“Dünyada ve Türkiye’de
emeğin halleri” yazı dizisi (1):
SORUN EKONOMİK KRİZ Mİ
YOKSA KAPİTALİZMİN KENDİ Mİ?
Mustafa Durmuş
22 Temmuz 2018
Bugünlerde ekonomiye ilişkin tartışmalar
(doğallıkla) kriz üzerinde yoğunlaştı. Fitch, önce Türkiye’nin puanını düşürdü
ve görünümünü negatife çevirdi, (1) sonra da sırasıyla; aralarında Türk Telekom
ve Tüpraş’ın da bulunduğu 7 büyük şirketin (2) ve 24 bankanın temerrüt notunu
düşürdü (3). IMF ise bu ayki raporunda, Türkiye ekonomisinin bu yıla ait büyüme
tahminini revize etti ve yüzde 4,2’ye indirdi (4).
AĞUSTOS’A DİKKAT!
Dahası, ekonomistlerin sektörlere
ilişkin yaptığı bazı değerlendirmeler ekonominin Ağustos ayından itibaren ciddi
bir daralmaya gireceğini ve bunun uzun süreli bir durgunluk ya da depresyonla
sonuçlanabileceğini öngörüyor.
Nitekim bir araştırmaya göre (5),
aralarında Ülker, Doğuş ve bazı inşaat devlerinin de olduğu 85 büyük şirket,
ağırlıklı olarak döviz cinsinden oluşan borçlarını ödeyemediklerinden iflasın
eşiğine gelmiş durumda.
Bankaların (bu şirketler de dâhil)
verdikleri kredilerin takipte olanları ve yapılandırmada olanları anlamında
toplamda sorunlu kredilerinin tutarı 200 milyar lirayı buluyor. T. Bankalar
Birliği Risk Merkezi’nin verilerine göre, bu kredilerin içinde KOBİ’lere
verilenlerin payı yüzde 40’ı bulurken ticari krediler yüzde 33 ile ikinci ve
tüketici kredileri yüzde 28 ile üçüncü sırada yer alıyor.
BANKALAR DA POTAYA GİRDİ
Bu da artık sadece reel sektörün değil,
bankacılık sektörünün de kriz potasında olduğunun bir göstergesi. Çünkü borç
geri ödemesi yapamayan firmaların batışı sadece işsizliği artırmayacak, aynı
zamanda da bu sorunlu kredilerdeki artış güçlü ve sürekli hale geldiğinde bu
kredileri veren bankalar kredi zarar provizyonlarını artırmak zorunda
kalacaklar, bu da onların kârlılığını düşürecek.
Hatta sektörün kriz ihraç edecek bir
konuma geldiği söylenebilir. Öyle ki İspanya’da yayımlanan bir habere göre (6),
Türkiye’de en yüksek kredi veren üçüncü sırada, ama batık kredi oranı yüzde
16’yı aştığı için bu anlamda en riskli bir bankanın yüzde 49,9’una sahip olan
İspanya’nın en büyük ikinci bankası olan BBVA’nın bu yerli bankaya
ortaklığından dolayı zararı 3,7 milyar avroyu buldu ve bankayı ciddi bir
sıkıntıya soktu. Bu bankanın kredi alış verişi içinde bulunduğu diğer bankalar
ve finans kuruluşlarının da olası bir krizden zarar görecekleri açık.
EKONOMİK KRİZİN TOPLUMSAL VE SİYASAL
YANSIMALARI OLACAK
Yukarıda özetlemeye çalıştığım son
gelişmeler aslında (özellikle de sosyal medyadaki yayınlar aracılığıyla)
üzerinde sıklıkla konuşulan, yazılan şeyler. Bu gelişmeler kuşkusuz çok önemli.
Ülkenin derin bir ekonomik krize girmesi
sadece ekonomiyi değil, toplumsal yaşamı, siyaseti, sınıf ilişkilerini her şeyi
etkiliyor.
Öyle ki 1920’ler İtalya ve 1930’lar Almanya faşizmi örneklerine görüldüğü gibi, derin ekonomik krizler, sonu faşizme kadar gidebilecek otoriterleşme ve totaliterleşmenin de, devlet ve yönetim biçimlerindeki radikal değişiminde altyapısını oluşturuyor.
Öyle ki 1920’ler İtalya ve 1930’lar Almanya faşizmi örneklerine görüldüğü gibi, derin ekonomik krizler, sonu faşizme kadar gidebilecek otoriterleşme ve totaliterleşmenin de, devlet ve yönetim biçimlerindeki radikal değişiminde altyapısını oluşturuyor.
Sonuçta hâkim sınıfların böyle dönemlerde
uyguladıkları krizden çıkış programlarının (IMF’li ya da IMF’siz) bedelini
yine, başta işçi sınıfı olmak üzere, tüm halklar; daha fazla işsiz kalarak,
gelirleri azalarak, özgürlüklerini, örgütlerini, toplu sözleşme ve grev
haklarını kaybederek ve yüksek enflasyon altında daha da yoksullaştırılarak
ödüyorlar.
EKONOMİK KRİZ TESPİTİ EMEKÇİLERİN İÇİNDE
BULUNDUĞU DURUMU ANLATMAYA YETMİYOR
Ancak kriz ve ekonomideki bu durumu
anlatmak, hem de tüm gerçekliği ile anlatmak yetmiyor. Çünkü kriz içinde olmak
ya da olmamak bir ekonominin ya da toplumun “iyi olma hali” için yeterli bir
ölçü değil. Kriz sadece emekçilerin sorunlarını daha da derinleştiriyor. Yani
krizde olmayan kapitalist bir ekonomide de aslında emekçi sınıflar refah
içinde, mutlu ve iyi bir yaşam süremiyorlar.
Buna rağmen hâkim ideolojiye sıkı sıkıya
bağlı iktisatçılar meseleyi, ekonomik büyüme ya da büyüyememe anlamında
durgunluğa, krize, iktisadi etkinlik ve verimliliğe indirgiyorlar. Bu kesimler
için “iyi bir ekonominin temel göstergesi” ekonomik büyümenin sürdürülebilir
olması, ekonominin durgunluğa ya da krize girmemesi gibi şeylerdir.
"EKONOMİST"-"EKONOMİ
POLİTİKÇİ" FARKLILIĞI?
İktisadı bir meslek gibi gören bu
kesimler için, ekonomik büyüme, verimlilik, etkinlik (tersi durumda durgunluk,
kriz) gibi konular, deyim yerindeyse, hep trenin birinci mevkiinde seyahat
ettirilen yolcular gibidir. Diğer yandan böyle iktisatçılar
değerlendirmelerinde, bölüşüm, gelir dağılımı eşitsizlikleri, yoksulluk ve
açlık gibi konulara ya hiç yer vermezler ya da bu konuları lütfedip trenin
üçüncü mevkisinde oturturlar.
Bu yüzden de (doğru bir biçimde) birinci
grupta yer alanlara ekonomist (iktisatçı), ikinci gruptakilere “ekonomi
politikçi” denilir. Bu ayırım aslında 150 yılı aşkın bir süredir yapılmaktadır.
Öyle ki 19. yüzyılda Proudhon bu bağlamda mülkiyeti “hırsızlık” olarak
nitelemiş, Marx ise tüm sistemi emek sömürüsü üzerinden açıklamıştı. Yani
“bölüşüm adaleti ya da adaletsizliği”, her zaman ekonomi politikçilerin ana
teması oldu, trenin birinci sınıfında seyahat ettirildi.
Diğer taraftan sayı itibariyle ekonomi
politikçiler daha azdır. Çünkü kurulu düzende başta üniversiteler ve siyaset
kurumları ve medyada böyle ekonomi politikçilerden pek haz edilmez.
“EKONOMİK CANLILIK” KAVRAMI DA, “KRİZ”
DE YANILTICI
Bu nedenle de “bir yıldaki kişi başı
GSYH büyümesi olarak hesaplanan ekonomik büyüme, ana akım hakim iktisat
anlayışına bağlı birinci grup akademisyen, politikacı ya da gazeteciler için
ekonominin ne denli sağlıklı olduğunun (ya da tersinden durgunluk ve krizin
ekonominin kötü durumda olduğunun) temel göstergesini oluşturur.
Böyle iktisatçılar analizlerini
yaparken, ya bir zamanlar eski ABD Başkanlarından John F. Kennedy’nin ekonomik
büyümeyi denizde yükselen bir dalgaya benzeterek, “yükselen dalga tüm kayıkları
kaldırır” sözünden ya da 2000’lerde moda olmuş damlayan ekonomi kavramından
esinlenirler.
Böyle olunca da, GSYH büyümesine
indirgenmiş kapitalist ekonomik büyüme kavramı ideolojik bir zırha
büründürülerek, büyük sermaye iktidarlarının elinde adeta her türlü sorunun
altına süpürebileceği büyük bir halıya dönüşür.
Öyle ki yüksek büyüme oranları,
işçilerin çok kötü koşullarda, normalden de uzun süreler çalıştırıldığı, asgari
ücretin açlık sınırının altında tutulduğu, az sayıda zengin ve üst gelirlinin
ulusal gelir ve servetin büyük bir kısmına el koyduğu, toplumun önemli bir
kesiminin yoksul yaşadığı gerçeğinin üzerini örtmeye yararken, ekonomik kriz ya
da ciddi durgunluklar sorunun tek sorumlusu olarak gösterilir.
Kısaca bir toplumun iyilik halini yüksek
bir büyüme hızı ile açıklayamayacağımız gibi, kötülük halini de tek başına
krize indirgemek büyük bir yanılgıdır.
İYİ BİR EKONOMİ NASIL OLMALIDIR?
İyi bir ekonomi, sosyal emeğin fayda ve
yüklerini adilce dağıtmalı, insanların kendi ekonomik yaşamlarını etkileyen
kararlarda etkili olabilmelerine izin vermeli, insani yaratıcılığı, işbirliği
ve empatiyi güçlendirmeli ve insani ve doğal kaynakları etkince kullanmalıdır.
Yani sadece sağlam kaynaklara dayalı, bu
anlamda sürdürülebilir bir ekonomik büyüme yeterli değildir. Bu büyüme israfa
yol açmamalı, emek ve doğa dostu olmalıdır. Ancak hepsinden önemlisi büyüme ile
ortaya çıkan refah, nema adaletli bir biçimde bölüştürülmelidir. Çünkü az
sayıda zengin sermaye grubu arasındaki bölüşüm sadece ganimetin üleştirilmesi
anlamına gelir.
……devam edecek: “Belki
dünya ekonomisi toparlanıyor ama eşitsizlikler daha da artıyor!”
…………………
(1) http://www.bloomberght.com/…/2138743-fitch-turkiye-nin-kred….
(2) https://www.sozcu.com.tr/…/fitch-yedi-sirketin-kredi-notun…/
(3) http://www.bloomberght.com/…/2140645-fitch-24-turk-bankasi-….
(4) IMF, World Economic Outlook (July 218),http://www.imf.org/en/publications/weo, s. 5.
(5) Bahadır Özgür, “Asıl fırtına daha yeni başlıyor!”,https://www.gazeteduvar.com.tr/…/asil-firtina-daha-yeni-bas….
(6) Don Quijones, “As Turkish Lira Collapses, Foreign Banks in Turkey Rue the Day”,
https://wolfstreet.com/…/as-turkish-lira-collapses-foreign-… (26 June 2018).
…………………
(1) http://www.bloomberght.com/…/2138743-fitch-turkiye-nin-kred….
(2) https://www.sozcu.com.tr/…/fitch-yedi-sirketin-kredi-notun…/
(3) http://www.bloomberght.com/…/2140645-fitch-24-turk-bankasi-….
(4) IMF, World Economic Outlook (July 218),http://www.imf.org/en/publications/weo, s. 5.
(5) Bahadır Özgür, “Asıl fırtına daha yeni başlıyor!”,https://www.gazeteduvar.com.tr/…/asil-firtina-daha-yeni-bas….
(6) Don Quijones, “As Turkish Lira Collapses, Foreign Banks in Turkey Rue the Day”,
https://wolfstreet.com/…/as-turkish-lira-collapses-foreign-… (26 June 2018).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder