BITCOIN (3):
BITCOIN DOLARIN VE DİĞER ULUSAL PARALARIN YERİNİ ALABİLİR Mİ?
BITCOIN DOLARIN VE DİĞER ULUSAL PARALARIN YERİNİ ALABİLİR Mİ?
Mustafa Durmuş
9 Ocak 2018
Bitcoin, parasal işlevleri olduğu
gerekçesiyle savunuluyor, kullanılıyor. Bu nedenle de bu konuda sorulması
gereken en önemli soru paranın ve onun bir üst biçimi olan kredinin
kapitalizmde işlevlerinin neler olduğu ve bitcoinin bu işlevleri yerine getirip
getirmediği sorusudur.
Böylece (teorik olarak)bu sorunun yanıtı
verildiğinde bitcoin ve diğer kripto paraların bir gün dolar başta olmak üzere
sistemdeki mevcut paraların yerine geçip geçemeyeceğini konuşabilmek mümkün
olabilir (çünkü pratikte başka engeller de söz konusu).
Bitcoinin geleceğin paralarından biri
olacağını ileri sürenler kabaca aşağıdaki gerekçelerden yola çıkıyorlar:
(i) Modası geçmiş finansal analizlerle ve teorilerle bitcoini anlayabilmek
mümkün değildir.
Bir yazar günümüzde iktisatçıların ve
finansçıların bitcoin başta olmak üzere kripto paraları doğru anlayabilmeleri
için artık eskimiş teorilerini değiştirmeleri ya da geliştirerek yeni bir bakış
açısına sahip olmaları gerektiğini, buradan hareketle de bu paraları Keynes ya
da Schumpeter’in teorilerine başvurarak anlamaya çalışmanın “1999 model
Ericsson marka bir cep telefonu ile AppStore’a erişmeye çalışmak gibi sonuç
alınamayacak bir girişim” olduğunu ileri sürüyor (1).
Bu bağlamda, bitcoinin dayandığı temel
bir değerinin olmadığı yönündeki eleştirilere karşılık; “mevcut finans
teorilerinin dijital paraların değerini belirlemek için kullanmasının yanlış
olduğu, çünkü örneğin finansal analizlerin devlet tahvillerinin, ulusal
paraların ya da borsadaki şirket hisselerinin değerlerinin, gelecekte elde
edilmesi beklenen gelirlerin net bugünkü değerine indirgenerek (cari faiz
oranını kullanarak) yapılabileceğini, diğer yandan bu hesaplama yönteminin
gelecek gelirlerinin en azından şimdilik belli olmadığı ve dünyada geçerli tek
bir faiz oranının da olmadığı bir durumda, bitcoin için kullanılması durumunda
bitcoinin değeri hesaplanamayacağından, onun bir değerinin olmadığı ya da
mevcut fiyatına bakıp aşırı değerli olduğu yönünde bir sonuca varmanın yanlış
olduğu” (2) söylüyor.
Gerçekten de kapitalizmin ekonomik
politik kanunlarını görmezden gelerek, onu gerçeklerden uzak varsayımlara
dayalı soyut modellerle açıklamaya çalışan ana akım teorilerin blockchain
teknolojisi esaslı alternatif para biçimlerini sağlıklı bir biçimde
açıklayabilmesi çok zor.
Kaldı ki bu teoriler ya da modeller,
resesyonlar, büyüme oranları ve ekonomik krizler gibi daha somut gerçekleri
bile tahmin etme konusunda son derece yetersizler. IMF, Dünya Bankası, OECD
gibi kuruluşların her bir raporunun bir öncekini ciddi biçimde revize ediyor
olması bu öngörülen ardındaki teorik bakışın yetersizliğini ya da defosunu
gösteriyor.
Para-değer ilişkisi
Ayrıca para- değer ilişkisinin bugünün
devasa boyutlarda ve çeşitlilikte gelişmiş finansallaşması karşısında örneğin
birebir 19 ve 20yydaki gibi ele alınması da ne kadar doğrudur?
Şöyle ki 1. Dünya Savaşına kadar merkez
ülkelerde “altın para sistemi” geçerliydi. Bütün para biçimleri altın
birimlerine göre ifade edilmekteydi ve genelde bir bankada eşdeğer miktardaki
altın birimiyle değiştiriliyordu. Altın para sisteminde paranın değerini
belirleyen şey ise mallar ve altının ortak paydası olan nispi emek miktarıydı.
Marx her hangi bir emek ürününün
değerini o ürünü yaratabilmek için harcanan sosyal bakımdan gerekli ortalama
emek süresine bağlar. Ancak bu doğrudan ve sadece insan emeğinin ürünü olan ve
satış için sürekli olarak üretilen mallar için geçerlidir. Arazilerin, hisse
senetlerinin, devlet tahvillerinin ise gelecekte getirmeleri beklenen gelire
göre farklılaşan türev değerleri vardır (3).
Ayrıca bugün olduğu gibi, paranın çok
büyük bir kısmının bankacılık sistemi aracılığıyla elektronik kayıt biçiminde
kredi olarak dolaştığı, yani insan emeğine dayanmaksızın üretildiği bir ortamda
onun değerini onun için harcanmış olan sosyal emeğin belirlemesi beklenemez.
Böyle bir emek dışı ürün
parasallaştırılabilir çünkü bireysel üreticilerden oluşan bir toplumun dışından
sunulmaktadır. Onun değerini belirleyen şey artık onun üretimi için harcanmış
olan emeğin miktarı değil, onun sağlanabilme, edinilebilme maliyetidir
(4)(örneğin Türkiye’de doların fiyatının yüksekliğinin asıl nedeni onun
üretilmesi için harcanan sosyal emeğin yüksekliği değil, başka bir ülkede
üretilmiş olan bir küresel rezerv paranın elde edilme maliyetinin
yüksekliğidir).
(ii) Bitcoin’in arzı sınırlı, güven veriyor, bu nedenle değerlidir.
Bitcoini yaratanlar bu paranın ulus
devletlerin paralarından çok daha değerli olduğuna inanıyorlar, çünkü bu
paranın arzını 21 milyon olarak kısıtlamışlar. Her dört yılda bir
üretilebilecek bitcoin miktarının yarıya düşürülmesi, böylece de 22. yüzyılın
ortalarına doğru bitcoin madenciliğinin sona ermesi bekleniyor.
Kuşkusuz piyasada olacak para miktarına
bir üst sınır konulması yani, paranın kıtlaştırılması söz konusu paranın
değerini destekleyen bir olgu. Çünkü devletler kendi paralarında böyle sınırlar
koymadıkları gibi, kendilerine duyulan güveni sarsarak bütçe açıkları arttıkça
yeni para basmaya başlıyorlar.
Buradan hareketle kripto paralar örneğin
dijital bir altına, ulus devlet paraları ise daha fazla basıldıkça değeri düşen
kağıtlara benzetiliyorlar. Ulus devlet paraları yeterince güven vermediği gibi,
onlarla ödeme yapmak da yeterince güvensiz hale gelebiliyor. Giderek herkes
dijital paraların üstünlüğünü kabul ettikçe ulusal paralar hızla değer
kaybederek yok olabilecekler.
Bu çerçevede bitcoin dijital bir altın
olarak kabul edildiğinde, onun paranın temel işlevlerinden biri olarak genel
bir eşdeğere sahip olduğundan hareketle, ekonomi politik olarak, para olarak
kabul edilmemesi için hiçbir neden olmadığı ileri sürülüyor (5).
Bu konuda iki akademisyenin yapmış
olduğu bir çalışma (6) (hali hazırda aşırı değerlenmiş olduğu ileri sürülse de)
bitcoinin her hangi bir finansal varlığın sahip olduğu gibi bir temel değerinin
olduğunu ortaya koyuyor.
Bitcoinin değeri (bu çalışmaya göre)
dayandığı teknolojiden geliyor. Sisteme sokulan her bitcoin blokundaki ve
sisteme giren sayısındaki artış her yeni blokun değerinin öncekilerden daha
düşük olmasıyla sonuçlanıyor. Keza “hash” adı verilen, mining yaparken
bilgisayarın hızı çok önemli oluyor. Hash ne denli hızlı olursa, bitcoin o
kadar değerleniyor ve yatırımcı daha fazla ödeme alabiliyor. En sık kullanılan
para birimi, daha az kullanılanlardan çok daha değerli oluyor.
Buraya kadar anlattıklarımızla,
bitcoinin geçen yılın özellikle de son 3 ayında değerinin spekülatif bir
şekilde şiştiği, buna karşılık tamamen değersiz olmayıp dayandığı bir değişim
değerinin olduğu kabul edilebilir. Şimdi artık kapitalizmde para (ve kredinin)
işlevleri açısından bitcoinin durumuna gelebiliriz.
Kapitalizmde para (ve kredinin) işlevleri
Para en kısa tanımıyla, verili bir zaman
ve yerdeki en likit varlık. Normal zamanlarda herkes onu ödeme aracı olarak
kabul eder, zira güvenilirdir ve onu kullanan biri diğerlerinin de onu bir
ödeme aracı olarak kabul ettiğini bilerek rahat davranır.
Paranın ortaya çıkışından bu yana
çeşitli işlevleri oldu. Ticari mal bedelinin ve borçların ödenmesinde genel
kabul gören bir değişim ve standart ödeme aracı, sermayenin veya servetin bir
kısmının saklanması olarak değer saklama ya da biriktirme aracı ve istikrarlı
bir hesap birimi aracı oldu. Ayrıca para, tüm burjuva iktisat yaklaşımlarında
para politikalarının temel aracı olarak ön planda tutulurken, sınıflı bir toplum
olan kapitalizmde başkalarının emeğini mülk edinmenin bir aracı olarak da
kullanılıyor.
19.Yüzyıla kadar para daha çok altın ve
gümüş sikke biçimindeydi. Çağdaş kapitalizmde ise para artık altın gibi bir
meta değil, madeni para ve banknot biçiminde fiat para, şimdilerde ise asıl
olarak bankalardaki kredi niteliğinde işlev görüyor.
Böyle paralar kabul görüyorlar, zira
devletlerce basılıyorlar, destekleniyorlar, düzenlemeye tabi tutuluyorlar ve
emredici bir güce ve etkiye sahipler. Fiat paranın büyük bir kısmı da artık
madeni para ya da banknot biçiminde değil, mevduat ya da bankalardaki alacak
(claims) biçiminde tutuluyor (örneğin İngiltere’deki 2,2 trilyon poundluk para
arzının sadece yüzde 2,1’inden az fazlası banknot ve madeni para biçiminde
tutuluyor (7).
İtibari para-kaydi para (kredi)
“İtibari para” da denilen “banknotlar”
ya da kâğıt paralar, her ne kadar toplam para arzı içindeki payları azalsa da,
üretim maliyetinin çok üstünde nominal değere sahip bulunduğundan devletlerce
giderek daha çok benimseniyorlar.
Hem basım, hem nakliye, hem de stoklama
maliyetleri düştüğünde paranın (devleti yönetenler açısından) değeri de
artıyor. Bu noktada banknot basmak suretiyle piyasaya ne kadar para
sürüleceğine karar veren merci olarak merkez bankalarının ulusal para ile
doğrudan ilişkisi kuruluyor, bu paranın sahibi olarak merkez bankasının paranın
değerini koruması, onu rakipleriyle olan yarışta desteklemesi rolü ön plana
çıkıyor.
İtibari paradan çok daha önemli bir
biçimde, ondan çok daha fazla miktarda ve daha çok kendini kredi olarak
gösteren bir başka tür para da söz konusu. Bu para, bankaların kendilerine
yatırılan mevduatlar üzerinden ve merkez bankasının kanuni karşılık oranı gibi
bazı araçlara göre yarattıkları “kaydi para” ya da ‘kredi’.
Merkez bankası karşılık oranını
düşürdüğünde bankaların yarattığı kaydi para (kredi) artıyor ya da tersi. Bu
nedenle de piyasadaki para arzı konusunda merkez bankalarının çok temel bir
rolü var.
Bankalar elin taşıyla elin kuşunu vuruyorlar!
Diğer taraftan kaydi para yaratmak
bankalar için havadan para kazanmak demek. Yani bankalar kendi ortaklarının öz
sermayelerinden ziyade, halkın kendilerinde tuttukları mevduatlar üzerinden ve
buna uygun merkez bankası politikalarıyla kaydi para yaratıyor, kredi satıyor
ve önemli kazanç sağlıyorlar. Bu bir tür “elin taşıyla elin kuşunu vurmak”
durumu. Bankalar dışarıdan sisteme sokulan, alternatif para biçimleriyle bu
tekelci rantlarından vazgeçmek istemiyorlar.
Keza merkez bankaları, çıkardıkları
banknotlar dışında, kaydi para yaratılmasındaki rolleri ile de piyasadaki
para-kredi miktarını belirlediklerinden para arzını etkiliyorlar. Bu da örneğin
enflasyona neden olup fiyat istikrarını bozabiliyor. Enflasyon borsa, tahvil,
mevduat faizi gibi spekülatif gelirlerin değerini düşürürken, verimli bir
kaynak tahsisini zorlaştırıyor.
Bu nedenle, ne merkez bankası, ne de
finans kapital, kendi doğrudan kontrollerinde olmayan, kendilerine meydan
okuyabilecek nitelikte, desantralize, anonim bir alternatif paraya sıcak
bakmıyor (merkez bankalarının kendi dijital yaratmaları durumu hariç) hariç).
Kısacası bitcoin gibi paralarla ilgili
temel mesele onların değersiz ya da bir eşdeğer değişim aracı özelliğine sahip
bulunmamaları değil, bu paraların finans kapitalin sistemi yönetme biçimine
potansiyel bir tehdit oluşturması.
Öyle ki kripto paralar Ortodoks iktisadi
düşünce biçimine doğrudan ve gerçek bir saldırı adeta. Zira kripto
teknolojisine göre para yaratmak ya da transfer etmek için devlete, bankaya ya
da merkezi bir finansal kuruluşa ihtiyaç yok. Bu nedenle bu paraların kullanımı
müesses nizamca sert bir biçimde eleştiriliyor (8).
FED’den uyarı gecikmedi
Bu bağlamda, FED’in İzleme’den sorumlu
başkan yardımcısı Randal K. Quarles’ın, bir konferansta dijital paraları
değerlendirirken satır arasında söyledikleri çok önemli (9):
“ Fed’in temel amaçlarından biri
finansal istikrarın sağlanması ve korunmasıdır. Finansal istikrar ise
insanların güvenini kazanmış olan, güvenilir ve istikrarlı bir ödeme sisteminin
varlığın gerektirir. Bu bağlamda finans alanındaki yenilikçi teknolojiler
önemli faydalarına karşılık finansal istikrar ile çatışabilir. Aralarında böyle
bir gerilimin olması mümkündür. Şu anda bazı kişiler tarafından piyasaya
sunulmuş olan bitcoin gibi dijital paralar finans dünyasındaki çok küçük hacimleri
nedeniyle bir risk oluşturmuyor, ancak kullanımları yaygınlaştığında finansal
istikrar açısından ciddi bir risk oluşturabilirler. Risk yönetimi de çaresiz
kalabilir ve tüm finansal sistem, fiyat, likidite ve kredi risklerinde ciddi
artışla sarsılabilir”.
Görüldüğü gibi, bitcoin gibi paraların
mevcut paraların yerine geçip geçemeyeceği sorusu ana akım para teorisi gibi
teorilerle ve teknik olarak kolayca yanıtlanabilecek ya da açıklanabilecek bir
soru değil. Devletlerin, merkez bankalarının ve finans piyasalarının büyük bir
kısmının bu paralara karşı çıkışlarının ardındaki sınıfsal çıkar çatışmalarını
ortaya çıkartmak gerekiyor.
Bu da ekonomi politik bir değerlendirmeyi gerektiriyor.
Devam edecek…
…………………………..
(1) Ryan Chadha, “Please, Stop Freaking Out About a Crypto Crash,”https://hackernoon.com, Dec 15, 2017.
(2) Ryan Chadha, Please, Stop Freaking Out About a Crypto Crash,https://hackernoon.com, Dec 15, 2017.
(3) Emile Burns, Para ve Enflasyon, Köz yayınları, s.8.
(4) Chai-On Lee (CNU), Foreign Exchange Rates Determination in the Light of Marx’s Labor-Value Theory, July 2003.
(5) https://steemit.com/…/bitcoin-in-ekonomi-politigi-3-genel-e….
(6) Larissa Yarovaya (Lecturer in Accounting and Finance, Anglia Ruskin University), Brian Lucey (Professor of International Finance and Commodities, Trinity College Dublin), The Bitcoin bubble – how we know it will burst, https://theconversation.com/uk, December 6, 2017.
(7) M. Roberts, “Blockchains and the crypto craze,”https://thenextrecession.wordpress.com/…/blockchains-and-th….
(8) Ryan Chadha, Please, Stop Freaking Out About a Crypto Crash,https://hackernoon.com, Dec 15, 2017.
(9) Thoughts on Prudent Innovation in the Payment System, Vice Chairman for Supervision Randal K. Quarles, At the 2017 Financial Stability and Fintech Conference, https://www.federalreserve.gov/…/speech/quarles20171130a.htm 30 November 2017.
…………………………..
(1) Ryan Chadha, “Please, Stop Freaking Out About a Crypto Crash,”https://hackernoon.com, Dec 15, 2017.
(2) Ryan Chadha, Please, Stop Freaking Out About a Crypto Crash,https://hackernoon.com, Dec 15, 2017.
(3) Emile Burns, Para ve Enflasyon, Köz yayınları, s.8.
(4) Chai-On Lee (CNU), Foreign Exchange Rates Determination in the Light of Marx’s Labor-Value Theory, July 2003.
(5) https://steemit.com/…/bitcoin-in-ekonomi-politigi-3-genel-e….
(6) Larissa Yarovaya (Lecturer in Accounting and Finance, Anglia Ruskin University), Brian Lucey (Professor of International Finance and Commodities, Trinity College Dublin), The Bitcoin bubble – how we know it will burst, https://theconversation.com/uk, December 6, 2017.
(7) M. Roberts, “Blockchains and the crypto craze,”https://thenextrecession.wordpress.com/…/blockchains-and-th….
(8) Ryan Chadha, Please, Stop Freaking Out About a Crypto Crash,https://hackernoon.com, Dec 15, 2017.
(9) Thoughts on Prudent Innovation in the Payment System, Vice Chairman for Supervision Randal K. Quarles, At the 2017 Financial Stability and Fintech Conference, https://www.federalreserve.gov/…/speech/quarles20171130a.htm 30 November 2017.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder