TÜRKİYE EKONOMİSİ
KRİZİN İKİNCİ FAZINDA (VI)
Marksist Kriz Teorileri (Kâr Oranlarının Azalma Eğilimi Yasası (KOAEY)
Mustafa Durmuş
30 Aralık 2018
Marx, Grundisse’de (1) Kâr Oranlarının
Azalma Eğilimi Yasasının (KOAEY) her bakımdan modern ekonomi politiğin en zor
ilişkilerinin anlaşılabilmesini sağlayan en önemli, ancak basitliğine rağmen
tam olarak hiçbir zaman anlaşılamamış bir yasası olduğunu” yazar.
Bu yasa kapitalist ekonomileri
anlamamızı sağlayan diğer ekonomi politik yasalardan, özellikle de Emek-Değer
Yasası ve Genel Birikim Yasası gibi iki önemli yasadan türetilmiş bir yasadır.
Dolayısıyla da asıl olarak bu iki
yasanın doğruluğunun kabul edilmesiyle geçerlilik kazanır. Bu yüzden de örneğin
Emek-Değer Yasası’nın geçerli olmadığını ileri sürenler, KOAEY’i de otomatik
olarak reddetmiş olurlar.
Marksist ekonomi politik ve ekonominin hareket ettirici yasaları
Marx ve Engels klasik burjuva
iktisatçıları tarafından ortaya atılan ekonomi politik kavramının içeriğini çok
daha genişlettiler. Onlara göre ekonomi politik, insanların yaşamlarını
sürdürebilmek için ortak çalışma, bir başka deyimle üretim sırasında birbirleriyle
kurdukları her türlü sosyal ilişkiyi incelemektir. Böylece kapitalist üretim
mekanizmasını analiz etmekle işe başladılar ve klasik ekonomi politikte gerçek
bir nitelik sıçraması yarattılar.
Kapital’in “Giriş” kısmında Marx, bu
eserinin ilk amacının “modern toplumun iktisadi yasalarını açığa çıkartmak”
olduğunu yazar. Verili bir toplumda ‘üretim ilişkilerini’ başlangıç, gelişme ve
düşüş süreçleriyle birlikte ele almak Marx’ın iktisat kuramının içeriğini
oluşturur. Kapitalist toplumda ‘meta üretimi’ baskın karakter olduğundan,
analizini ‘meta analizi’ ile başlatır.
Böylece Marksist ekonomi politik,
üretimin sosyal ilişkilerinin bilimi olarak tanımlanır. Yani klasik burjuva
ekonomi politiğinden farklı olarak, Marksist ekonomi politik üretim, bölüşüm, değişim
ve tüketim sırasında insanların sosyal çevreleri ile girmiş oldukları
ilişkilerin, insan iradesinden bağımsız, nesnel nedensellik yasalarını ortaya
koyan bir sosyal bilimdir (2).
Kısaca her iktisadi olgunun belli başka
bir olgu tarafından düzenli olarak izlendiği yüzeysel ve olağan değil, zorunlu
ilişkileri, içsel bağları gösteren ve insan bilincinden özerk, yani nesnel
olarak var olan yasalardan söz ediyoruz.
Ortak ve özgün yasalar
Bu yasalar içinde hem kapitalizm, hem de
sosyalist toplum için geçerli ortak yasalar olduğu gibi, yalnızca kapitalizme
ve sosyalizme özgü iktisadi yasalar da mevcuttur (3).
Kapitalizm ve sosyalizmde ortak yasalar:
Üretici Güçlerin Gelişimi İle Üretim İlişkilerinin Uyumluluğu Yasası, Emek
Üretkenliğinin Artışı Yasası, Emek-Değer Yasasıdır.
Yalnızca kapitalizme özgü yasalar (ortak
yasalara ilave olarak) sırasıyla: Artı Değer Yasası, Genel Birikim Yasası,
Rekabet ve Üretimde Anarşi Yasası, Kâr Oranlarının Azalma Eğilimi Yasası,
Eşitsiz Gelişim Yasası ve Yoksullaştırma Yasasıdır.
Sosyalist toplumda (ortak yasalara
ilaveten) ise özgün iki yasa mevcuttur: Ekonominin Uyumlu ve Dengeli Gelişme
Yasası ve Emeğe Göre Adaletli Bölüşüm Yasası. Marksist ekonomi politiğe göre
hem kapitalizmin, hem sosyalizmin işleyişi ve gelişimi bu yasalara bakılarak
açıklanabilir.
Marksist kurama göre kapitalizme özgü
iktisadi yasalar emek sömürüsünü, sosyalist iktisadi yasalarsa sömürüden
kurtulmuş insanlar arasındaki işbirliği ve yardımlaşma ilişkilerini dışa
vururlar.
KOAEY: Türetilmiş bir yasa
Bu yasalardan ortak yasalar olan
Emek-Değer Yasası ve Artı Değer Yasası ile kapitalizme özgü yasa olan
Sermayenin Genel Birikim Yasası (Kapitalizmin Hareket Yasaları olarak da
tanınırlar) bilinmeden Kâr Oranlarının Azalma Eğilimi Yasasının, dolayısıyla da
kapitalist kriz mekanizmalarının tam olarak ortaya çıkartılabilmesi mümkün
değildir.
Emek- Değer Yasası
Emek-Değer Yasasının doğal çıkarımı
yalnızca emeğin değer yarattığıdır. Ayrıca bu yasanın Marksist kavrayışı
sermaye birikiminin tek kaynağı olan kârın ücretli emek sömürü demek olan
artı-değer sömürüsünden oluştuğu biçimindedir.
Emek Değer Yasası kapitalist üretimdeki
malların fiyatlarının sezgisel olarak en iyi açıklamasıdır. Çünkü bu yasa kârın
nereden ve nasıl geldiğini, kapitalist üretimin neden sadece, üretim
araçlarının sahiplerince gerçekleştirilen bir diğer emek sömürüsü yöntemi
olduğunu açıklar. Ayrıca ampirik olarak kanıtlanabilir ve kanıtlanmaktadır.
Genel Birikim Yasası
Genel Birikim Yasasına göre (4), üretim
araçları geliştikçe ve teknoloji hızlandıkça emek gücü verimliliği artar. Bu
durum da üretimin giderek daha fazla sermaye yoğun bir hal almasıyla, yani
sermayenin emeğe oranının (sermayenin organik bileşimi) giderek artmasıyla
sonuçlanır.
Bu gelişimin temelinde kapitalistler
arasındaki rekabet vardır. Böyle bir rekabet onları, daha fazla kâr sağlamak,
rakiplerini elimine etmek, pazar payını korumak ya da geliştirmek gibi
kaygılarla sürekli olarak yeni teknolojilere yönelmeye, üretimlerini
genişletmeye ve aynı zamanda da üretim maliyetlerini düşürmeye zorlar.
Bunun için de (sanıldığının tersine)
kapitalistler kârlarının giderek daha fazla bir kısmını daha çok işçi
çalıştırmak için, yani değişken sermayeye değil, ekipman, makine ve teknoloji
gibi sabit sermayeye yatırırlar.
Dolayısıyla da Birikim Yasası her bir
kapitalistin üretim maliyetlerini düşürecek şekilde çalıştırdıkları işçilerin
verimliliğini artırmaya yöneldiklerini (aksi takdirde piyasadan silindiklerini)
ileri sürer.
Sermayenin Organik Bileşimi
Birikim Yasasına göre, kapitalistler
kârlarının giderek daha fazla kısmını üretim araçları için harcadığında, üretim
araçlarının emek gücüne olan oranı artma eğilimine girer. Marx bu olguya
sermayenin organik bileşimi adını verir: (c / v) formülü ile tanımlar. Bu,
kapitalist ekonomik genişlemeyi anlatan bir yasadır, öyle ki sermayenin organik
bileşiminin artacağını ileri sürer.
Kâr Oranlarının Azalma Eğilimi Yasası
(KOAEY) ise kriz ile olan bağlantıyı kurar. Şöyle ki ilk iki yasa nedeniyle
emeğin artan verimliliği ile kullanılan emek miktarının azalması yüzünden
ortaya çıkan sermayenin azalan kârlılığı arasında bir çatışma doğar. Çünkü kâr
sadece emekten el konulan artı değerden sağlanır.
Üretimde kullanılan emek miktarı giderek
artan sabit sermaye karşısında göreli olarak azaldığında, artan emek gücü
verimliliğinin sağladığı kâr artışı da bunu telafi etmeye yetmediğinde kârlılık
ya da kâr oranı düşmeye başlar. Bunun sonucunda yatırımlar azalır, ekonomik
büyüme yavaşlar. Kriz ortaya çıkmaya başlar (5).
Tüm kapitalistler aynı şeyi yaparlarsa?
Bu noktada akla şu soru gelebilir:
“Kapitalistler yeni teknolojilere birim başı üretim maliyeti düşecekse,
dolayısıyla da kârları artacaksa başvururlar. Bu nedenle de sermaye birikimi
kâr oranlarında azalmayla değil, artışla sonuçlanmalıdır. Aksi halde
kapitalistler neden yeni teknolojilere başvursunlar?”
Gerçekten de hiçbir kapitalist kâr oranı
artmıyorsa, pazar payı artmıyorsa yeni teknolojiye yatırım yapmaz. İşte tam da
bu noktada “bileşim yanlışlığı” denilen bir durum devreye girer. Bu kavram tek
tek bireylerin (kapitalistlerin) kârına ya da lehine olan bir şeyin bir bütün
olarak tüm toplumun (sermaye sınıfının) lehine olmayabileceğini bir durumu
anlatır.
Yani, yenilikçi teknolojileri uygulayan,
emek tasarrufuna giden bir kapitalist cari fiyat seviyesinde üretim maliyetini
düşürerek diğerlerine göre avantaj sağlar, kârı artar. Ancak bu diğerlerinin
rekabetçi güçlerini yitirmeleri nedeniyle kârlarının azalmasıyla
gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla da piyasadan silinmek istemeyen diğer
kapitalistler de aynı yönteme başvurmak zorunda kalırlar.
Böylece mevcut ya da muhtemelen
azaltılmış emek gücünün verimliliği tüm kapitalistler için artar, bu da
üretilen ürün biriminin değerini düşürür.
Tüm kapitalistler yeni teknolojileri
uyguladığında sermayenin organik bileşimi (emeğe nazaran sermayeye harcanan
para oranı ) yükselir, diğer koşullar sabitken bu da kâr oranının düşesine
neden olur (6).
Yedek Sanayi Ordusu
Sermayenin organik bileşimindeki bu
artışın kapitalistin emek gücüne olan talebini azaltması, emeğin teknoloji ve
makinalarca ikame edilmesi, ortaya çalışmaya hazır ancak kullanılmayan bir
işsiz tabakası çıkartır. Marx buna ‘yedek
sanayi ordusu’ adını verir. Böyle bir kitle işçi ücretlerinin baskılanmasında
oldukça işlevsel bir rol üstlenir (7).
Böylece Genel Birikim Yasası, kapitalist
üretim tarzının hem zenginliklerin (makine, fabrika, nakit para gibi)
kapitalistlerin elinde birikerek artmasına neden olduğunu, hem de düşük
ücretler ve sürekli tekrarlanan işsizlik yüzünden işçilerin yoksulluğunun
artmasıyla sonuçlandığını ortaya koyar.
Robotlar ve Yapay Zekâ: Kapitalizmin hareket ettirici yasalarının
geçerliliğinin kanıtı
Bu üç önemli yasanın (Emek-Değer,
Birikim ve KOAEY) bugün yakıcı bir biçimde geçerliliğe sahip olduğunun en güzel
kanıtı üretimde emek gücünün yerini giderek robotların alması ve bunun en
gelişkin örneği olan yapay zekânın gelişimidir.
Dünya Bankası’nın bir raporuna göre (8),
dünyadaki üretimde kullanılan robot sayısı hızla artıyor. Öyle ki toplam robot sayısı 2019 yılında 1,4 milyon yeni robotun
ilavesiyle 2,6 milyona çıkacak. İşçi başına en fazla robotun düştüğü ülkeler
sırasıyla Güney Kore, Almanya ve Japonya. Şu anda 23. sırada yer alan Çin
2020’de 10. sıraya yükselecek.
Yani robot kullanımı ve teknoloji
giderek daha fazla işçinin yerine alıyor, bu da özellikle de imalat sektöründe
ciddi istihdam kaymasına neden oluyor. Öylece ki hem ABD hem de Britanya’da bu
sektörde istihdam hızla düştü.. ABD’de 1990-2016 arasında imalat sanayi
istihdamı yüzde 31 azaldı. Buna karşılık imalat sanayi hasılasında ciddi bir
düşüş söz konusu değil.
Marx söylemişti!
Böylece Marx’ın 150 yıl önce yaptığı
öngörü gerçekleşmeye devam ediyor. Çünkü sermayenin organik bileşimindeki artış
anlamına gelen bir tür otomasyon öncelikle kitlesel işsizliğe neden oluyor ve
yedek sanayi ordusu giderek büyüyor.
Öyle ki aynı araştırmaya göre, ABD’de,
her 1000 işçi başına düşen 1 robot kullanımı; toplam istihdamı binde 18 ile
binde 34 arasında ve ücretleri de binde 25 ile binde 50 arasında düşürecek.
Belki çok daha önemlisi robotların
yaygın kullanımı kapitalizmin temel sürücüsü olan kârın giderek azalması ve
dolayısıyla da sermaye birikiminin durmasıyla sonuçlanacak.
Çünkü Emek-Değer Yasasına göre, kârın
tek kaynağı ücretli emekten elde edilen artı değerdir. Daha az emek kullanımı
anlamına gelen robot kullanımı sonucunda kârlar hem kitle olarak, hem de oran
olarak düşecek ve sonuçta sistemin krizleri kaçınılmaz hale gelecektir.
Bir başka anlatımla, kapitalizmde değeri
sadece emek yaratır. Sermayenin kendi değer yaratamaz. Yani robotlar mal ve
hizmet üretebilirler. Ama bunlar kâr ya da artı değer biçiminde bir değer
üretmezler. Böyle olunca da sermaye yoğunluğu (c/v) nedeniyle robotlar devreye
bütünüyle girmeden önce sermaye birikimi durmuş olabilir, bu da teorik olarak
kapitalizmin sonu demektir.
Bu nedenle de robotların sayısındaki
artışa ve yapay zekâdaki gelişmeler bakıp kapitalizm altında bir “rahat /refah
toplumunun” robotlar eliyle kurulabileceğini ileri sürmek Birikim Yasasını hiç
bilmemek demek olur. Kapitalizmde asla “rahat toplumu” ya da robot toplumu
kurulamaz. Kriz ve sosyal patlamalar bunlardan çok önce devreye girer (9).
Böyle bir çatışmalı durum kapitalist
üretim tarzı altında çözümlenemez. Ekonomi politiğin ilk yasası olan Üretici
Güçlerin Gelişimi İle Üretim İlişkilerinin Uyumlu Olması Yasası gereğince
insanlık ancak sosyalizm altında robotların kendilerini rahat ettirebileceği
bir toplumu kurabilir.
…devam edecek: Birikim krizi nasıl
ortaya çıkıyor, KOAEY araştırmalarla doğrulanıyor mu?
Dip notlar:
(1) Karl Marx, https://www.marxists.org/…/m…/works/1857/grundrisse/ch15.htm (26 December
2018).
(2) Agk.
(3) V. Buzuev and V. Gorodnov, “The Economic Foundations of Marxism –Leninism”, What is Marxism-Leninism ABC of Social and Political Knowledge (Ruscadan çeviren Sergei Chulaki) Progress Publishers Moscow, 1987 içinde, s. 107-160.
(4) Karl Marx, Capital Volume One- Chapter Twenty-Five: The General Law of Capitalist Accumulation,https://www.marxists.org/archive/marx/works/1867-c1/ch25.htm.
(5) Marx, Grundisse, agk.
(6) Michael Roberts, “The fallacy of composition and the law of profitability”,https://thenextrecession.wordpress.com/…/the-fallacy-of-com….
(7) Karl Marx,. Capital Volume One- Section 3: Progressive Production of a Relative surplus population or Industrial Reserve Army,https://www.marxists.org/archi…/marx/works/1867-c1/ch25.htm….
(8) International Federation of Robotics, Frankfurt, https://ifr.org/’dan aktaran
World Bank, World Development Report 2019: The Changing Nature of Work, Working Draft , s. 20 (April 20, 2018).
(9) Michael Roberts, http://thenextrecession.wordpress.com/…/de-industrialisatio….
(2) Agk.
(3) V. Buzuev and V. Gorodnov, “The Economic Foundations of Marxism –Leninism”, What is Marxism-Leninism ABC of Social and Political Knowledge (Ruscadan çeviren Sergei Chulaki) Progress Publishers Moscow, 1987 içinde, s. 107-160.
(4) Karl Marx, Capital Volume One- Chapter Twenty-Five: The General Law of Capitalist Accumulation,https://www.marxists.org/archive/marx/works/1867-c1/ch25.htm.
(5) Marx, Grundisse, agk.
(6) Michael Roberts, “The fallacy of composition and the law of profitability”,https://thenextrecession.wordpress.com/…/the-fallacy-of-com….
(7) Karl Marx,. Capital Volume One- Section 3: Progressive Production of a Relative surplus population or Industrial Reserve Army,https://www.marxists.org/archi…/marx/works/1867-c1/ch25.htm….
(8) International Federation of Robotics, Frankfurt, https://ifr.org/’dan aktaran
World Bank, World Development Report 2019: The Changing Nature of Work, Working Draft , s. 20 (April 20, 2018).
(9) Michael Roberts, http://thenextrecession.wordpress.com/…/de-industrialisatio….
Bu, böbrek satmak isteyen herkese açık bir ilan, böbrek nakli ihtiyacı olan hastalarımız var, bu nedenle böbrek satmakla ilgileniyorsanız, lütfen iowalutheranhospital@gmail.com adresindeki e-posta adresimizden bizimle iletişime geçin.
YanıtlaSilAyrıca +1 515 882 1607 numaralı telefondan whatsapp'ı arayabilir veya bize yazabilirsiniz.
NOT: Güvenliğiniz garanti altındadır ve hastamız, onları kurtarmak için böbrek bağışı yapmayı kabul eden herkese büyük miktarda para ödemeyi kabul etmiştir. Sizden haber almayı umuyoruz, böylece bir hayat kurtarabilirsiniz.