SPEKÜLASYON BİLİNİYORDU DA NEDEN ÖNCEDEN
ÖNLEM ALINMADI?
Mustafa Durmuş
15 Ağustos 2018
Üç gün öncesinde
1 dolar 7.30 liraya kadar yükselmişti. Bununla da kalmayıp, 10 yıllık Hazine
tahvilinin faizi de en az yüzde 20 oranında arttı. Öyle ki finans kapitale,
kriz içindeki Yunanistan’dan iki kat daha yüksek oranda faiz ödemek durumunda
kaldık.
Spekülatörler,
ellerinde yüklü miktarda dövizi ve tahvil alacak kadar nakdi bulunanlar, kısaca
para sahipleri büyük kazançlar elde ettiler.
Bu
gelişmelerin ardından bankacılık alanında yapılan yeni düzenleme ile yabancı
bankaların lira üzerindeki spekülatif alım
satımlarına izin veren takas sözleşmeleri kısıtlandı. Böylece büyük miktarda
alım yapan yabancıların ellerindeki sözleşmeleri lira cinsinden sözleşmelerle
takas imkânı sermayelerinin yüzde 25’i ile sınırlandırıldı.
Bu müdahale ile
spekülatif bir biçimde liranın değer kaybı ya da tersinden söylersek doların ve
avronun hızlı yükselişi bir ölçüde önlendi.
Öyle ki bu
düzenlemelerin sonucunda dolar kuru 7,3’ten dün sabaha karşı 5,9’a kadar
geriledi. Sonrasında şu anda olduğu gibi 6.13’e kadar tekrar yükseldi. Böylece
işin bir kısmının spekülatif ataklarla ilgili olduğu ortaya çıktı.
Ancak bu
tespit liranın değer kaybının ardındaki asıl nedenin ülke ekonomisinin ve
siyasetinin içinde bulunduğu kötü durum olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.
Yani asıl olarak ekonominin dayandığı çürük temeller bu gelişmelere yol açtı.
Çürük
temellerden kastımız; yüksek enflasyon, yüksek özel sektör dış borcu, yüksek
cari açık, kısa vadeli dış borç tutarının yüksekliği, döviz rezervlerinin
yetersizliği ve ne yaptığı bilinmeyen ve tam olarak ne yapacağı da
kestirilemeyen, bu nedenle de yabancı yatırımcıya güven vermeyen bir ekonomi ve
siyaset yönetiminin varlığı.
Tıpkı “lira
hızla değer kaybederken, bunu durdurmak için onu cazip hale getirecek bir
mekanizma olarak neden yüksek oranda bir faiz artışına gidilmediği” sorusu
gibi, bu gelişmeleri ülkeyi yöneten iktidar blokunun sermaye birikim ve büyüme
modeline ilişkin olarak yaptığı tercihte, bu tercihin ekonominin ve siyasetin
diğer değişkenleriyle olan çatışmasında aramak gerekiyor.
Şimdi şu
soruları sormamız gerekiyor:
Mademki
liranın bu değer kaybı spekülasyondan kaynaklanıyordu (yukarıda anlatılanlar
kısmen bunu doğruluyor ve iktidar da bunu ileri sürüyor ) o halde bu durum
bilinmesine rağmen neden hükümet bu önlemleri daha önce almadı?
Bu durumda
spekülatörler sadece dışarıdakiler mi yoksa onların işbirlikçileri de mi var?
Ortaya çıkan
bunca ekonomik kaybın, zararın, iflaslar nedeniyle artan işsizliğin sorumluları
kimler?
Bu
spekülatörler ve işbirlikçilerinden hesap sorulacak mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder