Serveti
neden ve nasıl vergilendirmeliyiz?(7)
– Servet vergisi
ekonomiye zarar verir mi?
Mustafa
Durmuş
31
Ocak 2021
Servet vergilerinin yanında olanlar gibi, karşısında olanlar da var. Hem sermaye, hem bazı akademi, hem de siyaset çevrelerince bu vergilere; “mülkiyet hakkını zedelediği ve demokrasiyle uyuşmadığı, insanların gelecekteki olası sorunlara karşı önlem almalarını önlediği, ekonomiye (üretime, ekonomik büyümeye, istihdama, tasarruflara, makroekonomik istikrara) zarar verdiği, yeterince kamu geliri yaratmazken sermaye kaçışlarına neden olduğu ve politik olarak hayata geçirilmesinin çok zor olduğu” gerekçeleriyle karşı çıkılıyor.
Nitekim 1990’larda 12 OECD ülkesinde servet
vergisinin uygulanırken bugün bu sayının dörde düşmüş olmasının, Almanya ve
İsveç’in uzun zamandır bu vergiden vazgeçmesinin bu kaygıların neticesinde
olduğu ileri sürülüyor.(1)
Diğer yandan servet vergilerinin gözden düşmesi
olgusu, bu vergilerin ekonomiye zarar vermesinden ziyade, döneme damgasını
vuran neo-liberalizmin ve dönemin neo-liberal sağcı iktidarlarının bir başarısı
olarak ele alınmalı.
Son yıllarda ise gelir eşitsizliklerinin, küresel
yoksulluğun görülmemiş ölçüde artması, ekonomilerin bir türlü durgunluktan
çıkamaması, biriken devasa borç stokları ve artan finansal kriz riski, yönetimlerin
giderek otoriterleşmesi, göçler ve mültecilik sorunları, iklim krizi ve artan
sosyal huzursuzluklar neo-liberalizmin hem bu sorunların kaynağı olduğuna, hem
de bu sorunları çözemeyeceğine olan
inancı giderek güçlendiriyor.
Böyle olunca da ana akım siyasetin içinden dahi
neo-liberalizme karşı sesler yükselmeye başladı. Servet vergisi başta olmak
üzere ilerici yeniden bölüştürücü politikaların sıklıkla dillendirilmesinin
nedeni tam da bu gelişmelerle ilgili. Yani servet vergisine karşı çıkışın
akademik, bilimsel ya da iktisadi temelleri sanıldığı kadar güçlü değil.
Arz
yönlü iktisadın itirazı
Öncelikle, servet vergilerine karşı çıkışların
önemli bir bölümü neo-liberal döneme damgasını vuran Arz Yönlü İktisat Yaklaşımı’ndan
kaynaklanıyor. Ekonomik sorunların talep yönlü olmaktan ziyade, arz yönlü (üretim,
tasarruf, yatırım gibi) olduğu görüşünü benimsemiş olan bu yaklaşım gereği
yıllarca; işçi ücretleri, çiftçi gelirleri baskılandı ve bütün teşvikler büyük
sermayeye (özellikle de ihracata yönelik üretimde bulunanlara) verildi. Sonuçta
üretilen mal ve hizmetleri satın alamayacak durumda olan bir toplum ortaya
çıkınca, toplam talepteki bu yetersizlik tüketici kredileriyle aşılmaya
çalışıldı. Bu da başta borç krizi olmak üzere finansal krizleri tetikledi.
Oysa (Covid-19’un neden olduğu arz yönlü iktisadi şokları
dışarda tutarsak) bugün ekonomik sorunlar işgücü verimliliğinin düşüklüğünden ya
da sermaye ve işgücü arzı yetersizliğinden çok, gelir dağılımı
eşitsizliklerinden kaynaklanıyor.
Örnek olarak Merkez Ekonomilerde efektif toplam
talebin önemli bir parçası olan özel tüketim harcamaları eşitsizlikler yüzünden
yeterince artmıyor. Çünkü nüfus itibarıyla asıl harcamayı yapacak olan emekçi
kitlelerin gelirleri çok yetersizken, harcama
kapasiteleri çok yüksek olan zenginlerin tüketimlerinin gelirlerine oranı çok
düşük, zira gelirleri çok fazla. Faiz oranları tarihsel olarak en düşük
seviyelerde seyrettiğinden faizleri daha da düşürmek suretiyle talep canlandırılamıyor.
Bu yüzden de böyle servet vergisini de içeren ilerici vergi politikalarıyla toplam
talebin artırılabileceği, böylece ekonominin canlandırılabileceği ileri
sürülüyor. (2)
Bu tespiti destekler bir biçimde, IMF’nin Mali
İzleme Raporu’nda, zengini vergilendirmenin büyümeyi yavaşlatacağı ve eşitliğin
sağlanması ile etkinlik arasında bir çelişki olduğu biçimindeki geleneksel
iktisat görüşü reddediliyor. Raporda ayrıca değişik çap ve nitelikteki servet
vergilerinin bu yönde bir politika aracı olarak kullanılabileceğinin altı
çiziliyor.(3)
Servet
vergisi istihdamı caydırır mı?
Servet vergilerinin istihdamı düşürdüğü ileri
sürülse de, aksine olumlu etkiler yarattığını ortaya koyan çok sayıda bilimsel araştırma
mevcut.
Örnek olarak, servet vergisi uygulamasının sürdüğü
dört Avrupa ülkesinden biri olan Norveç’te KOBİ’lerin sahiplerinden alınan
servet vergisinin bu işletmelerdeki istihdamı nasıl etkilediği konusunda
yapılan bir çalışma (4) ılımlı düzeydeki bir servet vergisinin istihdam
üzerinde her hangi bir negatif sonuç doğurmadığını ortaya koydu.
Tam tersine, bu verginin, yarattığı gelir etkisiyle
(gelecekteki servet vergisini ödeyebilmek için daha fazla tasarrufa yönelmek
biçiminde), işletme sahiplerini daha fazla tasarruf yapmaya ittiği, ayrıca
ortaya çıkan portföy etkisi ile işletme sahiplerinin servetlerini işletmelerde
tuttuğu, bunun da işletmelerde istihdamı artırdığı görülüyor. (5)
Ekonomik
durgunluk sırasında servet vergisi uygulanır mı?
Bu noktada akıldaki soru hali hazırda resesyonda
(durgunlukta) olan bir ekonomide servet vergisi uygulamasının resesyonu daha da
derinleştirip derinleştirmeyeceği sorusu olacaktır.
Oranı bindeler ya da en fazla yüzde 1-4 civarında
olan bir verginin ekonomi üzerindeki etkisinin, yüzde 18’lik bir KDV’den çok
daha az olacağı açık. Kaldı ki resesyondaki bir ekonomiyi servet vergisiyle
vergilendirerek ortaya çıkacak bir ekonomik canlanmayı önleme riski diğer mali
konsolidasyon ve kamu harcaması kesintilerinden çok daha azdır çünkü servet
vergisi geçmişte elde edilmiş olan sermaye kazançlarını vergilendirir, yeni
kazanılacaklar üzerinde her hangi bir caydırıcı etki yaratmaz.
Kamusal
yatırımların fonlanması kolaylaşır
Ayrıca servet vergisi atıl tasarrufları ekonomiye
kazandırarak ekonomik canlanmaya yardımcı olabilir. Çünkü ekonomik kriz ya da durgunluk
dönemlerinde artan devlet borçlanması servet sahiplerinden borçlanılarak
karşılanır. Böyle bir borçlanma (yapılan faiz ödemeleri nedeniyle) bu
kesimlerin servetlerinin (tasarruflarının) daha da artmasıyla sonuçlanır.
Bu yüzden de servetleri bu şekilde artanlardan
servet vergisi alınarak bu gelirlerin kamu tarafından ekoloji ile uyumlu
yatırım yapma, istihdam yaratma, yoksulluğu azaltma, dolayısıyla da hem
üretimi, hem de talebi artırmayı, böylece de ekonomiyi canlandırmayı hedefleyen
kamu harcaması programlarında finansman olarak kullanılması son derece önemlidir.
Ayrıca vergi sadece belli bir servet eşiğinin üzerindekilere
uygulanacağından tasarrufları azaltıcı etkisi de önemsiz olacaktır. Kaldı ki
yeniden bölüşüm yoluyla toplumun daha geniş kesimlerinin tasarruflarını
artırabilmek de mümkün. Keza bağışlar bu vergiden istisna tutulacağından,
servet vergisi gönüllü yeniden bölüşümü de teşvik ederek tasarruf düzeyi
üzerinde artırıcı bir etki yaratır.
Küresel
yatırımlar yatırım açığını kapatıyor
Servet vergisinin sermaye stoku ya da yeni
yatırımlar üzerinde olumsuz etkide bulunacağı savı ise (sermayenin
küreselleşmesinin geldiği boyutlar dikkate alındığında) geçersiz bir sav. Çünkü
artık yatırımların önemli bir kısmı yabancı sermaye tarafından
gerçekleştiriliyor.
UNCTAD’ın bir raporu bunu doğruluyor. Öyle ki 2019
yılının sonunda küresel olarak 37 trilyon dolarlık bir doğrudan yabancı sermaye
yatırımı stoku mevcut. Aynı yılın ilk yarısında dünyadaki toplam 777 milyar
dolarlık küresel doğrudan yabancı sermaye yatırımının 352 milyar dolarlık kısmı ise
(yüzde 45’inden fazlası) azgelişmiş ekonomilere gitti. (6)
Vergi
rasyonel üretim kararlarını saptırır mı?
Servet vergisi uygulamasına yöneltilen bir diğer eleştiri;
gelir, kurumlar ve emlak vergileri söz konusu iken servet vergisinin de
alınmasının çifte hatta üçlü vergilendirmeye yol açabileceği, bunun de hem
ekonomik etkinliği, hem de adaleti zedeleyeceğidir.
Ayrıca servet zenginlerinin bu vergiyi ödemekten
kaçınmak için ellerinde çok sayıda imkânın olmasının bu verginin yükünün servet
zenginleri yerine orta ve orta-üst sınıflar üzerinde kalmasıyla
sonuçlanabileceğine dikkat çekilir.
Bu eleştirilerin ötesinde, servet vergilerinin
yatırım türlerine ve yerlerine ilişkin yatırım tercihlerini saptırdığı,
hareketli sermaye dünyasında ülke dışına servet kaçışına neden olduğu ve ülkenin
yeni yatırımlar açısından cazibesini azalttığı ileri sürülür.
Bir diğer sava göre; servetin izini sürmek, vergileme
amaçlı olarak ona bir değer biçmek ve bunları vergi mükelleflerine kabul
ettirmek önemli maliyetler gerektirir. Politik olarak popüler olmadığından (vergiyi
ödemeyenler arasında bile), servet vergisi özel muafiyetler ve istisnalarla
delik deşik edilir, yönetimi maliyetli ve nispeten kolay kaçınıldığından oldukça
az kamu geliri yaratır. (7)
Servet vergilerinin iktisadi olarak etkinliği
azalttığı, rasyonel (!) yatırımcı kararlarını,
dolayısıyla da doğru üretim kararlarını etkileyerek ekonomileri küçülttüğü
yönündeki statükocu iddiaların karşısından birçok görgül araştırma servet
vergilerinin bu tür sonuçlara yol açmadığını ortaya koyuyor.
Örneğin bir grup iktisatçı yaptıkları bir araştırmanın
(8) sonucunda, sermaye kazançları vergisi ile kıyaslandığında servet vergisi uygulaması
altında, verginin yükünün üretken olmayan girişimcilere kaydırıldığını,
zenginleri vergilendirmenin verimliliği ve hasılayı artırdığını ortaya
koydular.
Şöyle ki zengin vergi mükellefleri servetlerini,
yenilikçi girişimcilere göre daha düşük getiri oranı sağlayacak verimsiz yatırım
biçimlerinde kullanıyorlar. Bu yüzden de servet vergisi orantısız bir biçimde üretken
olmayan serveti etkiliyor ve servetlerini daha yüksek ve kalıcı getiriler
sağlamaya dönük faaliyetlerde değerlendirmeleri konusunda servet sahiplerini teşvik
ediyor.
Böylece optimal vergileme açısından, optimal bir
servet vergisi çok daha büyük bir refah kazancı yaratırken, aynı zamanda tüketimi
ve tüketim eşitsizliğini azaltıyor, verimliliği artırıyor. (9)
Yenilikçi
buluşların kaynağı kamusal fonlar ve imkânlar
Servet vergisine bir diğer itiraz inovasyonları
(yenilikçi buluşları) caydırıcı olduğu yönünde.
Buna göre; inovatif çalışmaları milyarder girişimciler
yaparlar ya da desteklerler. Böylece (servet vergisi nedeniyle) milyarderler piyasadan
çekilirlerse yenilikçi buluşlara yapılan yatırımlar söz konusu olmaz, sonuçta da toplumsal gelişme yavaşlar. Bunu
kanıtlamak için de Bill Gates gibi örneklere sıklıkla başvurulur.
Oysa (az bilinse de) yenilikçi buluşların asıl
kaynağı kamudur. Örneğin, ABD’deki Bilgi Teknolojileri ve İnovasyon Vakfı
(ITIF), son zamanlarda inovasyonların üçte ikisinden fazlasının federal laboratuvarlar
da dâhil olmak üzere federal hükümetin finanse ettiği üniversite
araştırmalarından geldiğini açıkladı. Dahası, 2006’da ödüllü yenilikler üreten
88 Amerikalı kuruluştan 77’si federal fondan yararlandı. Facebook’un kurucusu
Zuckerberg'in, inovasyon hakkındaki tüm açıklamalarına rağmen, kârının büyük
bölümü reklam yoluyla müşteri verilerine erişim satmaktan elde ediliyor. (10)
Vergi
kaçırma nasıl önlenebilir?
Servet vergisinin vergi kaçırmayı teşvik ettiği savı
sıklıkla dile getirilen bir diğer sav. Servet sahiplerinin özellikle de mobil
konumdaki servetlerini vergi cennetlerine kaçıracakları ya da eksik servet beyanında
bulunarak vergi kaçıracakları ileri sürülür.
İşin aslı vergilemede beyanname usulü vergi
kaçırmayı teşvik eden bir yöntemdir. Bu nedenle de gelir ya da kurumlar vergisi
için geçerli olan vergi kaçırma ya da kaçınma saikleri servet vergisi için de
geçerlidir.
Böyle bir vergi kaçakçılığını önlemenin yollarından
biri kuşkusuz vergiden istisna tutulan miktarın yüksek ve vergi oranlarının
olabildiğince düşük tutulmasıdır. Çünkü yüksek vergi oranlarının vergi
kaçırmayı teşvik ettiği bilimsel araştırmalarla da ortaya konulmuş bir
durumdur. Ayrıca vergi denetimlerinin gerektiği gibi ve etkin yapılması da
şarttır.
Muafiyet
sınırı yüksek, oranı düşük, denetimi sıkı olmalı
Kısaca, servet vergisinin büyük bir vergi kaçırmaya
neden olması için vergi oranının yüksek olması gerekir. Oysa servet
vergilerinin hali hazırda uygulandığı İtalya, Norveç, İspanya ve İsviçre’de
verginin oranının yüzde 0,85 ila yüzde 3,75 arasında değiştiği görülüyor. Bu
bağlamda böyle bir vergiden elde edilen gelir GSYH’nin yüzde 1’ini geçmiyor. (11)
Forbes’e göre ise Avrupa Birliği ülkelerinde servetleri 1 trilyon dolara
ulaşan 330 dolar milyarderi mevcut. Bu servet AB toplam GSYH’sinin yüzde 7’sine
denk düşüyor. Böylece GSYH’nin yüzde 1,05’ine denk bir servet vergisi her yıl
toplanabilir. (12)
Dolayısıyla da, dünya genelinde şu anda ortalama yüzde
30’lar civarında gelir vergisi ve yüzde 25’ler civarında kurumlar vergisi söz
konusu iken bunların onda biri oranında alınacak bir servet vergisinin vergi
kaçırma üzerindeki etkisinin korkulduğu kadar olmaması gerekir.
Kaldı ki İsveç’te yapılan bir araştırma yüzde 1’lik
bir servet vergisinin beyan edilen serveti sadece yüzde 2 oranında azalttığını
ortaya koyuyor. Bu Danimarka’da daha küçük bir oranda, Kolombiya’da ise yüzde 2-3
oranında gerçekleşiyor. (13)
Sermaye
kaçışları önlenebilir
Saez ve Zucman Avrupa’daki servet vergisi
uygulamasının neden olduğu sermaye çıkışlarının ya da kaçışlarının nedenlerini
şöyle sıralar (vergi oranlarının yüksekliğinden ziyade) (14):
(i) Vergi rekabetine maruz kalan Avrupa devletleri
vergi cenneti uygulamalarına başvurdular, sınır ötesi servet çıkışlarıyla
ilgili bilgiyi paylaşmadılar. Bu da vergi kaçırmayı teşvik etti. Ayrıca Avrupa devletleri yurt dışında yaşayan
yurttaşlarını vergilendirmiyor. Bu nedenle de vergiyi ödemek istemeyenler yurt
dışına çıkıyorlar.
(ii) Avrupa devletleri ciddi düzeyde vergi
kaçakçılığına göz yumdu. Öyle ki bankaların 2018 yılına kadar bünyelerindeki servetlerine
ait bilgiyi vergi idareleri ile paylaşması gerekmiyordu. Bu da büyük
servetlerin gizlenebilmesini sağladı.
(iii) Avrupa servet vergisi uygulamasında çok sayıda
istisna var (lüks tablolara istisna, kendi işlerinin sahibi olan yöneticilere
muafiyet, lüks evlerin yüzde 30’unun istisna tutulması gibi). Diğer taraftan Avrupa
ülkelerinde muafiyet eşiği çok düşük, bu da likidite sorunları olan servet
sahiplerinin vergiye karşı çıkmasına neden oldu (kışkırtılmış milyonerler
durumu).
(iv) Avrupa’da servet vergisinin mükellef tabanı genişti.
Bu da tepkiyi büyüttü. Oysa vergi tabanının dar olması gerekir.
(v) Avrupa servet vergileri modernize edilmedi.
Bunun nedeni servetin vergilendirilmesine ideolojik karşıtlığın güçlü olması.
Sistematik bilgi içeren raporlara dayalı değil, beyana ya da tahminlere dayalı
bir uygulama söz konusu oldu. Ticari varlıkların vergi dışı tutulması ve gayrimenkule
sağlanan istisnalar verginin tabanının eritti.
Ancak (istenirse) günümüzde vergi cennetleri (kısmen
de olsa) kontrol altına alınabilir. Zenginlerin servetlerini yurt dışında
tutarak vergi ödememeleri bir vergi kaçakçılığı eylemi olarak kabul edildiğinde,
bu bir suça yönelim ciddi ölçüde azaltılabilir.
Örneğin, tam mükellefiyet esaslı (yurttaşın içeride
ve dışarıda vergi mükellefiyetinin var olduğu) bir vergileme servetin yurt
dışına kaçırılmasını azaltabilir. Yüksek muafiyet eşiği ve imtiyazlara son
verilmesi vergiden kaçınmayı büyük ölçüde önler. Modern enformasyon teknolojisi
imkânlarıyla servetin gerçek piyasa değerlerine erişilebilir, bu da gerçek
matrahın elde edilmesini sağlayarak kaçakçılığı asgariye indirebilir.
Diğer taraftan, Avrupa’da servet vergisine karşı
çıkanların, asıl olarak nakit pozisyonları milyarderler kadar iyi olmayan bir
kısım milyoner olduğu gerçeğinin altını çizmek gerekir. Servet vergisinin adil olmadığına inanan bu
kesimlere ‘kışkırtılmış milyonerler’ de deniliyor. Örnek olarak Fransa’da
arazileri değerlenerek milyoner pozisyonuna geçen ancak yeterli nakitleri
olmayan bazı çiftçiler bunlardan bazılarını oluşturuyor. (15)
Diğer yandan iktisadi açıdan böyle itirazları
anlamlı bulmak güç. Çünkü eğer örneğin lüks bir konut ya da arsa kredi alabilmek
için bankaya teminat olarak gösterilebiliyorsa vergilendirilebilir bir servet
değerine de sahip olmalıdır.
Servet
vergisi politik olarak uygulanabilir bir vergi
Servet vergisine karşı çıkılmasının bir nedeni de
böyle bir verginin hayata geçirilebilmesinin önündeki büyük çaptaki politik
zorlukların varlığı.
Verginin idari ve uygulama zorluklarının yanı sıra;
D. Baker gibi “bu vergiden kaçınmak için zenginlerin mali müşavir, hukukçu gibi
arayışlara yönelmesine neden olacağı” için karşı çıkanlar ya da L. Summers gibi
“paranın siyasette çok daha ağır bir rol oynayacağını, çünkü servetlerini
mirasçılarına bırakamayacak olanların bu servetlerini siyasette etkili olmak
için harcayacaklarını” ileri sürenler söz konusu.
Gerçekten de zenginler servetlerini vergi dışı
tutacak önlemleri almaları için adeta bir yeminli mali müşavirler ordusu
çalıştırırlar. Servet sahiplerinin arasında zengin olarak basına yansıyanların
dışında radara yakalanmayanlar da söz konusudur. Öyle ki bunlar sadece servetlerini
vergi cennetlerinde tutanlar değil (dünya servetinin en az yüzde 10’u buralarda
tutuluyor) , bir o kadar da kurdukları vakıflar ve diğer yasal yapıların
mülkiyetinde gösterdikleri gayrimenkuller ve sanat eserleri aracılığıyla da
servetlerini gizlerler. Ayrıca zenginler servetlerinin vergilendirilmesini
önleyebilmek için çok büyük paralar harcayarak siyasette, medyada ve
üniversitelerde lobicilik faaliyetleri yürütürler. (16)
Kuşkusuz servet vergisi büyük servetlerin
sahiplerinin politik alandaki belirleyiciliğini ortadan kaldırmaya yetmeyecektir.
Zira vergi alınsa da hala onlar çok zengin olarak kalmaya devam edecekler. Bu
bağlamda da böyle bir verginin hayata geçirilmesini önlemek için ellerinden
geleni yapacaklar.
Ancak tarih her zaman egemenin istediğinin
olmadığını, aksine işçi sınıfının, emekçi halkların da kazanabildiğini gösteren
çok sayıda örnekle de doludur. Özcesi, arkasına ciddi bir toplumsal desteği
almış olan örgütlü ve kararlı bir politik mücadele ile böyle bir verginin
hayata geçirebilmesi sağlanabilir.
…devam edecek
Dip
notlar:
(1) https://taxfoundation.org/peru-solidarity-tax-wealth-tax
(10
July 2020).
(2) https://www.epi.org/blog/analyses-claiming-that-taxes-on-millionaires-and-billionaires-will-slow-economic-growth-are-fundamentally-flawed
(21 November 2019).
(3) Larry Elliott and Heather Stewart, IMF:
higher taxes for rich will cut inequality without hitting growth, https://www.theguardian.com (11 October
2017).
(4) Marie Bjørneby, Simen Markussen, Knut Røed,
“Does the Wealth Tax Kill Jobs?”, IZA Institute of Labor Economics, IZA DP No.13766 (2020), https://www.iza.org
(October 2020).
(5) Norveç’te
işletme sahiplerinin servetlerini giderek daha fazla işletmelerde tutması için
işletme sermayesine yönelik vergi indirimi teşviki sağlanıyor. Böyle bir
yönelim servet vergisinin oranı arttıkça daha da artıyor. Ayrıca (2005-2011)
döneminde düşük servet düzeylerinde muafiyet eşiği yükseltilip, yüksek
servetlerde oran artırıldığında bunun istihdam üzerinde çok az etkisi
görülürken, (2013-2017) döneminde ise servet vergisinin oranı düşürüldüğünde bu
kez istihdam azalıyor. Bkz: https://www.iza.org
(6) https://unctad.org/news/global-foreign-direct-investment-falls-49-first-half-2020
(27 October 2020).
(7) Oh, J.S.; Zolt, E.M, “Wealth Tax Add-Ons: An Alternative To
Comprehensive Wealth Taxes”, UCLA School
of Law/ Law & Economics Research Paper Series Research Paper, No. 18-03.
(Reprinted from Tax Notes, March 19, 2018, p.1613).
(8) Fatih Guvenen, Gueorgui Kambourov,
Burhanettin Kuruscu, Sergio Ocampo-Diaz, Daphne Chen, “ Use it or lose it: efficiency gains from
wealth taxation”, Working Paper 26284, http://www.nber.org/papers
(September 2019).
(9) Agm.
(10)
https://evonomics.com/why-billionaires-destroy-democracy-and-capitalism
( 26 November 2020).
(11)
https://taxfoundation.org/wealth-taxes-in-europe-2020
(17 December 2020).
(12)
Camille Landais, Emmanuel Saez, Gabriel
Zucman, “ A progressive European wealth tax to fund the European COVID
response”, https://voxeu.org (3
April 2020).
(13)
Emmanuel Saez, Gabriel Zucman, “Progressive
Wealth Taxation”, BPEA Conference Drafts,
September 5–6, 2019).
(14)
Saez ve Zucman, agm; https://mronline.org/2019/11/19/a-wealth-tax-because-thats-where-the-money-is.
(15)
Saez and Guzman, agm.
(16)
https://prospect.org/economy/taxing-rich-yield
(1 November 2018).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder