KĂR ÖZELDE KALIRKEN, ZARAR TOPLUMSALLAŞTIRILIYOR!
Mustafa Durmuş
23 Şubat 2017
Merkez Bankası’nın geçen hafta, tutarı 5 milyar doları aşan döviz cinsinden reeskont kredisi geri ödemesi ile ilgili olarak aldığı karar bir çok açıdan çok önemli sonuçlar doğuracak gibi gözüküyor.
Tıpkı Kredi Garanti Fonu’ndaki plasman miktarının 250 milyar liraya yükseltilerek, ticari bankalara, piyasaya daha fazla kredi satabilme, böylece de daha fazla kâr elde edebilme imkanı yaratıldığı ya da yeni işçi çalıştıracak olan işletmelerin işgücü maliyetlerinin 700 lirayı aşan bir kısmının İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanması gibi işverenin maliyetlerini düşürüp kârını artıran düzenlemede olduğu gibi, sermaye kesimine yeni bir kaynak aktarma durumu ile karşı karşıyayız.
Bu kez aktarma yapılacak kesim ihracatçılar, turizmciler gibi döviz kazandırıcı faaliyette bulunan işletmeler. Aktarmayı yapacak olan ise T.C. Merkez Bankası.
Zira bu yılın Mayıs ayı sonuna kadar bu kesimlerin Merkez Bankası’na ödemeleri gereken 5 milyar doları aşkın borç (yaklaşık 17 milyar lira) lira olarak ödenebilecek. Üstelik gazeteci U. Gürses’in köşesinde yazdığı gibi bu reeskont kredisi geri ödemesinde esas alınacak olan kur 1 $ = 3.53 lira olarak sabitlenmiş durumda (http://www.hurriyet.com.tr/…/kar-transfer-mecrasi-olarak-me…, 22 Şubat 2017).
Böylece bankalarında, kasalarında dövizi olan bu kesimler borçlarını döviz cinsinden ödemek durumunda olmadıklarından, bunu döviz piyasalarında değerlendirebilecekler. Yani böyle bir operasyonla Merkez Bankası piyasa kurunun altında bir fiyattan bu kesimlere milyarlarca dolarlık örtülü döviz satışı yapmış olacak.
Bugün doların kuru 3.58'di. Böylece 3.53’e sabitlenmiş bir kur üzerinden bugün ödeme yapılsa yüzlerce milyon liralık kur kazancı olacak bu şirketlerin.
Diğer taraftan doların kurunun bu düzeyde kalması beklenmemeli. Zira, enfasyonun Nisan / Mayıs gibi yüzde 11’e ulaşması bekleniyor. Ekonominin aylık dış finansman ihtiyacı yaklaşık 16 milyar dolar, buna karşılık Merkez Bankası’nın bu operasyonu ile piyasaya aktarılacak olan miktar sadece 1,5 milyar dolar. Yani bir döviz arz - talep açığı var ve bu artarak devam edecek.
Ayrıca referandum tarihi yaklaştıkça artacak olan politik gerilim ve politik riskler nedeniyle kurun tekrar yükselmesi ve 3,80’leri tekrar aşması bekleniyor. Böyle bir durumda, böyle bir kur sabitlemesi ile bu kesimlere yapılan aktarma ya da kıyağın miktarı daha da artacak.
Merkez Bankası’nın bu işlemi 683 Sayılı KHK’ye dayandırılıyor. Böylece OHAL altında çıkartılan bir KHK ile özel kesimin döviz cinsinden borcu liraya, üstelik de piyasa kurunun altında bir kurdan dönüştürülerek, zarar kamu kaynağından karşılanmış oluyor. Bu operasyon ise doların kurunu baskılamak ve özel sektörün zararını telafi etmek gerekçesiyle savunuluyor.
Bu aktarmanın sonucunda Merkez Bankası’nın kârı azalacağından, çoğunluk hissesi sahibi olan Hazine’nin gelir azalacak. Ayrıca Merkez Bankası ciddi bir kurumlar vergisi mükellefi olduğundan (örneğin sadece 2015 yılında tahakkuk eden vergi miktarı 2,4 milyar lira) Maliye’nin vergi geliri azalacak. Ortaya çıkacak vergi kaybının diğer vergilerin oranları artırılarak ya da borçlanılarak kapatılması sürpriz olmayacak. Bu da zararın halkın omuzlarına yıkılması demek.
Özetle, böyle bir operasyon sırasıyla; özel sektörün dış borçlarının çevrilmesinin giderek zorlaştığının, bu durumun bir çok firmanın batması ile sonuçlanacağının ve siyasal iktidarın bunun farkında olduğunun bir kanıtı.
Referandum sürecinde böyle olası bir olumsuz gelişme hali hazırda siyasal iktidar açısından sıkıntılı gibi gözüken referandumu daha da sıkıntılı bir duruma sokabilir ki, bu istenmiyor.
Diğer yandan bu tür operasyonlar ihracatçılar, turizmciler gibi döviz geliri elde edenlerin zararlarının toplumun sırtına yıkılmasıyla sonuçlanacak. İyi zamanlaınrda kârlarından doğru dürüst vergi ödemeyenler, hatta üstüne vergi iadesi gibi birçok teşvikle ödüllendirilenler, kârlarını kendilerine saklarken, zarar ettiklerinde bunu tüm toplumun zararı haline dönüştürebiliyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder