MCKINSEY, ‘YENİ REJİM’ VE EKONOMİK KRİZ
(2) :
(IMF’nin Üvertürü olarak McKinsey)
(IMF’nin Üvertürü olarak McKinsey)
Mustafa Durmuş
2 Ekim 2018
DIŞ BORÇ KRİZİ İKTİDARI ZORLUYOR
McKinsey'e başvurulmasının asıl nedeni
ülkenin içinde bulunduğu dış borç krizi hali. Bunun da iki açıdan ele alınması
gerekiyor: Türkiye açısından ve yabancı kreditörler (uluslararası finans
kapital) açısından.
Türkiye açısından, 2018 Haziran sonu
itibarıyla Türkiye'nin 457 milyar dolarlık dış borç stoku var. Bunun 130 milyar
doları kamu kesimine, yaklaşık 327 milyar dolarlık kısmı ise özel sektöre ait.
12 ay içinde ödenmesi gereken dış borç ise 179 milyar dolar (1).
Özel sektörün (hem bankacılık sektörü
hem de reel sektörün) dış borçları çevrilmesi çok zor bir düzeye geldi. Çünkü
özellikle de reel sektörde işler iyi gitmiyor. Üst üste büyük şirketlere ait
konkordato haberleri geliyor.
Bu çok ciddi bir durum. Bu şirketlerin
büyük bir kısmı, özellikle de döviz cinsinden olan borçlarını ödeyemiyorlar, ya
da ödemekte zorlanıyorlar. Muhtemelen önümüzdeki aylarda bu gelişmenin bir
yansıması olarak şirket batışları da artacak.
Bu durum, yüksek döviz kuru, yüksek
enflasyon, yüksek işsizlik ve bu yılın ikinci yarısından itibaren negatif
büyümeye (küçülme) dönen bir ekonomi altında büyük bir çöküş anlamına geliyor.
Bunun da çok ciddi siyasal sonuçları olduğunu tarihteki örneklerinden
biliyoruz.
ÖZEL BORÇ KAMUNUN SIRTINA YIKILIYOR
Bir başka anlatımla, mali disipline
başvurmanın nedeni derinleşen ekonomik kriz altında artan iflaslar, konkordato
ilanlarıyla özel sektörün (bankalar dahil) dış borcunun giderek devlet
tarafından üstlenmek zorunda kalınacağı gerçeği.
Yani sadece verilmiş olan garantiler ya
da koşullu, koşulsuz yükümlülükler nedeniyle değil, şirketlerin borçlarını
ödeyememeleri nedeniyle de an azından büyüklerin dış borcu devletin borcuna
dönüşüyor.
Bir süredir cari açığı hazine
borçlanması ile finanse eden devlet artık dış borçları da üstleniyor. Bu da son
tahlilde tüm bu yükün halkın sırtına bineceği anlamına geliyor.
Üstelik artık ülke iktisadi olarak
yönetilemez bir hale geldiğinde bu siyasal iktidarın ayakta kalma imkânını
ortadan kaldıracaktır. İşte dış borçların neden olduğu ekonomik ve siyasal
kaygılar siyasal iktidarı uluslararası sermayenin sözcülerinden biri olan
McKinsey ile anlaşmaya zorunlu kılıyor.
IMF’NİN ÜVERTÜRÜ OLARAK MCKINSEY
McKinsey neler yapacak? Örgüt özel ve
kamu sektörüne dönük olarak yaptığı çalışmalar sonucunda verimlilikleri
artırdığını, böylece de daha düşük maliyetle daha fazla hâsıla üretilmesini
sağladığını ileri sürüyor (2).
Bunun Türkçesi halka dönük kamu
harcamaları daha da kısılacak, alınan vergiler daha da artırılacak, enerji
başta olmak üzere temel mal ve hizmetlere sürekli zamlar yapılacak, kamuda yeni
istihdam pratikleri uygulanacak, esnek çalışma yaygınlaştırılarak ve personel çıkartılacak
demektir.
Böylece de kamu sektöründe verimlilikler
artırılmış olacaktır. Bu işler McKinsey’in onlarca yıldır en iyi yaptığı ve
bildiği işler. Bu nedenle de bunu ön plana çıkartarak pazarlıyor.
Ayrıca iktisatçı U. Gürses’in yazdığı
gibi (3), ayağının tozuyla yaptığı işler arasında İşsizlik Sigortası Fonu’na,
Halk Bank, Vakıfbank ve Eximbank’ın yaklaşık 11 milyar liralık tahvilini satın
aldırarak işçinin parasını kullandırmak gibi cinlikler de olabilir.
Yani McKinsey, bizlerin vergisinden
kendine ödenecek büyük paralar karşısında bizlere kemer sıktıracak. Böylece
borçları geri ödeyebilmek için gerekli olan ekonomik artığın yaratılması
konusunda iktidara yardımcı olurken, borçların geri ödenebileceği garantisini
ve güvenini de uluslararası sermayeye vererek, iktidarın yeni yabancı kaynak
bulmasına yardımcı olmaya çalışacaktır.
GÜVENLİK HARCAMALARINDA TASARRUF YOK
Ancak kurum pek çok alanda verimlilik
artışını gündeme getirirken güvenlik alanına hiç girmiyor. Bu demektir ki
devletin güvenlik harcamaları ve bürokrat ve siyasetçilerin lüks harcamaları
kısılmayacak, çok sayıda polis ve asker gibi kolluk görevlisi alımına devam
edilecek ama kemerler halka sıktırılarak bir ekonomik fazla yaratılacak ve
böylece 5-10 yıl içinde bu borçların geri ödenmesi sağlanacak.
Bu durum aslında ideolojik olarak tepki
duyulan IMF’nin kurum olarak bypass edilirken, ona ait kemer sıkma programının,
vekâleten bir özel sermaye şirketi aracılığıyla uygulattırılmasından başka bir
şey değil.
Bir başka anlatımla McKinsey bir tür IMF
öncesi işlevi görecek, IMF’nin sahne alması öncesindeki üvertürü üstlenecektir.
IMF’ye doğrudan gidilmemesinin nedeni ülkede IMF’ye yönelik olarak haklı bir
tepkinin varlığı ve şu ana kadar siyasal iktidarın “IMF’ye borç bile verdik”
biçimindeki söylemleri.
Bu söylemler ortada iken IMF ile
yapılacak yeni bir kredi (Stand By) anlaşmasını iktidar partisinin tabanına
anlatılması zor olacaktı.
Kaldı ki IMF açısından da yeni borç
verilmesini sağlamak için anlaşma yapılmasının garantisi yoktu. Çünkü Avrupa
ülkeleri ve ABD ile sorunlar devam ediyor ve bu ülkelerin olası bir kredi
anlaşmasını veto etme hakları var.
Bu yüzden de McKinsey ile yapılan
anlaşma bir tür IMF'ye doğrudan gitmeksizin IMF programının uygulanması için
uygun zemini hazırlayacak bir özel sermaye kuruluşu işe başlama anlaşmasıdır.
Bazı yorumcuların anlaşmayı “ülkeye kayyum ataması” (4) olarak yorumlamasının
nedeni de budur.
..devam edecek: “Dış borçlar
emperyalizmin sömürgeleştirme yoludur!”
……..
(1) Türkiye Brüt Dış
Borç Stoku, https://www.hazine.gov.tr/kamu-finansmani-istatistikleri (28 Eylül 2018).
(2) McKinsey Center for Government, Government Productivity, Discussion Paper, (April 2017).
(3) https://t24.com.tr/…/ugur-gurses-sordu-mckinseyin-ilk-isi-n… (30 Eylül 2018).
(4) https://www.gazeteduvar.com.tr/…/mckinsey-olayi-alacaklilar… (29 Eylül 2018).
(2) McKinsey Center for Government, Government Productivity, Discussion Paper, (April 2017).
(3) https://t24.com.tr/…/ugur-gurses-sordu-mckinseyin-ilk-isi-n… (30 Eylül 2018).
(4) https://www.gazeteduvar.com.tr/…/mckinsey-olayi-alacaklilar… (29 Eylül 2018).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder