“RABBİM CLEVELAND DEDİ”. YERSENİZ!
Mustafa Durmuş
9 Eylül 2018
Türkiye’de olaylar o kadar hızlı
gelişip, gündem o kadar hızlı değişiyor ki (ya da değiştiriliyor ki) tarihsel
öneme sahip bir olayın yankıları bile ancak bir hafta sürebiliyor.
Türkiye’nin en büyük ve “başarılı”
özelleştirmesi olarak yıllarca siyasal iktidar tarafından savunulmuş olan Türk
Telekom’un (TT) özelleştirilmesinden söz ediyorum.
Ne zaman ki TT sonunda kredi borçlarını
ödeyemez duruma düşerek bankaların eline geçti, o zaman bu özelleştirmenin
ayrıntıları ortaya çıktı. Öyle olunca da ortalığa temizlenmesi çok güç bir
pislik yayıldı.
Çünkü bu özelleştirmenin sıradan bir
özelleştirme olmadığı, tam bir soygun, talan ve içerden yağmalamaya dönüştüğü
gözler önüne serildi. Bu konuda uzmanlarca çok şey yazıldığı için durumu sadece
özetleyip geçeceğim.
KURUMLAR VERGİSİ DÜŞÜRÜLDÜ, 200 MİLYON
LİRALIK VERGİ İADESİ YAPILDI
2005 yılında, ülke güvenliği açısından
en stratejik sektörü olan iletişim sektöründe faaliyet gösteren, ülkenin en
büyük ve en kârlı (sıfır borçlu) şirketlerinden biri ve tekel konumunda olan
dev bir kamu şirketinin yüzde 55 hissesi (zararda olmamasına, hatta kârlı
olmasına rağmen), bir hafta sonu Maliye Bakanlığı’nda yapılan yüz yüze
görüşmeyle dönemin Maliye Bakanı Unakıtan’ın sözleriyle “babalar gibi”,
Lübnanlı Hariri ailesinin ve Suudilerin ortak olduğu Oger’e 6,550 milyar dolara
taksitli olarak, özelleştirme yoluyla satıldı. Yapılan anlaşmaya göre, şirketin
bütün iletişim şebekesi ve teçhizatı 21 yıllığına Öger’e verildi.
Türkiye’deki kurumlar vergisi
mükellefleri içinde ilk sıralarda yer alan bu şirket satıldıktan sonra Araplara
bir kıyak daha yapıldı ve geçerli kurumlar vergisi oranı yüzde 30’dan yüzde
20’ye düşürüldü. Ama buradaki bir ayrıntı çok önemliydi. Bu kanun 1 Ocak
tarihinden itibaren geçerli sayılarak dönemin parasıyla kurumun yeni
sahiplerine 200 milyon lirayı aşan miktarda bir kurumlar vergisi iadesi de
yapıldı.
ELİN TAŞIYLA ELİN KUŞUNU VURDU
Öger ne yaptı dersiniz? 6,5 milyar
dolarlık satın alma bedelinin 1,3 milyarı dolarını 2005’te peşin olarak ödedi.
2006 yılında ödediği 1,4 milyar doların 1 milyar dolarını ise şirketten aldığı
kâr paylarından (temettü) ödedi. Bundan sonra Öger’in cebinden para çıkmadı.
Yani şirket çok kârlı bir şirket
olduğundan hemen yüksek kârından ödeme gerçekleşti. Bu arada kurumun verdiği
hizmetler sürekli zamlanıyor, kurumda çalışanların sayısı yarı yarıya
düşürülerek şirketin kârlılığı daha da yükseltiliyordu.
Ama şirketin Hazine’ye hala borcu vardı.
Bu kalan borcu ödemek için de Öger 2007 yılında aralarında (Hükümet’in de
telkinleriyle), İş Bankası, Garanti ve Akbank’ın da bulunduğu Türkiyeli
bankalardan yüksek miktarda kredi aldı (4,3 milyar dolar). Böylece siyasetçi,
finans kapital ve bürokrasi üçgeni de kurulmuş oldu.
Bu arada Öger, şirketten 2006-2016
arasındaki on yıl boyunca, toplam olarak libor faiz oranından bugünkü değeri
7,9 milyar doları bulan temettü aldı. Yani elde edilen toplam kârdan payını
sorunsuzca aldı ve bu kârı yine sorunsuzca yurt dışına çıkarttı.
Böylece bu on yıl boyunca aldığı kâr payı (temettü) özelleştirmenin toplam bedeli olan 6,5 milyar dolardan 1,4 milyar dolar daha fazla oldu (Ne güzel bir alış veriş değil mi?)
Biraz karışık gibi görünse de aslında
hesap ortada. Öger, kendilerini çok seven dönemin siyasileri tarafından
kasasında onlarca milyon doları bulunan çok kârlı bir kamu tekelini, fiyatının
sadece dörtte bir oranında (1,7 milyar dolar) bir peşinat ile aldı.
On yıl boyunca bugünkü değer ile 7,9
milyar dolar kâr payı elde etti. Bunu yurt dışına çıkarttı. Bu operasyon
nedeniyle yapılan kurumlar vergisi indiriminden dolayı kasasına 200 milyar
liralık bir vergi iadesi girdi. Özelleştirme bedelinin yüzde 75’lik kısmını ise
yerli bankalardan aldığı ve geri ödemediği kredilerle karşıladı.
Kısaca Öger çok iyi bir alış veriş
yaptı. Elin taşıyla elin kuşunu vurdu. Kurumun içini boşaltırken, 30 bine yakın
personelinin işine son verdi. İnsanları aşsız bıraktı. Ödenmeyen kredilerin
risklerini ise şimdilik bankalara yükledi. Böylece ülkede ilk kez finans
kapital bu çapta bir sanayi ortaklığına girerek, dev bir tekelin büyük ortağı
oldu.
CİNAYETİ KÖR KAYIKÇI GÖRDÜ
Tüm bunları tek başına mı yaptı? Elbette
hayır. “Kör kayıkçı” dâhil herkes gördü. İngilizlerin deyimiyle bu bir
güpegündüz soygunuydu (daylight robbery).
Bu durum, özelleştirmelerin hiçbir
ekonomik rasyonalitesinin olmadığını, bir talan ve vurgun, el koyma biçimi
olduğunu gözler önüne serdi. Bu nedenle de Türk Telekom özelleştirmesi
bazıların dediği gibi yüzyılın en “başarısız” değil, tersine, tarafları
açısından, en “başarılı “ özelleştirmesidir.
Bu özelleştirme F. Yaşlı’nın dediği gibi
“yeni rejimin ekonomi-politiğinin nasıl işlediğinin de, vatan, millet, Sakarya
edebiyatının, memleketi 70 yıldır ezan, Kuran, bayrak diyerek soyan Türk
sağının çürümüşlüğünün, ahlaksızlığının, ikiyüzlülüğünün zirve
noktasıdır"(1) .
Bu ikiyüzlülük ve arsızlık öyle bir
noktaya gelmiştir ki, bu özelleştirmenin mimarı olan dönemin Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan’ın, özelleştirmeden 4 yıl sonra, 2009’da by-pass ameliyatı için
Türkiye’de değil de neden ABD’ye (Cleveland’da bir özel hastaneye) gittiği
karısına sorulduğunda Bayan Unakıtan bizlerin aklıyla alay edercesine, bir gece
önce rüyasında “Rabbinin kendisine Cleveland’a götür ” dediğini (2)
söyleyebilmiştir.
Çoğu kez yurdumun yoksul insanına bir
kasaba hastanesini dahi işaret etmeyen Rabbimin Unakıtan’a Cleveland’ı işaret
etmesine ne kadar inanırsınız bilemem ama bu ifade bile yalanın ve çürümüşlüğün
boyutlarını ortaya koyuyor.
Öyle bir noktaya geldik ki Marx’ın
dediği gibi sadece “katı olan her şey erimiyor”, bir zamanların en kutsalları,
en değerlileri de giderek buharlaşıp ortadan kayboluyor.
Bu toplumdaki tüm vergi verenlerin,
onların vergi veren atalarının vergileriyle kurulmuş olan bir kurumu
sahipsizmiş gibi “babalar gibi” satan yerinde rahat mıdır acaba?
………………..
………………..
(1) Fatih Yaşlı, “Bir
vatana ihanet hikâyesi: Telekom soygunu”, BirGün (2 Eylül 2018).
(2) Rabbime sordum 'Cleveland' dedi, https://www.mynet.com/rabbime-sordum-cleveland-dedi (5 Mart 2009).
(2) Rabbime sordum 'Cleveland' dedi, https://www.mynet.com/rabbime-sordum-cleveland-dedi (5 Mart 2009).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder