16 Ağustos 2018 Perşembe

SPEKÜLASYON BİLİNİYORDU DA NEDEN ÖNCEDEN ÖNLEM ALINMADI?



SPEKÜLASYON BİLİNİYORDU DA NEDEN ÖNCEDEN ÖNLEM ALINMADI?

Mustafa Durmuş

15 Ağustos 2018

Üç gün öncesinde 1 dolar 7.30 liraya kadar yükselmişti. Bununla da kalmayıp, 10 yıllık Hazine tahvilinin faizi de en az yüzde 20 oranında arttı. Öyle ki finans kapitale, kriz içindeki Yunanistan’dan iki kat daha yüksek oranda faiz ödemek durumunda kaldık.
Spekülatörler, ellerinde yüklü miktarda dövizi ve tahvil alacak kadar nakdi bulunanlar, kısaca para sahipleri büyük kazançlar elde ettiler.
Bu gelişmelerin ardından bankacılık alanında yapılan yeni düzenleme ile yabancı bankaların lira üzerindeki spekülatif alım satımlarına izin veren takas sözleşmeleri kısıtlandı. Böylece büyük miktarda alım yapan yabancıların ellerindeki sözleşmeleri lira cinsinden sözleşmelerle takas imkânı sermayelerinin yüzde 25’i ile sınırlandırıldı.
Bu müdahale ile spekülatif bir biçimde liranın değer kaybı ya da tersinden söylersek doların ve avronun hızlı yükselişi bir ölçüde önlendi.
Öyle ki bu düzenlemelerin sonucunda dolar kuru 7,3’ten dün sabaha karşı 5,9’a kadar geriledi. Sonrasında şu anda olduğu gibi 6.13’e kadar tekrar yükseldi. Böylece işin bir kısmının spekülatif ataklarla ilgili olduğu ortaya çıktı.
Ancak bu tespit liranın değer kaybının ardındaki asıl nedenin ülke ekonomisinin ve siyasetinin içinde bulunduğu kötü durum olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Yani asıl olarak ekonominin dayandığı çürük temeller bu gelişmelere yol açtı.
Çürük temellerden kastımız; yüksek enflasyon, yüksek özel sektör dış borcu, yüksek cari açık, kısa vadeli dış borç tutarının yüksekliği, döviz rezervlerinin yetersizliği ve ne yaptığı bilinmeyen ve tam olarak ne yapacağı da kestirilemeyen, bu nedenle de yabancı yatırımcıya güven vermeyen bir ekonomi ve siyaset yönetiminin varlığı.
Tıpkı “lira hızla değer kaybederken, bunu durdurmak için onu cazip hale getirecek bir mekanizma olarak neden yüksek oranda bir faiz artışına gidilmediği” sorusu gibi, bu gelişmeleri ülkeyi yöneten iktidar blokunun sermaye birikim ve büyüme modeline ilişkin olarak yaptığı tercihte, bu tercihin ekonominin ve siyasetin diğer değişkenleriyle olan çatışmasında aramak gerekiyor.
Şimdi şu soruları sormamız gerekiyor:
Mademki liranın bu değer kaybı spekülasyondan kaynaklanıyordu (yukarıda anlatılanlar kısmen bunu doğruluyor ve iktidar da bunu ileri sürüyor ) o halde bu durum bilinmesine rağmen neden hükümet bu önlemleri daha önce almadı?
Bu durumda spekülatörler sadece dışarıdakiler mi yoksa onların işbirlikçileri de mi var?
Ortaya çıkan bunca ekonomik kaybın, zararın, iflaslar nedeniyle artan işsizliğin sorumluları kimler?
Bu spekülatörler ve işbirlikçilerinden hesap sorulacak mı?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder