PAKET
PAKET ÜSTÜNE
Mustafa
Durmuş
2
Haziran 2020
Üst üste kurtarma paketleri
açıklanıyor. 1 Haziran’dan itibaren uygulamasına başlanılan normalleşme
takvimine uygun olarak bu paketlere bir yenisi daha eklendi: Devlet Bankalarından Kredi Paketi.
Hazine ve Maliye Bakanı’nın
açıklamasına göre özetle devlet bankaları konut, taşıt, sosyal hayat ve tatil
kredisi paketleri sunacaklar.
Buna göre; birinci el/sıfır veya
ikinci el konut alımlarında 1 yılı ödemesiz 15 yıl vade ile kredi
kullandırılacak. Yerli üretim yapan anlaşmalı
firmalardan sıfır km binek araç (motosiklet dâhil) veya ticari araç satın
alacak bireysel/kurumsal müşterilere aylık yüzde 0,49 – 0,69 faiz oranı ile taşıt
kredisi imkanı sunulacak. Mobilya, elektronik, beyaz eşya, ev boya-seramik-kapı
ve pencere sistemleri, ev tekstil, çeyiz ve bisiklet sektörlerini desteklemek
amacıyla yerli üretim yapan firmalar ile anlaşmalar yapılacak ve asgari 3.000 lira, azami 30.000 lira kredi
tutarı ile 6 ay ödemesiz, azami 60 ay vade, aylık yüzde 0,55 faiz oranı ile
finansman imkânı sunulacak. Tatile çıkmak isteyen vatandaşlara 10.000 liraya kadar 6 ay
ödemesiz 36 ay vade ile uygun şartlarda tatil
kredisi verilecek. (1)
Tüketici
üzerinden piyasalara destek
Yani daha önceki paketlerde
doğrudan sermaye çevrelerine, firmalara vergi, prim ertelemesi / kolaylığı ve
kredi desteği açıklanmıştı. Bu kez belli başlı sektörlere tüketiciler üzerinden,
yani tüketicilere kredi sağlanarak (dolaylı bir biçimde) destek verilecek.
Diğer taraftan kredi halk için yeni
borç demek. Bu nedenle de bu pakette daha fazla borç altına sokma dışında, halkın,
özellikle de Koronavirüs sonrasında sayıları daha da fazla artan işsizlerin,
yoksulların, köylülerin, küçük üretici ve küçük esnafın derdine çare olacak her
hangi bir şey yok.
Halkın daha da borçlanması
pahasına, krizdeki bazı sektörler canlandırılmaya çalışılacak. Eğer bir
canlanma olur da işsiz kalanlar işlerine geri dönebilirlerse, bu da emekçilerin
kazancı olacak.
Ekonomiyi
borçla canlandırmak
Kredilerin ne durumda olduğunu
BDDK verilerinden görebilmek mümkün. Buna göre (2); Mart 2020’de bankacılık
sektörü aracılığıyla verilen kredilerin tutarı yaklaşık 2,9 trilyon lira. Bunun
yüzde 22’si yani 625 milyar liralık kısmı tüketici kredileri ve kredi
kartlarından oluşuyor. Bu kredilerin ağırlığına göre dağılımı ise şöyle:
İhtiyaç kredileri yüzde 47, konut kredileri yüzde 34, bireysel krediler yüzde
18 ve taşıt kredileri yüzde 1.
Böylece siyasal iktidar ekonomide
canlanma yaratabilmek için bir kez daha, çok sık yaptığı bir şeye, yani bir
para politikası aracı olan kredilere yükleniyor. Çünkü diğer ekonomilerle
kıyaslandığında Türkiye’deki kredi kullanımının hala düşük düzeyde olduğunun
farkında.
Yani iktidarın bu alandaki
manevra kabiliyeti hala yüksek. Öyle ki 2012 yılında 266 milyar lira olan tüketici
kredileri bugüne kadar yüzde 234 oranında artmış. Faiz oranlarını düşürme
ısrarının bir nedeni de bu. Ayrıca borçlandırma (tıpkı yoksul bırakma gibi)
halkı yönetebilmenin en kolay yolu da olduğundan, bundan böyle de iktidar bu
aracı daha sık kullanacaktır.
Hatırlayalım. Korona sonrasında (bu
son pakete kadar) resmi ağızdan, ekonomiye 252 milyar lirayı aşan bir destek
verildiği ileri sürülmüştü.(3) Aslında bu desteklerin yüzde 80’inden fazlası iş
ve sermaye çevrelerine dağıtılan kredilerden oluşuyordu. Bu destek
paketlerinden, yoksul 5,5 milyon aileye verilen 5,5 milyar lira ve 4 milyona
yakın işçiye ödenen kısa çalışma ödeneği dışında, halka dönük bir şey çıkmadı.
Halkın
krediye değil, işe ve gelire ihtiyacı var
Böylece bu paketle siyasal
iktidarın sınıfsal tercihleri ya da ekonomik öncelikleri bir kez daha ortaya
çıkmış oluyor. Oysa zaten boğazına kadar borçlu durumdaki, Korona salgını
nedeniyle borçları daha da artmış olan emekçilerin yeniden borçlanarak daha da
zor durumda kalmaya değil, istihdama ve gelire ihtiyaçları var. Bu paket de (tıpkı
öncekiler gibi) bu konuda her hangi rahatlama getirmiyor.
Borçlandırarak büyümenin ciddi toplumsal
sonuçları olduğu açık. Çünkü giderek
işsiz, gelirsiz kalan ve yoksullaşan halk böyle borçlandırmalarla sanal olarak
rahatlatılabilirse de, bu durum sadece bir sorun ötelemektir. Gerçekte halkın borçları
daha da artar. Bu da borcunu ödeyemeyenlerin kapısına borç tahsildarı
şirketlerin dayanmasıyla (4) ya da borç yüzünden ortaya çıkan intiharların artmasıyla
sonuçlanır.
Özcesi bu yeni paket de halkın
özellikle de salgın sonrası iyice artan sorunlarına çare olmayacak. Çünkü bu
paket, konut stokları biriken büyük
müteahhitleri, satış yapamayan beyaz eşya ve mobilyacıları, otomobil satamayan
otomobil firmalarını ve 5 yıldızlı otelleri ve tatil köyleri boş kalan
turizmcileri kurtarmayı hedefliyor. Buralarda çalışan emekçiler ise (işler
yeniden açıldığında) daha ağırlaştırılmış koşullarda ve daha ucuza çalışmaya zorlanacaklar.
“Sen
beni kolla ben de seni”
İktidarlar bunu neden yaparlar?
Devletler kapitalist birikim rejiminin temel koruyucusudur da ondan. Keza başta
otomotiv olmak üzere devletin vergi gelirlerinin önemli bir kısmı bu destek
verilen sektörlerden geliyor. Devlet kendi payını almak istiyorsa bu sektörleri
desteklemek zorunda. Yani bir tür “sen beni kolla ben de seni” durumu.
Ancak bu paketlerin sayısız
ekonomik ve sosyal faturaları mevcut. Sadece bir- ikisine değinelim.
Öncelikle bu krediler ağırlıklı
olarak devlet bankaları aracılığıyla veriliyor. Çünkü özel bankaların, bir
yandan giderek düşürülen faiz oranlarından daha fazla kredi vermeye, diğer
yandan da Hazine kâğıtlarını satın almaya zorlanmaları biçiminde bir süredir
sürdürülen politika artık sürdürülebilir değil. Bu durum da Türkiye’deki devlet
bankalarının kredi plasmanı içindeki payını yüzde 48’e çıkartırken, özel
bankaların (özellikle de yabancı sermayeli olanların) sistemden giderek
çekilmeleriyle sonuçlanıyor. (5)
Bankacılıkta
konsolidasyon
Yani siyasal iktidar (yerel
yönetimler başta olmak üzere) hayatın her alanında gerçekleştirdiği
konsolidasyonu bankacılık sektöründe de yapıyor. Böylece kapitalist işletmeler
için çok önemli olan kredi musluğunun kontrolünü de kendi kontrolü altındaki
devlet bankaları aracılığıyla eline geçiriyor. Bu bankaların sermaye yapısını
güçlendirmek için de bunlara T.
Varlık Fonu’ndan 21 milyar liralık yeni kaynak aktarıyor. (6)
Kredilere hâkim olma imkânı eğer demokratik
bir biçimde hesap sorulabilir, denetlenebilir bir emekçi bir iktidarının elinde
olsaydı savunulabilir bir durum olabilirdi. Ancak artık “ahbap-çavuş-akraba
kapitalizmi” olarak anılan bir kapitalizm ve ona uygun bir devlet yönetimi anlayışında
böyle bir finansal güç konsolidasyonu büyük bir toplumsal zarara yol açabilir.
Ayrıca bolca dağıtılan bu
kredilerin geriye dönüşleri de başlı başına bir sorun. Nitekim sadece tüketici
kredilerinin takipteki miktarı 2012 yılından bu yana 2,5 kat artarak 8 milyar
liradan 20 milyar liraya çıktı. Diğer sektörlere verilen kredilerle birlikte
takipteki, yani geriye dönüşleri sorunlu kredi miktarı 152 milyar lira oldu. (7)
Borçlandırma bu biçimde devam ederse bunun bir bankacılık kriziyle sonuçlanması
hayli muhtemel.
Kredi
-vergi- emisyon sarmalı
Son
olarak, bir süre sonra bu ucuz kredi operasyonlardan doğan devlet bankalarının
zararları kaçınılmaz olarak vergi mükelleflerince ödenecektir. Bu da sürekli
yeni vergi kaynağı aramakta olan (ama nedense gözünün önündeki süper zenginleri
bir türlü göremeyen) siyasal iktidarın yeni vergiler koymasıyla ya da emisyona yönelmesiyle
(para basmasıyla) sonuçlanacaktır.
Nitekim
bu yılın ilk çeyreğinde Merkez Bankası emisyon hacminin yüzde 55’ten fazla
artmış olması (8) bu yolun hali hazırda denendiğini gösteriyor. Ekonomi
literatüründe monetizasyon olarak anılan bu durumun sadece ekonomik değil,
sosyal ve politik krizlerin bir habercisi olduğu ise tarihsel bir gerçek.
DİP NOTLAR:
(1) https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/son-dakika-bakan-albayrak-4-ayri-finansman-paketi-milletimize-hayirli-olsun (1 Haziran 2020).
(2) Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Türk Bankacılık Sektörü Temel Göstergeleri
(Mart 2020), s. 10-16.
(3) https://www.trthaber.com/haber/ekonomi/bakan-albayrak-destek-tutari-bugun-itibariyla-252-milyar-lirayi-asti (20 Mayıs 2020).
(5) Jonathan Spicer, Tom Arnold, “Turkish coronavirus slump
could prompt private bank retreat”, https://www.reuters.com (27 May 2020).
(6) Agm.
(7) BDDK, agr.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder