SAHİ
KİMLER YAPMIŞTI 3. HAVALİMANINI?
Mustafa
Durmuş
18
Eylül 2018
“Kim
yaptı yedi kapılı Mısır piramidini?
Kitaplarda firavunların adını okursunuz.
Kendileri mi kaldırdı firavunlar o koca koca taşları?
…
Altından kaplı ışıl ışıl ışıldayan Lima evlerini yapanlar nerede otururlar?
Nereye gitti Büyük Çin Seddi'nin yapılıp bittiği günün akşamında onu yapan taş işçileri?
Büyük Roma koca koca sütunlarla doluydu.
Peki kim dikti o sütunları?
….
Genç İskender Hindistan'ı fethetmiş.
Bir başına mı peki?
Kitaplarda firavunların adını okursunuz.
Kendileri mi kaldırdı firavunlar o koca koca taşları?
…
Altından kaplı ışıl ışıl ışıldayan Lima evlerini yapanlar nerede otururlar?
Nereye gitti Büyük Çin Seddi'nin yapılıp bittiği günün akşamında onu yapan taş işçileri?
Büyük Roma koca koca sütunlarla doluydu.
Peki kim dikti o sütunları?
….
Genç İskender Hindistan'ı fethetmiş.
Bir başına mı peki?
…
Çevirdikçe sayfaları, hep ama hep zafer.
Peki kimdi hazırlayan ziyafet sofralarını o ihtişamlı muzafferlerin?
Her on yılda bir büyük adam.
Faturası kime çıkar?
Bir sürü laf.
Bir ton soru.”
Çevirdikçe sayfaları, hep ama hep zafer.
Peki kimdi hazırlayan ziyafet sofralarını o ihtişamlı muzafferlerin?
Her on yılda bir büyük adam.
Faturası kime çıkar?
Bir sürü laf.
Bir ton soru.”
Yukarıda kısaltılarak verilen Bertolt Brecht’in “Okuyan
Bir İşçinin Soruları” (Çeviren: Uğur Altunay) adlı şiirinde söylenmek istenen şey
şudur:
Tarih anlatısında ön planda görünenler, egemenler
onlar için çalışanlar olmadığı sürece var olamazlar. Öyle ki tüm tarih bu ikisi
arasındaki bir mücadeledir, karşılıklı eylemliliktir.
Dev gökdelenler, alış veriş merkezleri, plazalar, görkemli
ibadethaneler, saraylar, büyük köprüler, otoyollar ve havalimanları ise aslında
bu egemenlerin, yönetenlerin servetlerinin, iktidarlarının birer sembolüdürler.
İŞÇİLER GÖRÜNMEZLER
Diğer yandan bu yapıtların inşaatında çalışan
işçilerin genel olarak nasıl yaşadıklarına, bunlar inşa edilirken başlarına
neler geldiğine, hayatlarının nasıl değiştiğine bakılmaz, bu üretimi yapanlar
hiçbir biçimde görünür olsunlar istenmez.
Örneğin, İstanbul’daki 3. Havalimanı inşaatında
çalışan 40 bin civarındaki işçinin çalışma koşullarının kötülüğü ve hak
ihlalleri, aşırı çalıştırılma gibi nedenlerden dolayı iş bırakmaları söz konusu
olmasaydı bu işçilerin varlığından haberdar bile olmayacak, havalimanının ya da
“uçan saray” adı takılan yeni uçağın görkemi ile meşgul olacaktık.
Sonuçta bu havalimanını yaptıranın iktidar partisinin
genel başkanı, yapan şirketlerin Cengiz- Limak- Kolin-Kalyon-Mapa Konsorsiyumu
olduğunu, maliyetinin 35 milyar doları bulduğunu, muhtemelen de adının bir
Osmanlı sultanının adı ile aynı olduğunu resmi tarihçiler yazacak.
Tıpkı Mısır piramitleri ya da Çin seddi anlatılırken,
bunların inşaatını yapan on binlerce kölenin, işçinin hangi koşullarda
çalıştırıldığının ve kaç bin tanesinin öldüğünün yazılmayarak sadece onları
yaptıran muktedirler ve imparatorların adlarının yazılması gibi 3.
Havalimanının yapımı sırasında binlerce işçinin ne kadar ağır koşullarda
çalıştırıldıkları ya da kaç tanesinin iş kazası adı altında hayatlarını
kaybettiği ve bu inşaat sonrasında doğanın nasıl bir tahribata uğratıldığı
yazılmayacak.
3. HAVALİMANI İNŞAATINDA NE OLMUŞTU?
Aylardır aralıksız olarak ve her türlü kaza riski
altında, 29 Ekim’de yapılacak olan resmi açılışa yetiştirilsin diye olağanüstü
bir tempoyla çalıştırılan işçiler ağır ve kötü çalışma koşullarına tepki göstermiş
ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için eylem düzenlemişlerdi. Eylemden üç
gün önce yaşanan ve 17 işçinin yaralanmasıyla sonuçlanan iş kazası da işçilerin
eylemlerini tetiklemişti.
İşçilerle yapımcı şirketlerin yetkilileri arasında
yapılan görüşmeler sonucunda işçilerin 15 maddelik son derece insani talepleri
önce şirket yetkilileri tarafından kabul edilmiş, ancak kısa bir süre sonra
reddedilmiş, bunun üzerine de iş bırakma eylemi yayılarak sürmüştü.
Sonrasında eylem bir sabaha karşı gerçekleşen polis ve
jandarma baskınıyla bastırıldı, 500 civarında işçi devletin kolluk güçleri
tarafından gözaltına alındı ve bu işçiler taşeron şirketlerin araçlarıyla
karakollara taşındılar. İşçilerin sorgulanma süreçleri devam ederken, büyük
medyada çıkan haberlerle işçilerin eylemleri kriminalize edildi.
HAKLI TALEPLER
Kısaca “iş kazalarına karşı önlemler alınsın,
yatakhaneler-banyolar temiz olsun, tahtakurusu sorunu çözülsün, maaşlar elden
verilmesin, SGK ve vergi hırsızlığı yapılmasın, ücretler zamanında ödensin”
biçiminde özetlenebilecek bu talepler işçilerin son derece haklı ve makul
talepleriydi.
Ancak devlet ihalelerinin başgediklisi, vergileri
sıfırlanan, doğayı yok eden, emeği yok sayan projeleriyle bilinen, millete
yönelik küfürleriyle ünlenen son dönemin gözdesi az sayıda inşaat tekelinin
güvenliği işçilerin iş güvenliğinden, sağlığından, yaşamından daha önemli kabul
edilmiş olsa gerek ki işçiler devletin sert tepkisiyle karşılaştılar.
YUKARIDAN-AŞAĞIDAN BAKIŞ
Bu eyleme yukarıdan, yani egemenlerin gözüyle
bakarsanız işçiler haksızdır ki maalesef hâkim görüş de böyle şekillendiriliyor.
Ama gerçeği görebilmemiz için tüm olaylarda olduğu gibi, bu olaya da aşağıdan
bakmak gerekiyor. Yani çok küçük bir azınlığı oluşturan sermayedarların,
onların sözcülüğünü yapan politikacıların değil, üretenlerin, işçilerin gözünden bakmak
gerekiyor.
Nasıl ki 19.Yüzyılda gerçekleşen sanayi devrimini ele
alırken fabrika sahiplerine değil, o fabrikaları yapan işçilere, dev camiler
için padişahlara değil, onu yapan işçilere, mimarlara bakmak gerekiyorsa,
havalimanlarında da siyasetçilere ya da büyük inşaat şirketlerine değil, buradaki
ağır çalışma koşullarına rağmen haklı talepleri reddedilen günümüzün modern
kölelerine bakmak gerekiyor.
Çünkü gerçekte bu insanlar tarihtir. Siyasi liderler
ve patronlar yalnızca insan gerçekliğinden oluşan büyük bir okyanusun
yüzeyindeki köpüklerdir. Asıl olan bu okyanusu oluşturan halklardır,
emekçilerdir.
TARİHİ KİM YAPAR, KİM YAZAR?
Tarihi yapanlar toplumsal sınıflar ve bu sınıfların arasındaki
mücadeleler iken, onun resmi yazıcıları
ya egemen sınıfların resmi tarihçileri
ya da onun entellektüelleri olmuştur.
Bu nedenle de yıllar sonra bu havalimanının tarihi
yazılırken muktedirden, büyük inşaat şirketlerinden söz edilecek ama bu inşaatı
yapan ve çok ağır koşullarda çalıştırıldıkları için tepki göstererek iş bırakan
binlerce işçiden, onların taleplerinin nasıl reddedildiğinden söz edilmeyecek.
Çünkü henüz tarihi yapanlarla onu yazanlar aynı
sınıflar değil. Tarihin yapıcıları ile tarihin yazıcıları aynılaştığında taşlar
yerine oturacak ve hakikat sonraki kuşaklara doğru biçimde aktarılacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder