30 Eylül 2019 Pazartesi

KAPİTALİZMİN KRİZLERİ: DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDA MIYIZ?


KAPİTALİZMİN KRİZLERİ: DÖNÜLMEZ AKŞAMIN UFKUNDA MIYIZ?

Mustafa Durmuş

30 Eylül 2019


2008 yılında patlak veren küresel finansal krizin üzerinden 10 yıl geçti. Kapitalizm (krizinden tam olarak çıkamamışken), dünya yeni bir küresel resesyonla karşı karşıya kaldı.

Gelişkin kapitalist ekonomilerde bir yandan durgunluk hali sürüyor, diğer yandan finansal piyasalarda yeni balonlar şişiriliyor. Bu gelişmeler yeni bir finansal krizin ayak sesleri olarak algılanırken, yeni bir borç krizinin patlamasının an meselesi olduğu ileri sürülüyor.

KAPİTALİST BÜYÜME YAVAŞLIYOR, KRİZ RİSKİ ARTIYOR
Uluslararası örgütler bu yıla ait ekonomik büyüme öngörülerini düşürmeye devam ediyorlar. Örneğin OECD 4 ay önce küresel büyümeyi yüzde 4 olarak öngörmüşken, bu ayki raporunda bu öngörüsünü yüzde 2,9’a düşürdü (1).

Negatif faizli devlet tahvili tutarı 19 trilyon doları buluyor (2). Yani ABD ekonomisinin büyüklüğünden daha fazla büyüklükte bir servetin faiz getirisi sıfırın altında. Bu servetin hangi kanallara akacağı ve bunun ne tür etkilere neden olabileceği belirsiz kalırken, bu durum uluslararası finans kapitalin kendi iç çatışmalarını da gün ışığına çıkartıyor.

Bu gelişmeler karşısında etkinliğini iyice yitiren küresel merkez bankaları düşük (hatta negatif) faiz politikalarını sürdürürken, yeni miktarsal kolaylaştırma politikaları aracılığıyla (3) milyarlarca doları piyasalara pompalayarak yaklaşan resesyonu önlemeye, ötelemeye çalışıyorlar.

Küresel borç stokları tüm zamanların en yükseğine çıkmış durumda. Yani küresel kapitalizm yeni krizine çok yüksek borç stokları ve bir önceki krizin altında kalmayı sürdüren düşük kâr oranları ve düşük yatırım düzeyleriyle yakalandı. Bu nedenle de yüksek borçlu firmaların bu krizden sağlam çıkmaları zor görünüyor (4).

DEVASA BOYUTLARDAKİ EŞİTSİZLİK, YOKSULLUK VE AÇLIK

Madalyonun diğer yüzünde devasa boyutlara erişen gelir ve servet eşitsizlikleri,  işsizlik, yoksulluk ve açlık var. Öyle ki dünyanın en zengin 26 kişisinin toplam serveti dünya nüfusunun en yoksul yüzde 50’sinin, yani yaklaşık 3,8 milyar insanın servetinin toplamına eşit (5).  Toplamda 4,3 milyar civarında insan (dünya nüfusunun yüzde 60’ından fazlası) yoksulluk sınırında yaşıyor. Bunların yarısının yeterli yiyeceği yok, yeterince beslenemiyorlar. FAO verilerine göre, dünyada en az 1,5- 2,5 milyar insan aç (6).
Kapitalizmin krizleri sadece ekonomik alanda değil, politik ve ekolojik alanlarda da yeni zirveler yapıyor. Kapitalizmin burjuva demokrasisi ile evliliği sona ermiş görünüyor, zira başta ABD olmak üzere, gelişkin ve az gelişmiş dünyanın önemli bir kısmında aşırı sağcı otoriter rejimler kuruldu.  Bu ülkeleri demokrasiye inanmayan liderler ve yönetimler yönetiyor.

KRİZDEKİ EKONOMİ İÇİN EN “YENİ EKONOMİ PROGRAMI” !

Türkiye ise çoklu krizleri en derin yaşayan ülkelerin başında geliyor. İşsizlik, enflasyon ve yoksulluk içindeki ekonomisi 9 aydır küçülmeyi sürdürürken, kurulan yeni otoriter rejim ciddi bir meşruiyet krizi yaşıyor. Bir süredir peş peşe seçimlere gitmek durumunda kalan ülkede yeni bir erken seçim olasılığı artıyor.

Bugün açıklanan (bir kez daha) “Yeni Ekonomi Programı” ile ülke ekonomisinin bu yıl en iyi ihtimalle binde 5 büyüyeceği ileri sürülürken, bunun sulama ve sera yatırımları ve Hal ve Perakende Yasası’nın çıkartılması (7) gibi önlemlerle sağlanacağı ileri sürülüyor. Ama ekonomideki bu sürünme halinin asıl olarak özel tüketim harcamalarındaki artışla sağlanmasının hedeflendiği anlaşılıyor.

HANE BORCUNA DAYALI BÜYÜME MODELİNE DÖNÜŞ

Böylece ekonomiyi büyütmek için bir kez daha halkın borçlanması üzerinden sağlanacak tüketim artışına güveniliyor. Faizlerin indirilme nedenlerinden biri daha böylece ortaya çıkmış oluyor.

Diğer yandan bu yolla sağlanan 2107 yılı büyümesinin ardından gelen hızlı çakılma unutuluyor. Böyle bir tüketime dayalı büyüme altında enflasyonun nasıl 3 yıllık sürede yüzde 5’in altına düşürüleceğini ise programı yazanlardan başka bilen yok.

İKLİM KRİZİ: EKO-SİSTEM YOK OLMA YOLUNDA

3 milyon yıldan beri ilk kez (18 Temmuz 2019’de) atmosferdeki karbondioksit miktarı 411,84 ppm olarak ölçüldü (8). Bu durum,  kritik eşiğin fazlasıyla aşıldığı anlamına geliyor. 2018 yılı 1800’lerin ortalarından bu yana görülen en sıcak 4. yıl oldu. 120.000 yıl önceki küresel sıcaklık derecesine ve deniz seviyesinin bugünkünden 6-9 metre yüksek olduğu dünyaya geri dönmüş olduk (9).

Ünlü sosyal bilimci Chomsky’e göre (10), 65 milyon yıl önce bir astroid dünyaya çarpıp dinozorlar çağını bitirmiş ve küçük memeli hayvanlar çağını başlatmıştı.  Küresel iklim değişikliği buna benzer etki yaratacak bir gelişme olacak.

IPCC ise son raporunda (11), bu yüzyılın yarısına kadar küresel çapta tüm emisyonları net olarak sıfıra düşüremezsek (ki fosil yakıta dayalı sanayilerin büyüme hızı bunu imkânsız kılıyor)  küresel ısınmayı 1,5 C’nin altında tutamayacağımızı ileri sürüyor.

MAHŞER GÜNÜ TABLOSU

Gezegen 3,7 - 4,0 derece arasında ısınırsa şunlar olacak (12): Gezegen 5 milyon yıldır görülmemiş ölçüde ısınacak. Devasa boyutta ve daha sık hortumlar görülecek. İtalya, İspanya, Yunanistan çöle dönüşecek. 2100 yılına kadar deniz seviyesi 1.24 metre yükselecek ve Amsterdam, New York (ve İstanbul) sular altında kalacak, Güney ülkelerinde kuraklık yaşanacak. Yağmur ormanları yok olacak, bitki ve hayvan canlı türlerinin yüzde 40’ı yok olacak. Tahıl üretimi üçte bir oranında azalacak, ciddi bir gıda ve açlık sorunu yaşanacak. 2030 yılına kadar iklim değişikliği yüzünden yılda 530,000 kişi hayatını kaybedecek. 4 derece ısınma söz konusu olduğunda ise, Grönland bütünüyle eriyecek ve bu deniz seviyesinin 6 metre kadar yükselmesiyle, bu da yüzlerce milyon insanın yerlerinden olmasıyla sonuçlanacak. Bu kitlesel göçlere ve uluslararası çatışmalara neden olacak.

Kısaca eğer bütünüyle yok olmazsak, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yediğimiz besinler, günlük rutinimiz hemen her şey değişecek.

GENÇLİĞİN SİSTEMİN EGEMENLERİNE DİRENİŞİNİN SEMBOLÜ GRETA THUNBERG

 “Benim burada olmamam gerek, okyanusun ötesinde okulda olmam gerek. Sizler ne cesaretle bizden umut bekliyorsunuz. Boş sözlerinizle çocukluğumu ve hayallerimi çaldınız. Ben yine de şanslı çocuklardan biriyim. İnsanlar ölüyor, ekosistemimiz çöküyor, kitlesel yok oluşla karşı karşıyayız ama siz para ve sonsuz ekonomik büyüme masallarından bahsediyorsunuz. Bu ne cüret! Buraya gelip her şeyi yaptığınızı söylüyorsunuz. Gerçekten durumun ciddiyetini anlıyorsanız ve halen harekete geçmiyorsanız bu şeytan olduğunuzu gösterir ama buna inanmak istemiyorum… Bizi hayal kırıklığına uğratıyorsunuz ama gençler artık sizin ihanetinizin farkına vardı. Gelecek nesillerin gözü sizin üstünüzde olacak”(13).

Yukarıdaki, sistemin muktedirlerinin yüzüne tokat gibi inen sözler, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Zirvesi’nde konuşan 16 yaşındaki iklim aktivisti Greta Thunberg’e ait.
MİLYONLAR SOKAKLARA ÇIKTI

Başta gençlik olmak üzere, insanların iklim değişikliği sorununu ne kadar ciddiye aldıklarını bu yıl üçüncüsü düzenlenen grev/protesto eylemlerine katılanların sayısından görebilmek mümkün.

20 Eylül tarihinden itibaren bir hafta boyunca 6 milyondan fazla insan 150’den fazla ülkede kitlesel grevlere ve protesto eylemlerine başvurdu (14) . Bu da kapitalizmin ve onun son sürümü olan neo-liberalizmin neden olduğu krizlere insanların sessiz kalmayacağını gösterdi.

Sistemin krizlerine karşı sistemin egemenlerinin bulabildiği çözümler (!) ise ekonomi politikaları anlamında, 90 yılı aşkın bir süredir uygulanmakta olan bildik ( krizin faturasını emekçi halklara kesen) para ve maliye politikalarından öteye gitmiyor.
İklim krizi anlamında ise karar alıp üstüne yatıp uyutmayı tercih ediyorlar. Öyle ki devletler yangına körükle gidercesine her yıl fosil yakıt üreticisi dev şirketlere 5,3 trilyon dolar teşvik veriyorlar (15). 

ÖZGÜRLEŞME İÇİN YENİ BİR FIRSAT YAKALADIK

Buna rağmen umutsuz olmamak gerekiyor. Çünkü gelinen nokta itibariyle, kapitalizmin krizinin ve neo-liberalizmin iflası, dünya işçi sınıfının ve emekçi halklarına sömürüden ve her türden baskıdan kurtarabilecek emek, doğa ve toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana gerçek kurtuluş stratejilerini ve politikalarını topluma sunma ve bunları hayata geçirme fırsatı veriyor.

Yeterince hazır olmasa da, dünya işçi sınıfı belki de yüzyıldır ilk kez böyle önemli bir fırsatı yakaladı. Bu fırsat emek ve demokrasi güçleri tarafından toplumsal bir kurtuluşu gerçekleştirmek için kullanılmalı. Aksi takdirde bu gelişmeler yeni bir barbarlık döneminin önünü açacaktır.

Bu nedenle de emek, demokrasi ve özgürlük hareketleri, siyasal partiler, işçi sendikaları toplumun önüne kısa ve uzun vadeli programlarını koymalı ve öncelikle kapitalizm içinde devlet ve sermayeden alınabilecek tüm tavizleri alma mücadelesini vermelidirler.

Ancak bunun yetmeyeceğinin de bilincinde olarak kapitalizme meydan okumanın, onu yerinden etmenin gerekliliğini de,  potansiyel olarak değişime hazır kitlelere anlatmalıdırlar.

Programlarının ekonomik olarak verimli- etkin ve toplumsal olarak adil ve emek ve doğa dostu ve toplumsal cinsiyet eşitleyici olduğuna, böylece tüm emekçi sınıflar ve kimlikler için gerçek özgürleşmeyi sağlayacağına tüm toplumu ikna etmelidirler.

YANITI ARANMASI GEREKEN SORULAR

Bu bağlamda aşağıdaki soruların yanıtlarını hep birlikte aramamız ve tartışmamız gerekiyor (bu sorular bundan sonraki yazılarımın da konularını oluşturacak):
▪ Kapitalist ekonomik büyüme eko-sistemimiz ile uyumlu mudur? Üretim tarzımızı değiştirmeli miyiz?

▪İklim değişikliği krizi yapılacak bazı idari ve mali reformlarla ya da uygulanacak Karbon Vergisi gibi vergilerle önlenebilir mi?

▪Yeni teknolojik gelişmeler ve inovasyonlar ekonomileri hem büyütürken, hem de doğaya verilen zararı en azda tutabilir mi? Teknoloji bizi kurtarabilir mi?

▪İnsanlığı ve doğayı koruyabilmek için ekonomik büyümeden vazgeçmeli miyiz (sıfır büyüme)  ve/veya küçülmeli miyiz?

▪Hangi ülkelerde hangi sektörler ya da ekonomik faaliyetler azaltılmalıdır, hangileri genişletilmelidir?

▪ Küçülürsek, kalkınma hedeflerimiz ne olacak, istihdam, gelir nasıl yaratılacak, sosyal refah artışı nasıl sağlanacaktır?

▪Ekonomileri küçültürken, “Devlet Garantili İstihdam Programları”, “Herkese Temel Yurttaşlık Geliri”, “Ücretsiz Kamusal Hizmet Sunumunun Genişletilmesi” ve Yeşil Yeni Sözleşme gibi programlarla iklim değişikliği, gıda güvensizliği, işsizlik ve yoksulluk gibi sorunlarımızı kalıcı olarak çözebilecek miyiz?

▪Özü kâr ve sermaye birikimi olan küresel kapitalist sistem böyle bir radikal değişime izin verecek midir, bu sorun nasıl aşılacaktır?

DİP NOTLAR:

(1)  Laurence Boone, “Growth is taking a dangerous downward turn”, https://oecdecoscope.blog (19 September 2019).
(3)  “The ECB cuts interest rates and restarts quantitative easing”,  https://www.economist.com (2 September 2019).
(4)  http://www.cadtm.org/The-mountain-of-corporate-debt-will-be-the-seed-of-the-next-financial-crisis (13 April 2019).
(5)  Oxfam, “Public Good or Private Wealth”, www.oxfam.org (January 2019).
(6)  Jason Hickel, The Divide,- A Brief Guide to Global Inequality and its Solutions, Windmill Books, 2017, s. 2, 46.
(7)  “İşte ekonomide 3 yıllık hedefler”, https://www.dunya.com (30 Eylül 2019).
(8)  Joan Martinez Alier, Nick Meynen, “ Never-Ending Growth?”,  https://www.commondreams.org (29 July 2019).
(9)  C.J. Polychroniou, Noam Chomsky and Robert Pollin: “If We Want a Future, Green New Deal Is Key”, https://truthout.org (18 September 2019).
(10)               Agm.
(11)               The Intergovernmental Panel On Climate Change (IPCC), “Global Warming of 1.5 ºC, Special Report” (October 2018),  https://www.ipcc.ch/sr15/ , Summary for Policymakers, s. 4-5.
(12)               Hickel, agk., s. 248.
(13)               İklim aktivisti Greta Thunberg BM Zirvesi’nde hesap sordu: “Gençler ihanetinizin farkında, gözümüz üstünüzde olacak”, http://sendika63.org (24 Eylül 2019).
(14)               Eoin Higgins, “With Over 6 Million People Worldwide, Climate Strikes Largest Coordinated Global Uprising Since Iraq War Protests”, https://www.commondreams.org/news (27 September 2019).
(15)               Hickel, agk., s. 248.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder