüyorlar.
Buna göre, İhracat Birim Değer Endeksi
geçen yılın Haziran ayına göre bu yılın Haziran ayında yüzde 4,8; İthalat Birim
Değer Endeksi ise yüzde 3,7 azaldı (3). Bunun anlamı artık hem daha ucuza
dışarıya satıyoruz, hem de daha ucuza dışarıdan satın alıyoruz. Ama bu ucuzlama
ihracat ve ithalat tarafında aynı ölçüde gerçekleşmemiş. İkisi arasında ihracat
lehine yüzde 1,1 puanlık bir fark var. Bu da dışarıya satarken aynı zamanda fakirleşiyoruz
demek.
Nitekim bunu anlatan bir diğer veri yine
aynı bültende yer alan Dış Ticaret Haddi Endeksi (DTH). Bu endeksin “100’ün
üstünde olduğunda ülkenin göreli olarak dış ticarette iyi durumda olduğu” kabul
edilir (çünkü bu ekonominin dış ticaretteki eşitsiz değişim sarmalı içinde
olmadığı anlamına gelir).
DTH hala 100’ün üstünde ama geçen yıldan
bu yana Endeks azalma eğiliminde. Öyle ki İhracat Birim Değer Endeksinin
İthalat Birim Değer Endeksine bölünmesiyle hesaplanan ve 2018 yılı Haziran
ayında 104,1 olarak elde edilmiş olan bu Endeks, 1,2 puan azalarak 2019 yılı
Haziran ayında 102,9 oldu. Ayrıca 2019 yılı ikinci çeyreğinde (Nisan-Haziran)
geçen yılın aynı dönemine göre 2,5 puan azalarak 101,5’e düştü.
Genellikle ekonomi büyürken DTH
azgelişmiş ekonominin aleyhine döndüğünden buna iktisat literatüründe
“yoksullaştıran büyüme” adı verilir. Türkiye de bunu yaşamıştı ama artık
“yoksullaştıran küçülme” yoluna sapmış bulunuyoruz.
FİNANS HESABI NE SÖYLÜYOR?
Merkez Bankası’nın yayınladığı ödemeler
dengesi verilerinden olan Finans Hesabı (4) bize özetle şunları söylüyor:
(i) Sermaye girişleri 8 kata yakın azaldı:
Geçen yılın ilk altı ayına
(Ocak-Haziran) göre bu yılın aynı döneminde; ülkeye toplam sermaye girişleri
yaklaşık 8 kat azalarak 13,7 milyar dolardan 1,8 milyar dolara geriledi (oysa
yılın üç ayındaki azalma sadece 1/3 bir oranındaydı). Yani girişler 11,9 milyar
dolar azaldı. Bu arada sadece Mart ve Nisan aylarında toplam 7,2 milyar dolar
yurt dışına çıktı.
Sermaye biçimleri olarak baktığımızda;
uzun vadeli yabancı kaynak olarak değerlendirilen doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarında geçen yıl 2,024 milyar dolarlık bir çıkış varken, bu yıl bu
miktarın 1,486 milyar dolara gerilediğini görüyoruz. Ancak ilk üç aya göre bu
çıkışlar hızlandı.
(ii) Doğrudan yabancı sermaye gayrimenkul ve emlake geliyor:
Ülkeye gelen ve göreli olarak ekonomiye
en fazla istihdam ve gelir katkısı yaptığı ileri sürülen doğrudan yabancı
yatırım miktarı ise aynı dönemde 5,527 milyar dolardan 4,598 milyar dolara
düştü. Yani bu dönemde ülkeye 929 milyon dolar daha az yabancı doğrudan yatırım
geldi. Oysa yılın ilk üç ayında ülkeye gelen yatırım miktarında artış vardı.
Bu gelen yatırımların yeni fabrika
yatırımları gibi reel yatırımlardan ziyade, ülkeden gayrimenkul alımı biçimindeki
satın almalara yönelik olduğunun altını çizmek gerekiyor.
(iii) “Gelen” portföy yatırımları azalırken, “çıkanlar” artıyor:
Geçen yılın ilk altı ayında ülkeden yurt
dışına olmak üzere, yurttaşlarımız 362 milyon dolarlık bir portföy yatırımı
yapmışken, bu yıl bu 2,025 milyar dolara yükseldi. Bu 5,6 katlık bir artış
demek. Oysa bu yılın ilk üç ayında portföy yatırımları tersine dönmüş ve ülkeye
433 milyon dolarlık bir portföy yatırımı girişi olmuştu.
Kısaca zenginlerimiz paralarını yurt
dışındaki finansal piyasalarda değerlendirmeyi tercih etmişler.
Bu dönemde ülkeye yabancıların yaptığı
(gelen) portföy yatırımlarında ise neredeyse 15 katlık bir portföy yatırımı
artışı söz konusu olsa da (241 milyon dolardan 3,617 milyar dolara yükselmiş)
bunu dikkatli yorumlamak gerekir.
Çünkü bu yılın ilk üç ayında ülkeye
gelen portföy yatırımı 8,816 milyar dolar iken bu 6 ayın sonunda bu sadece
3,617 milyar dolar olabildi. Yani yaklaşık 2,5 katlık bir düşüş yaşandı.
Ayrıca böyle yatırımların sadece yüzde
23’ü borsaya-yani hisse senetlerine, kalan yüzde 77’sinin ise dünyanın en
yüksek üçüncü faiz getirisini sunan Hazine bonosu ve Devlet tahvillerine
gittiğini vurgulayalım.
Kısaca devlet geldiğimiz nokta
itibariyle, cari açığın önemli bir kısmının finansmanını üstlenmek zorunda
kaldı. Bunun sonucunda ortaya çıkan faiz oranı artışı ve bunun neden olduğu
bütçedeki faiz harcamalarındaki artış ise krizin bedelinin toplumun bütününe
ödettirileceğinin bir diğer göstergesi.
(iv)Ekonomi ve siyasete olan güven yitimi dövizin dışarıya kaçmasıyla
sonuçlanıyor:
Bir de Finansman Hesabının “diğer
yatırımlar” kalemine bakalım. Burada banka mevduatları ve banka kredileri gibi
sermaye akımlarına yer veriliyor. Geçen yılın ilk üç ayında ülkedeki bankalara
(ağırlığı mevduat biçiminde olan) 3,4 milyar dolar gelirken, bu yılın ilk üç
ayında yurt dışındaki bankalara mevduat olarak 7,6 milyar dolar gitti.
Altı aylık süreçte (yani Ocak-Haziran
döneminde) geçen yıl yerli bankalara net geliş olmadığı gibi 76 milyon dolarlık
azalma söz konusu olmuş. Buna karşılık bu yılın altı ayında yurt dışındaki
bankalara giden mevduatın miktarı yaklaşık 6 milyar dolar oldu.
Yani bu bir yıl içinde yurt dışındaki
bankaların verdiği vadeli mevduat faizlerinin bizdekinin çok altında olmasına
rağmen dövizin dışarıya kaçması, döviz sahibi yurt içi yatırımcıların ekonomiye
ve siyasete ciddi bir güven sorunu yaşadığını gösteriyor.
(v) “Net Hata ve Noksan ” kaleminde normalleşme yaşanıyor:
“Kaynağı belli olmayan döviz olarak” da
bilinen para geçen yılın ilk 6 ayında (artı) 9,6 milyar dolar iken bu yılın 6
ayında giderek erimiş ve eksiye dönerek (- )161 milyon dolar olmuş.
Kısaca bu tablo dikkatlice analiz
edildiğinde, ileri sürüldüğü gibi türbülanstan çıkış olmadığı (en azından
henüz), ekonominin irtifa kaybetmeyi sürdürdüğü görülüyor.
Kaldı ki ekonomik krizden çıkış
stratejisinin yol açtığı ağır faturanın kimler tarafından ödendiği ya da
ödeneceği de en az çıkışın kendi kadar önemli değil mi?
Tıkanan ücret zammı görüşmeleri,
sendikaların grev aşamasına gelmiş olmaları, Hazine’nin şirketlere ortak olarak
açık bir biçimde sermayeyi kurtarma girişimleri, iş kazası adı altındaki
yaşanan iş cinayetleri ve yaygın bir biçimde sürdürülen doğa tahrip ve talanı
krizin faturasının kimler tarafından ödendiğini göstermiyor mu?
DİP NOTLAR:
(1) Mustafa Durmuş,
“Tespihe dizilmiş kriz paketleri”, http://sendika63.org(26 Mayıs 2019).
(2) http://haber.sol.org.tr/…/korkut-boratava-gore-damat-albayr… (9 Ağustos 2019).
(3) TÜİK, Dış Ticaret Endeksleri, Haziran 2019 (9 Ağustos 2019).
(4) T.C.M.B., Ödemeler Dengesi İstatistikleri, Haziran 2019,https://www.tcmb.gov.tr (12 Ağustos 2019).
(2) http://haber.sol.org.tr/…/korkut-boratava-gore-damat-albayr… (9 Ağustos 2019).
(3) TÜİK, Dış Ticaret Endeksleri, Haziran 2019 (9 Ağustos 2019).
(4) T.C.M.B., Ödemeler Dengesi İstatistikleri, Haziran 2019,https://www.tcmb.gov.tr (12 Ağustos 2019).
USD
|
2018
Ocak- Haziran
|
2019
Ocak-Haziran
|
Açıklama
|
Cari
İşlemler Hesabı
|
-
31,7 milyar dolar
|
-3,3
milyar dolar
|
Cari işlemler açığı 9,6 kat azaldı
|
Dış
Ticaret Dengesi
|
-
33,7 milyar dolar
|
-
8,1 milyar dolar
|
Dış ticaret açığı 4,2 kat azaldı
|
Toplam
Mal İhracatı
|
85,8
milyar dolar
|
89,1
milyar dolar
|
Mal ihracatı sadece 3,3 milyar dolar attı
|
Toplam
Mal İthalatı
|
119,5
milyar dolar
|
97,2
milyar dolar
|
Mal ithalatı 22,3 milyar dolar azaldı
|
Finans
Hesabı
|
-
13,7 milyar dolar
|
-
1,8 milyar dolar
|
Yabancı kaynak girişi 11,9 milyar azaldı (yaklaşık 8 kat
düştü)
|
Yurt
Dışına Yapılan Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı (Giden)
|
2,
0 milyar dolar
|
1,5
milyar dolar
|
İlk 3 aya göre yurt dışına çıkışlar hızlandı
|
Yurda
Yapılan Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı (Gelen)
|
5,5
milyar dolar
|
4,6
milyar dolar
|
0,929 milyar dolar daha az doğrudan yatırım geldi
|
Yurt
Dışına Yapılan Portföy Yatırımı (Giden)
|
0.362
milyar dolar
|
2,025
milyar dolar
|
İlk 3 ayda giden paranın bir kısmı dönmüştü, ama yurt dışına
giden fon 5,6 kat arttı
|
Yurda
Yapılan Portföy Yatırımı (Gelen)
|
0.241
milyar dolar
|
3,617
milyar dolar
|
15 kat artış var ama yanıltıcı zira 3 aylık verilere göre
giriş 2, 5 kat azaldı
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder