Serveti
neden ve nasıl vergilendirmeliyiz?(3)
– Eşitsizlikler
artıyor, müdahale gerekiyor
Mustafa
Durmuş
16 Ocak 2021
Covid-19 Salgını öncesinde (uzunca bir aradan sonra), dünyada servet vergisi konusunun yeniden gündeme gelmesinin asıl nedeni son 40 yılda gelir ve servet dağılımı eşitsizliklerinin daha önce hiç görülmemiş ölçüde artmış olması. Buna bağlı olarak yoksulluk, ekonomik istikrarsızlıklar ve sosyal huzursuzluklar arttı.
Sosyalist ideolojinin kendi krizinden çıkamadığı, kendini
yenileyemediği, dolayısıyla da kitlelerle buluşarak henüz bir alternatif
sunamadığı bir dönemde toplumlar hızla aşırı sağa, otoriter ve totaliter
rejimlere yönelmeye başladılar.
Eşitsizlikler
neden tehlikeli?
Gelir ve servet eşitsizliğinin artması çok önemli sonuçlar
ortaya çıkartıyor. Öyle ki yapılan bilimsel araştırmalar; ekonomik durgunluk ve
krizler, işsizlik, yoksulluk, kadın
cinayetleri, ırkçılık, popülizm, otoriterleşme ve faşizme yönelim, savaşlar,
göçler ve mültecilik, ciddi sağlık sorunları, ekolojik tahribat, uyuşturucu
bağımlılığı, suç oranlarındaki artış,
eğitim yetersizlikleri ve erken yaşta annelik gibi çok sayıda sorun ile
gelir ve servet eşitsizlikleri arasında doğrudan bir ilişkinin olduğunu ortaya
koyuyor.
Yani eşitsizlik, ekonomik olduğu kadar, sosyal ve
siyasal sorunlara da neden oluyor, zayıf bireyi daha da zayıflatıyor, toplumu
çökertiyor.
Eşitsizlik
hiyerarşinin kaynağı
Kapitalist toplumlar yatay ve dikey olarak
eşitsizlikler ürettiğinden eşitsizlik sosyal ilişkiler açısından adeta bir
piramit şeklinde sosyal bir hiyerarşinin de oluşmasına neden oluyor.
Yatay eşitsizliklerden kasıt gelir, servet ve politik
güç eşitsizlikleri gibi asıl olarak sınıfsal ayrışmadan kaynaklanan eşitsizlikler.
Böyle bir eşitsizlik, farklı sınıflara mensup insanların maddi yaşam biçimlerinin
farklılaşmasına (yoksul ya da zengin olarak) neden oluyor.
Dikey eşitsizliklerse; etnisite, toplumsal cinsiyet,
engellilik, inanç, mezhep ve diğer kimliksel statü farklılıkları biçiminde bir
farklılaşmaya neden oluyor. Yatay eşitsizlik çerçevesinde işçi sınıfı ve diğer
halk sınıflarının içinde yer alarak ekonomik sömürüye uğrayanlar aynı zamanda dikey
eşitsizliklerden, etnisite, kimlik, toplumsal cinsiyet farklılıklarına ve
engelliliğe dayalı eşitsizliklerden ve sömürüden de paylarını alıyor.
Eşitsizlik
sosyal mesafelenmenin nedeni
Sınıfsal ayrışma ve statü farklılığı insanlar
arasında sosyal mesafelerin oluşmasıyla sonuçlanıyor. Farklı olanı aşağılayan
önyargılar artıyor ve örneğin kadınlar, siyahlar, ezilen etnik ve diğer
kimlikler ötekileştiriliyor, ayrımcılığa uğruyor.
Bir toplumda yatay eşitsizlikler (sınıfsal ayrışma)
ne kadar büyükse dikey eşitsizlikler de o denli artıyor. Yani maddi yaşam
gereçlerine (üretim araçları, parasal gelir ve diğer servet biçimleri gibi)
sahiplik farklılaştıkça sınıfsal ayrışma ve statü farklılaşması o denli
derinleşiyor. Böylece toplumsal statü ile ilgili sorunların çoğu gelir dağılımı
adaletsizlikleriyle birlikte daha da artıyor, bu statü farklılığını daha da
büyütüyor, emekçilerin ve diğer düşük statüde oldukları kabul edilenlerin karşılaştığı
sorunları artırıyor. Bu kesimlerin sağlık sorunları daha fazla, çocuklarının
eğitim performansları daha düşük, sosyal uyumsuzlukları, şiddete ve suça yönelimleri
daha hızlı oluyor.(1)
Tikel örneklerin varlığı sonucu değiştirmiyor
Dikey eşitsizlikle ötekileştirilen bazı kimlik
mensuplarının egemen-yöneten sınıflar içinde yer alması ise sonucu
değiştirmiyor. Örneğin, erkekler dünyasından oluşan büyük servet sahipleri
arasında birkaç kadının bulunması kadınların dikey olarak eşitsizliğe uğradığı
ya da servet sahibi müteahhitler arasında bir Kürt müteahhit dolar
milyarderinin olması Kürtlerin Türkiye işçi sınıfının en ağır sömürüye uğrayan
bileşenlerinden birisi olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.
Eşitsizlik
demokrasiye zarar veriyor
Gelir ve servet eşitsizliği arttığında sosyal
mobilite azalıyor. Bu da sosyal ve politik kutuplaşmaya, çok sert ve şiddet
içeren sonuçlara neden oluyor. Oysa daha adil toplumların sosyal ve politik
olarak daha uyum içinde olan toplumlar olduğu görülüyor.(2)
Gelir ve servetin belli ellerde yığılması ya da yoğunlaşması
demokrasiye de zarar veriyor. Çünkü bu durum demokratik kurumlar ve demokratik
karar alma mekanizmaları üzerinde ciddi tahribat yapıyor.
Eşitsizlik
bilimin inkârıyla sonuçlanıyor
Eşitsizliğin arttığı toplumlarda bilime itibar
edilmiyor. Melbourne Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmaya göre; bir toplumda
eşitsizlik oranı yüzde 1 arttığında, bilime ve bilim insanlarına itibar etme oranı
yüzde 1,5 oranında azalıyor. Örneğin ABD’de sağlık bilimcilerin sadece yüzde
18’i siyasal iktidarın Covid-19 ile ilgili olarak verilen bilimsel tavsiyeye
uyduğunu düşünüyor. (3) Kısaca eşitsizlikler adeta bir aşındırıcı kimyasal çözücü
işlevi görüyor.
O halde dikey eşitsizlikler (sınıfsal farklılaşmadan
kaynaklanan gelir ve servet eşitsizliği) endişe verici bir noktada mıdır?
Bölüşüm adaletsizliği endişe verici düzeyde
Yapılan araştırmalar 500 yıllık geçmişi olan kapitalizmin neden olduğu
bölüşüm eşitsizlikleri anlamında insanlığı (sadece doğayı değil) tam bir
felakete doğru sürüklediğini gösteriyor.
Öyle ki bir araştırmaya göre, günümüzde dünyanın en zengin yüzde 1’lik
nüfusu her yıl toplam küresel gelirden 19 trilyon dolar pay alıyor (küresel yıllık
hasılanın beşte birinden fazla). Bu, aralarında Norveç, İsviçre, Arjantin, tüm
Orta Doğu ülkeleri ve tüm Afrika Kıtası ülkelerinin bulunduğu toplam 169
ülkenin elde ettiği gelirden daha fazla bir gelir demek. Geriye kalan (69
trilyon dolarlık) küresel gelir de eşit dağıtılmıyor ve yıllık gelirleri 100
bin doların üzerinde olan en zengin yüzde 5’lik seçkin küresel gelirin yüzde
46’sına el koyuyor (40,4 trilyon dolar). (4) Küresel ekonomik büyüme de
zenginlere yarıyor çünkü ekonomik büyüme arttığında bu seçkinlerin gelirleri
artıyor.
Eşitsizlik
azalmıyor, fil eğrisi bumeranga dönüşüyor
Küresel eşitsizliği anlatmada en yaygın olarak
kullanılan eğrilerden biri Milanoviç ve Lakner tarafından geliştirilmiş olan
Fil Eğrisi. Bu eğri en yoksul yüzde 1’den en zengin yüzde 1’e doğru gelir aktarımı
biçiminde zaman içinde görülen gelir bölüşümü değişimini göstermek amacıyla
geliştirilmiş, file benzeyen bir eğri.
Ancak Fil Eğrisi mutlak iyileşme ya da kazanımları
değil, göreli kazanımları gösteriyor. Bu nedenle de dikkatli değerlendirilmesi
gereken bir eğri. Öyle ki araştırmalara göre 1980 yılından bu yana dünyada en
yoksul yüzde 10-20’lik kesimin gelirleri yüzde 82 oranında artmış görünüyor.
(5) Ancak bu tespit yapılırken bu
kesimin çok düşük bir gelirden başladığı gerçeği göz ardı ediliyor.
Bir başka anlatımla, bu süreçte zenginlerin gelirlerindeki
artış daha yavaş olsa da, onlar çok yüksek bir gelir düzeyi ile
başladıklarından mutlak kazançları (diğerlerine göre) çok daha fazla oldu. Bu
nedenle de Fil Eğrisi yüzde 1’lik zengin kesiminin en fazla kazançlı çıktığı
bir bumeranga dönüştü. Hatta bunu yüzde 1- yüzde 99 yerine yüzde 10’lu gruplara
böldüğümüzde gerçek kazananların üst gelir grupları olduğu ortaya çıkıyor.
Öyle
ki alttaki yüzde 60’lık yoksul grubun 36 yılda gelirinin sadece 200 dolar
artarken, en tepedeki yüzde 1’in gelirinin 100 kattan fazla arttığı, bu
milyonerlerin gelirlerini en yoksul yüzde 60’ınkinden ortalama 14,000 kat daha
fazla artırdığı görülüyor. (6)
Bu da yoksulların kırıntı ile yetinmek zorunda
kaldığı, asıl kazananınsa süper zenginlerin olduğu bir sürecin yaşanmakta
olduğunu ortaya koyuyor.
Servet
dağılımı çok daha adaletsiz
Servet dağılımında da benzer, hatta daha kötü bir tablo söz konusu. Küresel
servet dağılımı konusunda hazırlattığı raporlarıyla da bilinen bir finans
kuruluşu olan Credit Suisse’ye göre, küresel servet 2019 yılı sonu itibariyle
399 trilyon doları aşıyor. Bu servetin dağılımı ise şöyle: Dünyanın en zengin
yüzde 1’lik yetişkin nüfusu servetin yüzde 43,4’ünü elinde tutarken (173
trilyon dolar), en yoksul yüzde 54’lük yetişkin nüfusun payına sadece yüzde 1,4
(5,4 trilyon dolar) düşüyor. (7)
Dünyadaki en fazla dolar milyarderine sahip bulunan ülke olan ABD’de en
zengin 50 milyarderin servetinin toplamı (yaklaşık 2 trilyon dolar) ülke nüfusunun yarısını oluşturan en yoksul
165 milyon insanının servetinin neredeyse toplamına (2,08 trilyon dolar) eşit. (8)
Avrupa Birliği ülkelerinde en zengin yüzde 1’lik nüfus servetin yüzde 22,5’ine,
en zengin binde 1 ise yüzde 10’una sahip. (9) Fransa, Almanya, İspanya ve İskandinav ülkelerinde
en zengin yüzde 1 toplam servetin yüzde 20 - 25’ine sahip. (10)
Türkiye’de 2019 yılında; en zengin yüzde 1’lik nüfus toplam servetin
yaklaşık yüzde 42,5’ine, en zengin yüzde 5 yüzde 60,6’sına ve en zengin yüzde
10 yüzde 70,3’üne el koymuş durumda. (11)
Eşitsizlikler kapitalizmin doğasında var
Kısaca, kapitalizm eşitsizlikler üzerine kurulu bir
düzen. Eşitsizlik; sosyal sınıflar arasında (emek-sermaye), bu sınıfların kendi
iç katmanları arasında (güvenceli kamu emekçisi- taşeron işçi ya da güvencesi
işçi/prekarya; büyük sermaye-küçük sermaye gibi) yaşandığı kadar, farklı ulusal kimlikler,
cinsiyetler (erkek-kadın), inançlar ve mezhepler arasında da derin bir biçimde
yaşanıyor.
Yani kapitalizm, bazılarının ileri sürdüğü gibi,
aslında gerçekte hiçbir zaman eşitsizlikleri (ortadan kaldırmayı bir kenara
bırakın) yumuşatmadı, sosyal
bütünleşmeyi hiçbir zaman gerçekleştirmedi çünkü böyle bir hedef kapitalizmin doğasına
aykırı.
Dahası kapitalizm bu eşitsizlikleri daha da
derinleştirerek, büyüterek, sürekli olarak yeniden üretiyor. Bu yeniden üretim
öznel niyetten, çabadan bağımsız bir biçimde, sistemin üzerine kurulduğu üretim
ve bölüşüm ilişkileri ve ulus devletlerin bu ilişkileri koordine etmedeki
aracılık rolü ile nesnel olarak gerçekleşiyor.
Üstelik tüm insanlığı derinden etkilediği ileri
sürülen felaketler söz konusu olduğunda dahi kapitalizmin eşitsizlikleri
derinleştirdiği görülüyor. Bunun en son örneği Covid-19 Salgını.
Covid-19
ile birlikte eşitsizlikler daha da arttı
Bloomberg’in bir raporuna göre; dünyada yoksulluk
hızla artarken, gezegenin en zengin 500 yetişkini 2020 yılında servetlerini 1,8
trilyon dolar daha artırdı (yüzde 31 artış). Böylece toplam servetleri 7,6 trilyon
dolara erişti. Bu 500 yetişkinin bir yılda elde ettiği servet, en yoksul 165
milyon Amerikalının hayatları boyunca elde edebildiği servete eşit. (12)
Dünyanın bu zenginlerinden ilk 10’da yer alanların dokuzu
Amerikalı. İlk sırada son bir yılda servetini 165 milyar dolar artırarak 194,5
milyar dolarlık bir servete erişen Tesla’nın kurucusu ve CEO’su E. Musk geliyor.
İkinci sırada 185 milyar dolarlık serveti ile Amazon’un sahibi J. Bezos ve
üçüncü sırada 129 milyar dolar ile B. Gates geliyor. (13)
Bir diğer araştırmaya göre (14), dünyanın en
eşitsiz, buna karşılık ekonomik olarak en gelişkin toplumlarının başında gelen
ABD’deki milyarderlerin geçen yılın Mart ayından Aralık ayına, yaklaşık 9 ayda
servetlerinde 1 trilyon dolardan fazla bir artış oldu (yüzde 36). Bunların
içinde yer alan, ülkenin en zengin 14’ünün serveti ise 477 milyar dolar arttı (yüzde
56). Böylece bu en zengin 14 kişinin toplam serveti 1,322 trilyon dolara
erişti. Böyle bir servet Türkiye’nin toplam servetine ve yaklaşık iki yıllık milli
gelirine eşit.
…devam
edecek
Dip notlar:
(1) Kate
Pickett and Richard Wilkinson, “ Greater equality: our guide through Covid-19
to sustainable wellbeing”, https://www.socialeurope.eu
(25 November 2020).
(2)
https://www.project-syndicate.org/commentary/wealth-tax-benefits-and-advantages-by-michael-spence-2019-10.
(3) Sam Pizzigati, “In 2021, Let's Ring a Global Alarm—on
Inequality—That Everyone Can Hear”, https://inequality.org
(1 January 2021).
(4) Jason Hickel, “We can’t have billionaires and
stop climate change”, https://thecorrespondent.com
(9 October 2020).
(5) Jason Hickel, “How bad is global inequality,
really?”, https://www.jasonhickel.org/blog
(3 March 2019).
(6) Agm.
(7) Credit Suisse Research Institute, Global
wealth report 2020 (October 2020), https://www.credit-suisse.com
(5 December 2020), s. 29.
(8) https://www.bloomberg.com/news/articles/2020-10-08/top-50-richest-people-in-the-us-are-worth-as-much-as-poorest-165-million
(8 October 2020).
(9) Camille Landais, Emmanuel Saez, Gabriel
Zucman, “ A progressive European wealth tax to fund the European COVID
response”, https://voxeu.org/article/progressive-european-wealth-tax-fund-european-covid-response
(3 April 2020).
(10) Agm.
(11) Credit Suisse, agr, s. 168.
(12)
https://www.commondreams.org/news/2021/01/02/amid-warnings-surging-worldwide-poverty-planets-500-richest-people-added-18-trillion.
(13) https://www.bloombergquint.com/business/musk-close-to-surpassing-bezos-as-world-s-richest-person
(6 January 2021).
(14) https://americansfortaxfairness.org
(8 Aralık 2020).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder